Türkolog,
dilci, asker, tarihçi ve siyaset adamı (D. 29 Aralık
1861, Kilis –
Ö. 12
Aralık 1935, İstanbul).
Yazılarında Balhasanoğlu ve Balkanoğlu adlarını da kullandı. Soyadı
kanunu çıkınca “Yazıksız” soyadını almıştı. Babası, Balhasanoğulları diye
anılan bir sipahi ailesinden Hacı Asım Bey’dir. İlk ve ortaöğrenimini Kilis’te
yaptı. 1875’te Şam Askeri İdadisi’nde başladığı lise öğrenimine İstanbul’da
Kuleli Askeri Lisesi’nde devam etti. Bu sırada
döneminin ünlü bilim adamlarından Hoca Tahsin Efendi’den çeşitli konularda dersler
aldı. 1878’de Ahmet Mithat Efendi ile tanıştı ve onun teşviki
ile “Tercüman-ı
Hakikat” gazetesinde fen alanında yazılar yazdı.
Necip Asım, 1879’da Harbiye’ye girdi ve 1881 yılında
piyade teğmeni rütbesiyle mezun oldu. Önce Umumi Harbiye Beşinci Şubesi’ne,
sonra Kocamustafapaşa Askerî Rüştiyesi Fransızca öğretmenliğine atanmış, ertesi
yıl Üsküdar Toptaşı Askerî Rüştiyesi (günümüzde Sokullu Mehmet Paşa İlköğretim
Okulu)’nde görevlendirildi. 1884 yılında üsteğmenliğe yükseldi ve Maarif
Nezareti (Eğitim Bakanlığı) tarafından Fatih ve Galata Rüştiyeleri Fransızca
öğretmenliğine atandı. 1886’da yüzbaşı, 1908’de yarbay, 1913’te albay rütbelerini
aldı.
Askerlik
yaşamı çeşitli askerî ve mülki okullarda Fransızca, Türkçe ve tarih öğretmenliği
ile geçen Necip Asım, öğretmenlik yaptığı yıllarda birçok gramer, okuma, coğrafya
ve tarih kitapları yayımladı. Bu küçük okul kitaplarından başka “Medrese-i
Edep”, “Medeniyete Hizmet”, “Sitler” gibi çeşitli telif eserleri
ile çevirileri, Fransızca, hatta fizik ve resim derslerine ait risaleleri (küçük
kitap) basıldı. Fransız doğubilimci Leon Cahun’un Türk tarihi üstüne
olan eserleri ile “Gök Bayrak” (1876)
adlı romanını çevirdi. Bir yandan da Türkçülük çizgisi belirgin olan “İkdam” gazetesinde Türk tarihi ve Türkçülük ile ilgili
makaleler yayımladı. Yazdığı makalelerin ünü 1890’larda Avrupa’ya kadar ulaştı.
Çalışmalarını Paris’te sürdüren
Necip
Asım, II. Meşrutiyet’ten (1908) sonra İstanbul Darülfünunu (İstanbul Üniversitesi)’nda
Türk tarihi ve Türk dili tarihi dersleri verdi. İstanbul Darülfünunu’nda
Türkoloji bölümünü kuran ve Türk Dili Tarihi Kürsüsü’nün ilk profesörü kabul
edilen Necip Asım, dilbilimin Türkiye’de gelişip yerleşmesinin öncülerinden
oldu.
Yazılarını
1890’dan sonra İkdam, Musavver, Malûmat, Servet-i Fünûn, Türk Yurdu, Bilgi, Türk Tarih Cemiyeti Mecmuası, Edebiyat Fakültesi Mecmuası,
Millî Tetebbular vd. gazete ve dergilerde
yayımladı. Paris’te bulunan Societe Asiatigue üyeliğine seçilmişti (1965).
Necip
Asım Bey, “Osmanlı Tarihi”nin belgelerin
toplanması ve yazılması için Sultan Mehmed Reşat önderliğinde, 27 Kasım 1909’da
kurulan ve kendisine her türlü aracı kullanma, arşivlerde inceleme yapma
yetkisi verilen Tarih-i Osmanî Encümeni’nde yer aldı. Encümen, yazacağı “Osmanlı Tarihi”nin ilk cildini yazma
görevini 9 Şubat 1910’daki ilk toplantısında Necip Asım ile Mehmed
Arif Bey’e verdi. Bu iki araştırmacı, yedi yıllık çalışmadan sonra “Osmanlı Tarihi”ni tek cilt olarak yayımlayabildi.
