Taner Akçam

Tarih Profesörü, Akademisyen, Siyasetçi, Yazar

Doğum
23 Ekim, 1953
Eğitim
ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi
Burç

Araştırmacı yazar, akademisyen, tarih profesörü, siyasetçi, aktivist. 23 Ekim 1953, Ölçek köyü / Ardahan doğumlu. Tam adı Altuğ Taner Akçam’dır. Yazar Dursun Akçam’ın oğlu, yazar Alper Akçam’ın kardeşidir. ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi mezunu.

1973’ten sonra ODTÜ-DER, ADYÖD gibi derneklerin kurucuları arasında yer aldı. 1975’te yayına başlayan Devrimci Gençlik dergisinin sorumlu yazı işleri müdürü olarak, dergide komünizm ve Kürtçülük propagandası yapıldığı iddiasıyla yargılandı ve 1976’da tutuklandı. 1977’de yaklaşık dokuz yıl hapis cezasına çarptırıldı ve aynı yıl Ankara Merkez Kapalı Cezaevinden Avrupa’ya kaçtı.

Prof. Dr. Taner Akçam, Almanya’da siyasi göçmen olarak yaşadığı süre içerisinde (1978-1995) Hamburg Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsünde tarihçi olarak çalışmalar yaptı. 1990 sonrasında Ermeni sorunu üzerine yazı ve konuşmalarıyla tartışmalar yarattı.

1996’da Hannover Üniversitesi’nden sosyoloji ve tarih doktorası alan Akçam, Ermeni soykırımı ve Türk milliyetçiliği konusunda çok sayıda esere imza attı. Akçam, 2008 yılından beri Clark Üniversitesi Tarih Bölümü Holokost ve Soykırım Çalışmaları Merkezi’nde bulunan Kaloosdian/Mugar kürsüsünde çalışmalarını sürdürmektedir

 

ESERLERİ:

 

İşkenceyi Durdurun (1991), Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu (1992, 1995), Siyasi Kültürümüzde Zulüm ve İşkence (1992, 1995), İslâmda Hoşgörü ve Sınırları (1994), Türkiye’yi Yeniden Düşünmek (1995), İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu (1999), Ermeni Tabusu Aralanırken (2000), Kanunların Ruhu - Emval-i Metruke Kanunlarında Soykırımın İzini Sürmek (Ümit Kurt ile, 2012), 1915 Yazıları (2015), ‘Ermeni Meselesi Hallolunmuştur’ - Osmanlı Belgelerine Göre Savaş Yıllarında Ermenilere Yönelik Politikalar (2016), Ermenilerin Zorla Müslümanlaştırılması - Sessizlik, İnkâr ve Asimilasyon (2017), Soykırımdan Kurtulanlar - Halep Kurtarma Evi Yetimleri (Dicle Akar ve Matthias Bjørnlund ile, 2019), Naim Efendi'nin Hatıratı ve Talat Paşa Telgrafları - Krikor Gergeryan Arşivi (2019).

 

KAYNAKÇA: İhsan Işık / Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) - Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007), Aslı E. Perker / Ben Tarihin Yalancısıyım (Sabah Pazar Eki, 11.2.2001), Taner Akçam Kanada’da ’terörist’ diye sorgulandı (hürriyet.com.tr, 24.02.2007), Derya Tulga / Taner Akçam'ın Yaptıkları Yetti (millethaber.com, 25 Haziran 2007), Derya Tulga / Akçam'a Tulga'dan İkinci Cevap (Millethaber.com, 27 Haziran 2007), Haluk Şahin / Taner Akçam'dan kandırmacalar (1) (Radikal, 28.09.2005), Haluk Şahin / Taner Akçam'dan kandırmacalar (2) (Radikal, 30.09.2005), Taner Akçam'a Ağabeyinden Mektup Var (odatv.com, 01.05.2012), Taner Akçam kitapları (iletisim.com.tr,28.06.2019).

1915 YAZILARI

1915 YAZILARI

 

Taner Akçam

 

Akçam, sadece Türk diplomasisinin içine düştüğü açmazları değil “soykırım”ın ne olup ne olmadığını da inceliyor.

