Büyük Selçuklu Devlet Adamı, Vezir-i Âzam, Mütefekkir (D. 10 Nisan 1018, Tus / Horasan - Ö. 14 Ekim 1092, Nihavend). Tam adı Ebu Ali el-Hasan et-Tusî Nizamülmülk olup, Doğu tarihlerinin üzerinde önemle durduğu en büyük devlet adamlarından birisidir. Nizamülmülk; devletin düzeni, düzenleyicisi anlamındadır. Zamanının ünlü hocalarından ders alarak yetişti. Sonraki yıllarda adil bir Vezir-i Âzam (Başbakan) olmakla kalmamış, üniversiteler kurarak bilimin ülkesinde yerleşip yayılması için de çalışmıştır. Büyük sanatkâr ve bilginleri korumuş, değerli eserler yazmış ve hükümdarlara en doğru yolu göstermiştir. Bütün bu özelliklerinden dolayı ona “Memleketin nizamlarının kurucusu” anlamına gelen Nizamülmülk adı verildi. Devlet hizmetindeki yaşamı, babası ile birlikte Gazne Devleti’nin Horasan Valisi Ebü’l-Fazıl Es-Suri’nin hizmetinde görev alarak başladı. Daha sonra yeni kurulmakta olan Selçuklu Devleti’nin hizmetine girerek Davut Bin Mikâil’in, Alpaslan’ın, Melikşah’ın baş vezirliğini ve danışmanlığını yaptı. Onun üstün yeteneklerinden dolayı her hükümdar kendisini daha sonraki hükümdara öneriyordu.
Dandanakan
Savaşı’ndan (1040) bir süre sonra Selçuklu Sultanı Alpaslan’ın Belh valisi olan
Ali bin Şadan’ın maiyetine girerek, vilâyet işlerinin yürütmekle
görevlendirildi. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in ölümünden sonra Alpaslan ile
kardeşi Süleyman Bey arasındaki taht mücadelesi sırasında yerinde görüş ve önlemleriyle
dikkatleri çekti. 1063 yılında Alpaslan’ın yanında hizmete başladı. Alpaslan sultan
olunca 1064 yılında Selçuklu Devleti’ne vezir (bakan) olarak atandı. Zamanın
halifesi Kâim bin Emrillah tarafından Nizâmülmülk unvanı ile taltif edildikten sonra
bu unvanıyla tanındı.
Nizâmülmülk,
vezir olduğu 1064’ten, şehit edildiği 1092 yılına kadar aralıksız yirmi dokuz yıl
Büyük Selçuklu Devleti’ne, tam bir dirayet ve adaletle hizmet etti. Görevli
olduğu için katılamadığı Malazgirt Meydan Savaşı dışındaki bütün Selçuklu fetihlerinde
bulundu. Sultan Alpaslan’ın ölümünden sonra veliaht Melikşah’ın tahta geçmesini
sağlayıp, düzen ve asayişin korunmasında başarılı oldu. Sultan Melikşah’a muhalefet
eden ya da başkaldıran Selçuklu prenslerinin disiplin altına alınmasında büyük
hizmetleri geçti. Sultan Melikşah, devletin yönetiminde ona çok büyük ve geniş
yetkiler vermişti. Nizâmülmülk’ün akıllı, tedbirli ve adaletli yönetimi sayesinde
de, Melikşâh’ın saltanatının, aynı zamanda Büyük Selçuklu Devleti’nin de en
parlak ve en şanlı dönemi olmuştur.
Nizâmülmülk,
âlim, edip ve kadirşinas bir kişi olduğu için onun meclisleri; bilim ve sanat adamlarının
toplandığı bir yer durumuna gelirdi. Abbasi halifesi de kendisine saygı
gösterir, meclisinde bulunurdu. Âlimlere, şairlere, sanatkârlara karşı çok ikramda,
ihsanda bulunur ve iltifat ederdi. Kendisi de birçok cami, mescid, vakıf
eserleri yaptırmıştır.
Büyük Selçuklu
Devleti’ne; idarî, adlî, askerî, ekonomik, toplumsal ve kültürel alanlarda
çokça yenilik ve değişiklikler getirdi. Sarayı, merkezî hükümeti, İslâmî kurallara
dayalı mahkemeleri, toprak sistemini sağlam kurallar üzerine oturtarak yeniden
düzenledi. Gerçekleştirdiği yeni sistemler ve kimi değişiklikler, onun dönemi
ile sonrasında bütün Türk-İslâm devletlerinde uygulanmaya devam etti. Onun zamanında
yayılmaya ve kuvvetlenmeye çalışan muhalif gruplara karşı, Ehl-i sünnet (Hz.
Peygamber’in uygulamalarına uygun hareket edenler) bilgilerinin kurallı bir biçimde
öğretilmesi sağlandı. Bunun için Bağdat, Belh, Nişabur, Herat, İsfahan, Basra
ve Musul gibi değişik yerlerde, kendi unvanı ile anılan Nizamiye Medreseleri’ni
kurdurdu. Onuncu yüzyılda Ehl-i sünnete muhalif hareketlerin giderek
yaygınlaşması nedeniyle İslâm dünyasında ortaya çıkan karışıklıkların
giderilmesinde bu medreselerinin çok büyük yararı oldu.
