Halkbilimi araştırmacısı, edebiyatçı,
yazar. 15 Kasım 1961, Aydın köyü / Ardanuç / Artvin doğumlu. Aslen Ardanuç
Sakarya köyü Gencogil sülalesindendir.
Örtülü Köyü İlkokulu, Ardanuç
Ortaokulu, Şavşat Lisesi (1978) ve Anadolu Üniversitesi Açık
Öğretim Fakültesi Sosyal Bilimler Bölümü (1994) mezunu. 1980 yılanda Kültür
Bakanlığında göreve başladı Artvin İl Halk Kütüphanesi Çocuk Kütüphanesi ve
Ardanuç Halk Kütüphanesinde çalıştı1995 yılında Rize ili Fındıklı ilçesi Halk
Kütüphanesine müdür olarak tayin edildi. 2000-2006 yılları arasında Kültür
Bakanlığı merkez teşkilatında geçici görevle çalışarak 2006 Nisan ayında emekli
oldu. Çeşitli dergilerde ve internet sitelerinde yayınlanmış yazıları
bulunmaktadır. Sempozyumlarda ve TRT de Artvin ve Ahıska halk kültürüyle ilgili
programlara konuk olmuş bildiri sunmuştur.
Halkbilimi alanındaki makalelerini; Erciyes, Millî
Folklor, Folklor-Halkbilim, Folklor-Edebiyat, Atabarı, Ahıska, Şavşat, Gurbet dergilerinde
yayımladı.
Ülkü Önal İçin Ne Dediler?
“Türk Dünyası’nın alınterini, ve ‘gerçekleri’ni içeren,
tarih denen bir amaçla derlenip ölümsüzlüğe (başucu bir esere) ulaşan, 60 özgün
masal ve hikâye ile varılan bu yapıtta çok güzel ve işaret edilmesi gereken bir
özellik var: Arı dili! Otantikliği ve tarihî değerliliği.” (Hasan Mercan)
ESERLERİ:
Telif:
Bir Artvinlinin Gezi Notları - Ahıska’dan Batum’a (2020).
Derleme:
Kartallar Padişahı (Masal,
2001), Ardanuç-Ahıska Masalları ve
Halk Hikâyeleri (2004), Ardanuç-Ahıska
Mânileri ve Türküleri (2005), Ardanuç
ve Çevresinde Sülale Adları (2006), Ardanuç Masalları ve Halk
Hikâyeleri 3 (2008), Ahıska Masalları
(2008), Artvin Muhacirlik Hatıraları (2010), Artvin Yöresi Çocuk
Oyunları-Ankara (2012), Artvin Yöresi Yemekleri-Ankara (2013), Ahıska'dan
Sürgün Hatıraları (2014), Ardanuç, Şavşat ve Posof'tan Halk Hikayeleri ve
Masalları (2015), Şavşat, Ardanuç ve Yusufeli'den Masallar ve Halk Hikayeleri
(2017), Ardanuçlu İrfani - İrfan Gökdemir (2019), Bir Artvinlinin Gezi Notları
Anadolu'dan Ahıska ve Batum'a (Erzurum, 2020).
HAKKINDA: Behçet Dede / Ülkü Önal, Ardanuç-Ahıska Masalları ve Halk
Hikâyeleri (Karadeniz Araştırmaları, 2005), İsa Kayacan / (Van Postası, 15.2.2005),
Ülkü Önal / Ardanuç ve Çevresinde Sülale Adları (2006), İhsan Işık / Türkiye
Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, 2007), Anadolu'dan Ahıska
ve Batum'a: Bir Artvinlinin Gezi Notları (haber7.com, 08.03.2021).
Ülkü
Onal'ın kaleminden "Bir Artvinlinin Gezi Notları" kitabı Yusufeli
Belediyesi'nin yayınlarından çıktı. Anadolu'dan Ahıska ve Batum'a kadar birçok
yerin anlatıldığı kitap, geziseverler için önemli bir kaynak niteliğinde.
Ülkü
Onal'ın hazırladığı "Bir Artvinlinin Gezi Notları" kitabı Yusufeli
Belediyesi'nin yayınlarından çıktı. Anadolu'dan Ahıska ve Batum'a kadar birçok
yerin anlatıldığı kitap, geziseverler için önemli bir kaynak niteliğinde.