Ermeni meselesiyle ilgili yaptığı çalışmalarla dikkat çeken Taner Akçam, 1915 Yazıları’nda bir araya getirilen makalelerinde çözümsüzlük girdabında sürüklenen sorunu değişik yönleriyle ele alıyor. 1915 hakkındaki en basit doğruları karartmak için gösterilen çabaları gözler önüne seren; ilgili kişi ve kurumların tarihsel gerçekleri nasıl çarpıttıklarını, belgeler üzerinde tahrifata varan oynamalar yaptıklarını ortaya koyan Akçam, var olduğunu ileri sürdüğü “inkâr endüstrisi” ile hesaplaşıyor. Türkiye’de soykırım konusunda mevcut eksik bilgilenmelerin ve yanlışlıkların giderilmesine önemli bir katkı sağlayan bu kitaptaki makaleler, Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesi yolunda atılması gereken adımlara da işaret ederek iki halkın kardeşlik ve dostluk temelinde bir arada yaşamaları yolunda ufuk açıyor.

Türk tarihçiliği ve belge kullanma geleneği konusunda yapılacak tartışmalara da katkı sunan 1915 Yazıları, konuyla ilgili kapsayıcı ve karşılaştırmalı araştırma biçimiyle, Türkiye’de genel olarak hem siyasetçilerde hem akademisyenlerde egemen olan yalnızca ve esas olarak “Osmanlı arşiv belgelerine güvenmek” tutumunun ne kadar doğru olduğunu da sorguluyor.

Tüm bunların yanı sıra “soykırım” kavramını uluslararası hukuk bağlamında gözden geçiren ve Uluslararası Ceza Mahkemeleri kararları ışığında değerlendiren Akçam, sadece Türk diplomasisinin içine düştüğü açmazları değil “soykırım”ın ne olup ne olmadığını da inceliyor.

Yazar: Arka Kapak

‘ERMENİ MESELESİ HALLOLUNMUŞTUR’

‘ERMENİ MESELESİ HALLOLUNMUŞTUR’

 

Osmanlı Belgelerine Göre Savaş Yıllarında Ermenilere Yönelik Politikalar

 

Taner Akçam

 

İttihat ve Terakki, Balkan Savaşları ertesinde içine düşülen ve adım adım bütün ülkeye yayılan köşeye sıkışmış olma duygusuna, Anadolu topraklarının, gayrimüslim unsurlardan arındırılarak Türkleştirilmesi ile cevap verdi. Sadece iktisadi hayatın değil, sosyal ilişkilerin ve giderek ülkenin etnik bileşiminin de “homojenleştirilmesi” anlayışı, sistemli bir politika olarak hayata geçirildi.

İttihat ve Terakki, Balkan Savaşları ertesinde içine düşülen ve adım adım bütün ülkeye yayılan köşeye sıkışmış olma duygusuna, Anadolu topraklarının, gayrimüslim unsurlardan arındırılarak Türkleştirilmesi ile cevap verdi. Sadece iktisadi hayatın değil, sosyal ilişkilerin ve giderek ülkenin etnik bileşiminin de “homojenleştirilmesi” anlayışı, sistemli bir politika olarak hayata geçirildi. Birinci Dünya Savaşı, uygulanan bu politikalardaki en önemli dönemeçtir. Zira savaş, hem şüpheli konumundaki etnik unsurların sürgünleri ve zorla yerlerinden boşaltılmaları için uygun bir ortam yaratmıştı, hem de Türkleştirme politikalarını uygulayabilmek için yeteri kadar gerekçe sunuyordu. Ermenilere karşı 1915’te geniş çaplı bir biçimde uygulanmaya başlayan “tehcir”, Türkleştirme politikalarının son merhalesiydi. Taner Akçam’ın Osmanlı belgelerine dayanarak hazırladığı bu araştırma, yaşananların içeriğine dair “birincil” kaynakların neler anlattığına odaklanıyor. Talat Paşa’nın sürekli kontrolü ve direktifleriyle yönetilen, Teşkilat-ı Mahsusa’nın organizasyonuyla sevk ve icra edilen faaliyetlerin dayanaklarını; yapılanların İstanbul’dan telgraflar yoluyla nasıl takip edildiğini; Ermenilerin Anadolu’nun dört bir tarafından niye “tehcir” edildiğini anlatıyor. Aylar öncesinden başlayan hazırlıklar, günü gününe takip edilen kayıtlar, isimlere kadar belirlenmiş denetimler, savaş sonrası yapılan yargılamalar ve sanıkların ifadeleri tarihin karanlık yüzüne ışık tutuyor; Talat Paşa’nın telgraflarındaki “Ermeni meselesi hallolunmuştur. Fuzûlî mezâlimle millet ve hükûmetin lekedâr edilmesine lüzûm yoktur” cümlesinin meramını inceliyor. Bu araştırma, büyük felaketin tarihini inkâr etmek yerine öğrenmeyi tercih etmenin önemine işaret ediyor.

“Adına tehcir, kırım, soykırım ya da ne dersek diyelim... yaşanmış acıları anlayan, nedeni ne olursa olsun, dini, etnik kökeni farklı diye insanlara karşı işlenmiş cinayetleri kınayan bir dil geliştirilmedikçe sorunun çözümü doğrultusunda sağlıklı adımların atılması mümkün olmayacaktır. Yani öncelikle ihtiyacımız olan şey, ahlâken, vicdanen kabul edilemez bir eylemle karşı karşıya olduğumuz gerçeğini görmek ve buna uygun bir dil geliştirebilmektir.”

 

 

Yazar: Arka Kapak

SİYASİ KÜLTÜRÜMÜZDE ZULÜM VE İŞKENCE

SİYASİ KÜLTÜRÜMÜZDE ZULÜM VE İŞKENCE

 

Taner Akçam

 

Şiddet ve zor kullanımını, işkenceyi kayıtsız şartsız reddeden bir siyasî-toplumsal kültür geliştiremediğimiz ortada. Kendini sağda veya solda tanımlayanlarımızın büyük çoğunluğu, işkenceye varan zor kullanımını belli gerekçelerle meşru görebiliyor. Bu ülke insanlarının yaklaşık yüz yıldır yaşadığı trajik tarih, "Cumhuriyet"e, "demokrasi"ye geçişler, yeniden geçişler...

Şiddet ve zor kullanımını, işkenceyi kayıtsız şartsız reddeden bir siyasî-toplumsal kültür geliştiremediğimiz ortada. Kendini sağda veya solda tanımlayanlarımızın büyük çoğunluğu, işkenceye varan zor kullanımını belli gerekçelerle meşru görebiliyor. Bu ülke insanlarının yaklaşık yüz yıldır yaşadığı trajik tarih, "Cumhuriyet"e, "demokrasi"ye geçişler, yeniden geçişler... bu zihniyeti sorgulamayı sağlayacak bir atmosfer aratmaya yetmedi. Her dönemde, özellikle "demokrasi"nin kesintiye uğradığı zamanlarda hep bir öncekinden daha yaygın ve şiddetli uygulanan işkenceye karşı niçin etkin bir toplumsal tepki ve ciddi bir hesaplaşma hamlesi yaratılamıyor? Bunun nedeni sadece korku mu? Neden tarihimizde yaşanmış onca katliamın katledilenler açısından yapılmış araştırmaları bizi bunca rahatsız ediyor? Neden örneğin, Türk-Müslüman olmayan azınlıkların yaşadığı tehcir ve kitlesel cinayetleri bir de onların ağzından dinlemeye tahammül dahi edemiyoruz? Aradan onyıllar geçse bile bu tür olaylar niçin yalnız resmî açıklamalarla örtülmüş tabular olarak kalıyor? Bu ve benzeri sorular, toplumsal kimliğimizin ve ruh halimizin belirleyici çizgileriyle ilişkilidir. Elinizdeki kitap, bu çizgilerin üzerine giderek açmamız gereken bir tartışmaya ve iç hesaplaşmaya çağrı amacı taşıyor. Zulmün, işkencenin ve şiddet kullanımının tarihimizdeki kaynaklarına bu amaçla ve hem titizlik hem de cesaretle eğiliyor. Dolayısıyla aynı zamanda gayrıresmî tarihimiz için önemli bir kaynak niteliği taşıyor.

 

(Arka Kapak)

 

 

 

Yazar: Arka Kapak

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör