Şair ve yazar, gazeteci, oyuncu, şiir yorumcusu, STK yöneticisi, Edebiyatçılar Derneği Genel Sekreteri. 25 Ocak 1976, Ankara doğumlu. İlk, orta ve lise eğitimini bu kentte tamamlamıştır. Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü mezunudur.
Moda ve tasarımı
ile ilgilenen Atay, 1998 yılından bu yana çizimleriyle ses getirmiş ve tekstil
serbest piyasasında kendi işinin patronluğuna soyunmuştur. On üç yaşından
itibaren edebiyat sanatına olan tutkusu ve bağımlılığı, 2011 yılı başlarında
köşe yazarı olarak gazeteciliğe geçişini sağlamış, çeşitli gazetelerin “Kültür
Sanat" sayfalarında röportajları yayınlanmıştır.
Eliz,
Şiirden, Üvercinka, Edebiyatist, Ihlamur, Nif Sanat, Aydili Sanat, Güncel
Sanat, Kümbet, Berfin Bahar. Fark Fanzin gibi dergilerde yayınlanan ve beğeni
kazanan şiirlerini, "Sesin Patlar Tenimde" isimli kitabı ile
taçlandırmış ( ilk baskısı Ozan yayıncılık- 2013, ikinci baskısı Ozan
Yayıncılık-2014 ), aynı dönemde, Kardelen Müzik-Şiir Grubu tarafından
"Yılın Kardelen Şairi-2014" ödülünü almaya hak kazanmıştır. Şiirleri
İngilizce, Almanca, Yunanca, İtalyancaya çevrilmiştir. Bestelenmiş bazı
güfteleri TRT repertuarında bulunmaktadır.
2016 yılı
Kasım ayında Bence Yayıncılık / Sinopsis Yayınları tarafından yayımlanan ikinci
kitabı “Çıngı” ile şiir evrenindeki yolculuğuna devam eden Atay, aynı zamanda
ses eğitimli bir şiir yorumcusudur.
Genel Yayın
Yönetmenliğini, Arnavut kökenli
Belçika’da yaşayan yazar Agron Shele’nin yaptığı, “Atunis Galaxy Anthology
2020. A collection of world poets.” adlı dünya şairlerinden oluşan
antolojide, şiirleriyle çağdaş Türk
şiirini temsil etti.
Romanya’nın
Bistrita kenti, Kültür Sarayı’nın (Palatul Culturii Bistrita) çıkardığı
“Conexiuni Literare” (Edebi Bağlantılar) adlı dergide “Kırmızı Yunus Balığım”
adlı şiir yayınlandı.
Kevser Atay,
2019 Yılı 22. Hasan Bayrı Şiir Yarışması seçici kurulunda yer almıştır.
2015 yılı
Mayıs ayında, Edebiyatçılar Derneği 18.inci Olağan Genel kurulunda, Dernek
Genel Sekreterliğine seçilen Atay, Doğu illerini kapsayan ve Yüksekova/Hakkâri
ile başlattığı “Barışa Çağrı” , “Şiirin Bodrum Buluşması” , “Bu Memleket Bizim:
Doğumunun 114. Yılında Nazım Hikmet’i Anıyoruz", “Türk ve İtalyan
Kültürleri Buluşması” başlıklı çalışma ve projeleriyle de görevine halen devam
etmektedir.
2019 Haziran
ayında Dr. Üstat Hasan Cihat Örter tarafından 13 şiiri bestelenmiştir: Matmazel
(Tansık), Kırmızı Yunus Balığım, Gitmeliyim, Sesin Patlar Tenimde, Çılgın
Vişne, Müptezel Sev Beni, Nasıl Anlatılır, Beni Bu Kirlere Anlatma, Kelebek
Ölüsü, Büyüme Sen Müzeye, Bulutlara Bin Git, Hadi Bir Şarap Sat Bana, Çilek
Dalları.
2015
yılında, Hasan Karcı tarafından çekilen "Demir Atlı Gringo" filminde
oynamış, böylelikle sinema dünyasına da adımını atmıştır.
Kevser Atay,
İspanyol Şiir Örgütü “Liceo Poético de Benidorm”un Ankara Temsilcisi olarak 2019 yılında
seçilmiştir.
Ödülleri:
Yılın
Kardelen Şairi - 2014
Kitapları:
Sesin Patlar
Tenimde (2013, 2. Bas. 2014), Çıngı (2016).
Rol Aldığı Sinema Filmleri:
Demir Atlı
Gringo (2015)
KAYNAK: Prof.
Dr. Oğuz Karakartal / Dünyalı Bir Şair: Kevser Atay ve 'Çıngı' (Kıbrıs Gazetesi, 07 Mayıs 2018), Kevser Atay
(bencekitap.com.tr, 28.03.2020). Kevser Atay kitapları (kidega.com, pegem.net, 28.03.2020).
KEVSER ATAY ŞİİRLERİ
Türkiye: Şair,
Gazeteci, Edebiyatçılar Derneği Genel Sekreteri.
1
_ SUSKUNUM
Suskunum,
Yazmakta buldum çareyi
Hangi elimi tutsan kan
Dönemedim hiçbir yöne
Yanlarım acıyor
Bak,
Bu parmaklık
Bu hapishane
Bu girdap
Söyle çocuklara,
Müziklendirsinler hayatı
Yavan ekmek yemesinler
Zeytin getir,
Katık etsinler
Sen anlarsın halimden
Beni bir uğultudur aldı
Anlatılmaz bildiklerim
Suskunum,
Damağımdan sökemedim dilimi
Bu prangalarla yürünmez
Beni bırak!
Gidebileceğin en uzağa git
Ardında insan seli olmaz belki
Sen yine de git
Çocukları bekletme
2
_ AÇIK TRİBÜN
Yaşamak olsa niyetiniz
Benzerleriniz terk etse sizi
Çiçeğiniz ölse,
Saksı da solsun istiyorsunuz
Slogan mı?
Siz istiyorsunuz biz vermiyoruz!
Alacağınız yok bizden, biz satmıyoruz!
Bir koşucu, önce yürümüştür
Tanrı, ne muazzam kavramdır
Uyar kitabınıza sizin de
Sokaktasınız, biz içerde
Slogan mı?
"Evde oturan kişinin kartviziti
penceresidir"
Buğusuna yazmıyoruz!
3 _ KIRMIZI YUNUS BALIĞIM
Aramıza dünya girmedi onunla
Sıfatlar, nesneler, suretler;
hiçbiri
Dönüp dönüp içime baktığımda
Mutlu köy hep orada
Taş surlu, içi yemyeşil avlu
Kalbi kocaman bir el uzattı yunusu
Rengi kırmızı, ağzı güleçti
Yazgısı, naylondan leğende okyanusa dalmak
Mineli, çıtır kumaştan biçilmiş şalvar kız ben
Kuşluk vakitleri beş otuz türbe
Sürdüğüm ahır hayvanlarına da eşlik etti benimle
Ağdalık üzümlerini çiğnediğim yerde
Ayağımı sokan arıyı da gördük birlikte
Canım yandı ama keşke ölmese
Naneler havuzun kenarında harelenir
Tepemize dut dökülürken uyuyakalırdık yunusumla
Hiç unutmam kara gözlerini
İçimden çıkınca maddeye dönüşürdü dünya
Ten üzerinde tin ne gezerdi
Kırmızı yunus balığım da ölürdü
Aramıza dünya girmemeli onunla
Sıfatlar, nesneler, suretler;
hiçbiri
–Kaynağında kaynar su, üşür dünyada –
4 _ LİLİAN
Ah!
Uzak köylerin, yakın kızı
Başak saçlarından ılık meltemler eserdi
Çok eski tarihlerde doğmuştun
Bez bebeğini kim çaldı
Ellerinde kır çiçekleri ile kandırdılar seni
Kırlangıçlar kısa yaşardı oysa bilmez miydin?
Kayalıklar tanık olurdu,
Geçip giden mevsimlere
Tarla kuşları vuruldu, yeşilde kan
Sen hâlâ sarısın, sıcak
Ah!
Mor dağların, pembe düşlü kızı Lilian;
-Kırmızı
elbisen yaşıyor mu halen, soğuk ölülerde?-
5 _ İLLÜZYON
Erken atladın,
Elin yüzün yanarak çıktın
İçinde değilsin, içinde
Hayat,
Ne uzun sözcük
Kısacık
Kalabalık yürümek
Çalınmış olanlar
Önden koşan
Oda,
Ne dar sözcük
Genişcecik
Dönmek, gerisingeri
En eski olana
Senaryoda varsa
Çocukluğa
Ölüm,
Ne yaşlı sözcük
Gencecik.
-Bilmeden oynamak, değil sinema-
Prof. Dr. OĞUZ KARAKARTAL
(Kıbrıs Gazetesi, 07 Mayıs 2018)
Şiir insanlığın en eski edebi türlerinden biridir.
Şair, şiirle kendi duygu ve düşüncelerini karşı tarafa aktarır, ruhi rahatlama
sağlar ve kendi propagandasını yapar. Bunu yaparken de dili, üslubu, tekniği,
düşünce ve motifleri istediği biçimde kullanma özerkliğine de sahiptir şairler.
Şairin kalıcı olabilmesinin yüzyıllar ötesine geçebilmesinin şartı bence
özerkliğini korumakla, farklı olmakla mümkündür. Horatius, bir sanat eserinde,
dolce (tatlı-estetik/teknik) ile utile (yararlı-sosyal fayda/fikir) birleşmesini
arar. Bunu yapabilenler, büyük şair olur ve ölümsüzleşirler. Türkiye
Edebiyatçılar Derneği Genel Sekreteri Kevser Atay’ı, İzmir Tüyap Kitap
Fuarı’nda katıldığım bir etkinlik vesilesi ile tanıdım. Ankara doğumlu Kevser
Atay, kendini “dünyalı ve Nazım Hikmet’in çocuklarından biri” sayan, şiir ve
sanat sevdalısı bir isim. Bana da imzaladığı ikinci şiir kitabının adı “Çıngı”.
(Sinopsis Yayınları, Ankara 2016)
Bu sözcük “Çıngı” Türkçemizde “küçük şey, zerre”
anlamını taşıyor. Atay esere yazdığı önsözde: “Dünyalıydım; ve bir çıkış
yoluydu belki şiir...” dedikten sonra: “Çıngı’da cismi kadar küçük olsa da,
cürmü kadar büyük dil. Halden anlayana, lisan çözebilene, insandan ötesi
olmayana MERHABA!” diye sesleniyor. Dört bölümden oluşan Çıngı ‘daki şiirler genelde
kısa, dil açısından zengin ve yoğun parçalar. Atay yazdığı önsözünde, “yaşanmış
küçük şeyleri”, dil-üslup ve içerik bakımından yoğun ve bazen yarı kapalı
biçimde büyük bir dille anlatmaya çalıştığını söylüyor ki kanımca bunda da
başarılı.
Onun şiirlerini anlamak için okuduktan sonra biraz
üzerinde düşünmek gerekiyor. Şiirlerinde Türkçenin kıvamında kullanılışı, kimi
orjinal benzetmeler, söyleyişler yakalayışı Kevser Atay’ın başarılarıdır
kanımca. Şiirde dili kullanmak apayrı bir iştir. Bizanslı mozaik sanatçısı gibi
onu işlemek gerekir. Kevser Atay bu yolda da güzel ilerliyor. Şiirlerinde dili
işliyor. Zaten şiirleri halden anlayana ve kendisinin şiir dilini
çözebilene’dir. Sembolist şairimiz Ahmet Haşim’in “lisan-ı hafi” dediği gizli,
gizemli dil, insanı şiir dilini anlamaya, kafasını yormaya, lisanın içinde ve
arkasındaki anlamı keşfetmeye çağırır. Atay’ın şiirleri hermetik-kapalı şiir
özelliği taşımasa da, onun lisanını çözebilmek gerekir şiirlerin anlam ruhunu
kavrayabilmek için.
Çıngı’daki şiirlerde “insanlık, yaşanan çağın ve
insanların acımasızlığı, sevda-aşk, insanın içi, benliği” başta olmak üzere
birçok motif ve tem mevcut. Şiirimizde “dünyalı olmak, insan olmak” 1870’lerde
Tanzimat döneminde İbrahim Şinasi ile başlamıştı. Şinasi, “vatanım ruy-ı zemin”
yani toprak-dünya, “milletim nev-i beşer” yani insanlık” diyordu bir dizesinde.
Dünya insanlığının kardeşliği düşüncesi çeşitli ülke edebiyatlarında temsilcilerini
bulurken bizim şiirimizde Nazım Hikmet bu duygunun lokomotifi oldu. Çağdaş
şairlerden Kevser Atay da aynı yoldan gidiyor ve “Dünyayı Sevdim” adlı şiirinde
şöyle sesleniyor: “Yabandım belki biraz.