Yazarı,
kitabını şu sözlerle tanıtıyor:
Seyyah
gözüyle gezip seyahatname hazırlayıp okuyucularıma sunmak iyi olurdu ama şarklı
bir bayan için zor. Gezileri karşılayacak maddi güç de olmayınca daha da zor.
İlk Ahıska seyahatime çıkıp eve döndüğümde harçlığım bile kalmamıştı. Başka
diyarlar görmek insanın ufkunu açıyor ve dünyaya başka bir gözle bakmamızı
sağlıyor. Hareketli bir yapım var; uzun süre bir yerde oturamam. Seyahat etmek
benim yapıma uygun. yeni bir yer gördüm mü kendimi daha zinde ve mutlu
hissediyorum. Dağlara tırmanıp aşağıları seyretmek, göğe komşu olmak
kelimelerle anlatılmaz yaşanır. Bütün stresim gidiyor. Yaylalarda sisin
arasında kalmanın güzelliğini yaşamanızı isterim. Dört beş metre uzayan çeçil
peynirin yapıldığını görmenizi isterim. Bizim bir parçamız olup anlaşmayla
Rusların kucağına bıraktığımız Ahıska ve Batum'da dedem gibi konuşan yaşlıları
gördüğümde, yüreğimin derinliklerinde duyduğum acıyı tatmanızı isterim.
KAYNAK: Anadolu'dan
Ahıska ve Batum'a: Bir Artvinlinin Gezi Notları (haber7.com, 08.03.2021).
Bir
insan, bir toplum ve ya bir ülke kültürü kadardır aslında. Geçmişi künyesidir
bir insanın, bir toplumun veya bir ülkenin… Ülkü Önal’ın Anadolu’dan Ahıska ve
Batum’a alt başlığıyla hazırlayıp sunduğu Bir Artvinlinin Gezi Notları’nı
incelerken bunları düşündüm, böyle düşündüm… Bir Artvinli olarak duygulandım da
kuşkusuz. Yazılı kültürün yaygınlık kazanmasından önce, doğup büyüdüğüm Şavşat’ın Çoraklı Köyü’nde halk
şairlerimizden birinin bu kitap aracılığı ile yaşadığını öğrendiğimde, insanın
ülke tarihi kadar doğup büyüdüğü şehrin, kasabanın, köyün tarihine de merak
salması gerektiğini bir kez daha anladım. Hem de iyice anladım. Üzerinden zaman
geçtiği için bir kısmını unuttuğum, bir kısmını kitapta görür görmez
hatırladığım, bir kısmına ise ilk kez rastladığım yer adaları, yemek adları,
yöresel yer adları, oyunlar, yaygın adet ve inanışlar, yöresel ve bölgesel masallar-söylenceler ve
daha bir sürü şey duygusallaşmama bile yol açtı. Şu anda hayatta olan ve bir
takım sağlık sorunları yaşadığını sosyal medyadan öğrendiğim Aşık Kara adı ve
onun şiirlerinden örnekler aldı beni ta çocukluğuma kadar götürdü. Okul dönüşü
ayaklarıma kar sularının dolduğu bir sırada yanımdan Atı ile geçmekte olan Aşık
Kara’nın atını durdurup benimle söyleşmesi, bana sorular sorması, arkasından da
tanıdığı olan ilk okul öğretmenime hakkımdaki kanaatini ifade eden notu elime tutuşturmasına kadar…
Tarihi
yerler, tarihi kalıntılar, turizmin gözdesi halini alan alanlar kitapta
kendilerine geniş yer bulmuş ve bilinmeyen ya da az bilinen yönleriyle
görüntüye getirilmiş. Artvinlilerin göç ettiği, kültürlerini taşıdığı Batum,
Ahıska gibi ülke sınırlarının ötesindeki yerlere kadar iz sürülmüş. Artvinlilerin
ülke içinde yaşadığı il ve ilçeler tek tek tek gezilmiş, adeta taranmış. Diyeceğim
şu ki araştırmacı- incelemeci yazar Ülkü Önal her nereye gitmişse kaybolan ve
zenginleşen yanıyla incelenmiş Artvin kültürünü. Artvin kültürünün pek çok
yanıyla tanıştırmak istemiş bizi... Bir şeyleri göze almış.Başarılı olmuş. Değmiş
de bütün bunlara. Ülkü Önal’ın ülke ülke, şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy
dolaşmasına, oralarda Artvin kültüründen izler taşıyan ne varsa onların hepsini
kitabına taşımış olmasına ve bunları yaparkenki gösterdiği sabra
şaşıracağınızdan eminim. Adeta Artvin’i, Artvin’in ilçe ve köylerini gezecek
olanlara rehber de olmuş yazar. Karagöl Efsanesi,Tibet Kilisesi, Artvin,
Şavşat, Ardanuç kaleleri,tarihi bir takım köprüler öne çıkmış ve adeta yeniden bir bellek oluşturmuş. Kitapta
ilginç ilginç söyleşilerle karşılaşınca kitabın hacimli olmasına rağmen bir
türlü kopamayacak, adeta kafanızda tarihiyle, kültürüyle Artvin’i olması
gereken şekliyle yeniden biçimleyeceksiniz. Yeni kendinize rastlayacaksınız.
Bu kapsamlı araştırmayı, bu değerli ve sabırlı çalışmayı ortaya koyan araştırmacı,
incelemeci, gezgin yazar Ülkü Önal’a teşekkür yetmez. Ancak bir şey daha var ki
değinmesek olmaz: Tarihimiz, kültürümüz, örf ve adetlerimiz bizim ileriye bakan
gözlerimizdir. Geçmişi olmayan toplumların geleceği de olmaz. Böylesine
sabırlı, güç ve maddiyat isteyen çaba ve çalışmaların elinden tutulması
lazım. Kültürümüze, toplumsal
belleğimize katkılar taşıyan böylesi yayınların yanında durulması lazım. Bir
bütün olarak sanat, edebiyat ve kültür faaliyetlerine sahip çıkmak lazım. Bir
şehir, ya da bir ülke aslında kültürü ve sanatı kadardır.Bir belediyenin görevi
yalnızca yol yapmak, kaldırım taşı döşemek, kanalizasyon yapmak olamaz.
Belediyeciliği asıl anlamlı kılan şey, kültür sanat etkinliklerine alan açmak,
bu yönde düzenlenecek şenlikleri desteklemektir. Bu anlamda Ülkü Önal’ın
değerli çalışması olan Bir Artvinlinin Gezi Notları’nın Yusufeli Belediyesi
tarafından bizlerine eline ulaşacak hale gelmesindeki katkı çok ama çok kıymetlidir ve takdire
şayandır. Çünkü “dünyayı güzellik kurtaracak.”
Ülkü Önal - Bir Artvinlinin Gezi Notları.
Yusufeli Belediyesi
Yayınları, Erzurum, 2020, 336 s;
Bununla birlikte Ü. Önal’ın yolculuklarını anlattığı yeni
kitabını okuduğum zaman Lionel Casson’un Antik Çağda Seyahat kitabındaki cümleyi
hatırladım: ‘Yolculuğa çıkanlar için gördükleri kadar görmek istedikleri de
önemlidir.’ Öte yandan eskiçağlardan beri asıl mesele, mekanı değiştirirken
zamanı idrak etmektir, çünkü insanın başka türlü kendini idrak etmesi kolay
olmuyor. Emekli bir bayanın evindeki rahatlığı ve alışılmış ortamı bırakıp
taşrayı, nüfusu giderek azalan Anadolu köylerini ziyaret etmesi, ücra köşelerde
yakın tarihin izlerini araması, yöre insanlarının hafızlarını rahatsız ederek
unutulmaya mahkum olanı ısrarla ‘kurcalaması’ bana ilginç geldi. Üstelik yazar
akademisyen değildir, gezilerinin herhangi bir araştırma projesiyle ilgisi
yoktur, resmi heyetlerin gezi programları kapsamında yolculuk ettiği de
söylenemez. Yazar, bu kitabında sınırlı maddi olanaklarıyla ve eğlenceli turist
ahvalinden çok uzak mizacıyla yıllardır sürdürdüğü memleket gezileri ve
bunların ürünü olarak ortaya koyduğu yazıları bir araya getirmiş. Kimisi
röportaj ve mülakat karışımı olan yazı ve notların bir kısmı, daha önce değişik
dergilerde ve yerel basında (Serhat Artvin, Yusufeli’nin Sesi, Erciyes, Bizim
Ahıska, Kınık Gazetesi vb) yayınlanmıştır, bazı yazılar ise ilk defa okurların
dikkatine sunulmuştur.
Farklı tarihlerde yapılmış yolculuk hikayeleri ve
izlenimlerden oluşan ve Anadolu’dan Ahıska ve Batum’a alt başlığı taşıyan
kitapta öncelikle yazarın halk edebiyatına özel bağlılığı dikkat çekmektedir.
Gittiği her yerde, Şavşat’ın Meşeli köyünde olsun, Yusufeli’nin Kobak köyünde
olsun, Hatay’da Şenköy’de olsun veya Van’da yahut Osmaniye’de olsun yazar ilk fırsatta
halk ozanlarını sorup soruşturur ve imkan dahilinde notlar alır, mani,
tekerleme, bilmece, ayrıca yöresel efsane ve rivayetleri, yer adlarını, kişi ve
sülale adlarını derleyip kaydeder, mahalli ağızların özelliklerini de ihmal
etmez. Kitabında çok sayıda halk edebiyatı örnekleri ve yöre ozanlarının
isimleri var ve bunlar, metinlere renk ve canlılık kattığı gibi sıradan
yolculuk anlatısına farklı boyut kazandırmaktadır.
Ü. Önal’ın bir diğer tutkusu da yöresel yemekler konusudur
ve kitapta onlarca yemek tarifi vardır. Gittiği yerlerde nerede hangi yemeği
yemişse aynen yazmaktadır, bu yemeklerin ilginç özelliklerini ve en önemlisi de
yöredeki adını kaydetmesi, ayrıca fiyatının uygun olup olmadığını belirtmesi,
lokanta veya mekanın detaylarından bahsetmesi kitaptaki yazıların özgün
yönlerinden biridir. Öte yandan yazar, uğradığı köylerde her fırsatta yemek
tarifleri toplamış, hepsini titizlikle not etmiş ve okurlarla paylaşmıştır. Bu
yerel mutfak merakı, kitaptaki yazılara fazlasıyla yansımıştır ve değişik yemek
adları etnografya malzemesi olarak ilgi uyandırabilir.
Yazarın yurt sevgisi, taşralı saflığı ve sadeliği,
edebiyat yapmak yerine doğrudan objeye odaklanması da etkileyicidir. Bununla
birlikte onun bakış açısında ve değerlendirmelerinde, gözlem kriterlerinde
çıkış noktası daima kendi memleketi Artvin’dir, Ardanuç’tur. Ancak yazar hep
şunu esas almaktadır: çevredeki il ve ilçelerin köylerini gezip dolaşmadan,
suyunu içip havasını solumadan, insanlarıyla oturup konuşmadan, kıyaslama yapmadan
kimse kendi memleketinin gerçek hali ve durumunu anlayamaz, doğup büyüdüğü
yerdeki birçok hususun da farkına varılamaz. Bundan dolayıdır ki Ü. Önal,
Posof’tan Şavşat’a, Hopa’dan Yusufeli’ne, Çıldır’dan Kars’a, Erzurum’dan
Ardahan’a, Van’dan Borçka’ya birçok köyü ziyaret etmiş ve her yolculuğunda yeni
ve ilginç bulduğunu bir şekilde okurlara aktarmaya çalışmıştır.
Üstelik yazarın olumlu kıskançlığını da kaydetmek lazım;
şöyle ki nerede başarılı bir restorasyon çalışması, müze organizasyonu, yerel kültür
ve özellikle de yemek tanıtım faaliyeti ve bu çerçevede farklı etkinlik
görmüşse, bunları hayranlığını saklamıyor ve aynı zamanda kendi memleketinde
bunların eksikliğini, bu tür çalışmaların yapılmadığını üzülerek tekrarlıyor.
Geçen yüzyılın 50’li yıllarından itibaren artık devamlı
süreç haline gelmiş göçler sonucunda memleketinden kopup değişik yerlere
yerleşmiş hemşerilerinin izlerini sürmesi de yazarı yolculuklara iten bir başka
nedendir. Ü. Önal bununla da yetinmeyip ta 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rusya
Savaşı) sonucunda Rusya işgaline uğramış memleketinden göç etmek zorunda kalan
muhacirleri de unutmuyor ve her gittiği yerde onları araştırıp soruyor, temasa
geçiyor, bilgi ediniyor, detayları topluyor. Örneğin, Artvin Ortaköy (Berta)
köyünden kalkıp Şile’ye kadar giderek orada altı köy kurmuş muhacirlerle
ilgilenmiş ve onlar hakkında bilgi toplamış.
Kuzeydoğu Anadolu’nun, Çoruh ve Yukarı Kura (Kür)
boylarının ayrılmaz bir parçasını teşkil eden Ahıska bölgesi ve Ahıskalı
Türkler, gençliğinden beri yazarın ilgisini çekmektedir. Kitaptaki Ahıska
notlarında yurtdışı gezisinden daha çok aynı Artvin ve civar ilçelerdeki
köylere yolculuk havası seziliyor. 1944’te Abastuban köyünden sürülmüş olup
2005’te Ahıska’daki köyüne dönmüş 1928 doğumlu 86 yaşındaki Osman Mehrali ile
yapılmış söyleşi, yörenin yakın tarihine ayrı bir pencere açmaktadır. Ahıska’da
2019’da seksen yaşındaki Ermeni bayanla Türkçe söyleşi de ilginçtir ve
bölgedeki Ermenilerin Türkçe Ahıska ağzıyla konuşmaları başlı başına ayrı bir
araştırma konusudur. Kimi Gürcü araştırmacılar, 1829 Edirne Antlaşması uyarınca
Rusya’ya bırakılmış Ahıska bölgesine Erzurum’dan getirilerek iskan edilmiş
Ermeniler sayesinde bölgedeki Gürcüler arasında de Türkçenin yaygın hale
geldiğini iddia etmektedirler. Fakat bölgede Türk nüfusu olmadan Türkçenin bu
denli yayılması ve kalıcı olması elbette ki mümkün olmazdı.
Ülkü Hanım’ın anlatım tarzı ve tercihleri, kimi zaman ilk
bakışta bütünlükten yoksun fragmanlar ve metin parçaları izlenimi verebilir;
sanki bir aceleyle anlatım kesiliyor ve konu değiştiriliyor. Örneğin, bir
köydeki yaşlı adamın hatırası kısaca iletilir ve ardından oradaki kişi adları
sıralanır, derken bunları bir yemek tarifi takip eder.
Ne var ki Ü. Önal’ın kitabındaki hata veya kusurlar üzerinde
durmak bence abestir, çünkü yazarın mütevazi ve sade anlatımında herhangi
bilimsel veya edebi iddia yoktur, o bir kalem ustası veya otorite edasıyla
yazmıyor, şapkadan tavşan çıkarmak gibi bir derdi de söz konusu değil. Hem o,
bahsettiği ve uğradığı yerler hakkında daha önce yazanları da göz ardı etmemeye
çalışmış, birçok yazarın adını ve hatta eserlerini kaydetmiştir.
Kitaptaki fotoğraflar bir profesyonele göre amatörce olsa
da bunun farklı bir özgünlüğü ve cilvesi vardır ve bunu ayrıca belirtmek isterim.
Kitabın yayınlanmasında emeği geçen her kes ayrıca teşekkürü hak
etmektedir.
Son olarak şunu belirteyim ki Ü. Önal’la 1990’da Türk
Tarih Kongresine katıldığım zaman Ankara’da tanışmıştım ve onun Ahıska
bölgesine ve oradan sürülmüş halka ilgisi beni epeyce duygulandırmıştı.
Yıllardır yörenin folkloru, halk edebiyatı, mutfağı üzerine elinden geldiği
kadar araştırma yapan hanımefendiyi takdir etmeyi kendime görev ve borç
bilirim.