Osmanlı
devlet adamı, şair, bilgin, tarihçi (D. 1698, İstanbul – Ö. 8 Kasım 1763,
İstanbul). Asıl adı Mehmet olup Ragıp mahlasını aldıktan sonra Mehmet Ragıp ve
Koca Ragıp Paşa olarak tanındı. İyi bir eğitim aldığı bilinir. Hoca Salih
Efendi’den Farsça; Defterhane’de kitabet, inşa, hesap ve defter usulleri
öğrendi. Yusufefendizâde’den sülüs ve nesih meşk etti. 1722’de Osmanlı-İran
savaşı sebebiyle bölgeye tayin edilen Defterhane görevlileri arasında yer aldı.
Kâtiplik, mektupçuluk, defter eminliği, cizye muhasebeciliği yaptı. Ardından
Bağdat Valisi Ahmed Paşa maiyetinde riyaset ve defter emaneti vekâletlerine
atandı. O sıralarda Herat’ta bulunan Nadir Şah’a elçi gönderildi (1732-33).
Görevlerinde
gösterdiği başarılarla dikkat çeken Mehmet Ragıp, 1739’da Rusya ile imzalanan
Belgrat Antlaşması’nda Osmanlı Devleti lehine maddelerin yer almasında etkili
oldu. Bunun ardından Reisülküttap’lığa (Dışişleri Bakanı) getirildi. 1943’te
vezir olarak Mısır Valiliğine atandı. Seyda, Halep, Rakka valiliği görevlerini
üstlendikten sonra 1757’de Sultan III. Osman’ın sadrazamı olarak sadarete
geldi. Sultan III. Mustafa zamanında da bu görevini sürdürdü. 1761’de bizzat
kontrol ettiği bütçe gelirleri, yıllardan beri ilk defa giderlerin üzerine
çıktı. Bunun üzerine iltifata mazhar oldu ve Sultan III. Mustafa’nın kız
kardeşi Saliha Sultan’la evlendirildi. Yedi Yıl Savaşları’na Osmanlı
Devleti’nin girmesine engel oldu, dostluk ve ticaret antlaşmalarında yer
almakla yetindi.
Ragıp
Paşa sadareti döneminde askeri ve mali alanlarda, eğitim ve ticaret alanlarında
ıslah çalışmaları yaptı. İstanbul’un imarına önem verdi, şehircilik anlayışında
günümüzü dahi etkileyen adımlar attı. Macar mühendisi Reben’e şehrin birçok
yerine ait haritalar çizdirdi. Büyük ticaret hanları ve erzak depoları
yaptırdı.
1760’ta
temeli atılan Laleli Külliyesi’nin inşaatından çıkan toprakla Yenikapı-Kumkapı
arasındaki sahil dolduruldu ve burası Ermenilere tahsis edilerek yeni bir
yerleşim yeri oluşturuldu. Son günlerini de İstanbul Koska’da bir külliye
yaptırarak geçirdi.
Devlet
adamı kimliğinin dışında hukuk bilgisi, şairliği ve sohbetleriyle de Osmanlı
kültürüne katkıda bulunan Ragıp Paşa, görev aldığı her yerde âlimler,
mutasavvıflar ve şairlerle dostluk kurdu.
Batı’dan
kitaplar getirterek Batı kültürü hakkında bilgilerini de geliştirdi. Grotius,
Volteire ve Newton’un eserlerini tercüme ettirdi; din, kültür ve sanat
adamlarını himaye etti.
Küçük
yaşlarından itibaren topladığı kitaplarla Laleli’de bir kütüphane yaptırdı
(Ragıp Paşa Kütüphanesi).
Yanına da bir çeşme ve sıbyan mektebi inşa ettirdi. Kendisi de bu kütüphanenin
bahçesinde toprağa verilmiştir.
***
Üç
dilde şiirler yazan Ragıp Paşa’nın şiirleri hikmet (felsefi) ağırlıklıdır.
