Şair ve
yazar, dilci (D. 1874, İstanbul - Ö. 3 Aralık 1932, Ankara). Şair Oktay
Rifat’ın babası, besteci Ali Rifat Çağatay’ın ağabeyi, çevirmen ve yazar Semih
Rifat’ın dedesidir. Koca Mustafa Paşa Rüştiyesini (ortaokul) bitirdikten sonra
özel öğrenim görerek Farsça, Arapça, Fransızca öğrendi. 1908’de Dahiliye
Mektubi Kalemi Mümeyyizliğine (İçişleri Bakanlığı Özelm Kalem Müdürlüğü)
atandı. Bir yandan Sabah gazetesinin başyazarlığını sürdürürken öteki
yandan da Mercan İdadîsinin (Lisesinin) son sınıfında edebiyat dersi okuttu.
Hürriyetin ilânında İttifak adlı bir gazete çıkardı. Biga Mutasarrıfı
vekilliğine atanınca öğretmenliği ve gazeteyi bırakmak zorunda kaldı. 1912’de
Konya, 1913’te Trabzon Valiliğine
atandı. 1915’te tekrar Konya Valiliğine getirildi. Bir zaman sonra da Dahiliye
(İçişleri Bakanlığı) Müsteşarı oldu. Millî Mücadele başladığında Anadolu’ya
geçti. Mehmet Emin Bey ile birlikte halkın ve ordunun arasına girip vatan
borcunun kutsallığını anlatıp, halkın heyecan ve coşkusunu tazelemeye çalıştı.
1921’de Maarif Vekâleti Telif ve Tercüme Heyetine başkanlık yaptı. II., III. ve
IV. dönemlerde Çanakkale Milletvekilliği yaptı. Bu arada Şarkın Masal
Anahtarı adlı eserini yazdı. 1932 yılında Türk Tarihi Kurumu ve Türk Dili
Tetkik Cemiyetinde başkan vekilliği görevlerinde bulundu.
Şiirleri Resimli
Gazete, Hazine-i Fünûn, Maarif, Mektep, kendi çıkardığı İttifak, İkdam,
Sabah gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Millî Edebiyat akımı içinde yer
alarak Türkçenin özleşmesini savundu. Şiirlerini hece ölçüsüyle yazdı. İkdam
gazetesinde Servet-i Fünûn’culara karşı bir tutum izledi. Hamasî şiirleri yurt
çapında yankı uyandırdı. Aynı zamanda cephelerde Mehmetçiğin moralini
yükseltmek için dolaşmış ünlü bir hatipti.
31 Mayıs 1919 tarihli İleri gazetesinde Samih Rifat’ın bir şiiri yayımlanmıştı. Şiirle birlikte yayımlanan notta şunlar yazılıydı: “Dün matbaamıza kapalı bir zarf içinde bir metin tevdi edildi. Açtık. İçinden bir Aydın Türküsü çıktı. Altında ne bir imza, ne de böyle bir imza yerine kaim olacak bir harf mevcuttur.” Bu şiirin şairi Samih Rıfat, şiiri yazdıktan sonra Antalya yoluyla Ankara’ya ulaştı. Bu şiir Millî Mücadele yıllarında bestelenerek Büyük Millet Meclisi önünde bir süre her ikindi vakti bando ile çalındı. Milletvekilleri ve halk Aydın’ın işgali nedeniyle matem içindeydi.
Samih Rifat'ın "Şükran" adlı bir şiiri de Balıkesir Halkevi Dergisini Kaynak'ta( Şubat-Mart-Nisan 1933 sayısı) yayımlandı (İbrahim Oluklu arşivi).
ESERLERİ:
Roman:
Nadim.
Araştırma-İnceleme:
Selâm
Nedir?, Türk Paktları,
Osmanlılarda
Din Anlayışı,
Tarihten
Evvelki Devirlerin Tetkikinde Müracaat Edilecek Membalar,
Milliyet
Düsturları,
Divan-ı
Lûgati’t-Türk Tercümesi,
Türk
Lugatı.
ŞİİR: Samih
Rifat Hayatı ve Şiirleri (yay. haz. Sadettin Nüzhet Ergün, 1934).
KAYNAKÇA: Sadettin Nüzhet Ergün / Samih Rıfat Hayatı ve Şiirleri
(yay. haz. Sadettin Nüzhet Ergün, 1934), TDE Ansiklopedisi (c. 7, 1976-98), Atilla
Özkırımlı / Türk Edebiyatı Ansiklopedisi (1982), Seyit Kemal Karaalioğlu /
Resimli Türk Edebiyatçılar Sözlüğü (1982), Feyzi Halıcı / Parlamenter Şairler
(1990), Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümü 1920-1991 (1994), Şükran Kurdakul /
Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), TBE Ansiklopedisi (2001),
Mehmet Atilla Maraş / Şair Milletvekilleri 1 - 22. Dönem 1920-2005 (2005), İhsan
Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (2. bas., 2009).
Yaslı gittim, şen geldim;
Aç koynunu ben geldim.
Bana bir yudum su ver,
Çok uzak yerden geldim.
Korkma açıl şen yurdum,
Dağlara ordu kurdum.
Açık denizlerine
Süngümle kilit vurdum.
Rüzgârlardan atım var;
Şimşekten kanadım var;
Göğsümde al yazılı
Gazilik beratım var!
Rüzgâr bana at oldu;
Şimşekler kanat oldu;
İğilin gökler, dedim,
Bulutlar kat kat oldu.
Irmaklar gibi taştım;
Yalçın kayalar aştım.
Hak’ka şükürler olsun,
Geldim, sana ulaştım!
Varsın yansın ocağım,
Kurtuldu al sancağım!
Bayrağımın altında
Ben hür yaşayacağım!
Deniz, deniz, Ak deniz!
Suları berrak deniz!
Karşıda yâr ağlıyor
Gidelim bırak deniz!
Açıldı kale yolu;
Göründü Gelibolu
Bırak deniz gideyim,
Orası yasla dolu!
Yürü ey şanlı Gazi!
Kılıcı kanlı Gazi!
Seni Meriç bekliyor
Büyük ünvanlı Gazi!
s. 46-47.
-İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali
üzerine yazılmıştır.
Aydın Türk’ün ana yurdu;
Vermez onu altın ordu.
Düşman İzmir’e girerken,
Bütün millet ağlıyordu!
Aydın, Aydın, güzel Aydın!
Ah, bir kere kurtulaydın!
Doğma güneş, yasımız var!
Git haber ver diyar diyar:
Türk’ün kolları bağlandı!
İzmir’i ondan aldılar!
Aydın, Aydın, güzel Aydın!
Ah bir kere kurtulaydın!
Karalar mı giydi bu yaz,
Yeşil duvaklı bağların?
Her bir kuşa mesken olmaz.
Kartal yuvası dağların
Aydın, Aydın, güzel Aydın!
Keşke yanıp yıkılaydın!
Yaşadıkça Türk evlâdı,
Değişir mi Aydın adı!
Âlem cünun mu getirdi?
Yoksa tarih mi bunadı?
Aydın, Aydın, güzel Aydın?
Keşke yanıp yıkılaydın!..
s. 43.
Daha gençtim, şi’re hevesim vardı
Ağlatırdı beni ıssız geceler;
Şi’rimde bir Nef’i tekellüm eder
Rûhumda bir Âşık Garip ağlardı
Kalemimle geçinirdi âilem
Yazdıklarım neydi? Hep kendi derdim!
Oluyordum ihtiyâcımla mülhem,
Göz yaşımı satıp evlât beslerdim!
Günler geçti, baktı yüzüme felek
Artık zaman göz yaşımı dindirdi,
Ne oldumsa oldum.. fakat geçinmek
Eski yoksul şâiri didindirdi;
Kurtulmuyor didinmekten yaşayan
Görmüş var mı bilmem rahat yüzünü?
Ben bir zaman çıkarmadım hatırdan
İhtiyar bir kayıkçının sözünü:
Bu zavallı bir yaz sabahı erken,
Beni uzak bir yerden getirirken.
Yorgun yorgun durmuş elinde kürek,
Şu sözleri söylemişti gülerek:
Elli yıldır koca engin deryâyı
Bir çomakla karıştırır dururum,
Yakınlaştım artık göründü kıyı
Aradığım meğer toprakmış oğlum!