Tarih
Profesörü, Araştırmacı Yazar. 1947 yılında Bregenz, Avusturya`da bir göçmen
kampında Kırım Tatarı bir aileden, uçak
mühendisi Kemal Ortaylı’nın oğlu olarak dünyaya geldi. İki yaşında iken
Türkiye’ye geldi. İstanbul’da başladığı ilköğrenimini Ankara’da tamamladı.
Ortaokulu İstanbul’da Saint George Lisesinde okuduktan sonra yeniden Ankara’ya
döndü. Ankara Atatürk Lisesi (1965), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi ve Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) Yeniçağ Tarihi Bölümünü
bitirdi (1969). Viyana Üniversitesi'nde Slavistik ve Orientalistik okudu. Küçük yaşlarından itibaren Türkçenin yanında,
ileri seviyede Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça; orta seviyede Arapça,
Farsça, Latince, İbranice, Sırpça ve Yunanca dillerini öğrendi.
İlber
Ortaylı, 1973’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF)’nde
asistan olarak göreve başladı. 1977’de arşiv çalışmaları için Bonn’a gitti.
Chicago Üniversitesinde master çalışmasını Prof. Halil İnalcık ile yaptı. “Tanzimat
Sonrası Mahalli İdareler” adlı tezi ile doktor, “Osmanlı
İmparatorluğunda Alman Nüfuzu” adlı çalışmasıyla da doçent (1979), profesör
(1989). Yükseköğrenim yıllarında çeşitli ülke ve şehirleri gezme fırsatı
bularak; Halep, Şam, Beyrut, Kudüs ve Amman’ı gördü.
On yıl
çalıştığı SBF’den 1983 yılında devletin akademik politikalarına tavır olarak
istifa etti. Bu dönemde Paris’te Ecole des Hauters Etudes, Berlin Feri
Üniversitesi ve Princetion Üniversitesi’nde, Viyana, Moskova, Roma, Münih,
Strasbourg, Yanya, Sofya, Kiel, Cambridge, Oxford ve Tunus üniversitelerinde
misafir öğretim üyeliği yaptı, seminerler ve konferanslar verdi. Yerli ve
yabancı bilimsel dergilerde 16. yüzyıl ila 19. yüzyılı Osmanlı tarihi ve Rusya
tarihi ile ilgili makaleler yayınladı.
1988
yılında ODTÜ’de bir süre doçent olarak çalışıp aynı yıl SBF’deki görevine geri
döndü. 1989’de profesör oldu. 1989-2002 yılları arasında Siyasal Bilgiler
Fakültesi’nde İdare Tarihi Bilim Dalı Başkanı olarak görev yaptı. 2002 yılında
Galatasaray Üniversitesi’ne geçti. Daha sonra Topkapı Sarayı Müzeler Müdürlüğü
Başkanlığı görevini yürüttü.
Şu anda
Galatasaray Üniversitesi'nde tarih dersleri vermektedir.
Çeşitli
televizyon kanallarında “İlber Ortaylı
ile”, “İlber Ortaylı ile Yakın Tarih Dersleri” ve “İlber Ortaylı ile Zaman Kaybolmaz” adlı tarih sohbetleri
programlarını yaptı. Yerli ve yabancı bilimsel dergilerde Osmanlı tarihinin 16.
ve 19. yüzyılı ve Rusya tarihiyle ilgili makaleler yayımladı.
2001’de
Aydın Doğan Vakfı Ödülünü, 2006’da İtalya Akdeniz Festivali’nde “Avrupa ile
Akdeniz Arasında Lazio” ödülü’nü, 2007’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin
imzasıyla Rusya Federasyonu tarafından Rus dilini ve kültürel mirasını yayan,
ülkelerin ve halkların birbirlerine yaklaşmasını sağlayan kişilere verilen
Puşkin Ödülü’nü aldı.
Prof. Dr. İlber Ortaylı,
Uluslararası Osmanlı Etütleri Komitesi yönetim kurulu üyesi ve Avrupa İranoloji
Cemiyeti üyesidir.
Türkçe, Osmanlıca, Kırım Tatarca,
Arapça, Farsça, Almanca, Fransızca, İtalyanca, Latince, Yunanca, Rusça,
Slovakça, Romence, Sırpça, Hırvatça ve Boşnakça bilmektedir.
BAŞLICA
ESERLERİ (Araştırma-İnceleme):
Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri 1840-1880 (1974), Türkiye’de Belediyeciliğin
Evrimi (İlhan Tekeli ile birlikte, 1978), Türkiye İdare Tarihi
(1979; Türkiye İdare Tarihine Giriş adıyla, 2000), Osmanlı
İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu (1980), Gelenekten Geleceğe (1982), İmparatorluğun
En Uzun Yüzyılı (1983), Tanzimatdan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği
(1985), İstanbul’dan Sayfalar (1986), Ciepo Osmanlı Öncesi ve Osmanlı
Araştırmaları Uluslararası Komitesi VII. Sempozyumu Bildirileri. Peç. 7-11
Eylül 1986 (yay. haz. 1994), Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı
Devletinde Kadı (1994), Studies on Ottoman Transformation (1994), Türkiye İdare Tarihine Giriş (1996), Cemil Meriç ve
Bu Ülkenin Çocukları (editör olarak, sempozyum bildirileri, 1998), Tarihi
ve Kültürel Boyutlarıyla Türkiye’de Aleviler Bektaşiler Nusayriler (Irene
Melikoff, Hakan Yavuz ile, 1999), Sivil Toplum İçin Kent - Yerel Siyaset ve
Demokrasi Seminerleri (ortak, 1999), 700. Yılında Osmanlı Mirasının
Değerlendirilmesi (15 Aralık 1999’da Harp Akademilerinde verdiği konferans,
2000), Osmanlı Aile Yapısı (2000), Osmanlı Devleti’nde Din ve Vicdan
Hürriyeti (Engin Deniz Akarlı ile; editör: Azmi Özcan, 2000), İlber
Ortaylı ile Tarihin Sınırlarına Yolculuk (yay. haz. Mustafa Armağan, 2001), Osmanlı Toplumunda Aile (2001),
Osmanlı İmparatorluğunda İktisadi ve Sosyal Değişim (2001), Tarihte
İstanbul (fotoğraf albümü, 2001), Gelenekten Geleceğe (2002), İlber Ortaylı ile Tarihin
Sınırlarına Yolculuk (Taha Akyol ile, 2002), Osmanlı İmparatorluğu’nda
Milliyetçilik (2002), Osmanlı Barışı (yay. haz. Mustafa
Armağan, 2003), Ottoman Studies (2004), Barış Köprüleri Dünyaya
Açılan Türk Okulları (2005), Osmanlı Mirasından Cumhuriyet Türkiye’sine
İlber Ortaylı İle Konuşmalar (Taha
Akyol ile birlikte, 2002), Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek 1 (2006), Kırk Ambar Sohbetleri (2006), Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek-2 (2006), Eski Dünya Seyahatnamesi (2007), Avrupa ve Biz (2007), Batılılaşma Yolunda (2007), Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek-3 (2007), Mekân ve Olaylarıyla Topkapı Sarayı (2007), Tarihimiz ve Biz (2008), Tarihin İzinde (2008), Tarihin Işığında (2009), Türkiye'nin Yakın Tarihi (2010), Defterimden Portreler (2011), Tarihin Gölgesinde (Taha Akyol ile
birlikte, 2011).
KAYNAKÇA: Son Dönem Tarih Araştırmalarına Bir Bakış (Cumhuriyet Kitap, 11.1.2001), Behçet Çelik / Gelenek ile Hukuk Arasında Aile (Virgül, sayı: 38, Şubat 2001) - Ortaylı Makaleleri (Virgül, sayı: 41, Mayıs 2001), İhsan Işık / Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) – Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), Mustafa Duman / Trabzon’u Anlatan Birkaç Kitap (Cumhuriyet Kitap, 11.7.2002), Mustafa Yolaç / İlber Ortaylı ile Söyleşi: Bir Kaynak Olarak Edebiyat (Toplumsal Tarih, Aralık 2002), Ahmet Nezihi Turan / Gezgin ve Bilgin İlber Ortaylı’yı Tanımak (2009), İhsan Işık / Bilim ve Düşünce Tarihimizde Ünlü İsimler (2018), Prof. Dr. İlber Ortaylı (ilberortayli.com, 18.04.2018), İlber Ortaylı, Ömer Tuğrul İnançer'in elini neden öptü? (timeturk.com, 28.07.2019).
Yoğun
emek harcayarak Türk-İslam Eserleri Müzesi'ni ayağa kaldıran Nazan Ölçer,
çalışmalarını artık başka yerlerde sürdürecek. Zekası ve bilgisiyle dikkat
çeken Ölçer, aynı zamanda çekirdekten yetişme bir halı uzmanı.
Hanımların
yaşı söylenmez derler ama 61 yaş kanunu yürürlüğe konduğu için bu yasa
kendiliğinden delindi. Geçen hükümetler 16 yıldır müzelerimize uzman adayı
asistan almamışlar; sınav açılıp kurslar tertiplenmemiş. Bu yüzden emeklilik
furyasından sonra dünyaca meşhur müzelerimizi kimin yöneteceği çok önemli bir
sorun olarak ortada. Bazılarının kolay tarafından; "Kendi adamlarını
yerleştirecekler" lafı sadece laf. Kimsenin yerleştirecek adam bile
bulamayacağı açık. İbrahim Paşa Sarayı da denen Türk-İslam Eserleri Müzesi'nde
geçen salı bir emeklilik resepsiyonu vardı. Müdürlerini uğurlayan personelin
kendileri de emeklilik sırasında. Türk-İslam Eserleri Müzesi'nin genç emekli müdürü
veda konuşması yaptı; "Yeni bir müzeye ve Sabancı Üniversitesi'ne
geçiyorum, projeler çok ve 61 yaş sınırını tanımıyorlar. Son sürat yola
devam" dedi. Allahtan Sadberk Hanım, Rahmi Koç, Sabancı gibi müzelerin
ortaya çıkması bu değerli uzmanların yola devamına yardım edecek.
Adı
Nazan Ölçer (Caferoğlu). Babası Türkiye'nin dış dünyada tanınmış
Türkologlarından ve 1917 devriminden sonra memlekete sığınmış Azerbaycan
aydınlarındandı. Prof. Caferoğlu'nun halılar üzerine inanılmaz bir bilgisi
olduğu malumdur. Kızı Nazan onun yanında çekirdekten halı uzmanı olarak
yetişti, Avusturya St. George Lisesi'ni bitirdi; kuzeyden ve Kafkasya'dan göç
eden bütün aydınlar gibi Prof. Caferoğlu da kızının Almancayı ilmi dil olarak
öğrenmesine dikkat etmişti. Elan sanat tarihi, tarih ve felsefe gibi dalların
vazgeçilmez dilidir. Sanat tarihi eğitimini ve doktorasını Münih
Üniversitesi'nde Prof. Hans Joachim Kissling'in yanında yaptı ve bitirir
bitirmez sevdiği İstanbul'a döndü.
Süleymaniye
Camii'nin külliyesinin imaret kısmında yer alan Evkaf-ı İslamiye Müzesi; İkinci
Meşrutiyet yıllarında Anadolu'dan ecnebilerin halı, minder, çini ve madeni eşya
çalıp ortalığı kurutmalarından bizar olan Türk münevverlerinin, en başta Halil
Ethem beyin gayretleriyle kurulmuştu. "Kalan halıları bari
kurtaralım" düsturu nedeniyle müzede halı uzmanlarının yetişmesine dikkat
ediliyordu. Nazan'ın halı bilgisi doğrusu çarpıcıydı, çalışkandı, meraklıydı,
literatürü kullanmayı biliyordu. 1960'lar Türkiye'sinde üç dile hakim nadir
uzmanlardandı. 1978'de Türk-İslam Eserleri Müzesi'nin müdürü oldu. Müze dar bir
mekandan Sultanahmet'teki İbrahim Paşa Sarayı'na taşındı. Sadrazam sarayını
çekip çevirdiği için de biz o tarihten itibaren kendisine "kethüda
hanım" diyoruz. Taşınırken devlet tahsisatına bakmadı. Birçok eşyayı kendi
arabası ve eş dost yardımıyla taşıdı. Arada Emirgan'daki Şerifler Yalısı'nı
dondurmacı yapmak isteyen zihniyetle mücadele etti.
Türkiye'nin
derdi sağda ve solda yuvalanan hödüklerdir. Ailedeki politik kültürü nedeniyle
o erken olgunlaşmış görünüyor. Türkiye'nin değerli aydınlarına siyasi
görüşlerine bakmadan saygı duydu ve yardımlarını aldı. İbrahim Paşa Sarayı bir
mezbelelikti. Devlet bütçesinin dar imkanlarından şikayet etmedi. Sevildiği
İstanbul muhitinin bağışlarını müzeye yöneltti. Sadece İstanbul'un mu? Avrupa
müzeleri bu zeki ve bilgili müdireye hayrandı. Hepsinin destek ve itimadını
kazanmıştı. İlk defadır ki onun sayesinde Avrupa müzelerinden gelen malzeme ile
sergiler açılmaya başlandı. Böylelikle, New York, Paris, Londra halkı gibi
bizler de dünyanın güzellikleri karşısında bayılmaya başladık. "Venedik
camları", "Tarihte ayakkabı", Polonya müzelerindeki Türk
eserlerini teşhir eden "Savaş ve Barış Sergisi" ve hâlâ
unutamadığımız muhteşem bir halı sergisi bunların bazılarıdır. Mükemmel
katalogları hazırlanan bu sergiler Türkiye müzeciliğini yeni bir çağa taşıdı.
Galiba bundan sonra özel müzelerde, Nazan Ölçer bu gibi derleme koleksiyonları
teşhir edecek.
Topkapı
Sarayı'nda eski yazmalar uzmanı olan Filiz Çağman'ın müdürlüğü ve doktor Nazan
Ölçer'in İbrahim Paşa'daki müdürlükleriyle, bu şehr-i İstanbul çağdaş kültür
hayatına geçişte önemli rol oynayan iki büyük İstanbullu tanıdı. Filiz Çağman
ve Nazan Ölçer bu ulusun fahri olan iki uzmandır. Nazan Ölçer, İstanbul'un en
zevkli evlerinden birine sahiptir. Bu babadan kalma bir entelektüel birikimin
eseridir.
Sevgili
dostumuz, Avrupa'nın büyük müze müdürlerinden Nazan Ölçer'in yakın gelecekte de
yeni üniversitesinde ve müzesinde İstanbul'a hizmet edeceğine eminiz.
KAYNAK:
İlber Ortaylı / Sarayın "kethüda hanımı"
(milliyet.com.tr, 05.10.2003).
İLBER
ORTAYLI’YLA ÖMER TUĞRUL İNANÇER’İN KARŞILAŞMA ANI GÜNDEM OLDU
Tarihçi-yazar
İlber Ortaylı’nın imza gününe gelen Ömer Tuğrul İnançer’le karşılaşması gündem
oldu.
Sosyal
medyada paylaşılan videoda, imza gününde kitaplarını imzaladığını gören
Ortaylı, İnançer ve eşini görünce ayağa kalkıyor. İnançer’in elini öpmek
isteyen Ortaylı’nın gösterdiği hürmet karşılıklı diyalogla devam ediyor.
‘Hamile Kadın
Sokağa Çıkmasın’
Cerrahi
Tarikatı’nın şeyhleri arasında anılan İnançer en son “Hamile kadının sokakta
gezmesi uygun değil” sözleriyle büyük tepki çekmişti.
Gerici
açıklamalarıyla dikkat çeken İnançer, “Çalışan kadın ben kocama muhtaç değilim
deyip yuvasını dağıtıyor. Kocasına muhtaç değil ama elin adamının patronunun
hizmetinde olmayı haysiyetine uygun buluyor” sözleriyle de biliniyor.
