Devlet
adamı, vezir (D. 1741 ya da 44, Tepedelen / Arnavutluk - Ö. 1822, Yanya). “Yanya
Aslanı” olarak da bilinirdi. Arnavutluk’a yerleşmiş Kütahya kökenli bir ailedendir.
Çocuk yıllarında babası Veli Paşa öldürüldüğünden, annesi Koniçeli Esmihan
(Hanko) Hanım tarafından büyütüldü. Gençliği çeşitli düşmanları ve özellikle Hormovo
ve Gardikilerle yaptığı çete savaşlarıyla geçmişti. Zengin ve nüfuzlu bir ailenin
çocuğu olmasına karşın babasının öldürülmesinden sonra ailesi nüfuzunu büyük
ölçüde kaybetmişti.
1768
yılında Kaplan
Paşa’nın kızıyla evlendikten sonra Osmanlı Devleti hizmetinde
hızla yükselmeye başladı. Devlete isyan eden kayınbabası Kaplan Paşa’yı
öldürerek, Bab-ı Âli’den (hükümet) mir- i miran (genel vali) rütbesini ve
Tırhala Mutasarrıflığı’nı aldı. Osmanlı-Rus savaşlarında (93 Harbi, 1787-88)
yararlık gösterdiği ve Preveze’yi Fransızlardan aldığı için de vezir rütbesi ile
1788 yılında Yanya Valiliği’ne atandı. Sonraları oğulları Muhtar, Veli ve
Salih paşaları, daha sonra damatlarını ve torunlarını da çevresindeki mutasarrıflıklara
tayin ettirerek âdeta Arnavutluk, Mora ve Yunanistan taraflarında emirliğe
benzer bir hükümet kurdu. Cahil, fakat zeki, faal ve cesurdu. Zalim, fakat
terakkiye (ilerlemeye), uygarlığa, ümrana (refah ve mutluluk, bayındırlık) taraftardı. Hükümet sürdüğü yerlerde birçok binalar,
köprüler, yollar yaptırmış, Topçu adı ile bir askerî kuvvet, hatta küçük bir
donanma meydana getirmişti.
Bu
dönemde bölgedeki Rumlar, Filiki Eterya Derneği gibi dernekler kurarak Osmanlı
Devleti’nden bağımsızlıklarını kazanmak üzere çalışmalara başlamışlardı.
Tepedelenli Ali Paşa bu bağımsızlık hareketlerini bastırmak için sert önlemler
aldı. Fakat Osmanlı Devleti’nin o dönemdeki zayıflığından yararlanarak
Arnavutluk ile Yunanistan arasındaki Epir yöresindeki nüfuz bölgesini
genişletti. Devletten yarı bağımsız bir tutum izlemeğe başladı. Değişik Avrupa
ülkeleriyle çıkarlarına göre doğrudan ilişkiler kurdu. Osmanlı Devleti,
Tepedelenli Ali Paşa’nın gitgide artan gücünden rahatsız olmakla birlikte,
başka sorunlarla uğraştığından dolayı kendisine yaptırım uygulamayı
erteliyordu.
Tepedelenli Ali Paşa, önceleri
Yunanlı ihtilâlcilere karşı hareket ederken, kendisi Osmanlı İmparatorluğu’na
isyan edince tutumunu değiştirip Mora ihtilâlini teşvik ederek, Osmanlı İmparatorluğu’nun
başına büyük bir gaile çıkmasına, Yunanistan bağımsızlığına, Girid’in ve öteki
adaların yitirilmesine yol açtı. Tarihçiler Ali Paşa’nın devlete isyanında kendisi
kadar, Sultan Mahmud ve yanındakilerin, özellikle Halet Efendi’nin suçlu
olduğuna işaret etmişlerdir.
Ali Paşa,
zamanında annesi ile kız kardeşine Kardiklilerin yaptıkları hakaretin
intikamını sonraları vahşice almıştır. Kendine rakip saydığı İbrahim Paşa’yı,
oğlunun kayınbabası olmasına karşın, yıllarca zindanda hapsetmiş ve Sultan
Mahmud’un emrini savsaklayarak bu umarsız ihtiyarı hapiste öldürmüştür.
İstanbul’la arasının açılmasının ilk nedeni bu olaydır. Bağımsızlık davasına
düştüğü hakkında Halet Efendi’nin II. Mahmud’a yaptığı telkinler de bu durumu
doğrulamıştır. Sonunda İstanbul’a çağırılmış, başına geleceği bildiği için
isyan etmiştir. İki yıl Yanya Kalesi’ne kapanarak Hurşit Paşa kuvvetlerine
karşı direnmiş, kale Yanya Hurşit Paşa tarafından alınınca da göldeki adaya
geçmiş ve orada Hurşit Paşa’nın bir oyunu sonunda kurşunlanarak öldürülmüştür.
Ali Paşa’nın
isyanı bastırılmış olmasına rağmen ortaya çıkan kargaşalık
bağımsızlık isteyen Rumların işine yaradı. Gitgide örgütlerini güçlenmeleri
sonucu 1829 yılında Yunanistan, Rusya’yla yapılan Edirne Antlaşmasıyla
bağımsızlığını kazanmış oldu.
Napolyon Bonaparte’la da yazışmaları
olan, Avrupalılarca adeta mitolojik bir kişi olarak tanınan Tepedelenli Ali
Paşa hakkında birçok tarihî eser, öykü ve oyun yazılmıştır. 1809 yılında İngiliz yazar/şair
Lord Byron, Tepedelenli Ali Paşa’yı ziyaret etmiş ve bu ziyareti de yazılarına
konu etmişti. Ayrıca Fransız yazar Alexandre Dumas, “Monte Cristo Kontu” adlı romanında Tepedelenli Ali Paşa’nın kızını
konu almıştır.
HAKKINDA: Abdurrahman
Şeref / Tarih-i
Devlet-i Osmaniye (Eski harflerle, 1318, s. 287-296), İbrahim
Alaeddin Gövsa / Türk Meşhurları (1946), Okul Destek Ansiklopedisi-Tarih Sözlüğü (c. 4, s.
17, 1966), Refik Özdek / Türklerin Altın
Kitabı (c. 4, s.301, 1990).