Bu cilt, pozitivizme dayalı olmadığı gerekçesiyle Köprülüzade Mehmet Fuat, Akçuraoğlu
Yusuf ve Ahmet Refik tarafından ciddi biçimde eleştirilmişti.
Necip
Asım, 1911 yılında Türk milliyetçiliği alanında kurulan ilk dernek olan Türk
Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı ve bu derneğin başkanlığına
getirildi. Mehmet Arif Bey ile birlikte yürüttüğü Osmanlı tarihi ile ilgili
çalışmalarını bu derneğin tüzel kişiliği altında yürütmeye başladı. Derneğin kimi
üyeleri ile birlikte 1915 yılında kurulan Âsâr-ı İslamiye ve Milliye Tetkik
Encümeni’ne katıldı. Osmanlılık düşüncesinin iyice yerleşmiş olduğu Abdülhamid
devrinde Türkçü ve Türkçeci olarak belirmiş olan en güçlü düşünce
adamlarımızdandır. O günlerde Türkçeciler grubunda Ahmet Mithat Efendi ve
Şemsettin Sami ile birlikte yer almıştır.
1910’larda
Türk sözcüğünün eski harflerle nasıl yazılacağı konusunda bir belirsizlik
sürüyordu. Necip Asım’a gelinceye kadar bu sözcüğün yazımında “ü” sesini veren “vav” harfi kullanılmıyordu. Necip
Asım Bey, “Türk” sözcüğünü “vav” ile yazmaya başlayan ilk kişidir.
“Orhun
Abideleri”, “Atebetü’l-Hakayık”,
“Eski Savlar”, “Ural ve Altay Lisanları” gibi eserleriyle dikkatleri üzerine çeken
Necip Asım Yazıksız, özellikle çalışmalarının konularıyla ilgili ilk yayınlar olmaları
bakımından önemlidir. Türk
Dil Kurumu çalışmalarında ve Türk Ocakları’nın kuruluşunda da görev almıştı. Çoğu
küçük risalelerden (kitaplardan) oluşan kırk civarında eser yayımladı. Türk
dilinin sadeleşmesine çaba gösterenler arasında yer aldı. Fransızca, Arapça,
Uygurca ve Çağatayca biliyordu.
ESERLERİ:
Ziya ve Hareket, Güvercin Postası, Yeni Tertiple Muhtasar Osmanlı Sarfı (1890), Muhtasar Osmanlı Nahvi (1892), Ev Kızı, Lügat-ı İlmiye ve Fenniye, Usul-İnşa, Ural ve Altay Lisanları, Mükemmel Sarf ve Nahiv-i Osmani, Pek Eski Türk Yazısı (1890), Kitap (1893, yeni bas. 2001), Osmanlı Tarihi (c. 1, 1914), Türk Tarihi Umumisi, Milli Aruz, İlmi Lisan (1917), Eski Savlar (Divanü Lügati’t-Türk’te geçen atasözlerinin açıklamaları, 1924), Orhun Abideleri (1924), Celaleddin Harzemşah, Atebetü’l-Hakayık (Ayasofya Kütüphanesi’nde bulduğu ve okumayı başardığı 11. yy. şairi Yüknekli Mahmutoğlu Ahmet adlı Türk şaire ait olan ‘Atebetü’l-Hakayık’ adlı eserin lehçemize aktarılmasıdır).
KAYNAKÇA: A. Dilâçar / “Necip Asım Balhasanoğlu-Yazıksız” (Türk Dili, 210: 805-807, 1969), Hüseyin Namık Orkun / Türkçülüğün Tarihi (1977), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) – Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), Yılmaz Çongar / Asker Yazarlarımız ve Ozanlarımız (1998), Türey Köse / Necip Asım Yazıksız’dan Alberto Manguel’e “Okumanın Tarihi” (Cumhuriyet Kitap, 3.1.2002), Reşid Rahmeti Arat / Atebetü’l-Hakayık, 2006), Tuncay Böler / Necip Asım Yazıksız ve Türk Diline Katkıları (Türkiyat Araştırmaları Dergisi, sayı: 25, Bahar 2009).