Nizâmülmülk’ün Selçuk
Devleti’nin kuruluşunda ve gelişmesinde, sağlam bir devlet olarak
düzenlenmesinde büyük rolü vardır. Bütün düzenleme ve değişiklikleri ciddî bir içimde
inceleyen, devlet yönetiminde kendi görüşlerini, çalışmalarını ve bunların
gerekçelerini gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla Farsça olarak yazdığı “Siyeru’l-mülk” (Siyasetname, 1087-92) adlı eseri,
bugün bile siyaset bilimiyle uğraşanların el kitapları arasındadır. “Siyasetname”de Türk-İslâm devletlerinin
yönetsel, malî, siyasî, askerî, toplumsal ve kültürel yönlerini incelemektedir.
Memleketimizde de yayımlanan “Siyasetname”
adlı bu değerli eserde, hükümdarlara ve devlet adamlarına birçok örnek vererek
yol göstermekte, devlet yönetiminin çeşitli yönlerini incelemektedir. Ona göre;
hiçbir hükümdar ya da ferman sahibi kimse bu eseri okumaktan kendisini uzak
tutamaz. Bir hükümdarın halkına vereceği en büyük ihsan adalettir. Halk
adaletle yönetimden memnun olursa, o memleket yaşar ve her gün kudret ve güç
kazanır. Bir memleket zulüm ile yaşayamaz. Hükümdar, zulüm görmüş olanların
şikâyetlerini bizzat dinlemeli, zalimden hakkı alıp zulüm görene vermelidir.
Eserin tam ve eksiz olan doğru metni, İstanbul’da Süleymaniye Kütüphanesi Molla
Çelebi Bölümü’ndedir. Bu eser ayrıca birçok dille çevrilerek yayınlanmıştır.
Nizamülmülk’e
göre; din ve padişahlık kardeş gibidirler. Memlekette ne zaman bir karışıklık
olsa, dinde de bozukluk olur; kötü din sahipleri baş gösterirler. Ne zaman ki
din bozulur, memleket de karışır, fesatçılar kuvvetlenirler, padişahı güçsüz
bırakırlar. Memlekette olup biteni bilmek padişahın görevidir. Yoksa gaflete ve
zulme kalkışırlar. Eğer padişah bunu biliyor da çaresine bakmıyorsa, tıpkı
onlar gibi zalimdir ve eğer bilmiyorsa gaflete düşmüştür; tembel ve cahildir. Bir
hükümdarın halkına vereceği en büyük ihsan adalettir. Hiçbir memleket zulüm ile
yaşayamaz. Nizamülmülk aynı zamanda şair olduğu gibi Ömer Hayyam gibi şair ve
bilginleri korurdu.
Nizamülmülk;
“ikta” (devlete ait olan toprakların vergilerinin ya da gelirlerinin bir devlet
görevlisine hizmet ve maaşlarına karşılık verilmesi) sisteminin
kurucusudur. Öğrencilere sağlanan yurt ve burs hizmetlerini bulan kişidir. Türk
devletlerinde ilk kez gelir-gider raporlarını hazırlatan yöneticidir. Dünyadaki
ilk istihbarat teşkilatının kurucusudur. Türklerin devlet yapısına kattığı
yeniliklerle, bir cihan imparatorluğu durumuna gelen Osmanlı İmparatorluğu’nun
kurulmasına da yol açanlardan biri olmuştur. Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en
büyük devlet adamlarından biri olarak kabul edilir.
Wladimir
Bartol’un “Fedailerin Kalesi Alamut” adlı romanına göre; dilekçe
vermek bahanesiyle ve kendisini el-Gazali’nin öğrencisi olarak tanıtarak yanına
çıkan, adı İbn-i Tahir olan Alamut fedaisi bir Haşhaşi tarafından ucunda zehir
olan bir hançerle 1096 yılında hançerlenerek öldürüldü, İsfahan’daki türbesine
gömüldü. Ölümünden sonrası için devlet yönetimi konusunda önerilerini içeren “Vasiyetnâme” adlı bir eser de ona mal
edilir.
KAYNAKÇA:
Osman Turan / Selçuklular Zamanında
Türkiye (1971), Mehmet
Altay Köymen / Nizâmül-Mülk-Siyasetnâme
(haz., 1982), Ali Sevim / Biyografilerle Selçuklular Tarihi (1982), Büyük Larousse
Ansiklopedisi (s. 8689, 1986), Erdoğan Merçil / Selçuklu Devletleri Tarihi: Siyaset -
Teşkilât ve Kültür (1995), Wladimir
Bartol / Fedailerin Kalesi Alamut (1998), Fazlı Konuş / Selçuklular
Bibliyografyası (2006), İhsan Işık / Ünlü Fikir ve Kültür Adamları (Türkiye
Ünlüleri Ansiklopedisi, c. 3, 2013) - Resimli ve
Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12,
2017).