Ressam ve akademisyen (D. 1940, Alaplı / Zonguldak – Ö. 6 Kasım 2018, Ankara). 1969 yılında Isparta Gönen Öğretmen Okulu’nu bitirerek, beş yıl ilkokul öğretmenliği yaptı. 1968'de Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü'nden mezun oldu. 1978 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü' ne öğretmen olarak atandı. 1981-1982 yılları arasında bu kurumda yöneticilik görevinde bulundu. 1982 yılında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümü'ne öğretim görevlisi olarak atandı. Sanatta Yeterlik çalışmasını aynı kurumda tamamladı. 1987 yılında Resim Anabilim Dalı öğretim üyeliğine atandı. Bu görevinden 1999 yılında emekli olarak ayrılan sanatçı, birçok karma sergiye katıldı.
Vedat
Can, 6 Kasım 2018 günü, Ankara’da bir süredir tedavi gördüğü hastanede hayatını
kaybetti. Sanatçının cenazesi doğum yeri olan Karadeniz Ereğli’ye götürülerek
Alaplı Kasımlı köyünde toprağa verildi.
Kişisel Sergiler
1984
Galeri Z, Ankara
1985
Sanatyapım, Ankara
1986
Sanatyapım, Ankara
1988
Vakıf ban k, An kara
1988
Doku Sanat Galerisi, Ankara
1992
Şekerbank Sanat Galerisi, Ankara
1992
Palet Sanat Galerisi, Eskişehir
1994
Başak Sigorta Sanat Galerisi, Ankara
1995
Halk Kütüphanesi, Akşehir
1998
Doku Sanat Galerisi, Ankara
1999
Mıknatıs Sanat Galerisi, Ankara
2001
Galeri Soyut, Ankara
2003
Zerdüşt Sanat Galerisi, Ankara
2003
Doku Sanat Galerisi, Ankara
Yurtdışı
Sergiler
1972
Uluslararası lbizagrafic-72, İspanya
1982
Çağdaş Türk Resmi, Kuveyt
1983
Çağdaş Türk Resmi, Avrupa Ülkeleri
1986
Çağdaş Türk Resmi, Macaristan
1990
Çağdaş Türk Resmi, Çin
1992
Çağdaş Türk Resmi, Kuveyt, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan
Hakkında Ne
Dediler?
Sanatçının
öğrencilerinden ressam ve şair İlhami Atmaca sosyal medya hesabından hocasının
vefat haberini duyurdu ve hocasıyla ilgili güzel iki anısını paylaştı:
Vedat
Can: "Akademinin Seni Harcamasına İzin Vermeyeceğim İlhami."
Kıymetli
Hocam Ressam Vedat Can vefat etmiş…
Allah
rahmet eylesin. Mekânı Cennet olsun. Nur içinde yatsın.
Onunla
ilgili iki mühim hatıram vardır.
Birgün,
Vedat Hoca, atölyesine açılan odasının kapısında belirdi ve bana seslenerek
içeri geçti.
Genellikle
sakin bir insandı. Ancak, bana seslendiğinde, sesindeki gerginliği hissettim ve
bu merak uyandırdı bende.
Niçin
gergindi ve bunun benimle ne alakası vardı.
Elimdeki
fırçayı bıraktım, boyalı ellerimi biraz terebentinle ıslatıp sildim ve zaman
kaybetmeden odasına yöneldim. Kapı açıktı, sert bir tonla "Geç!"
dedi. İçeri girdim, kapıyı kapatmamı söyledi.
Kapıyı
kapattım, masasının karşısında bulunan koltuğa göstererek "Otur!"
dedi. Oturdum.
Sağında
kapalı duran pencereye döndü, bir süre dışarıyı seyretti. Bana baktı, ve
hiddetle oturduğu koltuktan kalktı ve öfkeyle "Sen kendinin farkında değil
misin?" diye bağırdı.
Vedat
Hoca'yı bırakın bu şiddette öfkeli görmeyi, gergin bile görmemiştim. Şaşkınlık
ve sessizlik ve dahası merakla baktım yüzüne.
O
hiddet ve öfkesini yitirmeden masasını yumruklayarak devam etti.
Vedat
Hocamın bu kadar öfkelenmesine sebep olduğum için utandım.
Sebebini
bilmesem de.
"Yeteneğinin
farkında değil misin sen, niçin yeterince ilgi göstermiyorsun resme!" diye
azarladı beni.
Sebebini
öğrendiğimde bir şeyler söylemeye davrandım şaşkınlığım üzerimde.
"Söyleyeceğin hiç bir şey mazeret olamaz, sus!" diye sesini yükseltti
yeniden.
Atölyesine
zevkle katıldığım, çalışmalarımı ihmal etmediğimi düşündüğüm halde yetersiz
buluyordu demek çabamı Vedat Hoca.
Sustum.
Daha
önce, benim kadar yetenekli bir öğrenciye denk gelmediğini ve odasına çağırarak
uyarı yapmaya değer ilk öğrencisi olduğumu söyledi.
Özür
diledim. Daha çok çaba göstereceğimi söyledim ve izin alarak çıktım odasından.
Onurlandım,
gurur duydum. Utandım.
Arkadaşlarım,
Vedat Hoca'yı hiç bu kadar öfkeli görmediklerini, onu bu denli sinirlendirecek
ne yapmış olabileceğimi sordular.
"Hiç…"
deyip geçiştirdim.
….
Bir
kaç yıl sonra, bölümün yüksek lisans sınav ve seçmelerine katıldım. Jüride
Vedat Hoca vardı.
Ben,
bütün çalışmalarımı koltuğumun altına almış gelmiştim. Rulo halinde eskizler,
desenler…
Yüksek
lisansa kabul edilmeyi çok istiyordum.
Eli
kolu dolu gelmiş olan tek bendim belki de.
Benden
önce jogging yapmaya çıkmış, yüksek lisansa kabul edileceğine dair umudu
olmadığı için eşofmanlarıyla elini kolunu sallayarak gelmiş bir arkadaşla
laflıyorken sıra ona geldi. Kapı açıldı Vedat Hocayla göz göze geldik.
"İlhami,
sen de gel içeri." dedi.
İçeri
girdim. Yanına çağırdı. "Sen hiç boşuna bekleme." dedi.
"Niçin
hocam?" diye sordum.
"Çünkü"
dedi, "Akademinin seni harcamasına izin vermeyeceğim İlhami."
Israr
edecek oldum.
Koltuğumun
altındaki çalışmaları görmek istedi. Uzattım.
Ruloyu
açtı, çalışmalarıma özenle göz gezdirdi ve yüzüme baktı.
"Asla!"
dedi.
…
Kapının
önüne çıktım, merdivenlere oturdum ve bir sigara yaktım.
Eşofmanlarıyla
gelmiş olan arkadaşım, yüzünde kocaman bir şaşkınlıkla çıktı, yanıma geldi.
"Kabul edildim." dedi. "İnanamıyorum."
Sigaramdan
derin bir nefes çektim.
Beşevler’e
doğru yürüdüm.”
KAYNAKÇA: Vedat Can Vefat Etti (asanatlar.com, 9 Kasım
2018), Vedat Can (ereglideyasam.com, 14 Ocak 2019).