Evliya Çelebi

Gezgin, Gezi Yazarı, Yazar

Doğum
25 Mart, 1611
Ölüm
-
Burç

Seyahatname yazarı (D. 25 Mart 1611, İstanbul - Ö. 1682, Mısır veya İstanbul). Hayatı hakkında bilinenler seyahat anılarını topladığı on ciltlik “Seyahatname” adlı eserine dayanır. Gezginin tam ve gerçek adı belli değildir. Evliya Çelebi adının, hocası İmam Evliya Mehmet Efendi’ye dayanılarak verilmiş bir lakap olduğu düşünülmektedir. Aslen Kütahyalı olup İstanbul’a yerleşen bir ailenin dördüncü kuşaktan oğludur. Hiç evlenmedi. Mahmut adında bir erkek ve İnal adında bir kız kardeşi olduğu bilinmektedir. Babası Saray-ı Hümayun kuyumcusu Derviş Mehmet Zıllî Efendi’dir. Çelebi, bir süre Şeyhülislâm Hamit Efendi Medresesi’nde İslâmî bilimleri öğrenerek Kur’an’ı ezberledi. Enderun’da (Saray okulu) okuduktan sonra sipahi sınıfına katıldı. IV. Murat döneminde Saray’a alınıp orada ayrıca hat (yazı), tecvit (Kur’an okuma yöntemi), nahiv (dilbilim) ve müzik dersleri gördü.

Çelebi’nin Hicaz’a götürüldüğü, Kâbe’nin oluklarını bizzat yaptığı, Sultan Ahmet Camisi’nin kapı ve pencere süslemeleri işlerinde çalıştığı bilinmektedir. Hattat, nakkaş, şair ve müzisyen olarak kendisini kanıtlayan Evliya Çelebi, ayrıca iyi ata biner ve iyi cirit oynardı. Tatlı dili ve hoş sohbeti nedeniyle zaman zaman padişahın meclislerinde bulundu. Saraydaki çevresi onun edebiyat bilgi ve görgüsünü arttırdı. Babası ve çevresindeki yaşlı kişilerden dinlediği serüvenler onda uzak ülkeleri görme isteği uyandırdı. Kendi rivayetine göre 1630 Muharreminin Aşure gecesi, düşünde Hz. Peygamber’i görünce “Şefaat ya Resulullah” diyecek yerde, heyecanından “Seyahat ya Resulullah” demiş. Hz. Peygamber de ona hem şefaat, hem de seyahatler müjdesi vermiş. Rüyasını Kasımpaşa Mevlevihanesi şeyhi Abdullah Dede’ye tabir ettiren Çelebi, onun önerisiyle seyyah (gezgin) olmuştu. Ancak sadece gezmekle yetinmeyerek, gezip gördüklerini tatlı bir dille ve yadsınmayan abartılarla kaleme de aldı.

Evliya Çelebi’nin ailesinin zengin olması uzun gezileri için gerekli kaynağın sağlanmasını kolaylaştırmıştı. Gezilerinde genellikle köleleri, uşakları ve dostları yanında bulundu. Önce yaşadığı kent olan İstanbul’u semt semt gezdi. “Seyahatname”sinde döneminin İstanbul’unu, bütün tekkeleri, cami ve medreseleri, meddah kahvehanelerini, Kâğıthane ve Boğaziçi gibi gezi yerlerindeki saz ve söz âlemleri ile bu eğlencelere koşan çeşitli tipleri kendine özgü üslubu ile anlattı (1640). İstanbul’u on yıl dolaştıktan sonra, özlemini duyduğu uzak yerlere gitmek için elverişli sebepler buldu. 1640 yılından itibaren ve babasından izinsiz olarak başladığı ve ölene kadar devam ettirdiği gezilerinin ilk durağı olan Bursa’ya gitti.

Devletin taşra kentlerine atanan devlet adamlarının yanında görev alarak, kimi kez savaşlara katılarak, mektup getirip götürerek ya da kendi başına çıktığı gezilerde, Osmanlı topraklarının Bursa, İzmit, Trabzon, Erzurum, Sivas, Van, Diyarbakır, Bitlis, Suriye, Filistin, Irak, Hicaz, Mısır, Sudan, Rumeli, Balkanlar birçok kentini dolaştı. Bunların dışında İran, Azerbaycan, Gürcistan, Kafkasya, Kırım, Macaristan, Avusturya, Almanya, Hollanda, Polonya, İsveç, Rusya, Yunanistan, Arnavutluk, Girit, Mora, Sakız, Sisam ve Rodos Adası’nı da gezerek izlenimlerini yazdı. Yarım yüzyıla yaklaşan gezileri sayesinde geniş bir bilgi birikimine sahip olan Evliya Çelebi, Sadrazam Melek Ahmet Paşa’nın en yakın adamlarından biri olduğu için, gördüğü olayların iç yüzünü açıklamaktan da çekinmedi. Devlet adamlarının durumunu, haksız uygulamalardaki rollerini eserine kaydeden yazar, hoşça vakit geçirmeyi sevdiği için, gezip gördüğü yerlerdeki sanatçılarla da dost oldu.

Çelebi, hac görevini yerine getirdikten sonra Mısır, Sudan ve Habeş eyaletlerini de gezme olanağı buldu, Mısır’da kaleme aldığı eserinin onuncu ve son cildini tamamen bu memleketlere ayırdı. Fakat eserin onuncu cildinin eksik olduğu görülüyor. Bu nedenle Evliya Çelebi’nin eserini bir sonuca bağlama fırsatı bulamadan öldüğü tahmin edilmektedir. Mısır valiliğine getirilen Abdurrahman Paşa’yı karşılamak için Salihli’ye kadar giden Çelebi’nin bu gezisinin son seyahati olduğu düşünülmektedir. Mısır’da iken Emir Özbek Bey ile dostluk kurmuş olan Çelebi’nin, sonradan doldurulmak üzere boş bırakıldığı anlaşılan onuncu cildine, onun koleksiyonunda rastlanmıştır. “Seyahatname”si birdenbire kesilen Çelebi’nin bundan sonraki yaşamı, ölüm tarihi ve yeri hakkında kesin bilgi yoktur. Mısır’da veya İstanbul’a döndükten sonra ölmüş olabileceği sanılıyor.

Evliya Çelebi’nin gezip gördüğü yerler hakkında izlenimlerini, yer yer rivayetlere ve çeşitli kaynaklara da dayanarak anlattığı, on ciltten oluşan “Seyahatname” adlı bu ünlü eser Türk kültür tarihinin en önemli yazılı kaynaklarından biridir. “Seyahatname-i Evliya Çelebi”, “Evliya Çelebi Seyahatnamesi” olarak da bilinen eserin kim, nüshaları da “Tarih-i Seyyah” adını taşır. IV. Murat, Sultan İbrahim ve IV. Mehmet dönemlerinin ve çok hareketli geçen yaşamının geniş kapsamlı bir özeti durumunda olan eserde; tarih, coğrafya, edebiyat, folklor, etnografya, sosyoloji bilimleri açısından değerli bir bilgi hazinesi sayılır. Öteki divan nesri örnekleri gibi süslü bir dille değil, oldukça sade, halkın kolay ve ilgiyle okuyabileceği esprilerle zenginleştirilmiş, kolay anlaşılır ve abartılı bir dille yazılmıştır. Onun bu kendine özgü anlatımı, nesrin pek olmadığı, Osmanlı toplumundan çıkan bir yazar için dikkat çekici ve hayret vericidir.

Evliya Çelebi, kimi zaman, anlattığı yöre halkının konuşma dilini de kullanarak yazar. Konuşur gibi içtenlikli bir dille yazılmış olan cümleleri herkesin okuyup anlamasını sağlama amacını taşır. Osmanlı insanının hayata bakışını da veren yazarın güçlü tasvirleri, secilerle (kafiyelerle) süslenen mizahî yazım tarzı onu çağdaşlarından ayırır. Yazar, dolaştığı yerlerde kendisinden bir iz bırakmak için bina duvarlarına “Evliya ruhiyçün el-Fatiha” yazacak kadar şakacıydı. “Seyahatname” kimi araştırmacılar tarafından hatırat (anılar) olarak görülmüştür. Gerçekten de yazar, kimi kez karşılaştığı kimselerin taklidini yapar, olaylara da genellikle alaycı bir üslupla yaklaşır.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin Arap harfleriyle ilk sekiz cildi 1898-1928, son iki cildi Latin harfleriyle 1935-39’da yayımlandıktan sonra, çeşitli yeni baskıları yapıldı. Bunlardan bazıları şunlardır: Reşat Ekrem Koçu / Evliya Çelebi Seyahatnamesi (5 cilt, 1943–51), Zuhuri Danışman/ Evliya Çelebi Seyahatnamesi (T. Temel Kuran, N. Aktaş ve M. Çelenk’in sadeleştirmesiyle 8 cilt, 1982). Seyahatname üzerinde son zamanlarda yapılan ilmî çalışmalar oldukça artmış, bazı bölgelerin bağımsız monografileri hazırlandığı gibi dil özellikleri konusunda önemli makaleler de yazıldı.

“ Üç yüzyıl öncesi yaşayışımızı, XVII. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğunun hemen bütün şehirlerini, kasabalarını, o devrin yabancı ülkelerini son derece ilgi çekicin bir üslûpla gözlerimizin önüne serer. Bu üslûp özelliğinin oluşturulmasında, bulunduğu yerlerin, aldığı görevlerin, musiki kültürünün, her mizacı okşayan tatlı sohbetlerinin izlenimleri büyük olmuştur.” (Seyit Kemal Karaalioğlu)

KAYNAKÇA: Adnan Adıvar / Osmanlı Türklerinde İlim (s: 132, 1943), Orhan Şaik Gökyay / Türkçede Gezi Kitapları (Dil ve Edebiyat dergisi, 1973), Dr. W. Barthold / İslâm Medeniyeti Tarihi (s. 76 Ankara 1973), Yüksel Yoldaş Demircanlı / İstanbul Mimarisi İçin Kaynak Olarak Evliya Çelebi Seyahatnamesi (1989), Haz: Yusuf Ziya Özkan / Evliya Çelebi’nin Çocukluğu (1993), Mücteba İlgürel / Evliya Çelebi (TDV İslâm Ansiklopedisi, c.11, 1995), Dr. Mustafa Duman / Trabzon’u Anlatan Birkaç Kitap (Cumhuriyet Kitap, 11.7.2002), Mehmet Nuri Yardım / Edebiyatımızın Güleryüzü (2002), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) – Ünlü Edebiyatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013). 

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör