İslam bilgini, devlet adamı, Osmanlı şeyhülislâmı (D. 1410, Ergani / Diyarbekir - Ö. 1488, İstanbul). Asıl adı Ahmed bin İsmail bin Osman Güranî’dir. Şerefüddin ya da Şihabüddîn lakaplarıyla da bilinir. Doğum yerinin Irak’ın kuzeyindeki Şehrizor olduğunu söyleyen araştırmacılar da vardır. Osmanlı sarayı ve halkı tarafından çok sevilen ve sayılan değerli bir şahsiyet olan Molla Güranî, Fatih Sultan Mehmed’in henüz şehzade iken hocalığını yapmıştı. Küçük yaşta “Kur’an-ı Kerim”i ezberledi. İlköğrenimini Hilar’da tamamladıktan sonra Bağdat, Diyarbekir, Hasankeyf ve Şam’daki çeşitli bilginlerden dersler aldı. On yedi yaşında Şam’a giderek oradaki din bilginlerinden dersler aldı. Kahire’de kıraat (Kur’an-ı Kerim’i doğru ve güzel okuma), tefsir (Kur’an yorumu), hadis (Hz. Peygamber’in sözleri) ve fıkıh (İslam hukuku) bilgilerini öğrendi. Dönemim ünlü din bilgini İbn-i Hacer Askalanî’den de hadis ve fıkıh dersleri aldı. Sahih-i Buhari’nin eserlerini çalıştı.
Molla Güranî 1432 yılında
Kahire’ye giderek, Memlûkların devlet yöneticileri önünde yapılan tartışmalarda
ün kazandı, kısa süre sonra Berkukiye Medresesi’ne fıkıh müderrisi (hocası)
olarak atandı. Zamanla tanınan ve sayılan bir âlim oldu ve Şam’da da dersler
verdi. Hanefi mezhebi konusunda Hamideddin el-Numani’yle girdiği tartışmadan
dolayı görevinden alınarak Şam’a sürüldü. Daha sonra Molla Yegân’ın önerisi
üzerine Anadolu’ya geldi ve Osmanlı Padişahı II. Murad’la tanıştırıldı. II.
Murad’ın ısrarı üzerine Şafiî mezhebinden ayrıldı. Ödül olarak Bursa Kaplıca
Medresesi müderrisliğine verildi. II. Murad ona önce dedesi Murad Hüdavendigar
Gazi’nin medresesinde görev verdi, sonradan Yıldırım Medresesi’ne atadı.
Molla Güranî’nin ilmî meselelerde ödün vermez tavrı padişahın hoşuna gitmişti. Şehzade Memed’in, yani Fatih Sultan Mehmed’in hocalığına getirildi ve kendisine, gerekirse şehzadeyi dövebileceğini bile ima etti. Ancak buna hiçbir zaman gerek kalmadı. Şehzade de hocasına büyük bir sevgi besliyor, saygıda kusur etmiyordu. Onun sayesinde kısa zamanda “Kur’an”ı hatmetti ve birçok alanda bilgi sahibi oldu. II. Murad oğlunun “Kur’an”ı hatmettiğini duyunca Molla Güranî’ye büyük miktarda mal ve para armağan etti.
II. Mehmed padişah olunca Molla Güranîyi vezir (bakan) yapmak istedi. Güranî, bu makam için bekleyen ve çok çalışan birçok değerli insan olduğunu, kendisinin vezir olmasının onların şevkini kıracağını ve padişaha yarardan çok zarar getireceğini söyleyerek, bu öneriyi kabul etmedi. Ancak kazaskerlik, müderrislik (medrese hocalığı) ve Bursa kadılığı yaptı. Bir süre Mısır Sultanı Kayıtbay’ın yanında bulundu. Fatih’in geri çağırması üzerine İstanbul’a döndü ve yeniden kazaskerlik ve Bursa Kadılığı ile görevlendirildi. 1480 yılında Osmanlının dördüncü şeyhülislamı oldu. Gayetü'l-Mesânî fi't-Tefsiri Kelâmü'r-Rebbânî adlı ünlü tefsirini tamamlayarak Fatih'e sundu. Adaleti ve dürüstlüğü ile herkesin sevgisini kazandı. Dört cami, bir Darü’l Hadis Medresesi, bir hamam yaptırdı. Bütün ömrünce ders vermeyi sürdürdü.
Molla Güranî uzun boylu, gür sakallı, vakur ve heybetliydi. Saraya pek sık gitmez, vezirlere adları ile hitap ederdi. Bir bayram günü padişah saraya davet edince çamuru bahane ederek gitmek istemedi. Padişah onun gelmesinin kendileri için bir bayram olduğunu söyledi ve sarayın sahanlığına kadar at sırtında girmesine izin verdi.
Molla Güranî, Fatih Sultan Mehmed’e hocalık yapan, Osmanlı İmparatorluğu’nda kazaskerlik, kadılık ve şeyhülislamlık gibi önemli devlet hizmetlerinde bulunan, İslam düşünürleri üzerinde çok büyük etki bırakan bir din bilginiydi. Başta İstanbul olmak üzere; birçok cami, medrese, cadde ve sokağa adı verilen bu Osmanlı din bilgini, Fatih Sultan Mehmed’e çok öğüt verir, işlerinde yardımcı olurdu. Ona karşı duyduğu içtenlikli sevgi ve ilgi nedeniyle, yeri geldikçe eleştirmekten de çekinmezdi.
Molla Güranî sekiz yıl şeyhülislamlık yaptıktan sonra rahatsızlandı. İstanbul’daki konağında kendisine bir yatak hazırlattı. Yanına toplanan hafız öğrencilerine; “Bugün üstünüzde olan hakkımı ödeme gününüzdür” dedi. Aynı gün kendisi ölene kadar Kur’an okumalarını istedi. Vezirlerden Davut Paşa ağlıyordu. Molla ona, “Ey Dâvûd, kendi hâline ağla! Ben dünyada rahat ve huzur içinde yaşadım. Allah-ü Teâlâ’dan ümidim odur ki, ömrümün sonunda da, son nefeste de selâmet üzere olurum” dedi. Cenaze namazını II. Bayezid’in kıldırmasını ve borçlarını ödemesini vasiyet etti. Ayrıca mezarın başına getirilince, ayağından çekilerek mezara konulmasını vasiyet etti.
Molla Güranî,
dünya makamlarına rağbet etmez, ancak gençleri yükselmeye teşvik ederdi.
Nitekim gün geldi müderrisliği de bıraktı ve mütevazı dergâhında bildiği
usullerle sadece öğrenci yetiştirmekle meşgul oldu. Özellikle kıraat üzerinde
çok dururdu. 1488 yılının kış aylarında bir ikindi saatinde vefat etti. Cenaze
namazını bizzat Sultan II. Beyazid kıldırdı ve kalan borçlarını ödedi. Ancak
kimse onu ayağından sürüklemeye cesaret edemedi. Hasır üzerinde taşınarak
mezarına konuldu. Türbesi, Aksaray - Topkapı arasındaki Fındıkzade semtinde
bulunan kendi yaptırdığı caminin önündedir. Arapça kaynaklarda kendisinden “Diyâr-ı Rûm’un, (Anadolu’nun) âlimi”
olarak söz edilir. Molla Gürani daha çok tefsir, hadis ve fıkıh alanlarında
eserler kaleme almıştır. Aruz ilmiyle ilgili bir kasidesi de
vardır.
ESERLERİ:
Gâyet-ül-Emânî fî Tefsîr-i Seb’il-Mesânî (tefsir), El-Kevser-ül-Cârî alâ Riyâd-il-Buhârî (Sahîh-i Buhârî’ye yazdığı şerh), Şâtıbiyye Kasîdesi (Ca’berî şerhine dair bir haşiye), Keşf-ül-Esrâr an Kırâat-il-Eimmet-il-Ahyâr, Şerh-i Cem'ul-Cevâmi (fıkıh usulü hakkında), Levâidi’l-Dürer.
KAYNAKÇA:
Arifi Paşa / Seyahatname (1891), Bursalı Mehmet Tahir / Osmanlı Müellifleri
(c.2, s.1, 1972), Doç. Dr. Sakıp Yıldız / Fatih’in Hocası Molla Gûrâni ve
Tefsiri (1987), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (1988), Müslüm
Üzülmez / Çayönü'nden Ergani'ye Uzun Bir Yürüyüş (2005, s. 255), İhsan Işık /
"Ünlü Bilim Adamları" (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013) - Diyarbakır
Ansiklopedisi (2013) - Geçmişten Günümüze
Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014).