Devlet adamı, sadrazam, Tanzimat
hareketinin öncüsü (D. 13 Mart 1800, İstanbul - Ö. 7 Eylül 1858, İstanbul). Koca
Mustafa Paşa ve Büyük Reşid Paşa diye de bilinir. Babası, II. Bayezid Evkafı
(vakfı) ruznâmecisi (kayıtçısı) Mustafa Efendi’dir. Düzenli bir eğitim
görmemiş, okuma yazmayı babasından öğrenmişti. Daha sonra Medrese derslerine
davam ettiyse de, babasının 1810 yılında ölmesi üzerine öğrenimini
tamamlayamadı. Eniştesi Ispartalı Seyyit Ali Paşa’nın koruması altında büyüdü
ve bir süre sonra onun mühürdarlığına atanarak, ilk memuriyetine başlamış oldu.
Ekim 1821’de Rum isyanını bastırmak üzere Mora Seraskerliğine atanan Ispartalı
Seyyid Ali Paşa’yla birlikte oraya gitti. Seyyid Ali Paşa seraskerlik görevinden
alınınca İstanbul’a geldi.
Mustafa Reşid Bey, memuriyet görevini
1826’da girdiği Babıali (hükümet merkezi) Mektubî Kalemi’nde sürdürdü. 1827’de
Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, sefere memur edilen Sadrazam (Başbakan) Selim Mehmed
Paşa, onu ordu kâtipliğine getirerek, yanında götürdü. Ordunun Rumeli’de bulunduğu sırada meydana gelecek olayların, Sultan II. Mahmud’un, özel
olarak kendisine bildirilmesini ve bu görevin güvenilecek bir kişiye
verilmesini istemesi üzerine, Sadrazamın önerisiyle
bu işe Reşid Bey memur edildi. Yazılarındaki
sadelik ve muhakemesindeki isabet padişahın dikkatini çektiğinden bu meçhul kalem sahibini gizlice sorarak araştırdı. Padişahın aldığı cevaplardan
sonra Reşid Beyin hızla ilerlediğini
görüyoruz.
Sefer dönüşü, Sultan II. Mahmud
tarafından iltifat gördü ve kendisine Fransızca öğrenmesi önerildi. Bu arada
Amedî Odası (Dışişleri özel kalemi) halifeliğine atandı. 1829’da Girit Adası
yardım teşvik memuriyetiyle Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’ya gönderilen
Pertev Paşa’yla birlikte Mısır’a gitti. Mısır’dan döndükten sonra; 1832’de
Amediliğe atandı ve yabancı sefirlerle ilişkilerini geliştirdi. 1832’de Mısır
Valisi Mehmed Ali Paşa’nın isyanı sonunda, Mısır kuvvetlerinin Kütahya’ya kadar
ilerlemesi üzerine, Mart 1833’te Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’yla
görüşmek üzere gönderildi. Ancak İbrahim Paşa ile yaptığı antlaşma, padişah II.
Mahmud’un memnuniyetsizliğine yol açtı; kimi dostlarının girişimleri sonucunda
bağışlandı.
Mustafa Reşid Bey, sürekli
sefaretlerin kurulmasından sonra, Temmuz 1834’te fevkalâde ortaelçi olarak
Paris’e gönderildi; bu görevi sırasında Batılı düşüncelerden etkilenmeye
başladı. Mart 1835’in sonlarında, elçilik tercümanı Ruheddîn Efendi’yi Paris’te
maslahatgüzâr bırakarak, İstanbul’a döndü. İstanbul’a gelişinden üç ay kadar sonra,
büyükelçi olarak tekrar Paris’e, Eylül 1836’da Londra Büyükelçiliğine gönderildi.
Kendisine Dışişleri Nezareti müsteşarlığı verildiği bu sırada Mason Locası’na
girdi. 1837’de kendisine müşir (mareşal) rütbesi verilerek Hariciye Nazırlığına
(Dışişleri Bakanlığına) atandı. Bu görevi sırasında, II. Mahmud’a, Batılı anlayış
doğrultusunda yenilikler yapılması önerisinde bulundu. Bu konuyla ilgili olarak
hazırladığı raporu padişaha sunduysa da, anlattıklarının İngiliz isteklerinin
aynısı olduğu gerekçesiyle II. Mahmud tarafından reddedildi.
Mustafa Reşid Paşa’nın Hariciye
Nazırı olarak Baltalimanı Antlaşması’nı imzalanması ile (1838), Osmanlı
Devletiyle İngiltere arasındaki anlaşmazlıklar İngiltere’nin lehine çözümlenmiş
oldu. Antlaşma yürürlüğe girdikten sonra; öteden beri Osmanlı Devleti’nde
uygulanmakta olan tekeller kaldırıldı ve Osmanlı hazinesi önemli bir gelir
kaybına uğradı. Avusturya başbakanının; “İşte Osmanlı şimdi bitti” diye ifade
ettiği Baltalimanı Antlaşması, Osmanlı Devletini borç bataklığına sürükledi.
Paşa, Ağustos 1838’de Hariciye Nazırlığı üzerinde kalmak üzere, Londra
Büyükelçiliğine atanarak İstanbul’dan uzaklaştırıldı.
Öte yandan Mehmed Ali Paşa, Mısır’da, Batıya
yanaşmadan da güçlü bir yönetimin kurulabileceğini göstermişti. Reşid Paşa ise,
İmparatorluktaki Batılılaşmanın simgesi durumundaydı. Mehmed Ali Paşa, yenilemediği
takdirde, Suriye’yi de egemenliği altına alacak ve devlet içindeki etkisi artacaktı.
Bu durumun ise kendi siyasî hayatının sonunu getireceğini düşünen Reşid Paşa,
büyük ödünler verme pahasına da olsa Mısır sorununa Avrupa devletlerinin müdahalesini
istedi. Bu tutumu, II. Mahmud’un, onu İstanbul’a çağırtmasının ve idamına irade
çıkarmasının yolunu açtı. Ancak, Paris’e ulaştığında, İstanbul’daki dostları
aracılığıyla, idam haberini öğrenerek İstanbul’a dönmekten vazgeçti. II. Mahmud’un
ölümü üzerine padişah olan Abdülmecid’in tahta çıkışını kutlamak için, 1839
yılı başında İstanbul’a geldi. Osmanlı Devleti o sırada en bunalımlı
dönemlerinden birini yaşıyordu.
Mustafa Reşid Paşa, İngiltere’de
esaslarını belirlediği reformları, Avrupalıların ve özellikle de İngilizlerin
yardımını sağlamak gibi bir gerekçeyle, on altı yaşındaki genç padişah
Abdülmecid’e kabul ettirerek, Gülhane Hatt-ı Hümayunu adıyla da bilinen
Tanzimat Fermanı’nı 3 Kasım 1839 tarihinde Gülhane Meydanı’nda okuyarak ilân
etti. Bu fermanla Osmanlı kurumlarında Batılı hukuk, askeri ve ekonomik anlayış
Osmanlıda yavaş yavaş uygulanmaya başlanıldı. Ancak, 15 Temmuz 1840’ta
İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya arasında Londra Antlaşması imza edildi.
Buna göre, Mehmed Ali Paşa; Girit, Adana, Suriye, Hicaz ve Lübnan bölgesini derhal
boşaltacak, yalnız Mısır Valiliğiyle yetinecekti. Bu arada Mustafa Reşid Paşa
ile Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa arasında yeni anlaşmazlıkların ortaya çıkması
üzerine, yabancı devletlerin müdahalesine meydan vermek istemeyen padişah, Reşid
Paşa’yı Hariciye Nazırlığı’ndan aldı ve Temmuz 1841’de Paris Elçiliğine
gönderdi. Paşa, İstanbul’a dönmek istedi, fakat bu isteği kabul edilmedi. Aşırı
ısrarı üzerine İstanbul’a dönmesine izin verilerek Edirne Valiliğine atandı.
Ancak bu göreve gitmedi ve iki yıl kadar memuriyetten uzak kaldı. 1843 yılının
sonlarında tekrar Paris Elçiliğine gönderildi. 1844 yılının sonlarında ikinci
kez Hariciye Nazırlığı’na getirildi. İngilizlerin yoğun baskısı sonucunda da 28
Eylül 1846’da Sadrazamlığa (Başbakanlık) getirildi.
Mustafa Reşid Paşa, bir yıl yedi ay devam eden
bu ilk Sadrazamlık görevinden, 27 Nisan 1848’de, padişah Abdülmecid tarafından
azledildi. Fakat üç buçuk ay sonra tekrar aynı göreve getirildi. Bu ikinci
Sadrazamlığı sırasında, Fransız akademisi örnek alınarak kurulan Encümen-i
Dâniş (Akademi) açıldı. 26 Ocak 1852’de yeniden Sadrazamlıktan azledilerek,
Meclis-i Valâ Başkanlığı’na getirildi. Ancak kırk gün sonra üçüncü kez
Sadrazamlığa atandı. Beş ay kadar süren bu Sadrazamlık görevinden de Damat
Fethi Paşa ile aralarında çıkan anlaşmazlık üzerine alındı ve yerine Ali Paşa
getirildi.
Reşid Paşa ile Ali Paşa, kişisel
hırsları yüzünden birbirleriyle çekişirken, bu durumdan yararlanan İngiltere,
Rusya’yı sürekli kışkırtarak bir Osmanlı-Rus Savaşı çıkarmaya çalışıyordu. Bu
tahrikler sonucunda Rusya, Eflâk ve Boğdan’ı işgal etti. 4 Ekim 1853’te
Rusya’ya savaş ilân edildi. 23 Ekim 1853’te Kırım Savaşı olarak bilinen savaş
fiilen başlamış oldu. Yaklaşık üç yıl devam eden ve 30 Mart 1856’da Paris
Antlaşması’yla sona eren Kırım Savaşı, Osmanlı Devleti’nin toprak kaybına sebep
olmamasına karşın, siyasî olarak devletin aleyhine oldu. Sıkıntı içerisine düşen
Osmanlı Devleti, Mustafa Reşid Paşa’nın dördüncü Sadrazamlığı döneminde ilk kez
borçlanmaya başladı. Reşid Paşa, 4 Mayıs 1855’te Sadrazamlıktan azledilerek
yerine, tekrar Ali Paşa getirildi. Ancak, Sultan Abdülmecid, 1 Kasım 1856’da
Mustafa Reşid Paşa’yı beşinci kez Sadrazamlığa getirdi. 6 Ağustos 1857’de
beşinci kez Sadaretten azledilen Mustafa Reşid Paşa, Meclis-i Tanzimat
Başkanlığı’na getirildiyse de, bir ay sonra oradan da alındı.
22 Ekim 1857’de altıncı ve son kez
Sadarete getirildi ise de, iki ay kadar sonra hastalandı. Bir süre Babıâli’ye
gidemedi. Hamamda yakalandığı bir sırada kalp yetmezliği sonucunda öldü. Cenazesi büyük bir törenle kaldırılarak Beyazıt’ta
Okçular Caddesi’ndeki türbede toprağa verildi.
Sadrazamlığı döneminde misyoner
teşkilatları sadece İstanbul’da 40’ın üzerinde misyoner okulu açtı. Bu
okullardan Hıristiyan Batı kültürü alarak mezun olan binlerce kişi, ülkenin
siyasi, ekonomik ve kültürel hayatında etkili görevlere getirildi. Yine onun
döneminde Osmanlı ekonomisini Batı ülkelerinin çıkarlarına düzenleyen önemli
anlaşmalar yapıldı. Mustafa Reşid Paşa, tartışma konusu olmaya devam eden Tanzimat
reformlarının hazırlayıcısı ve kurucusu olarak, giriştiği reform hamleleri ile
dış politika alanındaki hizmetleri ve eleştiriye uğrayan uygulamaları ile
Osmanlı Devleti tarihinde önemli bir yere sahiptir.
HAKKINDA: İbrahim Alâeddin Gövsa /
Türk Meşhurları (1946), Vedad Onur / Tanzimat Devrinin Büyük ve Unutulmaz
Devlet Adamları (1964), İhsan Işık / Kültürümüzün Kimliği (1982), Tanzimat’tan
Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi (6. cilt, 1985),
İhsan Süreyya
Sırma / Tanzimat’ın Götürdükleri (1988).