Fikret Mualla

Ressam

Doğum
Ölüm
20 Temmuz, 1967
Eğitim
Münih Güzel Sanatlar Akademisi, Berlin Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü
Diğer İsimler
Fikret Mualla Saygı

Ressam (D. 1903, İstanbul / Moda - Ö. 19 ya da 20 Temmuz 1967, Reillanne / Fransa). Tam adı Fikret Mualla Saygı’dır. Babası, Düyun-u Umumiye (Osmanlı Borçlar İdaresi) ikinci müdürü Ekrem Bey (Mehmet Ekrem Mualla Saygı), annesi Emine Nevber Hanım’dır. Çocukluk ve gençlik yılları Kadıköy, Bahariye çevresinde geçti. Saint Joseph ve Galatasaray liselerinde öğrenim gördü. Futbolcu olan dayısı Hikmet Topuzer’in etkisi ile futbola çok düşkündü. On iki yaşında, Galatasaray Lisesi’nde futbol oynarken bir kaza sonucu sağ ayağının kırılması ve topal kalması ile büyük bir sarsıntı geçirdi. Okuldan kaptığı gribi eve taşıması sonucu İspanyol gribine yakalanan annesinin genç yaşta ölümü üzerine Fikret Mualla’nın hayatına suçluluk duygusu egemen oldu. Yaşadığı sarsıntılar Fikret Mualla’yı sinirli ve uyumsuz birisi yapmıştı. Babasının evliliğini bir türlü benimseyemedi. Galatasaray’ı bitirdikten sonra mühendislik okuması için İsviçre’ye gönderildi.  

İsviçre’de, resmin mühendislikten daha çok ilgisini çektiğini fark etti. İkinci Dünya Savaş yıllarına rastlayan İsviçre’deki öğrencilik döneminde parasız kalmıştı. Dönemin konsolosu Rıza Beyin desteği ile, resim eğitimi almak için Almanya’ya geçti. Münih Güzel Sanatlar Akademisi’nde afiş ve desinatörlük, ardından Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimi aldı. Almanya’da bulunduğu yıllarda babasının mali durumu bozulup para gönderemez duruma gelmesinden sonra Mısır Hidiv’i Abbas Halim Paşa’dan maddi destek gördü. Almanya’da topallığı ve utangaçlığı nedeniyle yalnızlaşan Fikret Mualla, resim yapmadığı zamanlarda içki içiyordu. İlk kez 1928 yılında Almanya’da alkol bağımlılığı nedeniyle tedavi olmak zorunda kaldı. Tedavisinin ardından İtalya ve Fransa’daki sanat merkezlerini gezdi.

Fikret Mualla, evden gelen para gelmesi kesilince geçim sıkıntısı çektiği için 1937’de Türkiye’ye döndü. Bitirdiği Galatasaray Lisesi’nde ve Ayvalık Ortaokulu’nda kısa bir dönem resim öğretmenliği yaptı. İstanbul sanat çevrelerinde umduğu ilgiyi bulamadı ve hatta çalışmaları küçümsendi. Bir süre ilgisini edebiyata yöneltti. Kendisiyle benzerlikler bulduğu Schiller hakkında “Şiller (Schiller) 1759-1805, Hayatı ve Eserleri” adlı yazdı (1932). 1938 yılında Ses dergisinde yayınlanan “Usera Karargahı” ve “Masal” adlı öyküleri de onun edebiyatçı yönünün eseridir.

Mualla, bu dönemde geçimini sahne kostümleri çizerek, kitap resimleyerek sağlıyordu. İstanbul Şehir Tiyatrosu sopranosu Semiha Berksoy’a duyduğu ilginin de etkisiyle Beyoğlu semtine yerleşti. İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelenen “Lüküs Hayat”, “Deli Dolu”, “Saz Caz” gibi operetlerin kostümlerini çizdi. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun Yeni Adam dergisinin yazılarını resimledi, aynı dergide dönemin sanatçılarının portre desenleri ve karikatürlerini yayımladı. Nazım Hikmet’in Varan 3  ve Benerci Kendini Niçin Öldürdü? kitaplarını resimledi. Resim yapmayı da sürdürerek, İstanbul’un çeşitli semtlerinden manzaralar yaptı. 1934 yılında suluboya ve desenlerini sergilediği ilk sergisini açtı.

İstanbul döneminde, sanatsever Salah Cimcoz, ona Moda’daki konağında rahatça çalışacağı bir yer verdi. Bu evde Cimcoz’un üç çocuğuna, (birisi ilerde Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün eşi olacak olan Emel Hanımdı) resim dersi veriyordu. Ne var ki Salah Cimcoz ile içkili iken yaşadıkları bir tartışma sonucu konağa gidip üzerinde çalıştığı portreleri parçaladı. Portrelerini çizmekte olduğu devlet büyükleri hakkında uygunsuz sözler söylediği için sorgu ve tatbikata uğradı. Ömrü boyunca onu terk etmeyecek olan polis korkusu böylece başladı. Bu olaydan sonra (1936) bir buçuk yıl Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tedavi gördü. Bu hastanede ünlü doktor Mazhar Osman’ın kontrolündeydi ve Neyzen Tevfik ile aynı odayı paylaşıyordu.

Fikret Mualla, 1938 yılında babası ölünce yüklü bir mirasın sahibi olmuştu. Mal varlıklarını satarak Paris’e yerleşmeye karar verdi. Gitmeden önce, Abidin Dino’nun ricası üzerine 1939 Uluslararası New York Fuarı Türk Pavyonu için İstanbul konulu otuz kadar tablo yaptı. Aynı yıl Ses dergisi için çizdiği desenlerden kimileri müstehcen bulununca hakkında dava açıldı. Cumhuriyet’in ilk kuşak ressamları arasında yer alan Fikret Mualla, beraat ettikten sonra, yirmi altı yıl boyunca yaşayacak olduğu Fransa’ya gitti.

Fransa’ya gittiği dönemde ülkede Edvard Munch ve Wassily Kandinsky gibi ressamların temsilcisi olduğu “dışavurumculuk” akımı gündemdeydi, Fikret Mualla da bu anlayıştan etkilendi. Paris’te kısa bir süre eğlenceli, lüks bir yaşam süren Fikret Mualla, İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve Fransa’nın işgal edilmesi üzerine zor bir döneme girdi. Bu dönemde, günlük gereksinimlerini karşılamak üzere tablolarını yok pahasına sattığı anlatılır. Alkol sorunu, polis fobisi, yurt özlemi nedeniyle yaşadığı sıkıntılar birkaç kez hastanede tedavi görmesini gerektirdi. Fikret Mualla, sıkıntılarını resim yaparak ve içki içerek atlatmaya çalışıyordu. Almanya’dan arkadaşı olan ressam Hale Asaf’a aşık oldu ama karşılık görmedi. Hastanede yattığı zamanlarda da resim yapmayı bırakmadı. Bundan sonraki yaşamı çeşitli sanatseverlerin koruması atında sürdü.

Fikret Mualla, hastanede kendisine resim yaptıran Dina Vierny’nin koruması altına girmişti. Burada yaptığı resimlerle 1954 yılında Paris’te ilk sergisini açtı. 25 yıl boyunca eserlerini toplu olarak hiçbir yerde sergilememişti. O güne kadar tablolarını satın almak isteyenler onu Paris kahvelerinde bulurlar ve genellikle eserlerini ucuza kapatırlardı. İlk sergisini de iki tablo simsarı organize etti. Sergide, eserleri büyük ilgi gören Mualla’nın tüm tabloları satıldı. Tablo simsarları, ona vaadettikleri payı vermeyerek dolandırmışlardı ama bu sergi sanatçıyı Paris’teki sanat çevrelerine görkemli bir şekilde tanıttı, “Paris ressamı” olarak tanınmasını sağladı. Birçok büyük sanatçıyla tanıştı, Picasso’nun da dikkatini çekti. İkinci sergisini ise iki yıl sonra açtı ve sergiden sonra tekrar akıl hastanesine yatırıldı. Taburcu olduğunda sanayici Lhermin’le bir anlaşma yaptı. Aynı dönemde resimlerinin sürekli alıcısı olan Madam Angles ile tanıştı.

Mualla, resimlerinde Paris kentini konu edinerek ve giderek Paris ortamında bir ün kazandı. Eserleri, koleksiyon yapanlar tarafından toplanmaya başlamıştı. Ancak kendisine düzenli bir hayat kuramadı. 1962 yılında bir felç geçiren sanatçının bakımını, kocası Alpler bölgesi senatörü olan Madame Fernande Angles adlı sanatsever üstlendi. Raguel Agnesi’in eşi Madam Fernande Agnes, onu bir bakıcı eşliğinde Reillanne’daki çiftliğine götürdü. 1967’de ölümüne kadar bu çiftlikte Madam Agnes için çok sayıda eser üretti. Mayıs 1967’de sinir krizleri nedeniyle bir dinlenme evine yatırıldı. 20 Temmuz 1767 günü ölü bulundu. Paris Kimsesizler Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Çalkantılı ve bohem yaşam tarzı nedeniyle sadece sanatı değil, yaşamı da resim tarihine adeta bir mitoloji olarak geçmiştir. Cenazesinin isteğine uygun olarak yurduna getirilmesi 1974 yılında gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün eşi Emel Hanım’a çocukluk yıllarında resim dersi vermiş olması ve bu nedenle Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün ilgilenmesi üzerine kemikleri İstanbul’a getirilerek Karacaahmet Mezarlığı’na gömüldü.

Fikret Mualla mutlu olabilmek ve her şeyi unutmak için resim yapmıştı. Bu nedenle sanat dünyasındaki çeşitli akımlardan etkilenmedi, resimlerini yaparken sezgilerini kullanarak kendi tarzını yarattı, coşku dolu resimler yaptı. Huysuz, uzlaşmasız kişiliğini ve mutsuz yaşamını resimlerine yansıtmadı, yaşama sevinci dolu resimler yaptı. Kentleri resmetmeyi seven Mualla, resimlerine İstanbul ve Paris’in insanlarını, sokaklarını, kahvehanelerini, sirkleri, genelevleri, balıkçıları resimlerine taşımıştır. Renklerle oynamayı seven sanatçının, Henri Matisse’in renk kullanımından çok etkilendiği bilinir. Ama ne olursa olsun, yaşamının çoğunu geçirdiği Paris’te Türk resminin önemli bir temsilcisi olmuş ve yapıtlarıyla buranın sınırsız sanat ortamında kendisini kabul ettitmiştir.

Resimlerini genellikle renkli fon kâğıtları üzerine guaj boya ile yaptı. Ayrıca suluboya ve pastel malzemelerini resimlerinde sıkça kullandı. Paris sanat ortamında tanınması biraz zaman alan Fikret Mualla’nın eserlerini Picasso’nun övdüğü, hatta bir resmini satın aldığı, kendi çalışmalarından birini de ona hediye ettiği ve Fikret Muala’nında Picasso’nun verdiği tabloyu bir rakı parasına sattığı bilinir. Fikret Mualla’nın başlıca eserleri arasında “Oturan Adamlar”, “Kafe”, “Marsilya'da Fransız İşçileri Bir Kahvede”, “Haliç ve Süleymaniye”, “Paris’te Bir Sokak”, “Baloncu” ve “Balıkçı” sayılabilir.

Ölümünden sonra Paris’te açık artırmaya çıkarılan resimleri de Türk devleti tarafından satın alınarak, Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde bir Fikret Mualla Salonu oluşturulmuştur. 1976’da dostlarından, yakınlarından ve çeşitli koleksiyonlardan derlenen yüz on sekiz resmi ile Ankara’da adına bir sergi düzenlendi. Yapıtlarının çoğu bugün özel koleksiyonlarda bulunmaktadır. Günümüzde Paris’te “Fikret Mualla Dostları Derneği” adında bir dernek vardır. Bu dernek, Fikret Mualla’nın tablolarının orijinalliğini araştırmak ve ressamı tanıtmak sorumluluğunu yüklenmiştir. 

HAKKINDA: Celal Esat Arseven / Sanat Ansiklopedisi (5 cilt, 1953-54), Orhan Koloğlu / Fikret Mualla (1968), Nurullah Berk - Hüseyin Gezer / 50 Yılın Türk Resim ve Heykeli (1973), Ferit Edgü / Dostlara Mektuplar (1995), Sezer Tansuğ / Resim Sanatının Tarihi (1999), Nüzhet İslimyeli / Suluboya Resim tarihi (2009).

Fikret Mualla'dan Yağlıboya tablo örneği

Örnek 1

Örnek 2

Örnek 3

Örnek 4

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör