Mutasavvıf,
âlim, şair, hattat, musikişinas (D. H. 1075 / M. 1664, Tokat - Ö. H. 1158 / M.
1745, İstanbul). Diyarbakır kökenli bir aileden olup, babası ve dedeleri
Diyarbakırlıdır. Babasının sürgün edilmesi sebebiyle yerleştiği Tokat'ta
doğmuştur. Dördüncü Sultan Murad, Diyarbekir'de mukim Şeyh Seyyid Aziz Mahmud Urmevi çevresinde
müridlerin hızla çoğalmasından saltanatı için endişe duyuyordu. Bu yüzden,
Sultan, 1638 Bağdat Seferinden dönüşünde Şeyh Seyyid Aziz Mahmud Urmevi ve müridlerin
bir bölümünü Diyarbekir'de idam ettirdi. Çok sayıda mürid gibi, şeyhin
müridlerinden Derviş Hasan da Diyarbekir'den Tokad'a giderek bu şehre yerleşti.
Bu zâtın oğlu Mehmed Emîn Efendi (H. 1075 (1664) yılında Tokat'ta dünyaya
geldi.
Tokat'ta
doğduğu için "Tokadî" olarak anılan ve sonraki yıllarda İstanbul'da
yerleşerek hayatının sonuna kadar burada yaşayan, Nakşibendî şeyhlerinin en büyüklerinden
olan Mehmed Emîn Efendi'nin künyesi "Ebû Temâne" ve "Ebû
Mansûr" olup, babası gibi, dedesi Nakkaş Ömer de Diyarbakırlıdır.
Mehmed
Emin Efendi, Tokat'ta tahsilini bitirdikten sonra H. 1100 (1689) yılında İstanbul'a
giderek orada Zeyrek yanında Soğuk kuyu adlı Piri paşa Medresesi'ndeki bir
hücrede yerleşip kaldı. Hattâtlığını, İstanbul'da Yedikuleli meşhur Abdullah
Efendi'den aldığı meşklerle geliştirdi ve hatırı sayılır üstadlardan oldu. Sesi
çok güzel olduğundan musikî üstadlarından da ders alarak, şöhretli ses ve beste
san'atkârları arasına katıldı. Bazı devlet adamlarının çocuklarına muallimlik
ederek, onları yetiştirmekle de meşhur oldu. Dâmâd-Mehmedpaşazâde, Ali İzzet
gibi bir şâir ile sonradan Sadarete geçen Belgrad Fâtihi Yeğen-Mehmed Paşa,
Emîn Efendi'nin yetiştirdiği talebelerdendir.
Bir yandan da Reis-Kalemi'nde kâtiplik etti.
Ruznâmçe-i Evvel Kisedârı Ali Efendi ile H. 1114 (1702) yılında Edirne'ye
gidip, oradan da Hicaz'a vararak, Hâcı olmuş ve üç yıl Mekke'de
"mücâvir" olarak kalmıştır.
Mehmed
Emin Efendi; Nakşibendilik dışında Kadirî ve Şâzelî Şetârî tarikatlerine de
girmiştir. İstanbul'a dönüşünde beş yıl, Hüseyinpaşazâde Mehmed Beyin evinde
kalmış; Şehzâde Sultan Mehmed Camiinde müderrislik etmiş; bu zâtın Habeş
Eyâleti Beylerbeyliğine tâyini üzerine, "Kâtib" sıfatıyla onunla
birlikte H. 1122 (1710) da Habeş'e ve az sonra da Kudüs'e gitti. Altı yıl
içerisinde Mekke ve Mısır âlimlerinden "Rivâyet-i Hadîs-i Celîle" okuyup
mezun olarak "Vüreykaat" adıyla 50 kadar silsileyi gösteren bir
icâzetnâme almıştır.
İstanbul'a
dönüşünde, yine müderrisliğe başlamış ve Eyüp Sultan Türbedarlığı hizmetine tâyin
edilmiştir. Sonradan Medine'ye gönderilerek Peygamber Efendimizin Türbesinde
Ferrâşlık hizmetine geçmiştir. Pek kutlu sayılan bu vazifesine başlarken şu
kıt'ayı söyleyerek sevincini bildirmiştir:
"Çün oldun
bende-i çârûb-heşi Sultân-ı Kevneyn'in / Der-i vâlâsı Ferrâşım, Mevlâ eylemez
hasır / O Sultân-i Cihân'm bendesini kimse incitmez / Kapusu bendesi oldun
EMÎNÂ bâtın ü zâhir"
Eski
talebelerinden Yeğen Mehmed Paşa, H.1150 (1737) Aralık ayında Sadrazam olunca,
Şeyh Emîn Efendi'yi Aksaray'daki kendi konağında bir yere yerleştirerek ona yardımda
bulunmuştur. 1743 yılında Eyüp Sultan kapısı içindeki Şeyh Emîr Buharî Hânkâhı'na
Şeyh olmuş, bu vazifede iken şirpençe (yanıkara) hastalığından yatağa düşerek
15 Şaban 1158 (12 Eylül 1745) Berat gecesi vefat ederek, Zeyrek'teki Pîri Paşa
Cami önüne gömülmüştür. Vefatına birçok "târîh" yazılmışsa da, demir
parmaklıklı mezar taşına kazılan "Tuhfe-i
Hattâtîn" müellifi Müstakîmzâde Süleyman Sa'düddin Efendi'nin târih
manzumesi en meşhurudur.
"Sâlim Tezkiresi"nde, Mehmed Emîn'in
Türkçe ve Arapça risaleleri, manzum Silsilenâme-i Tarikatleri musikîde pek
üstad sayıldığı ve üç dilde (Türk, Arap, Fars) şiirler yazdığı,
bildirilmektedir.
Aşağıda
belirtilenler dışında; Âdâb ve Erkân-ı Tarikata Nakşibendiyye dâir basılmış bir
kitabı ile ayrıca, üç dilde ondan fazla risâlesi olduğunu Ali Emîri Efendi
bildirmektedir. Mürettep Dîvân'ı olup olmadığı bilinmiyor.
ESERLERİ:
Silsilenâme-i
Meşâyih-i Nakşibendiyye
(Yüz beyitten fazladır), Şerh-i Delâil-ül
Hayrât El-Müsemmâ Bi-Metâli'ü Meserrât (Fâdıl-i Fâsîn'nin Arapça kitabının
Türkçeye tercüme ve şerhi), Savâ'ik (Ünlü
bilgin büyük âlim İbn-Hacer'den tercüme), Sıyânet-i
Dervîşân.
HAKKINDA: Sicill-i Osmanî (c. 1, s.
405-406, 1996), Ali Emiri / Tezkire-i Şu'arây-ı Âmid (s. 98), Menâkıb-ı
Mehmed Emin Tokâdî (Millet Kütüphanesi, Ali Emîri Şer'iyye Kısmı, No: 1018, v.
23), Bursalı Mehmed Tahir / Osmanlı Müellifleri (c.1, s.36), Risâle (Mehmed
Emîn Tokâdî, Süleymâniye Kütüphânesi, Es'ad Efendi Bölümü, No: 3430), Şevket
Beysanoğlu / Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları (2. bas. 1996, c. 1, s.
185-188; Tşa. Slm. Thf. Tma.), Mehmet Zeki Bey (c. 1, s. 114), Halil Şimşek /
Mehmed Emin Tokadi - Hayatı ve Risaleleri (2005), İhsan Işık / Türkiye
Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006) - Diyarbakır
Ansiklopedisi (2013).