Vecdi Subaşı

Hukukçu, Şair

Doğum
Ölüm
06 Nisan, 2020
Eğitim
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Hukukçu, şair (D. 1942, Ergani / Diyarbakır – Ö. 6 Nisan 2020, Bandırma / Balıkesir). İlk ve ortaöğrenimini Ergani’de yaptı, liseyi Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi’nde okudu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi (1972) mezunudur. İlk olarak Bandırma Etibank- Boraks-Asitborik ve Sülfürikasit İşletmesi’nde çalıştı. 1977’de serbest avukatlığa geçti. Uzun yıllar Bandırma’da avukatlık yaptı.

Genelde memleket özlemi (sıla hasreti) ve tarihi içerik taşıyan şiirler yazan Vecdi Subaşı’nın, elli yaşından sonra yazmaya başladığı şiirleri Çaba Dergisi ile Diyarbakır Yeni Yurt, Ergani Söz gazeteleri ile Bandırma’nın yöresel gazetelerinde yayımlandı. Hece vezniyle ve yöresel şiveyle yazmayı tercih ettiği şiirlerinin bir bölümünü Diyarıma Gidilecek Zamandır (2005) kitabında topladı.

Vefatı:

Av. Vecdi Subaşı, avukatlık yaptığı Bandırma’daki Devlet Hastanesinde 6 Nisan 2020 günü sabahı vefat etti. Bandırma Mezarlığında toprağa verildi. 

Evli ve Taşkın Subaşı adında bir oğlu, Pınar Subaşı adında bir kızı vardır.

 

Vecdi Subaşı İçin Ne Dediler?

 

“Sılasına vefa borcu duyan her insanın güzel duygularını dile getiren ‘Diyarıma Gidilecek Zamandır’ şiir kitabı, ozanımızın ilk eseri. ‘Yüreğine ve Kalemine Sağlık’ diyor ve bundan sonraki çalışmalarında bol ürünlü nice yıllar diliyoruz. (Enver Yorulmaz)

 

KAYNAKÇA: Vecdi Subaşı / Diyarıma Gidilecek Zamandır (2005), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007), İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) - Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014).

BABA EVİMİZ

(Annemin aziz hatırasına)

 

Ergani'deki baba ocağında

Doğmuşum kesilmiş göbek bağları

Evimiz ki, bağ, bahçe kucağında

Orda geçti benim gençlik çağları

 

Merdiveni vardı taş basamaktan

Güzel görünürdü baksam uzaktan

Odası, kileri, beyaz suvaktan

O evden kopmadı gönül bağları

 

Bahçede karşılar bir dibek taşı

Dededen kalmıştı bilinmez yaşı

Her yaz akşamında bizim dam başı

Taşırdı hanede kalan sağları

 

Yemek pişerdi geniş tencerede

Üzüm şıra olurdu cenderede

Hatıra kaldı şimdi pencerede

Anamın ördüğü çorap cağları

 

Sevinçle koşardı herkes işine

O huzurun rastlamadım eşine

Nice hatıralar taktı peşine

Andıkça içimin erir yağları

 

2002, Bandırma

BAHTI KARAMA

Bir zamanlar bağrında her renk çiçek açardı

Neden bugün bahçeni yalnız kırmızı sardı?

 

Neden toplanamıyor tek sofrada başımız

Ağız tadı vermiyor yenilen her aşımız

 

Korkuların üstüne senaryolar kurulur

Fizan'da kopan çığlık neden senden sorulur?

 

Kapanmış karlı yolun güneş çıksa aşılır

Senden doğan her güneş zemheri anlaşılır

 

Taşları bahtı kara benim şehri diyarım

Bitmeyen acıların matemini duyarım

 

İlim kokan Dicle’nin ey çilekeş anası

Ödediğin her diyet bahtının faturası

 

Taşınamaz bu yükün omuzlarda vebali

Kültür, sanat şehrine reva görmem bu hali

 

Bir anlamsız şüphe ki güldürmez kara bahtın

Sanma mutluluk hayal, yıkılsa bile tahtın

 

Bir evham karanlığı belki falın karışık

Her gecenin ardından mutlak doğar bir ışık

 

Dilinde yanık türkü, viranda kalmış gülün

Kin besleme yürekte bir gün öter bülbülün

 

Tarih bir gün sorgular sen kaybetme inancı

Ümitsizlik yakışmaz eğer varsa ilacı

 

Beni yanlış tanıma, sanma beni yabancı

Elbet bir gün geçecek bu yaralar, bu sancı.

 

2006 - Bandırma

BAVEMİN

Hali ahvalimi sahan tökiyem

Allah büli köyi nasıl öskiyem

Ben dertleri hergün söküp dikiyem

Bu şeherde sıhıliyam bavemin

 

Damlar toprah değil yazın yatayım

Kışın kar yağmadi bekmez katayım

Alan yoh ki dertlerimi satayım

Ben köyümi ariyam lo bavemin

 

Bir gün olsun çimemedim derede

Komşuluh, ahbaplıh hani nerede

Bahar erken gele Allah verede

Ben köyüme dönecağam bavemin.

 

Ahuri yoh davar yüzi göremem

Kileri yoh kavun karpuz seremem

Küvette bi türlü rahat edemem

Bu evlerde boğuliyam bavemin.

 

Davar salamadım bıldır hozana

Beni sallamışlar sanki Fizan'a

Derdim sığmaz oldi teşte, kazana

Ben köyüme kaçacağam bavemin

 

Çelik tencerede hedik kaynamaz

Bu şeherde sanki olduh beynamaz

omşi kızı kaçmış kimse kınamaz

Ben burada yaşiyamam bavemin

 

Sabahlari işe erken kahmilar

Düğünlerde kına bile yahmilar

Adam ölse dönüp yüze bahmilar

Meğer köyüm cennet imiş bavemin

CENNETE BENZER

İnan her tarafı gezdim gezeli

Göremedim ben sılamdan güzeli

Güzel izafidir belki ezeli,

O benim gönlümde cennete benzer

 

Geçmişin bilmeyen seni ne anlar

Sende ehil oldu vahşi hayvanlar

Çayönünde kazılardan çıkanlar

Tarihe kattığın servete benzer

 

Her insanın elbet olur ülküsü

Benim sılam medeniyet köprüsü

Nerde çalsa Diyarbakır türküsü

Düğüne tat veren lezzete benzer

 

Sayılamaz aydın, şair sayısın

Ne güzeldir Nisan ile Mayısın

Damlara serilen dutun, kayısın

Göze hoş görünür, ziynete benzer.

 

Nazar değer diye sevgin gizledim

Gelemedim hep uzaktan izledim

Vecdi der ki; bilsen nasıl özledim

Senden uzak yerler gurbete benzer.

 

2009 - Bandırma

DİYARBEKİR BAŞKADIR

Elbet her yörenin vardır yemeği

Diyarbekir aşı, işi başkadır

Lezzet için çok veririz emeği

Meyvesi, sebzesi, eti başkadır.

 

Kengerli lebeni bahar aşımız

Kekik, geven kokar toprak taşımız

Kelle’ye Paça’ya çatmaz kaşımız

Koyunu, kuzusu, döşü başkadır.

 

Bizim soframızda kurulur bağdaş

Kaburga, meftune yenilir kardaş

Mumbara, kibe’ye elinde bulaş

Yemesi,doyması, hazı başkadır.

 

Keme çıkar yemek olur işlenir

Köz üstünde kebabımız şişlenir.

Lavaş ekmeğinde parmak dişlenir.

Ciğeri, köftesi, şişi başkadır.

 

Kapuska, kuskusu gurbette yedim

Vallahi bu nasıl yemektir dedim

İçli köftemize doymak bilmedim.

Lezzeti, şöhreti, şanı başkadır.

 

Keşkül'ü. sütlacı tatlı saymayız

Şambabayı desen yıllar anmayız

Nuriye tatlısına billah doymayız

Damağa,dudağa ,dile başkadır.

 

Yazlan doyulmaz bizim meyana

Kavunu,karpuzu zaten bir yana

SUBAŞI özlemin döker meydana

Allahvekil Diyarbekir başkadır.

GÜZELİ BİLENLERE

Güzeli bilir gibi sitemle bakma bana

Bu gönül gözü ile izah edeyim sana

 

Gördüğün güzellikler madde olup gözdedir Görmediğin güzellik ruhlardaki özdedir

 

Güzelin madde ise, varlığı tesellidir

Güzellik ruhda ise aşkında tecellidir

 

Güzellik sana göre görüntüdür aynada

Güzellik bana göre gerçekleşir manada

 

Mana için sorulmaz güzellik neresinde

Dikensiz güller açar gönüller bahçesinde

 

Güzellik geçicidir şarkıcının sesinde

Güzellik baki kalır erenler nefesinde

 

Hamur yapar dervişler sabır, sevgi özünden

Öz pişirir veliler kendi gönül közünden

 

İlim, iman, sevgidir güzelliğin temeli

Aşka Allah 'a gider sorar isen hikmeti

 

Güzellik nefse hakim, Vicdana huzur olur

Bilmediğin güzellik arifde vücut bulur

 

Güzellik engin kuyu kovayı sen de daldır

Kovan boş döndü ise aşkında noksan vardır

 

Kemale ermeyince üzümler koruk kalır

Ehl- i kamil olanlar güzele çabuk varır

 

Güzele varmak için Şubaşı çıkmış yola

Gördüğü güzelliği izahda aciz kalır

ŞEHRİ DİYARIM

Sen ki şehri diyarım, medeniyet kapısı,

Tarih derinliğinden gelen kültür yapısı

 

Zaman sende yaşadı tarihi perde, perde

Ziya, Cahit, Celal’in zevkten doğduğu yerde.

 

Gözümüzü dolduran nice hanın, hamamın

Yaşatırdı sihrini geçmişteki zamanın

 

Evli beden, surların, sana sadık bir eşin

Taşır hikâyesini nice batan güneşin

 

Türkülerin silerken gönüllerin pasını

O kültür yetiştirdi insanların hasını

 

Bir san’at eseriydi o evler, o eyvanlar

Sizi ancak sizinle ömür tüketen anlar

 

Gece payton sesleri bölerken uykumuzu

Cahit’in her şiiri açardı ufkumuzu

 

Söylenirken Celal’in türküleri şehirde

Hangi haz yaşanmadı Dicle gibi nehirde

 

Ne feyizler alındı şairinden, başından

O kültür mirasının yazılı her taşından

 

Taşları bahtı kara benim şehri diyarım

Bitmeyen acıların matemini duyarım

 

Gönlümüz sende kaldı, gurbette başlarımız

Bizi şair eyledi fırakda efkârımız

 

2001 - Bandırma

MİRAS KAVGASI

 Üç kuruş mal için kavga etmeyin

Bırakın rahmetli rahat uyusun

Bu konuda çok ileri gitmeyin

Ana, bacı, ele geçmez emmoğlu

 

Üç dönüm tarlayı anası almış

On ağaç bademi kendine kalmış

Evinde, davarda hakları varmış

Bölüşecek neyiniz var emmoğlu

 

Kerpiçden ev desen bir gözü kiler

İki baş davardır açlıktan meler

Akıllı ol kardaş, el size güler

Dövüşecek neyiniz var emmoğlu

 

Dün gece dayının eve gitmişsin

Nikahın üstüne yemin etmişsin

Razı olsun yoksa zırnık demişsin

Sövüşecek neyiniz var emmoğlu

 

Mezardan çıkıp da görseydi baban

Kahrından ölecek zavallı anan

Demiri kırılmış bir kara saban

Küsüşecek neyiniz var emmoğlu

 

Bodrum’da Çeşme’de yatınız mı var ?

Çankaya, Bebek'te katınız mı var ?

Yarışlar kazanan atınız mı var ?

Bölüşecek neyiniz var emmoğlu

 

Yeter artık, yakınları kırmayın

Azı çoğu aramayın sormayın

Çocuklara kötü örnek olmayın

Dövüşecek neyiniz var emmoğlu

 

 

YANARIM DOSTUM

Çaldığın parçalar bağrımı yaktı

Verdiğin ateşle yanarım dostum

Gözümün yaşları bak yere aktı

Memleket hasreti yaşarım dostum

 

Orada kurulur şire kazanı

Özledim ocağı, külü dumanı

Ay düşer havuza gece zamanı

Şimdi o günleri anarım dostum

 

Damağa zevk verir tatlı bademi

Narı sarhoş eder ben-i ademi

Gülbaran, Hevsel'de bir bahar demi

Mest eder insanı ararım dostum

 

Orada bulunur insanın hası

Siler türküleri yürekten pası

Dostluğun, mertliğin yaşar âlâsı

Orayı gördün mü sorarım dostum

 

Cami, han doludur çevre bucağı

Alimler şairler saklar kucağı

Dört kitap ehlinin hayat ocağı

Şimdi viran olmuş yanarım dostum

 

Tarihi eserler yaşatır dünü

Surları, karpuzu eylemiş dünü

İnsanın gurbette geçen ömrünü

Beyhude yaşanmış sayarım dostum

Anadan Hasret Mektubu

Diyarıma Hasret

Ergani Bahçelerine Hasret

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör