Akademisyen, Gastroenteroloji profesörü,
yazar. 1947 yılında Muş Varto’da doğdu. İlk ve orta eğitimini Diyarbakır’da Ziya
Gökalp İlkokulu, Ali Emiri Ortaokulu ve Ziya Gökalp Lisesinde yaptı. 1964
yılında Ziya Gökalp Lisesinden mezun oldu ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine girdi. 1970
yılında İstanbul Tıp Fakültesini bitirdi ve aynı yıl Diyarbakır Tıp Fakültesi
İç Hastalıkları Kliniğinde uzmanlık eğitimine başladı. 1974 yılında Dicle
Üniversitesi’nde İç Hastalıkları Uzmanı oldu. Bu dönemde asistan temsilcisi
görevini yaptı. Daha sonra Öğretim Görevlisi olarak İç Hastalıkları Kliniğinde
çalışmaya devam etti.
1975 yılında kısa dönem askerlik
görevini yerine getirdi. Aynı yıl uluslararası tıp sınavı olan ECFMG’yi
kazandı. 1976-1978 yılları arasında Ankara
Tıp Fakültesi’nde Gastroenteroloji Yüksek İhtisası yaptı ve tekrar Diyarbakır
Tıp Fakültesi’ne döndü, 1978’de Gastroenteroloji Kliniğini kurdu. 1981 yılında
doçent oldu. 1982-1984 yılları arasında ABD New Orleans Tulane Üniversitesi’nde
“Research Fellow” olarak çalıştı ve tekrar Diyarbakır’a döndü, Hepatoloji
Birimini kurdu. 1987 yılında profesör oldu. 1985-1987 yıllarında,
Diyarbakır-Mardin-Siirt Tabip Odası Başkanlığı yaptı. Dicle Üniversitesi’nde
Senato üyeliği, TUBİTAK temsilciliği, GAP Araştırma Merkezi ve Karaciğer
Hastalıkları Araştırma Merkezi Başkanlığı görevlerini yürüttü.
Tıp alanında (Gastroenteroloji ve
Hepatoloji) İngilizce 30, Türkçe 100’e yakın bilimsel yayını ve yedi bilimsel
kitap katkısı bulunmaktadır. Güneydoğu Anadolu’da karaciğer hastalıkları
epidemiyolojisi (Hepatit B ve Hepatit D) ile ilgili bilime katkı yapan ve
atıfta bulunulan önemli ulusal ve uluslar arası çalışmaları yayımlandı.
1990-2000 yılları arasında
Diyarbakır Tanıtma, Kültür ve Yardımlaşma Vakfı, Diyarbakır Şubesinde kurucu
üyelik, başkanlık ve ikinci başkanlık yaptı. Diyarbakır’ın tarihi ve kültürel
zenginliği özellikle Diyarbakır Surları ile ilgili inceleme, rapor ve fotoğraf
çalışmaları yayınlandı. Diyarbakır surlarının tanıtımı, onarımı ve restorasyonu
için çeşitli aktivitelerde bulundu. Diyarbakır Surlarının Onarım ve
Restorasyonu Projesi için ÇEKÜL, İl Valiliği, Dicle Üniversitesi ve yerel yönetimlerle
birçok ortak çalışma yaptı. 1997 de Mardin Kapı Onarımı projesinde aktif olarak
çalıştı.
2012 yılında yayınlanan “Bir Ev Bir
Sokak Bir Şehir” adlı kitabında 1950-1970 yılları arasındaki çocukluk ve
gençlik yıllarının Diyarbakır’ını otobiyografi-yerel tarih şeklinde yazdı. 2006
yılında Dicle Üniversitesi’nden ayrıldı. Halen Ankara Ufuk Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nde Gastroenteroloji BD Başkanı olarak çalışmaktadır. Diyarbakır ile
ilgili sosyal aktivitelere katkısı devam etmektedir. Çeşitli mesleki dernekler
ve ayrıca DİTAV, ÇEKÜL ve Tarih Vakfı üyesidir. İyi derecede İngilizce
bilmektedir. Evli, üç çocuk ve üç torun sahibidir.
Prof. Değertekin, Diyarbakır
surları ve kitabeleriyle ilgili olarak, çeşitli dergilere makaleler yazmış,
çeşitli sempozyumlara bildiriler sunmuştur. Bunlardan bazıları şunlardır:
Diyarbakır Surları (Türkiye İş
Bankası Kültür ve Sanat dergisi Diyarbakır Özel Sayısı, s. 18-20, 1995), Diyarbakır
Surlarının Onarım ve Restorasyonu (Rapor, 1997), Mardin Kapı Şen Oldu (Rapor, 1997),
Diyarbakır Surları - Günümüzdeki Görüntüler (Rapor, 1998), Dünden Günümüze
Diyarbakır Surları (Sanatsal Mozaik dergisi, s. 34-38, yıl: 3, sayı: 30, Nisan
1998), Diyarbakır Surlarının Bugünkü Durumu (Diyarbakır: Müze Şehir, s.
178-193,1999), Diyarbakır Surları (Rapor, 2001), The Ciyt Walls of Diyarbakır
(Report, 2001), Diyarbakır Surları - Kitabeler ve Kabartmalar (Fotoğraf Albümü,
2003), Diyarbakır Surları ve Tarihi Yapıları Üzerindeki Kitabelerin Korunması (Rapor,
2007), Diyarbakır Surları ve Tarihi
Yapıları Üzerindeki Kitabelerin Korunması (Diyarbakır Surları Sempozyumu, Nisan
2012), Diyarbakır’daki Geleneksel El Sanatlarına Bakış (Rapor, 2012),
Konusu
Prof. Dr. Halil Değertekin'e ait MUHACİRLER adlı kitabından alınan film 5.Aralık.
Pazar günü TRT- 1 ekranlarında gösterildi. Filmin yönetmeni Nurtaç Erimek idi.
ESERLERİ (Kitap):
Bir Ev Bir Sokak Bir Şehir -
Diyarbakır Anıları (Otobiyografi, yerel tarih, 2012),
Zamanın Tanığı (Öyküler, 2013),
1.Dünya Savaşı - Doğu Cephesinde
Muhacirler (Tarihi Belgesel Roman, 2015).
68’li Yıllar – Üniversite Anıları
(Anılar, 2021).
KAYNAKÇA: İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) – Geçmişten
Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014), Bilgi teyidi
(14.09.2021).
Büyülenmiş gibiydim, ayaklarım beni sesin geldiği odaya
götürüyordu. Omuzlarını kapının iki yanına dayamış içeriye bakan nöbetçi
hemşire ve görevli kadın personelin hali, içerde üzüntülü bir şeylerin olduğunu
gösteriyordu. Beni gördüler mi, bilmiyorum. Gördülerse bile görmezlikten gelmiş
olmalıydılar. Ben onlar için önemli değildim.
Her ikisinin de gözü nemliydi, ellerindeki mendille akan
gözyaşlarını siliyordu. Odaya vardığımda şaşkın ve meraklı gözlerle içeriye baktım.
Ömür boyu unutamayacağım bir tablo ile karşı karşıyaydım. Tavandan sarkan
yuvarlak avizenin, solgun, yorgun sarı ışığı odaya hüzün, üzüntü ve gözyaşı damlatıyordu.