Öte
yandan Ortaylı, 1947; İnançer, 1946 doğumlu.
Neden Öptü?
Ortaylı
ve İnançer’in karşılıklı birbirlerinin ellerini öpmesi de Mevlevilik’in bir
ritüeli. Mevlevilik’te karşılaşanlar, birbirlerinin elini baş parmağından aynı
anda öperler.
KAYNAK:
İlber Ortaylı’yla Ömer Tuğrul İnançer’in karşılaşma anı gündem oldu (cumhuriyet.com.tr,
26.07.2019).
İLBER ORTAYLI,
ÖMER TUĞRUL İNANÇER'İN ELİNİ NEDEN ÖPTÜ?
Prof.
Dr. İlber Ortaylı, Türk Tasavvuf Musikisi'nin önemli isimlerinden biri olan
Ömer Tuğrul İnançer'in elini öpmesi çok konuşuldu. Esasen eski İstanbul'da
yapılan bir selamlaşma şekli olan bu hareket sonrasında, Murat Bardakçı, İlber
Ortaylı'nın el ve etek öperken çekilen başka fotoğraflarını yayınladı.
Prof.
Dr. İlber Ortaylı, Türk Tasavvuf Musikisi'nin önemli isimlerinden biri olan
Ömer Tuğrul İnançer ile karşılaştığı imza töreninde İnançer'in elini öpmüştü.
Sosyal
medyada yüzlerce kez paylaşılan ve özellikle sol yayın organlarında gündeme
getirilerek eleştirilen olaya ilişkin İlber Ortaylı açıklama yapmış ve "O
benim elimi öpüyor ben de onun elini öpüyorum. Bu çok eski bir İstanbul
âdetidir, yobazlık değildir" demişti.
Habertürk
Yazarı Murat Bardakçı da bugünkü köşesinde İlber Ortaylı'nın İnançer'in elini
öpmesinin nedenini açıkladı.
Bardakçı
ayrıca Ortaylı'nın başka isimlerin ellerini ve eteğini öperken çekilmiş
fotoğraflarını da yayınladı. İşte o yazının ilgili bölümü:
"Bu Mevlevilere
Mahsus Bir Selamlaşma Şeklidir"
"Ama,
ortada öyle el öpme falan yoktu, İlber Hoca ile muhatabı eski İstanbul'da,
özellikle de Mevlevîler arasında hayli yaygın olan ve “görüşmek” denen şekilde
selâmlaşıyorlardı! “Görüşmek”, “musafaha”nın, yani temeli sünnete dayanan
selâmlaşmanın Mevlevîler'e mahsus şeklidir, sağ eller başparmaklar yukarıya
dikilmiş olarak tutulur ve görüşenler birbirlerinin ellerini tutup aynı anda
öperler. Ellerin bu şekilde öpülmesi söylediğim gibi selâmlaşmadır; görüşmede
yaş, makam vesaire farkı bulunmadığı gibi bu işin eli öpme ile de alâkası
yoktur, eski tekkelerden bugünlere kadar gelen bir şehir geleneğidir."
"İlber
Ortaylı Rus Reisesinin Elini Öperken"
İlk
fotoğrafta, İlber Hoca'yı bir hanımın elini öperken görüyorsunuz… Elini öptüren
hanım Rusya'ya asırlarca hükmeden Romanof Hanedanı'nın şu andaki “reisesi”,
yani Rusya'da bugün Cumhuriyet değil de imparatorluk mevcut bulunsa “Çariçe
Maria” unvânı ile tahtta oturacak olan Büyük Düşes Maria Vladimirovna Romanova!
Biz, bu taçsız imparatoriçenin büyük büyük büyük nenesini çok iyi biliriz! Hani
1711'deki Prut Savaşı sırasında bizim Baltacı Mehmed Paşa ile aralarında
birşeylerin geçtiği yolunda dedikoduların çıktığı Rusya İmparatoriçesi meşhur
Katerina var ya, hanımefendi işte o Katerina'nın torununun torununun torunu
olur; büyük büyük büyük dedesi de bizde “Deli Petro” diye bilinen meşhur Büyük
Peter'dir! Rus tahtının vârisi Büyük Düşes Maria bundan birkaç sene önce
İstanbul'a geldiğinde Topkapı Sarayı'nı ziyaret etmiş, o sırada sarayın başında
olan İlber Hoca prensesi kapılarda şânına lâyık biçimde karşılamış ve
protokolün gerektirdiği şekilde de elini öpmüştü… Ama “elini öptü” dedi isem,
asîl hatunun elini kapıp şappadanak öptüğünü, hattâ bir de alnına koyduğunu
zannetmeyin! Bu işe her ne kadar “öpmek” denilse de usul başkadır, el öyle
dudaklara değdirilmez; erkek öne doğru yarım eğilerek hanımın elini alır, onun
vücudu ile 90 derecelik bir açı teşkil edecek şekilde yukarıya kaldırır, başını
daha da eğip dudaklarına götürür gibi yapar ama temas ettirmeden bırakır!
"Sarı Saçlı
Hanım, Osmanlı Hanedanından Hanzade Özbaş"
"Bu
arada, İlber'in gerisinde duran koyu renk şık paltolu sarışın hanımefendinin
kim olduğunu da söyleyeyim: Sultan Vahideddin'in torun çocuğu Hanzade Özbaş…
oskof Çarı'nın torunu İstanbul'a gelip Topkapı Sarayı'nı ziyaret ettiği zaman
karşısında soyluluk bakımından onun muadili bir hanedan mensubunun bulunması
protokol gereği nazik bir hareket olacağı için, İlber Hoca o gün Hanzade Hanım
ile Osmanoğlu Ailesi'nin birkaç mensubunu daha saraya davet etmiş ve Moskof
Prensesi'ni beraberce karşılamışlardı…"
"Bir
Hocanın Eli"
"Bazı
eller vardır, sahipleri o ellerle önemli eserler vermişlerdir ve onları
öpebilmek büyük nimettir! Seneler önce
fakirhanede, yani benim evimde çekilmiş olan ikinci fotoğrafta, İlber Hoca'yı
böyle bir eli, Türk hat sanatının son büyük üstadlarından olan rahmetli Prof. Dr.
Ali Alparslan'ın elini öperken görüyorsunuz… Ali Hoca'nın arkasında,
talebesinden hattat Ali Toy var…"
"İlber Hoca
Bu Sefer Etek Öpüyor"
"Yine
fakirhanede çekilen ve aynı şekilde yıllar öncesinden kalan üçüncü fotoğrafta
ise, İlber Hoca artık az kişinin bildiği bir başka hürmet ifadesini yerine
getiriyor ve bu defa el değil, “etek” öpüyor:
Aramızdaki ismi “Saray-ı Âmire Nâzırı” olan Filiz Hoca”nın eteğini…
Filiz Hanım, yani Dr. Filiz Çağman genç bir sanat tarihçisi olarak girdiği
Topkapı Sarayı'nda 40 sene boyunca vazife yapmış, sarayın yıllarca müdürlüğünde
bulunmuş ve emekli olması üzerine yerine “Saray Başkanı” olarak İlber Hoca
tayin edilmişti… Müzeciliğimizin önemli ismi Filiz Çağman bürokratlığının yanı sıra
konusunda, yani Osmanlı sanatı ve özellikle de minyatür alanında dünyanın önde
gelen uzmanlarındandı, yazdığı eserler ana kaynak olmuşlardı ve hem ismi, hem
de eserleri mevkilerini hâlâ muhafaza ediyorlar… İlber Hoca, Filiz Hanım'ın
yarı şaka ve yarı ciddî şekilde eteğini öpmekle kendisinden önceki “saray
nâzırı” olan âlim bir hanımefendiye bağlılıklarını ve hürmetini ifade
ediyor…"
KAYNAK:
İlber Ortaylı, Ömer Tuğrul İnançer'in elini neden öptü? (timeturk.com, 28.07.2019).