Ölümünün ardından şiirleri bir divanda toplandı.
“Râgıb Paşa, siyasetçe
‘vezîr-i hakîm’ nâmını almış olduğu gibi, edebiyatça dahi ‘şâir-i hakîm’
unvanını kazanmıştır. Eski sadrazamlar içinde kendine mahsus bir mevkî tutmuş
olan Paşa, ediblerimiz ve şairlerimiz arasında da bir yüce makama erişmiştir.
Münşeâtı, zamanın değişmesiyle ehemmiyetini muhafaza edememiş ise de, hakîmâne
şiirleri kıymetten düşme tehlikesinden uzak bulunmaktadır. Bir çok beyti
atasözü sırasına geçmiştir. Meselâ, halis hikmet olduğu halk ve ileri gelenler
tarafından kabul edilen: ‘Şecâ’at arz ederken merd-i Kıbtî sirkâtin söyler’
mısraını sırası geldikçe herkes kullanır.
Öğüt verici ve düşündürücü
birçok beyiti zamanımıza kadar halk arasında söylenegelen Koca Ragıp Paşa,
yüzyılının büyük şairlerindendir. Divan’ı dışında tarih alanında da eserler
vardır.
İstanbul Laeli’de kurmuş
olduğu kütüphane günümüzde de hizmet vermektedir.
“Zamanımızda cereyan eden
edebî latifelerdendir ki, Buharalı olmak iddiasında bulunan Abdülgaffâr nâmında
zeki, fakat çok konuşan bir zât, zarifler meclisinde kendisine ait bir bahis
açarak, övünülecek şeylerini ve başarılarını bir bir sayıp dök-meye başlayıp,
sözü haddinden fazla uzattığı halde orada bulunanlardan kimse lâtife yollu
olsun bir harf bile söylememişken, geveze nihayet yorularak sükût eder etmez
oradakilerden biri ‘Cenâb-ı Hakk Koska’da defîn i hâk-i ıtır-nâk olan zâta
rahmet eylesin!’ demesiyle, Abdülgaffâr ve şâir konuşanların muradı:
“’Şecâat arz ederken merd-i
Kıbtî sirkatin söyler’ mısraını ihtar olduğunu anlayıverdik! erinden meclîse
umumi bir tebessüm yayılmıştı. Anlamlı mısraın şöhretinin derecesi!..
“İşte böyle şeyler,
Paşa’nın: ‘Eğer maksûd eserse mısra’-ı berceste kâfidür’ iddiasını tasdik
ettirir.
“Râgıb’ın ekser seçilmiş
şiirleri, ezberlemeğe değer hakîmâne sözlerdir. Hiç bir şairimiz, bu yolda
kendisi kadar muvaffakiyet eseri gösterememiştir denilebilir. Tab’ı hikmet ile
yoğrulmuş olduğundan âşıkane, rindâne beyitleri diğerlerine nisbetle azdır.
(Muallim Naci)
KAYNAKÇA: İsmail Hikmet Ertaylan / Ahmed Hikmet, Muallim Naci / Osmanlı Şairleri (1995), İsmail Safa, Koca Ragıp Paşa ve Fitnat (1933), Murat Uraz / Râgıp Paşa (1940), İbrahim Alaeddin Gövsa / Türk Meşhurları Ansiklopedisi (1946), Bursalı Mehmed Tahir / Osmanlı Müellifleri II (1972), İhsan Işık / “Ragıp Paşa (Koca)” / “Koca Ragıp Paşa” (Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Edebiyatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013), Hüseyin Yorulmaz / Koca Râgıb Paşa (1998), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), Recep Ahıskalı / Osmanlı Devlet Teşkilatında Reisülküttâblık XVIII. Yüzyıl (2001), Mesut Aydıner / Koca Râgıb Mehmed Paşa-Hayatı ve Dönemi: 1699-1763 (doktora tezi, 2005), TDV İslam Ansiklopedisi (c. 34, s. 403-406).