Bir coğrafyada atıldı tohumum / İçinde
barındırdığı renkler, sesler, diller ile / Ayrıksı otlar gibi kenar büyüdüm / Mensubu değildim “biricik” ulus’un/ Labirentinde
kaybolmadım “tek” düşüncenin -Ben, dünyayı sevdim- “ Türkiye ve Kıbrıs Türk
şiirinde yabancı bir sevgiliye yazılan şiirlerin sayısı hiç de az değildir.
Bazen bu tür şiirlerde sevilenin takma adı, lakabı da olabilir o yabancı isim,
o yabancı kökenli sözcük. “Kleopatra, Senyora, Mariyya, Lavinia..” olabilir.
İşte Kevser Atay’ın “Sevişmek Suç Değil” adlı şiirinde bu isim “Lilian” dır.
Atay cinselliğin ve sevişmenin hazzını öğütler Lilian’a. Sevişmek değil
onursuzlarla olmak suçdur: “Sevişmek suç
değil Lilian/ Uyanmak suç, onursuz kucaklardan!”
Şiir sanatı
kolay bir iş değildir. Hakiki şair sanatı, seçeceği sözcükler, kurgulama ve
söyleyiş tarzı üzerine kafa yoran bir varlıktır. Hakiki şair şiir emekçisidir.
İşçi sabrıyla çalışırken şiirin, dilin, harflerin üstünde bu yolda eziyet çeken
başka yoldaşlarını da anımsar: “Yirmi dokuz harfin / Hepsiyle tek tek seviştim /
Her cümle kurgusunda / Bir şaire rastladım, yorgunum “ (Yirmi Dokuz Harf)
Kevser Atay’ın “Seyyah” isimli şiiri, okuyucusuna, insan-coğrafya ilişkisini,
jeolitereri hissettirir. Memleketin her bir bölgesi ona, coğrafya-insan
duyguları konusunda ilham verir. Atay’ın dinlendiği bölge ise, Can Yücel’in
denizi için, “Ege Denizi bu, efendi deniz” dediği Ege bölgesidir: “Yedi bölge
dört iklim bilirim; / Karadeniz’de
çırpındım/ Marmara’da, maviye boyandım /
Akdeniz’in serin sularında demlendim /
İç Anadolu’da sazım kırıldı / Doğu Anadolu’da yalın ayak yürüdüm / Güney
Doğu’da battı güneşim / En çok ama en çok Ege’yi sevdim; / Çöküntü ovalarından/
Kıyılarına sokuldum / Ilımanlığında,
kendime nokta / Koydum. “Atay’ın bu şiirinde memleket bölgelerinde,
coğrafyalarında hissettiği algılar, insanın ve doğanın yaradılışını sağlayan ve
anasır-ı erbaa (hava-ateş-su-toprak) yani dört unsur denen nazariyeye de
uygundur. O, Karadeniz’in hava ve dalgalarında çırpınır, Akdeniz’in sularında
demlenir, Doğu Anadolu toprağında yalın ayak yürür ve Güney Doğu’da güneşin
(ateş) batışında kaybolur.
Kevser Atay’ın “Başka Bir Şey” başlıklı şiirinin,
onun mizacını iyi ifade ettiğini düşünüyorum. O ünlü şair Tevfik Fikret’in
ifadesiyle “Hak bildiği yolda yalnız başına yürüyen”, yol gösteren, bir
mücadele insanıdır. Bunu anlamayanların onu anlaması da mümkün değildir: “Öğretmen
değilim / A b c öğretemem / Maaşa da bağlı değilim / “Ölmek var, dönmek yok”/ Öğretebilirim;/
Yol tarifi verebilirim / Yan-yana yürüyebilirim. / Başka bir şeyden bahsediyorum / Başka bir
şeyden..”
Kevser
Atay’ın şiir kitabı Çıngı ‘da daha pek çok güzel şiir var. Gazete sütunumuzun
el verdiği ölçüde onun şiirini tanıtmaya çalıştım. Ben bir edebiyat tarihçisi,
araştırmacısı olarak tekrarlamak gerekirse Atay’ın başarısını, samimiyetinde,
güzel Türkçesinde ve onu kullanışı ile orjinal betimlemelerinde buldum.
https://www.kibrisgazetesi.com/dunyali-bir-sair-kevser-atay-ve-cingi-makale,5111.html?fbclid=IwAR3PnqdVfoGmuNXJsTRq1tf0LLs6pkvegM8VF3mCTwMn560cmnjCgND0Ui4