Şair ve yazar. 8
Ocak 1937, Suruç / Urfa doğumlu. Suat Yağmuroğlu
takma adını da kullandı. İlk ve ortaokulları Ödemiş’te (İzmir) bitirdi. Edirne
ve Denizli liselerinde birer yıl okuduktan sonra diplomasını Haydarpaşa
Lisesi’nden aldı (1958). Askerliğini yedeksubay olarak yaptı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini
üçüncü sınıfta bırakıp Basın İlân Kurumu Müdürü olarak Erzurum’a gitti. Bir
buçuk yıl sonra İstanbul’a döndü.
10,5 yıl çalıştığı Basın İlân Kurumundan, sendika kurduğumuz için bir gurup arkadaşla birlikte atıldı. Önce Soyut, arkasından Seçme Kitaplar yayınevlerini kurdu. 1980’li yıllarda bir süre kırtasiyecilik yaptı. Tekrar yayıncılığa döndü. Sonunda onu da kapattı (2011). 2018'de Urla’ya (İzmir) yerleşti. Evli; ki kızı, dünya tatlısı iki torunu var.
İlk şiiri 1960 Varlık Yıllığı’nda çıktı. Zamanın Varlık, Evrim, Soyut, Papirüs, Yeni Ufuklar
gibi kalburüstü dergileriyle günümüzün İnsancıl, Yaba, Berfin Bahar ve Papirüs
dergilerine yazdı. Cumhuriyet, Milliyet
ve Aydınlık gazetelerinde de kimi
yazıları yayımlandı. Edebiyatımızın ünlü dergilerinden SOYUT’un yönetiminde bulundu. Bakırköylü Sanatçılar Derneği’nin Basad Kültür Sanat Dergisi’ni de kısa
bir süre yönetti.
Bakırköy
Halkevi’nin açtığı şiir (1963) ve Cumhuriyet Gazetesi’nin açtığı Millet Yapar (1965)
yazı yarışmalarında birincilik almıştır.
Hazırladığı derleme ve antolojilerin sayısı 20’ye yaklaştı. Öykülerini de Hizmetçi ve Polis Hikâyeleri adıyla toplamayı düşünüyor. Anılarını ise Dedikodu Kitabı adıyla yayımlayacak.
“Erotizm, Günel Altıntaş şiirinin önemli izleklerinden birisi, belki de en önemlisi.” (Bedrettin Aykın)
ESERLERİ:
Deneme - Fıkra - Aforizma: Değinmeler (1973),
Garantili Kız Tavlama Sanatı (Suat
Yağmuroğlu adıyla, 1975), Cinsel Sözler (1978), Marilyn Monroe Gibi Karım Olsa (1991), Fındık Kıran Sözler (Değinmeler adlı ilk
kitabının genişletilmişi, 1997), Mürekkep
Lekesi Namus Lekesinden Beter (1999), Türkçe
Namaz Böyle Kılınır (2002).
Araştırma: Nasıl Yazılır Nasıl Yazılmaz (Yazım
Kılavuzu, 1991).
Şiir: Sevdalı Nehir (1997), Sözcük Tatlısı (2012).
Antoloji: Unutulmaz Aşk Şiirleri (1999).
KAYNAKÇA:
Yurt Ansiklopedisi (c. 10, 1984), Sedat Umran / Sevdalı Nehir (Yedi İklim, Sayı
100, Temmuz 1988), S. Ahmet Kaya / Urfa Şairleri (1998), Bedrettin Aykın /
Sevdalı Nehir (Cumhuriyet Kitap dergisi, 25.3.1999), Vitrindekiler (Cumhuriyet
Kitap, 5.8.1999), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas.
1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), TBE
Ansiklopedisi (2001), İhsan Işık / Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004)
- Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007), Günel Altıntaş (Bilgi teyidi, Kasım
2018), Ataol
Behramoğlu / Şair Dostlarımla (Cumhuriyet Dergi, Pazar Söyleşileri, 17.06.2012).
BU RAMAZAN DA ZOR GEÇTİ
Günel ALTINTAŞ
Tuhaf
bir ülkeye gittim rüyamda:
Her
tarafta melekler uçuşuyordu
sinekler
gibi konuyorlardı omzuna insanların
Sokaklarda
ibadet eden öküzler
memelerinden
şarap sunan inançlı inekler
zebanileri
andıran din adamları
panayır
yerine çevirmiş her yeri
bağrışıyorlar
durmadan:
-
Maksat, bizim takıma gol olmasın!
Goool!
diye bağırırken düştüm gerçi yataktan
ama
bu ramazan da zor geçti azizim
(Sözcük Tatlısı’ndan)
DELİKANLI
Günel ALTINTAŞ
Ey umursamazlık
ey açlık
şimdi ben sizi bir odaya kapatsam
hanginiz yıkar duvarı
hanginiz yıkar duvarı
Ey bu şiirdeki dinamit
ey açlık
durmadan kanımızı bulandırıyorsun
önümüzdeki gecikmiş zamanı
arkamızda ekşi ve pörsük bırakmak için
kanımızı daha çabuk
daha çabuk
daha çabuk bulandırıyorsun
çünkü kanımız bulanınca yüzümüz iğneden geçer
bütün yoksullar gözlerimizin önünden geçer
geçer ve birikir geceye
gece bir delikanlıdır artık
köylerde ve kenar mahallelerde oturur
öyle sessiz oturur ki bazı uykuları kaçırır
bekçilerin polislerin düdüğünü öttürür
nöbetçilerin nöbetini değiştirir
çeker günü gündüzü kulağından
önümüze getirir
Gece yağız bir delikanlıdır
geçer açlığın kışlasından
ağzı alıcı kuş ağzı
(Sevdalı Nehir’den)
İLİNTİ
Günel ALTINTAŞ
Çok uzun. Anlatamam. Her şey bir başka şey çünkü
senin yüzün yüz değil
zar tutarak attığım bir mısra meselâ
yüreğimin dövmesi
yüzümün nakışı
gözümün rengini değiştiren bir akarsu meselâ
Öpüşürken senin yüzündür çevremizde ne varsa
senin yüzündür altımızdaki yatak meselâ
Dalgın suların yüzü hep senin yüzündür
senin yüzündür esen rüzgârla kırışan da
Bir savaşçı vurulup ölürse dağda
yüzü senin yüzündür
senin yüzündür beni ona bağlayan da
Ben sabırla bir gül gibi yetiştiririm umudu
çünkü yüzün bir zırhtır ölümle aramda
Ne desem nasıl anlatsam hep bir ilinti
bir şeyle her şey arasında
(Sevdalı Nehir’den)
KUM
/ SAATİ
Günel ALTINTAŞ
Kum saati
doğurmuş beni annem
anıların kum
saati.
Bir rastlantı
kimi zaman
çoğu zaman da
nostalji
döndürdükçe
saati
parıltıyla
beliriyor
geçmişin
kahramanı yüzler
günümüzün
kahramanlarıyla beraber
ve geçerek
hatırlayış boğazından
dökülüyor
uçsuz bucaksız
haznesine unutuşun.
Ölü yüzleri daha
bir ağır sanki
daha önce
döküldüklerine bakılırsa
canımı sıkıyor
bu
döndürüyorum
hemen saati.
Her gün
döndürüyorum saati
döndürüyorum
gittikçe ağırlaşan haznesini unutuşun
aydınlanı
aydınlanıveriyor kararmış yüzleri ölülerin
yıldız taşkını
bir gökyüzü sanki belleğim
ve birden
irkiliyorum çokluğu karşısında yıldızların
yakında benim de
başka kum
saatlerinde
ağır bir kum
tanesi olacağımı düşünerek.
(Sözcük
Tatlısı’ndan)
ŞİİR
Günel ALTINTAŞ
Aşk
gibidir diyorum şiir
görmesen
de duyumsarsın.
Duyumsuyorum
işte ben de
körfez
boyunca akıp giderken otobüs
şiir
dediğini yanındakine
en
ön koltuktaki yolcunun.
Ama
nedense yüz vermiyor o yolcu şiire
şiir
de kalkıp bu kitaba giriyor.
(Sözcük Tatlısı’ndan)
ŞAİR DOSTLARIMLA
Ataol BEHRAMOĞLU
Benim için hepsi değerli bu kitapların, bu dostlarımın
hangisinden başlamalı. Belki en son gelen iki tanesinden, kuşakdaşım Günel
Altıntaş’ın “Sevdalı Nehir” ve “Sözcük Tatlısı” adlı
şiir kitaplarından…
Sözü uzatmaya ne gerek var… Günel Altıntaş bir şiir
şövalyesidir bence… İşte yıllar sonra yayımladığı iki kitapla, Nâzım’dan, Orhan
Veli’den, İkinci Yeni’den damıttığı, çağdaş şiirimizin en güzel, en soylu
sesleri yayılıyor… Günel bu kitaplarıyla beni, her şeyimizin şiir olduğu,
şiirle soluk alıp verdiğimiz 1960’lı yıllara götürüyor… Onca güzel şiir
arasından seçim yapmak çok güç, ama ister istemez bir tanesiyle yetinip
“Sevdalı Nehir”deki “Kırçıl”ı birlikte okuyalım:
“Günün olmadık bir saatinde”/adımı fısıldıyor birisi/dönüp
bakıyorum/gözümün ısırdığı bir kırçıl kedi/…/ Kara değil miydi yıllar
önce/aramızdan bıçak gibi geçen bu hayvan/pişmanlıkla yoğururken insanı
zaman/demek biz gibi yaşlanmış o da/…/Kaldırıp atıyorum elimdeki bardağı/o hain
uğursuz kediye/gözlerin açıyor çiçek çiçek/bardağın düştüğü yerde”
KAYNAK: Ataol Behramoğlu / Şair Dostlarımla (Cumhuriyet Dergi,
Pazar Söyleşileri, 17.06.2012).
SEVDALI
NEHİR
Sedat
UMRAN
Günel Altıntaş’ı bundan aşağı yukarı
otuz yıl öncesi yayınlanmakta olan şiirleriyle tanıdım. O zamanlar bu şairimiz
gerek şiirleriyle, gerekse çeşitli eleştiri yazılarıyla dikkatleri üzerinde
toplamaktaydı.
Şimdi uzun bir aradan sonra şiirlerini
bir araya getiren Sevdalı Nehir’i
bize sunmuş bulunuyor.
Günel Altıntaş bu kitabındaki seçilmiş
şiirleriyle bize şair kişiliği üzerine bazı ipuçları vermektedir.
İlk göze çarpan özelliği şiirini çağdaş
bir duyarlığa ayarlaması ve kitabının arka sayfasında belirttiği üzere, erotik
ağırlıklı şiirler yazmasıdır. Onun ilginç arayışlarıyla şiirimizin erotik
şairler çizgisinde yeni zenginlikler katmaya çalıştığı söylenebilir. Bu tür şiirlere
biz 2. yeni akımının bir temsilcisi olan Cemal Süreya’nın kitaplarında
rastlıyoruz.Bir de Turan Oflazoğlu’nun biricik şiir kitabı olan Sevgi Hakanı’nda bu türün başarılı
örneklerini görmekteyiz.
Günel Altıntaş şair olarak içinde
fırtınalar barındıran ve gerilim yükü taşıyan, yani çelişkilerini en uç
noktalarına kadar yaşayarak onlara şiirsel bir anlam kazandıran bir şairimiz
değil. O denilebilir ki dengeli bir ruhun kendisine dikte ettirdiklerini şiirleştirmiştir.
Onun şiiri çağdaş bir duyarlılığa ayarlı sıradan bir şair olmadığı halde içinde
bulunduğu orta çizgiyi pek zorlamak ihtiyacını duymayan bir şiirdir. Bununla
birlikte kitapta tesbit ettiğimiz İlinti,
Kuyudaki Yusuf, Alabora, Geldim gibi bir çok örneklerle iyi bir şairle
karşı karşıya olduğumuzu bize kanıtlamaktadır.
Her şair mizacının ona dikte
ettirdiklerini söyleme dönüştürmekle yükümlüdür. Metafizik dünyalara
açılamaması onun mizacının gereğidir. Her şair sınırlarını ne denli zorlarsa
zorlasın yapaylığa düşmeden, mizacının çizdiği dairenin dışına pek çıkamaz.
Günel Altıntaş’ın şiiri tıpkı 2. Yeni Akımın mümessillerininki gibi duyuma
dayalıdır. Şiiri bir ide’nin bedenleşmesi değildir, zaman zaman angaje
(politik) bir çizgide de kalem oynatmıştır. Bilinçaltının tehlikeli güçlerini
kozmik bir dünyaya dönüştürmek gibi bir amacı yoktur. O kültürden çok
hayatın içinden çekip çıkardığı şiirlere kendi damgasını vurmuştur. Emsalleri
arasında Sevdalı Nehir, aranan
sevilen bir şiir kitabı olacaktır. Günel Altıntaş’ın Aforizmalar’daki keskin zekâsından bazı
kıvılcımlar şiirlerine ayrı bir renk katmaktadır.
Bir dönemin şiirlerini inceleyenler,
Günel Altıntaş’ın şiirlerini de anımsamak zorunda kalacaklardır. Bu şiirin daha
da boyutlandırılması ve her bakımdan daha da zenginleştirilmesi beklenebilirdi.
Belki de onun eleştirilelecek yanı budur.
Biz yine de şiir cevherinin güçlükle ele geçirildiği bir ortamda Günel
Altıntaş’a çok güzel bazı şiirleri için teşekkür borçluyuz.
KAYNAK: Sedat Umran / Sevdalı Nehir
(Yedi İklim, Sayı 100, Temmuz 1988).