Avizenin avize olarak ömrünü geçirdiği bu hastane odasında böyle bir şeye tanık
olmadığı kesindi. Servisin bütün kadın hastaları; arkadakiler ayakta, öndekiler
oturarak, belden büzgülü rengârenk uzun etekli elbiseleri ve başlarında bir
kısmının ağzını da kapatan beyaz tülbentler odanın ortasına bakıyordu. Hepsi
bir büyük koronun büyülenmiş üyeleri gibi, kendilerini bir kutsal törene, bir
ayine kaptırmışçasına gözyaşı döküyordu. Hiçbirinden ses çıkmıyordu. Söylenen
ağıta uyacak şekilde başlarını sağa sola sallıyor, tülbentlerinin kenarı ve
eteklerinin ucu ile gözyaşlarını ya da burunlarını siliyordu. Hiç kimsenin
benden haberi yoktu; beni görecek gücü, daha doğrusu niyetleri de yoktu. Onlar
için ben yoktum.
Ortadaki yatakta genç bir kadın yatıyordu. Tanımakta gecikmedim,
iki günden beri komada olan sirozlu hastamdı. Yanına ilişen kadın da, göğüs
hastalıkları bölümünde yatan, kızı ağırlaştığı için yanına gelen tüberküloz
hastası annesiydi. Çenesinin altından başının üstüne doğru uzanan ve orada
düğümlenen tülbentin ne ifade ettiğini çok iyi biliyordum. Yarı kapalı gözleri,
soluk ve zayıf yüzü ile derin bir uykudaydı. Annesi bir bebeği sever gibi, bir eliyle
genç kızın yüzünü okşuyor diğer eliyle tuttuğu mendili ağıtın ritmine uygun
olarak iki yana sallıyordu. Kadın artık ağlamıyordu, gözyaşı tükenmiş
olmalıydı. Kısık bir ses ve etkileyici bir ritimle uzun uzun bir şeyler
söylüyor. Soluğu kesilir gibi olunca derinden soluklanarak tekrar devam
ediyordu. Trans halindeki bir sanatçı duyarlığıyla inanılmaz etkili bir şiir ya
da ilahi okuyor gibiydi. Sözleri o karanlıkta, o sessizlikte hiçbir engel
tanımadan yayıldıkça yayılıyor. İnsan yüreği ile beyninin duygusallıkla,
acımayla, merhametle ilgili bütün sinir uçlarına dokunuyordu.
Ne kadar süre öyle kaldığımı anımsamıyorum. Gecenin zifiri
karanlığı ve sessizliğinde, ağlayan avizenin hüzünlü sarı ışığı altında, sadece
dokunaklı bir ağıtın duyulduğu bu odada, yüzü yataktaki genç kıza çevrili, başları
iki yana sallanan, dünyadan soyutlanmış bu kadınların oluşturduğu tablodan
etkilenmemek mümkün değildi. İlginçtir, kendimi bir öte dünyanın içinde ya da yüzyıllar
öncesindeki geçmiş zamanın birinde yaşanan bir sahnede zannediyordum. Sanki
zifiri karanlığın içindeki bir pencereden ayrı bir dünyaya bakıyor gibiydim. Aklıma
enteresan bir şekilde Anadolu’nun ücra bir köşesindeki köy odası; Rönesans’tan
günümüze gelen kocaman dinsel bir tablo; klasik Fransız ya da Rus romanlarından
bir sahne geldi. Bir yazar bu sahneden nasıl etkilenir, bunu nasıl betimler
diye düşündüm; sonradan da böyle düşündüğüme şaşarak...
Bu kutsal töreni bozmadan odadan geri geri çıkarken, yardımcı
kadın personel, kısık ve ağlamaklı sesiyle kulağıma fısıldıyordu: “Anası,
doğumundan itibaren kızının hayatını, çocukluğunu, gençliğini, nasıl hasta olduğunu
ve iyileşirse neler yapacağını Kürtçe anlatıyor.”
Dört erkek kardeşin tek bacısıymış, çok güzelmiş ve
akıllıymış, hep şehire gitmeyi ve hemşire olmayı özlermiş, kendisini perişan
eden hastalığına rağmen hiç ümidini yitirmemiş…
Genç kızı ve adını hiç unutamadım; adı, kaderi gibi Perişan’dı....
KAYNAK: Zamanın
Tanığı (Öyküler, 2013).