Müzisyen,
şovmen, tiyatrocu, televizyon programcısı ve sunucusu, yazar. 13 Kasım 1953’te İstanbul'da
dünyaya geldi. Aslen Arnavut kökenli bir ailedendir. Selma Türkis Noyan ile
Abbas Erdoğan Noyan’ın oğludur. İstanbul Alman Lisesi ve Viyana Üniversitesi
Felsefe Fakültesi Tiyatro Bilimi Enstitüsünde eğitimini tamamladı.
Türkiye'ye
döndükten sonra bir müddet İstanbul Şehir Tiyatroları'nda yönetmen ve dramaturg
olarak çalıştı. Bir dönem Avrupa'nın çeşitli yörelerinde, örneğin Fransa'nın
güneydoğu şehir ve kasabalarında eşi ile birlikte çok başarılı Yahudi
tiplemeleri yapmaktaydı.
Engin
Noyan, daha sonra tasavvufa yöneldi. Hilal TV'de uzun süre Kapılar ve Köprüler
isimli programı hazırlayıp sundu, ayrıca yine aynı kanalda Mustafa İslamoğlu
ile birlikte Vahyin Penceresinden isimli programı yaptı. Şimdilerde
yurtiçinde ve yurtdışında konferanslar veriyor, dini sohbetlere katılıyor.
Münib
Engin Noyan, Sevda Noyan ile evlidir.
TV şovları:
Vahyin
Penceresinden, Kapılar ve Köprüler.
Münib Engin
Noyan Sözleri:
“Dal rüzgârı affetse de, kırılmıştır bir kere.
Çünkü insan, ancak kendisiyle hesaplaşarak insan olur”.
KİTAPLARI:
Oma (2000), Müslüman Kardeşimle Sohbetler (2001), Müslümanım Elhamdulillah (2001), Dikkat Misyoner Var (2002), Teyakkuz Yazıları (2002), Herkes İçin Kur’an Okuma Rehberi (2002),
Dikkat Münafık Var (2003), Yeni Başlayanlar İçin Namaz Rehberi
(2003), Sohbetler 1-2 (2005), Kur’an Günlüğü 1-2-3 (2005, 2006), Engin Noyan Seçmeleri Seti (7 Kitap, 2013),
Şapka (Aişe Sevda Noyan ile, 2013), Aşk Düşünce Yollara... Hikaye-i Bilal
(2014), Hadis Günlüğü (2015), Sucuklu Yumurta (2016), Main Qur'an Tagebuch (2016), Kur’an Günlüğü (2016), Aşk Düşünce Yollara... Hikaye-i Rabia
(2017).
KAYNAKÇA:
Şovmenden fıkıhçı çıktı (Hürriyet Haber, 17.02.2002), Münib Engin Noyan İslami
seçmesindeki nedeni anlatıyor (https://www.youtube.com/watch?v=xVTzMh64dh4, 29
Ağu 2009), Engin Noyan Kimdir? (haber7.com, 11.12.2017).
ŞOVMENDEN
FIKIHÇI ÇIKTI
Münip
Engin Noyan (49) eşi Eser Noyan'la müzikle uğraşırken, keskin bir dönüş yaptı.
Samanyolu TV'deki Kapılar ve Köprüler programıyla yıldızı İslami çevrelerde
parladı. Sonra eşinden ayrıldı. Bugün başka tür bir star: Kitapları yok
satıyor. Ayağında mest lastiği, sırtında derviş ridası, elinde tesbihiyle
hayranlarını irşad ediyor. Perşembeleri Fatih'teki Ağaç Kitap Kültür
Merkezi'nde kendi deyişiyle ‘‘Kuran eksenli’’ sohbetler yapıyor. Ayet ve
hadislerle süslediği akıcı konuşmasına mimiklerle tiyatrovari bir tat katıyor.
Ancak
Engin Noyan, İslami kesimlerden ağır eleştiriler de alıyor. O da bu
eleştirilerden yakınıyor.
-
Müzisyen
olarak tanınıyordunuz. Şimdi çok farklı bir alanda ün yaptınız, dini bir
kimliğe büründünüz. Nasıl oldu bu?
-
Dönüş
yapmadım. İleri doğru gittim. İslami konularla daha önceleri bu kadar ilgili
miydiniz? - Dinden kopuk değildim. Entelektüel düzeyde ilgilendiğim bazı
konuların üzerinde daha fazla yoğunlaşmaya başladım. Sakalımı sorgulayarak
ağarttım. Ekranlarda mistik ve sufi yönleri ön planda bir Engin Noyan portresi
vardı.
-
Şimdi
çok aktif görünüyorsunuz?
-
Benim
mistik bir tarafım yok. Dünyadan elini etiğini çekti sözlerine de katılmıyorum.
Hayatın göbeğindeyim. Dümdüz, sokak Müslümanıyım. Müslüman miskin olmaz.
Marx'ın afyon dediği din İslam dini değil.
-
Ekranda
konuklarınızla yaptığınız sohbetler ortalama izleyici kitlesini aşan şeyler
değil miydi?
-
Tarkan'la
konuştuğunuz gibi Bülent Ecevit'le aynı üslupla konuşamazınız. Dinin de kendine
göre bir terminolojisi var. Ben ehl-i tarik değilim. Tasavvuf İslamın çok özel
ve derin bir alanı. Daha oraya gelmedim.
-
Hayatınızda
neler değişti?
-
Hayatımdaki
safraları atıp Hz. Muhammed'in yeterlilik ilkesine göre yaşamaya başladım. Dost
ortamları, sohbet konuları, aile hayatım değişti.
-
Müzikten
tamamen koptunuz mu?
-
Kopabilir
miyim? Hala dost ortamlarında gitar çalıp şarkı söylüyorum. Bir müzikal
projemiz var. Uhud Savaşı'nı oynamak istiyoruz.
-
Neyle
geçiniyorsunuz?-Sadece kitaplarımdan kazanıyorum. Konferanslardan ücret talebim
olmuyor. Zengin bir adam değilim elhamdülillah! (…)
-
Bir
tarikat ya da cemaate bağlı değilsiniz. Yeni bir ekol müsünüz?
-
Bir
cemaate veya tarikata bağlı olmadan Kuran'ı ve İslam'ı anlamaya, yorumlamaya
çalışıyorum.
HIRİSTİYANA
DAHA HOŞGÖRÜLÜLER
-
İslami
kesimden eleştiriler alıyorsunuz. Çıkışınız bazılarını rahatsız mı etti?
-
Hem
daha önceki çevremden hem de İslami çevreden eleştiriler aldım. Ancak bu
muhitten aldığım eleştiriler beni şaşırttı. Yaralayıcı oldu. Ben kendimi
Allah'a karşı sorumlu hissediyorum. Problem ettiğim için söylemiyorum ama
kimseyi samimiyetinize inandıramıyorsunuz.
-
İslami
kesim size hoşgörüsüz mü davrandı?
-
Müslüman,
bir Hıristiyana gösterdiği hoşgörüyü Müslümana göstermiyor.
-
Sizi
Sabetayist olmakla suçladılar. Hacca gittiğiniz yıl sizinle ilgili
spekülasyonlar zirveye çıktı. Nereden çıktı bu tartışmalar?
-
Azınlık
kültürünü çok iyi bildiğim ve soyadım Noyan olduğu için çeşitli suçlamalarla
karşılaştım. Bunlara önem vermedim. Bana bu suçlamaları yapanlar benim üzerimde
hiç mi İslami bir alamet bulamadılar? İddialar delillere dayanmalı. Ayrıca
geçmişte farklı bir düşüncede olsam ne yazar? Bugün ne yaptığım ve neye
inandığım önemli değil mi?
-
Dini
bir rekabet ortamında rakiplere fark mı attınız yoksa?
-
Bir
cemaate veya tarikata girseydim bunların hiçbiri olmazdı. Farklı bir duruşunuz
varsa bunlar kaçınılmaz.
-
Vermek
istediğiniz mesaj ne? Neyin peşindesiniz?
-
Kitaplarımın
önsözlerinde ısrarla vurguluyorum. Benim kitaplarım ilmi, akademik çalışmalar
değil. Bir Müslümanın samimi duyguları bunlar.
-
Ama
hayran kitlenizde ve İslami kamuoyunda bir hoca algılaması var?
-
Bana
hocam diye hitap edenleri ikaz ediyorum. Benim böyle bir iddiam yok. Çok
sıradanım, düzüm.
-
Konferanslarda
güncel konulara ilişkin sorularla karşılaşıyor musunuz?
-
Oluyor
elbette. Adam çıkıyor ‘‘Kadınların Özel Halleri’’ diye kitap yazıyor. Bu olmaz.
Bir erkek olarak bir kadının penceresine geçip ne kadar onun sorunlarını
yazabilirsiniz?
İSLAMCI DERGİDE
YAYINLANAN PORTRESİ
Her ihtida
haberi, kalbimizi ısıtır. Safdillik ölçüsünde bir iyi niyettir bizimki. Yeni
Müslüman olmuş bir kişiden, bir fıkıh alimi bile çıkarırız. Abartırız yani.
Poptan hiç anlamayan babam, İngiltere'nin dünyaca ünlü pop şarkıcısının
Müslüman olduğu haberini ailemize büyük bir zafer haberi verir gibi aktarmıştı.
Aslında sorun, sadece Müslümanlığı seçenlerin bizde bıraktıkları o çocuksu
zafer havası değil. Aşağıdaki öykü, sorunun burada kalmadığını gösteriyor.
Engin Noyan ve
Eser Noyan... Magazin ve müzik dünyasının ‘örnek çifti’. Onları televizyonda
söyledikleri eski şarkılardan anımsıyorum. Eser Hanım, şarkının bir dizesini
söylerdi, Engin Bey ikinci dizesini. Uyum müthişti. Bir de şunu çok iyi
anımsıyorum: Körfez Savaşı dönemiydi. Dolmabahçe'de Bush'un onuruna akşam
yemeği veriliyordu. O akşam yemekte sahne alan ilk ve tek müzisyen kimdi
dersiniz? Eser ve Engin Noyan çifti.. O gecenin ardından bir röportajda,
karı-koca şunu dediler: Büyük onur duyduk. Heyecanlandık. Durun daha bitmedi.
Engin Noyan'ı bir de, Cem Özer'in şovlarında, ‘yardımcı unsur’ olarak gördüğümü
hatırlıyorum. 'Tokmak vurucunun hık diyicisi' gibi bir şey. Ya da hadi daha
kibar ve bizden olsun: Kavuklu ile Pişekar gibi bir şey.
Asıl macera
bundan sonra başlıyor. Maceranın başında ise Engin Noyan'ın STV'de program
yapması var... Bir gece yorgun argın eve döndüğümde, Mehmet Akif'e dil uzatan
bir generale verdiği sert cevabı izlemiştim o programda. Öyle sert bir cevaptı
ki, STV standartları epey zorlanıyordu. İşte o zaman ‘‘bu iş bitti’’ dedim.
Engin Noyan, ihtidanın ilk kıvılcımını çakmıştı. Sonra işi abartmaya başladı
Engin Noyan. Teatral yeteneklerini, ‘komik’ olmaktan 'gülünç' olmaya kadar
vardırarak öyle programlar yaptı ki, dudaklarım uçukladı. Hele bir keresinde
Yusuf İslam'ın önünde diz çöküp elini tutarak, ‘‘Yusuf abi!’’ deyişi vardı ki,
benim için ipin koptuğu an buydu. Ama camiamız, snobe edilmeye öylesine alışkın
ve öylesine bir mazoşizm içindedir ki, O'nun bu hallerini de ayrı bir sevdi.
Herşey çorap
söküğü gibi geliyordu: Önce camiamızın içindeki dedikodu kazanları kaynamaya
başladı. ‘‘Eşinden ayrılmış, başörtülü yeni bir eş bulmuş’’ dediler. Bir
değişim yaşanıyordu herkesin gözü önünde. Eski moda hippy sakal, artık gülyağı
kokuyordu. Maceranın son bölümü şöyle: Engin Noyan, kitaplar yazıyor.
Müslümanları misyonerlere karşı uyanık olmaya çağırıyor, Tefsir çalışmaları
yapıyor, Kur'an-ı Kerim'i anlamak üzerine düşünüyor, namütenahi konuşuyor,
yazıyor, koşturuyor. Gittiği her yerde, büyük zaferlere susamış camiamız
tarafından coşkuyla karşılanıyor. Etrafında halkalar oluşmuş durumda.
Aslında bir
parça sempatik buluyorum Engin Noyan'ı. Nedensiz bir sempati hissi.
Samimiyetine de yürekten inanıyorum O'nun. Bir renk olarak görebiliriz O'nu.
Ama bu öyküyü asıl çekici kılan unsur bunlar değil. Bir şov adamından fıkıh
alimi çıkartmak hastalığı. Belki Engin Noyan da rahatsızdır bundan. Eğer
değilse, kimdir sorumlusu? Noyan mı? Camiamız mı?
İslami
çevrelerin entelektüel dergilerinden Gerçek Hayat'ta yayımlanan ‘‘Şov adamından
fıkıh alimi çıkartmak’’ başlıklı yazı, ilginç bir Engin Noyan portresi. İşte
Ahmet Arsan imzasıyla çıkan yazıdan bazı bölümler.
Sohbet sırasında
başörtülü beş genç kız geliyor yanımıza. Gözlerinde hayranlık ışıltıları,
yüzlerinde hafif bir mahcubiyetle ona kaderle ilgili sorular soruyorlar. Noyan,
cevaplandırdıktan sonra ‘‘Muhammed Esed'in Kuran mealini okuyun. Daha tatminkar
cevaplar bulursunuz’’ diyor. Kızlar mutlu bir şekilde yanımızdan ayrılıyor.
Engin Noyan'ın Mart’ta yeniden başlayacak Türkiye konferanslarına kadınlar ve
gençler rağbet ediyor.
KAYNAK:
Şovmenden fıkıhçı çıktı (Hürriyet Haber, 17.02.2002).