Sosyolog, düşünür ve siyaset adamı (D. 13 Şubat 1877, İstanbul - Ö. 30 Haziran 1948, Nechautel / İsviçre). Asıl adı Mehmet Sabahattin’dir. Osmanlı padişahlarından II. Abdülmecid’in üvey kız kardeşi Seniha Sultan ile Damat Mahmut Celaleddin Paşa’nın oğlu (padişah torunu); V. Murad, II. Abdülhamid, V. Mehmed ile VI. Mehmed’in yeğenidir. Baba tarafından Kaptan-ı Derya Gürcü Halil Rifat Paşa’nın torunudur.
Prens Sabahattin, dönemin önde gelen
entelektüellerinden evde özel öğrenim görerek yetişti. Ayrıca doğa bilimlerine
büyük ilgi gösterdi ve Fransızcayı çok iyi düzeyde öğrendi. Sosyoloji alanında
çalışma yapan ilk Türk aydınlarından birisidir. II. Abdülhamid yönetimini
eleştirdiği için gözden düşen ve baskı altında tutulan Mahmut Celaleddin Paşa, bir
suikast girişiminden çekindiği için, 1899’da onu ve diğer oğlu Ahmet Lütfullah
Bey’i yanına alarak Paris’e yerleşti. Prens Mehmet Sabahattin, Damat Mahmut
Celaleddin Paşa’nın oğlu olmasının verdiği üstünlükle Fransa’daki Jön Türkler
arasında hızla yükseldi. Abdülhamid’e karşı Avrupa’da muhalefet edenler
arasında bir lider durumuna geldi. Bir ara babası ile birlikte Mısır’a kaçtı, ancak
sonra tekrar Paris’e döndü. Ecole des Roches adlı okulun kurucusu Edmond
Demolins ile tanıştı ve onun toplum ve siyaset hakkındaki görüşlerinden
etkilendi.
Prens Sabahattin, Paris’te siyaset
adamları ve toplumbilimciler çevresiyle de ilişkiler kurdu. O çevrelerden
etkilenerek, Osmanlı toplumunun ilerleyebilmesi için özel girişim ve yerinden
yönetimin gerekli olduğu kanısını edindi. 1902’de başarısız bir hükümet darbesi
girişimi yaptı. Abdülhamid’in saltanattan uzaklaştırılması, Meşrutiyet
yönetiminin kurulması amacıyla yurtdışında mücadele sürdüren Jön Türk
aydınlarını bir araya getiren 1902’deki Birinci ve 1907’deki İkinci Jön Türk
kongrelerini topladı. Teşebbüs-i Şahsî ve Ademî Merkeziyet Cemiyeti’ni kurdu. Görüşleri,
günümüz Türkiye’sindeki merkez sağ (liberal) partilerin temel ideolojisi kabul
edilir.
Prens Sabahattin 1906 yılında “Terakki”
dergisini yayımlayarak, yönetimde tek merkezden yönetilme ve iktisatta
“teşebbüs-i şahsî” (özel teşebbüs) ilkelerini savundu. Merkezi otoriteye karşı
görüşleriyle, İttihat Terakki Fırkası’nın yönetim anlayışıyla çeliştiğinden
İttihatçılarla arası açıldı. Ancak görüşleriyle asker ve sivil aydın çevrelerde
taraftar topladı. İstanbul’da düzenlediği siyasal toplantılar sırasındaki
konuşmaları nedeniyle bir süre tutuklandı. Baskılardan kurtulmak için gittiği
Mısır’dan, İttihat ve Terakki yönetiminin sonra ermesinden ve Birinci Dünya Savaşı
(1914-18) yenilgisinden sonra yurda döndü. Cumhuriyet döneminde Osmanoğulları
ülkeden çıkarılınca (1924) önce Fransa’ya, daha sonra İsviçre’ye yerleşerek güç
koşullar altında yaşadı.
Ziya Gökâlp’in Durkheim’dan
etkilenerek öne sürdüğü toplumcu görüşe karşı, Le Play’in bireyci anlayışını
savundu. Edmond Demoulins’in “Anglo-Saksonların Üstünlüğü Neden İleri
Geliyor” adlı
kitabı, görüşlerinin temelini oluşturdu. Demolines’in bütüncü toplum, bireyci
toplum ayırımını Osmanlıya uyarlamaya çalışarak, bu doğrultuda şöyle bir anlayışa
ulaştı: Osmanlı bütüncü ve merkeziyetçi bir toplumdur. Bütüncü toplumda her şey
devletten beklenir. Çünkü merkeziyetçilik bir memur devleti yaratır. Osmanlı da
her şeyi devletten bekleyen bir memur ordusuna sahiptir. Bu durumda Osmanlı bir
memurlar devletidir. Devleti, memurların bu yükünden kurtarmak yapılacak en
hayırlı iştir. Bu da ancak kişisel girişimciliğe (teşebbüs-i şahsî) yer
verilerek, böyle bir gelişmenin önü açılarak sağlanabilir.
Prens Sabahattin; eğitimi, girişimci
insanın yetişmesinde biricik olanak olarak görüyordu. Eğitimin üretici,
girişken insanı yetiştirecek biçimde yeniden düzenlenmesi gerektiğini savundu.
Memur ve tüketici insan değil, üretici ve girişimci insan, onun öngördüğü
doğrultuda toplumu dönüştürebilecek tek güçtü. Döneminin memur-devlet
ilişkisini şu sözlerle dile getirdi: “Mevâk-i âliye, kuvve-icrâiye tarafına,
yani memurlara, onların maişeti ise aldıkları maaşa ve bittabi o maaşın geldiği
tarafa bağlı. Nasıl olmasın ki? Hükümet kapısından çıkar çıkmaz sokakta
kalacaklarına hepsi iman getirmiş. O halde, servet, ikbal, iktidar her şey
hükümdardan geleceği için bütün gözler onun gözüne girmeye, onun gözü ise
tahakkümü arttırmaya dikiliyor.”
Prens Sabahattin’in, Teşebbüs-i
Şahsî ve Ademî Merkeziyet Cemiyeti’nin yayın organı olan “Terakki”
dergisinde ifade edilen görüşleriyle imparatorluktaki azınlıklar ve tüccarlar
arasında taraftar toplamıştı. Derneğin İstanbul, İzmir, Alanya ve Şam’da
şubeleri açıldı. İttihat ve Terakki Cemiyeti 1908’deki ayaklanmayı hazırlayıp
yaptıktan ve II. Meşrutiyet (1908) ilan edildikten sonra liberal görüşleri
savunan Jön Türklerin kurduğu Osmanlı Ahrar Fırkası’nı destekledi ve hatta
perde arkasından yönetti. 1903’te ölen babasının, Fransa’daki kemiklerini de birlikte
getirerek 1908’de İstanbul’a döndü. Ahrar Fırkası, 1908 seçimlerine katıldı
ancak meclise giremedi. Çok geçmeden fırka, 31 Mart Olayı (13 Nisan 1909)’ında
payı olmakla suçlanarak kapatıldı ve Prens Sabahattin de tutuklandı. Ancak
Mahmut Şevket Paşa ve Hurşit Paşa’nın araya girmeleriyle serbest bırakıldı.
Daha sonra bu olayla ilişkisi olduğu suçlamasıyla gıyabında (kendisi olmadan) yargılanarak
idama mahkûm edilince yeniden yurtdışına kaçtı.
İstanbul’daki Prens Sabahattin
taraftarları, 1913’te II. Abdülhamid’i tahttan indiren Babıali Baskını’nın bir
benzerini yaparak hükümeti devirmek ve Prens Sabahattin’i lider yapmak üzere
planlar yaptılar. İlk hareketleri sadrazam Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesi
olarak kararlaştırıldı ve 11 Haziran 1913’te suikast gerçekleştirildi. Ancak
suikastçılar yakalanıp idam edildi ve Prens Sabahattin Paris’ten de kaçmak
zorunda kaldı. Birinci Dünya Savaşı (1914-18) yıllarında yaşamını Avrupa’nın
değişik kentlerinde sürdürdü.
Prens Sabahattin, Birinci Dünya
Savaşı yenilgisinden ve İttihat ve Terakki yönetiminin sonra ermesinden sonra
yurda dönebildi. Türkiye’ye döner dönmez İttihat ve Terakki döneminde
yasaklanan “Türkiye Nasıl Kurtarılabilir?” adlı eserini yayımladı.
Ayrıca çeşitli yazılarıyla Anadolu’daki Milli Mücadele’yi destekledi.
Cumhuriyet’in ilanından sonra, 1924 yılında hanedan üyelerinin sürgüne
gönderilmesine ilişkin kanun gereği ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. 1948
yılında İsviçre’nin Neuchâtel kentinde öldü. Kemikleri 1952 yılında Türkiye’ye
getirilerek, İstanbul’un Eyüp semtinde babasının ve dedesinin mezarlarının
bulunduğu Halil Rıfat Paşa Türbesi’nde toprağa verildi.
2017’de TRT ekranlarına gelen
Payitaht Abdülhamid dizisinde Prens Sabahattin karakterini Kaan Turgut
canlandırdı.
BAŞLICA
ESERLERİ:
Doruk ve Su, Teşebbüsi Şahsi ve Tevsii Mezuniyet Hakkında Bir İzah (1908),
Teşebbüsi Şahsi ve Ademi Merkeziyet
Hakkında İkinci Bir İzah (1908), İttihad
ve Terakki Cemiyetine Açık Mektuplar, Mesleğimiz Hakkında Üçüncü ve Son Bir
İzah (1911), Türkiye Nasıl
Kurtarılabilir? Mesleki İçtimai ve Programı (1965).
KAYNAKÇA: Cavit Orhan Tütengil /
Prens Sabahattin (1954), Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu / Prens Sabahattin
(1962), Cemal Kutay / Prens Sabahattin Bey - Sultan II. Abdülhamit ve Terakki
(1964), Türkiye Ansiklopedisi (c. 4, s. 1186, 1974), Peyami Safa /
Objektif: 6- Yazarlar Sanatçılar Meşhurlar (1976), Nezahet Nurettin Ege /
Ziraat Âleminde Büyük Terakkiler (Önsöz, 1980), Mehmet Nuri Yardım /
Edebiyatımızın Güleryüzü (2002), İhsan Işık / Resimli
ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006,
gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Fikir ve Kültür Adamları (Türkiye Ünlüleri
Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013),
Kaan Turgut (diziler.com., 16.03.2018).