Akademisyen, profesör, araştırmacı yazar.1932, Ceyhan / Adana doğumlu. Baba adı Yusuf Ziya, anne
adı Hanife. 1950´de Kabataş Lisesini bitirdikten sonra İtalya´ya giderek
Floransa Üniversitesi Ziraat Fakültesini bitirdi ve aynı üniversitede
kooperatifçilik konusunda doktora yaptı. Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesinde 1964´te Doçent, 1970´de ise Tarım Ekonomisi Profesörü oldu. Bu
arada 1 yıl Amerika´da Harvard, 8 ay Almanya´da Giessen Üniversitelerinde
incelemelerde bulundu.1970-1971´de CHP Yüksek Danışma Kurulu Başkanlığı,
1973-79´da CHP Samsun Senatörlüğü ((14.10.1973 – 14.10.1979), 1977-79´da ise
Senato Dışişleri Komisyonu Başkanlığı yaptı. 1958-80 yılları arasında A.Ü.
Ziraat Fakültesinde Kooperatifçilik ve Tarımsal Değer Biçme dersleri verdi.
1979-80´de KÖY-KOOP Yönetim Kurulu üyeliği yaptı.
İtalyan Hükümeti “Ufficiale” ve “Commendatore” nişanları
ile Sevda-Cenap And Müzik Vakfı Gümüş Madalyası ve Dil Derneği Onur Ödülü(2012)
ve “Ankara Üniversitesi Çınarı” beratı (2014) sahibidir. Ayrıca bir suluboya
ressamıdır. (Kişisel 13 sergi açmıştır).
Toprak Reformu ve Kooperatifçilik konularında Ulus,
Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde yayınlanmış birçok makalesi bulunmaktadır.
Alanıyla ve yakın tarihle ilgili kitaplar yazmıştır. Evli, 2 çocuk babasıdır.
BAŞLICA ESERLERİ:
Tarımsal Kooperatifçilik (1967),Tarımda Düzen Değişikliği
(1970),Genel ve Tarımsal Kooperatifçilik (1975), Toprak Reformu ve
Kooperatifleşme (1976), Bağımsız Dış Politika (1979), Demokratik
Kooperatifçilik Politikası ve Toprak Reformu (1993), Atatürk´ten Bugüne
Kooperatifçilik (1998), Kooperatifçi Atatürk ve Kooperatifçilik (2006),
Tarımsal Değer Biçme (2008), Kooperatifçilik (7. Baskı 2013), İsmet İnönü´den
Siyaset Dersleri Niteliğinde Anılar (2014).
KAYNAKÇA: TBMM Albümü 4. Cilt 1960-1983 (2010), “İsmet
İnönü´den Siyaset Dersleri Niteliğinde Anılar” - Prof. Dr. Ziya Gökalp Mülayim kimdir?
(yeniadana.net, 29.02.2016).
“İSMET İNÖNÜDEN SİYASET DERSLERİ NİTELİĞİNDE
ANILAR”
Ahmet
ERDOĞDU´nun Prof. Dr. Ziya Gökalp Mülayim ile yaptığı söyleşi
Türkiye´de
siyaset ve daha da vahimi devlet yönetimi anlayışı, buna bağlı olarak da
uygulamalar giderek kaos ortamına dönüşüyor. İktidar partisi manipüle etmeyi
hesapladığı parmak sayısı ile tek başına yeni anayasa yapmaya hevesleniyor;
yüksek makam sahipleri yargı kararlarını kabul etmeyip bunlara uymayacaklarını
açık açık ilan ediyorlar.
Bugün
okurlarımızı bundan yarım yüzyıl öncelerine kadar ulaşan olayları anlatan ve o
günlerden alınacak siyaset daha doğrusu
devlet adamlığı derslerini paylaşan Profesör Dr. Ziya Gökalp Mülayim´in
anıları ile buluşturuyoruz.
Konuğumuz, büyük devlet adamı İsmet İNÖNÜ´nün devlet
yönetimine, hukuk düzenine ve de siyaset dediğimiz ilişkilerin işleyişine nasıl
yaklaştığını ve bunlara nasıl yön verdiğini örnekleri ile anlatıyor
İsmet
İnönü gibi “Çağımızın koşullarına ayak
uydurmak isteyen milletler, bilim adamlarının çalışmalarına ve teknik
ilerlemelere önem vermek, onları teşvik etmek ve memleket meselelerinin
çözümünde ihtisaslarından yararlanmak zorundadır” diyebilen bir siyaset adamına
bugünlerde rastlamak ne denli olası?
“İSMET İNÖNÜ´DEN
SİYASET DERSLERİ NİTELİĞİNDE ANILAR”
PROF.DR. ZİYA
GÖKALP MÜLAYİM SÖYLEŞİSİ
Değerli
okurlar, bu haftanın konuğu 80 öncesi CHP´nin çeşitli kademelerinde görev almış
ve 1977-1979 yıllarında Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanlığı yapmış olan,
Tarım Ekonomisi Profesörü Sayın Ziya Gökalp Mülayim.
Sayın
Mülayim ile Türkiye Büyük Milet Meclisinde görüştük. Bize Tarım, Toprak Reformu
ve Kooperatifçilik hakkında yazdığı kitapları anlatırken, söz bir ara İsmet
İnönü´ye geldiğinde, İnönü ile ilgili anılarını da anlattı.
Şimdi
sizlere Sayın Mülayim´in “İsmet İnönü´den Siyaset Dersleri Niteliğinde Anılar”
adlı kitabındaki anılarından seçtiğimiz 6 tanesinin paylaşıyoruz.
1950´li
yıllarda ben İtalya´da öğrenciydim, Floransa´da. Biraz evvel Özden Hanım da
söyledi. Floransa´da ziraat fakültesinde öğrenciyken orada okuyan, 5-10 tane
Türk öğrenci daha vardı. Ve biz öğrenciler olarak her gün dersten çıktıktan
sonra kent merkezindeki bir kahvede (adı Caffe Gilli idi) toplanır, hem kahve
içer hem sohbet ederdik. Bir gün yine, (1953 ya da 1954 yılıydı), o kahveye
gitmiştim. Birkaç arkadaşım daha vardı. Sohbet ederken diğer bir arkadaşımız
geldi. Siyasal bilgiler fakültesinde okuyan bir arkadaşımız Floransa´da, Altan
Güvendiren diye bir arkadaşımız; ismini de unutmuyorum. Geldi. Biraz heyecanlı
geldi. “Hayrola” dedik ne oldu. “Ya” dedi “sormayın; bu gün derste çok
enteresan bir şey oldu”. Anlat bakalım ne oldu? dedik “Bu gün hoca 2. Dünya
Savaşı´nın siyasal boyutunu anlatıyordu. Anlattı, anlattı sonra bir ara durdu,
sınıfa şöyle bir soru sordu, ‘2. Dünya Savaşı´nın en büyük siyaset adamı
kimdir?´ Kimisi Churchill, kimisi Roosevelt dedi, Mussolini diyen, Stalin diyen
hatta, Hitler diyen oldu. Dinledi, dinledi Hoca. Ondan sonra dedi ki “Hiç
biriniz bilemediniz. 2. Dünya Savaşı´nın en büyük siyaset adamı Türkiye
Cumhuriyeti´nin o zaman ki Cumhurbaşkanı İsmet İnönü´dür.” Nedenini de şöyle
açıkladı. “Çünkü sizin bu saydığınız bütün devlet adamları ülkelerini savaşa
soktular, yüz binlerce insanın, vatandaşlarının ölümüne neden oldular. Yalnız
İsmet İnönü bütün dayatmalara rağmen ülkesini savaşa sokmadı, kimsenin burnunu
kanatmadı ve böylece ulusunu esenliğe çıkarttı”.
“Bu
nedenle benim kanaatime göre 2. Dünya Savaşı´nın en büyük siyaset adamı İsmet
İnönü” dür dedi. Tabii biz Türk öğrenciler olarak bundan gurur duyduk. Hatta
minnet duyduk böyle bir devlet ve siyaset adamına sahip olduğumuz için. İsmet
İnönü bu anım esnasında Türkiye´de ana muhalefet lideri idi; cumhurbaşkanı
değildi. Bu olay hiç unutamadığım anılardan birisidir.
CHP YÜKSEK
DANIŞMA KURULU KURULMASI VE İSMET İNÖNÜ´NÜN
AÇILIŞ KONUŞMASI
CHP
Yüksek Danışma Kurulunun İlk toplantısı başladı ve toplantıya başlarken İsmet
İnönü, olağanüstü güzel yani hiç unutamadığım bir açış konuşması yaptı. Şimdi
elimde bu konuşmanın tam metni var. Konuşmada danışma kurulu üyelerinin görevi,
partiyle ilişkileri ve siyasetçi uzman ilişkisi özgün bir biçimde belirtiliyor.
Benim nazarımda bu konuşma bugün, parti okullarında, hatta siyasal bilgiler
fakültelerinde ders olarak okutulabilecek nitelikte bir konuşma. Şimdi müsaade
ederseniz ben bu konuşmadan iki, üç paragraf okuyacağım. Tam İsmet Paşa´ya
yakışan bir konuşmaydı çokta önemli hatta halende geçerli bir konuşma. İnönü bu
konuşmasında şöyle diyordu;
“CHP
eskiden beri ilme büyük saygı duymuş ve bilim adamlarının çalışmalarından
yararlanmaya önem vermiş bir siyasi partidir. Bugün bu geleneğin devamı
sayılabilecek tutum ve anlayış içinde yeni bir kuruluşu, Parti Yüksek Danışma
Kurulunu, parti bünyesi içinde üst kademede faaliyete geçirmiş bulunmaktadır.
Çağımızın koşullarına ayak uydurmak isteyen milletler, bilim adamlarının
çalışmalarına ve teknik ilerlemelere önem vermek, onları teşvik etmek ve
memleket meselelerinin çözümünde ihtisaslarından yararlanmak zorundadır”.
“Bu
zorunluk yalnız iktidarlar için değil, ciddi muhalefet partileri için de söz
konusudur. İktidarda veya muhalefette, bir siyasi partinin yönetiminden asıl
sorumlu olanlar, temel siyasi tercihleri yapmak durumunda bulunan
politikacılardır. Yani partinin sorumlu yöneticileridir. Fakat, onların bu
siyasi tercih kararlarını alırken gerekli bilgilerle teçhiz edilmeleri, teknik
konularda aydınlatılmaları, memleket gerçeklerine uygun, isabetli ve tutarlı
kararlar alabilmeleri için büyük önem taşır. CHP olarak böyle bir yüksek bilim
kurulunun çalışmalarını iki açıdan yararlı görüyoruz. Birincisi, iktidara
geldiğimiz zaman gerçekleştireceğimiz “Temel Hedeflerin, XIX. Kurultayımızda
verilen Siyasi direktifler çerçevesi içinde gerçekleştirilme yollarının ve
tedbirlerinin ayrıntılı olarak tespiti ve programlaştırılması amacıyla
çalışmalar yapılmasıdır. İkincisi, CHP´nin ana muhalefet partisi olarak
iktidarları daha iyi denetlemesini sağlamak, daha etkili bir muhalefet görevi
yapmasını mümkün kılmak için gerekli teknik çalışmaların yapılmasıdır”.
CHP
PARTİ MECLİSİ ÜYESİ PROF. DR. TURAN GÜNEŞ´İN NATO´DAN ÇIKALIM BİLDİRİSİNİ
İMZALAMASI VE İSMET İNÖNÜ´NÜN UYARILARI
Bundan
sonra yine unutamadığım bir anı; bunun tam tarihini hatırlamıyorum, ya 70 ya da
71, buradaki arkadaşlardan hatırlayanlar olabilir. Bir gün İsmet Paşa parti
meclisi salonuna, (Ulus rüzgarlı sokakta, ufacık bir parti binası vardı
biliyorsunuz) bunun ikinci katındaki Parti Meclisi Salonuna geldi. Elinde bir
gazete vardı. Gazeteyle oturdu; dedi ki; bana Turan´ı çağırın; yani Prof. Dr.
Turan Güneş´i çağırın diyordu. Arkadaşlar gittiler buldular. Turan Bey geldi.
İnönü gazeteyi açtı; gazetede bir bildiri vardı. “NATO´dan çıkalım” diye.
Bildirinin altında 10-15 kişinin ismi (imzası) var. İnönü baktı, bunların
arasında Turan Güneş´in de imzası var. İnönü, Turan Güneş´e sordu; “bu imza
senin mi” diye gazeteyi göstererek. Turan Güneş; “evet benim” dedi. Ondan sonra
İnönü diğer bir soru sordu: “CHP´nin Nato´dan çıkalım diye bir görüşü var mı?”.
Turan Güneş yok dedi. “O zaman böyle bir bildiriyi sen nasıl imzalarsın?” dedi.
Turan Güneş; “ben üniversite öğretim üyesiyim, istediğim yere imza atarım”
dedi. İnönü dedi ki; “o kadar basit değil, sen her yere imza atamazsın. Öğretim
üyesisin, fakat aynı zamanda CHP parti meclisi üyesisin ve parti meclisi üyesi
olarak partinin görüşü aleyhine olan bir bildiriye imza atamazsın”. O zaman
parti meclisinden istifa eder ve öğretim üyesi olarak istediğin yere imza
atarsın” dedi. “CHP Parti Meclisi Üyeliğinin sorumluluğu bunu gerektirir” dedi.
Bu konuşmadan sonra sinirlenerek kalktı, tam çıkıp odasına doğru gidiyordu ki,
Amiral Sezai Orkunt Paşa, bizim parti meclisi üyemiz, koridorda İsmet Paşa´yı yakaladı.
Paşam, ‘NATO için bir komisyon kursak´ dedi. İsmet Paşa onu da bir güzel
azarladı; “bu kadar ciddi bir konuda böyle koridorda ayaküstü komisyon kurulur
mu´. Böyle bir önerin varsa getirirsin parti meclisine, parti meclisinde
konuşuruz, tartışız, kabul edilirse bir komisyon kurarız” dedi. Tabii bu da
bize hem parti meclisi üyeliğinin sorumluluğunu, hem de parti disipliniyle
ilgili olaylara İnönü´nün ciddi bakış açısını gösteren çok güzel bir
örnek.
PARTİDE
BAYRAMLAŞMA VE İSMET PAŞA´NIN ÇOCUK SEVGİSİ
Şimdiye
kadar İsmet Paşanın hep ciddi yönlerini söyledim. İsmet Paşa´nın bütün bu
ciddiyetinin dışında insancıl yönü de çok önemliydi. Her şeyden önce İsmet Paşa
bir insandı. Bunu da şimdi anlatacağım bir olayla göstereceğim. Eskiden Partide
bayramlaşmalar olurdu, şimdi de oluyor. Bir bayramda Rüzgarlı Sokağa
bayramlaşmaya gittim. Bayramlaşmada (1969 yılında), sıraya girdik. Benim iki
çocuğum, 3 yaşında bir oğlan ve birde kızım vardı. Kızım şimdi 50´ye yakın; oda
şimdi burada. O zaman kızım da 6 yaşındaydı. Kuyruğa girdik. Ecevit ile İnönü
gelenlerle bayramlaşıyor. Bize sıra gelince, İnönü hemen beni ve çocukları
göndermedi. Beni alı koydu çocuklarla. Benim oğlanı kucağına oturttu, kızımda
yanında; isimlerini sordu, yaşlarını sordu çok sevecen bir muhabbet oldu. Yani
demezsin ki; bu insan cumhuriyeti kuran ikinci adamdır. Büyük Atatürk´ün en
yakın arkadaşı; yıllarca başbakanlık, cumhurbaşkanlığı, genel başkanlık yapmış.
Burada normal bir insan olarak çok insancıl. Beraberce gazeteciler resim çektiler.
Resim gazetelerde yayımlandı
Aynı
sevecen durum 1971´deki Partideki bayramlaşmada da tekrarlandı. İsmet Paşa
çocuklarımla yine çok yakından ilgilendi. Onlarla sohbet etti. Resim çektirdi.
Çekilen resim 10 Şubat 1971´de gazetelerde yayımlandı.
Bu
sevecen tavır, çocuklarla ilgilenme siyasetçilerde esasında olması gereken bir
şey; yoksa siyaset çok acımasız olur. İsmet Paşa bu yönden de çok önemli bir
insandı.
İSMET
İNÖNÜ´NÜN İŞ ADAMLARINDAN PARTİYE TOPLU PARA YARDIMI ALINMAMASI UYARISI
Anayasa
Mahkemesi partilere hazine yardımını iptal etti(Şubat 1971). Yardım kanunu
Anayasa Mahkemesince iptal edilince parti çok maddi sıkıntıya düştü. Parasız
kaldı. Hiç unutamıyorum, hatta Prof. Turan Güneş (çok iyi bir avukattı), o
zaman parti paraya sıkışınca acaba Atatürk´ün İş bankasındaki hissesinin
gelirinden bir pay alabilir miyiz? diye araştırdı. CHP´de Atatürk için Türk Dil
Kurumu ve Türk Tarih Kurumu kadar önemlidir. Bunun için CHP Atatürk´ün İş
bankası hissesi gelirinden bir pay alabilir diye düşünüyordu. Onun telaşını
hatırlıyorum, ama CHP oradan para alamadı. Yani o kadar sıkıntı içerisindeydi
Parti. CHP her yerden para araştırırken İnönü´nün şöyle bir müdahalesini
unutamıyorum. Dedi ki; “Çünkü benim başımdan bu konuda çok önemli bir olay geçti,
bunu bir daha yaşamak istemem” dedi ve başından geçen ‘şu olayı anlattı;
“Bir
zaman muhalefetteyken yine böyle paraya sıkışmıştık. Birisi geldi bir işadamı,
bize toplu bir para yardımı yaptı. Karşılığında makbuz verdik. Gel zaman git
zaman derken ben başbakan oldum. Bu adamın devlete bir işi düşmüş, benden
randevu istedi, verdim.
Geldi,
o yardım makbuzunu önüme şöyle koydu; ondan sonra işini söyledi tabii çok
mahcup duruma ve çok kötü bir duruma düştüm. Sakın böyle bir şahıstan toplu
para almayın. Ben aynı durumu bir daha düşmek istemem” dedi. Bu da İsmet
Paşa´nın bize verdiği önemli bir ders, siyasette çok önemli bir olay bu.
Türkiye´de siyasi partiler dışarıdaki sermayedarlarla içli dışlı oluyor, sonra
da çok zor duruma düşüyorlar.
Olağanüstü Kurultay 7 Mayıs 1972´de Parti
Meclisine güven oyu verdi. Parti meclisi güvenoyu alınca İsmet Paşa 8 Mayıs
1972´de CHP Genel Başkanlığından istifa etti. Bunun üzerine Bülent Ecevit, CHP
genel başkanı seçildi. Ecevit Genel başkan olduktan sonra, İsmet Paşa bir süre
sonra 5 Kasım 1972´de CHP´den ve milletvekilliğinden istifa etti. Hepsinden
istifa etti. Bunun üzerine eski bir cumhurbaşkanı olarak senatoda tabii üye
olarak yerini aldı. Hayat boyu senatör oldu. 14 Ekim 1973 seçiminde ben CHP
Samsun senatörü seçildim. Senatör olunca senatoya gittim. Senatoda oturumlar
başladı; orada o zamanlar senatonun en genç üyesi bendim. 40 yaşındaydım tam.
İsmet Paşaya baktım oturum günleri senatoya geliyor. Birisinin kolunda yavaş
yavaş ilerleyerek saat tam 15´te yerine oturuyor. Eskiden senato toplantıları
15´de açılırdı. Seçimden sonra Cumhuriyet senatosu toplandı. Senatoda ilk
yapılan işlem başkanlık divanının oluşması idi.
Nitekim
senato toplandı, bir baktım büyük bir tartışma var senatoda başkanlık divanının
oluşumu konusunda. O seçimde, Adalet Partisi Senatoda çoğunluğu ele geçirmiş,
Senatoda çoğunluğu AP ele geçirince senatonun başkanlık divanı oluşumu değişsin
diye tutturdular. Eski oluşuma göre Senatoda grupların hepsi başkanlık
divanında üye bulunduruyor. Ama Adalet Partisi şimdi diyor ki; ‘hayır, Senatoda
yalnız, seçilmiş grupların temsilcileri yani, sadece siyasi partilerin
temsilcileri başkanlık divanında bulunsun. Milli birlik grubuyla, Cumhurbaşkanı
kontenjan grubu başkanlık divanında bulunmasın, temsil edilmesin diyorlardı.
Tabii bu durum tartışma konusu oldu. Çünkü eskiden beri yani 11 senedir
1962´den beri Senato´daki tüm gruplar başkanlık divanında temsil ediliyorlardı.
İşte bu tartışmalar yapılırken İnönü Senatoda söz aldı. 6 kasım 1973´de.
Ve
dedi ki; “Ne yapıyorsunuz, bu arkadaşlar 11 senedir buradalar ve bunlar
anayasaya göre, senatör olarak niteleniyorlar. Kontenjan ve Milli birlik grubu
üyeleri senatörlerin yaptığı bütün görevleri yapıyorlar. Bu grupların üyeleri
her görevi yapar; fakat başkanlık divanında temsil edilemezler diyorsunuz.
Böyle bir mantık olmaz; siz böylece anayasaya yeni bir yorum getiriyorsunuz”
diye konuştu. Güzel bir konuşma idi. Bu konuşmayı yaptığı zaman İsmet İnönü tam
89 yaşındaydı. İsmet Paşanın bu konuşması çok netti, zabıtlardan defalarca
okudum. Hiçbir hatası yok. O kadar güzel bir konuşma yapmış ki. Fakat ondan
sonra da tartışmalar kesilmedi, devam etti. İki gün sonra 8 kasım 1973´de,
ölümünden bir buçuk ay önce (İnönü 25 aralık 1973´de vefat etti) İsmet paşa
Senatoda bir kez daha söz aldı. Bu sefer biraz sert konuştu; “Arkadaşlar, bakın
Adalet Partisi büyük bir parti, şimdiye kadar bir çok önemli görevler yaptı.
Şimdi siz böyle bir partinin mensupları olarak hiç bir şey olmadan anayasayı
değiştiriyor, anayasaya yeni bir yorum getiriyorsunuz. Bu yeni yorum sizi
Adalet Partisini çok zor duruma düşürür. Partiyi bu olaydan dolayı
savunamazsınız, bunun altında kalırsınız” dedi. Böyle bir konuşma yaptı; tabii
bu etkileyici ve biraz da sert bir konuşmaydı.
Ondan
sonra sorun İsmet İnönü´nün dediği yönde çözüldü. Senato´daki tüm gruplar
(milli birlik ve kontenjan grupları dahil) başkanlık divanında görev almaya
devam ettiler. Bu İsmet İnönü´den, en son dinlediğim konuşmaydı ve en son anım.
Bu unutamadığım bir anımdır. Düşünün 89 yaşında bir insanın, tam bir devlet
adamı, siyaset adamı, hayatının sonunun 1,5 ay öncesinde yani ölümünden 1,5 ay
önce, senatoya, o kadar gruba söz söylemesi ve Senatoyu yönlendirmesi,
konuşmalarındaki çok mantıki gerekçeleriyle.
KAYNAK:
“İsmet İnönü´den Siyaset Dersleri Niteliğinde Anılar” ( yeniadana.net,
29.02.2016).