Şair, araştırmacı yazar. 1942,
Tisim / Kerkük / Irak doğumlu. 1963 yılında öğretmen okulunu bitirdi ve otuz
iki yıl öğretmenlik yaptıktan sonra emekliye ayrıldı. Dördü şiir olmak üzere,
inceleme, araştırma, folklor, öykü, latife ve bilmece derlemelerinden oluşan on
kitabı yayımlandı, Türkmenceden başka Arapça şiirler ve yazılar da yayımlayan
Hasan Kevser; katıldığı şiir yarışmalarında bir kez ikincilik, üç kez de
birincilik, bir kez de Irak çapındaki bir yarışmada dördüncülük ödülü (2002) kazandı.
Hasan Kevser. 2004 yılında, Türkmen
Edebiyatçılar Birliğinin başkanlığına
seçildiyse de, başkanlığı kendi isteği ile Kahtan Hürmülü’ye bırakarak kendisi
başkan yardımcısı oldu.Yeni açılan Türkmen okulları için 2003 yılında ortak
olarak “Alfabe Birinci Sınıf Okul Kitabı”
(2003) ve Dört Okul Kitabı İçin Bir
Sözlük (2003) yardımcı ders kitaplarını yazdı. Irak ve Arap Edebiyatçılar
Birliği üyesidir.
ESERLERİ:
ŞİİR: Düşen Yapraklar (1971), Balım
Babaya Selam (destan – 1. cilt, 1995), Balım
Babaya Selam (destan – 2. cilt, 1999), Kerbela
Türküleri (2000).
ARAŞTIRMA-İNCELEME: Şair Celal Rıza Efendi ve Şiirden Seçmeler
(2001), Salahattin Sakı / Delil Elmatbuat
El Kerkügiyye (…).
HALKBİLİM: Tisin Folklorundan Örnekler (2002).
ÖYKÜ-LATİFE-BİLMECE: Çırağ (öykü, 2002), Latife ve Bilmeceler.(Kerkük, 2002), Kayık (kısa öyküler, Arapça, Kerkük
2009).
HAKKINDA:
Şemsettin Küzeci / Kerkük Şairleri ( 2006).
Benim yurdum uygarlıklar bölgesi
Yükseklere tırmanmaya elim var
Başım üste evliyalar gölgesi
Şahı Necef Şah Kerbela belim var
Bulutlara tokat atan dağlardan
Cennetlere ödül veren bağlardan
Yok hastalar daha metin sağlardan
Erelanler bebeğinde elim var
Kanaryalar ötüşüm özeli
Fuzuliler Nesimiler gazeli
Demiyorum bütün dilin güzeli
Ama!! Derim öğünmeye dilim var
Bir elimden ay yıldızlar ağarsa
Bir elimden eğer güneş doğarsa
Çelik pençem karanlıklar boğarsa
Barışmaya demet demet gülüm var
Ölümsüzlük için ölüp yaşarım
Mert düşmana sevgi güder koşarım
Ama onur meydanında aşarım
Aşarken de dağ deviren Selim var
Dedem demiş gayret her an yoldaşım
Ocağında sönmeyecek ateşin
Yüksel yüksel gök kubbeye çal başın
Ülkerlere ayak basan yolum var
Tutmuşuz pir damenin erkane
gelmişlerdeniz
İçmişiz abi hayat biz cana
gelmişlerdeniz
Damla damla yaş döken bizler gibi arıf değil
Aşmışız kan sellerin ummane
gelmişlerdeniz
Maksuda yetmek için
erler yolundan başka yok
Biz o yoldan çıkmadan meydana
gelmişlerdeniz
Ger dilersen ey gönül yaran ile sohbet demin
Biz yakın ol aşk için devrane
gelmişlerdeniz
Bağçalar kah yem yeşil kah baykuşa mesken olur
İbrete şayan olan seyrane
gelmişlerdeniz
Ger elinden olmasa piri muğanın ol dolu
Sakıya sunma bize mestane
gelmişlerdeniz
Halımız bilmek için hal ehline hizmet (Hasan)
Elde ferman yüzde şen divane
gelmişlerdeniz
Varlığıma kuşkun varsa
Var kökümü topraktan sor
Başın kara duman sarsa
Sabahımı şafaktan sor
Altı güvey savaşlarda
Fırtınalar yavaşlarda
Gezen dalga sert başlarda
Gecelerim uyak’tan sor
Güneşlerin ülkesinde
Sevgilerin bölgesinde
Müzelerin gölgesinde
Sanım şanlı yapraktan sor
Şarkılarda şen avazlar
Aslan gibi kışlar yazlar
Bize kardeş çoklar azlar
Neden!! Bunu meraktan sor
Serin rüzgar sıcaklarda
Sönmez ateş ocaklarda
Altı yıldız kucaklarda
Yüksek esen bayraktan sor