15. Yüzyıl mutasavvıf, âlim ve şairlerinden (D. H. 890 / M. 1485, Tebriz - Ö. H. 6 Şa'ban 977 / M. 1569). Ünlü Diyarbekirli mutasavvıf şair İbrahim Gülşenî'nin oğlu olan Hayalî-i Gülşenî'nin asıl adı Emir Ahmed; şiirde müstearı Hayalî-i Gülşenî, lakabı Şemsüddin, künyesi Ebu Safa'dır. Babasının şeyhi Dede Ömer Ruşeni, Hayâlî için:
"Bu körpe ulaldukça katı hûb olacakdur / Günden güne bir sevgili mahbûb olacakdur. /
Hindu saçım rağbet edip oynadum öpdüm / Dedim bu iken Rûm'da merguub olacakdur.
/ Bilgülisi ma'sûmlarun pak ü azizi / Mısr'ın-Şehi şehzâde-i Ya'kuub olacakdur."
Diyerek
istikbalini daha önceden haber vermiş olduğuna inanılmaktadır.
Hayalî,
babasının halifesi olan Muslihüd-din-i Şirazî'den ders aldı. Şah İsmail'in
Tebriz'i ele geçirince burayı terk edişi hakkında menkıbelere dayanarak şu
bilgi verilmektedir:
"Gülşenî yeğeni ile birlikte bir kafileye
katılıp ailesini alarak Diyarbekir'e hareket etmiş. Yolda Kızılbaşlar rast
gelmişlerse de onu tanıyamamışlar. Gülşenî'nin atının terekesinde oğlu Ahmed
Hayâlî de varmış. Gülşenî, Ahmed Hayalî'yi bir sahrada bırakıp yoluna devam
etmiş. Ahmed Hayâlî şaşkın bir vaziyette bir köye gelmiş. Bu köyde vaktiyle
babasının müridlerinden olan birisi onu misafir etmiş. O da ev sahibinin bu
iyiliklerine mukabil annesinin koltuğunun altına diktiği bir kaç inciyi onlara
vermiş. Ev sahibleri de bu incileri görünce Ahmed Hayâlî'yi soymuşlar,
üzerindeki elbiseyi alıp kendi çocuklarına giydirmişler, sonra da Ahmed
Hayâlî'yi öldürmek istemişler. Ahmed Hayâlî bir aralık kaçmak imkânı bulmuş ve
bir kuzunun rehberliğiyle Hocası Muslihüddin Çelebi'ye kavuşmuş, kuzu da gözden
kaybolmuş. Mirza Hasan Bey adında biri onlara refakat edib tehlikeli yerleri
geçirmiş. Yolda uğradıklar bir çadırda Ahmed Hayâlî, Sultan Elvend'in
beylerinden Muhammet Han'la tanışmış. Bu Bey Gülşenî'yi tanıdığı için Ahmed
Hayâlî'ye çok hürmette bulunmuş sonra da yanlarına adamlar katarak Sultan
Kasım'ın idaresinde bulunan Diyarbekir'e göndermiş. Ahmed Hayâlî Diyarbekir de
babasıyla buluşmuş." (Tahsin Yazıcı)
Hayâlî,
babasiyle birlikte uzun bir müddet Diyarbakır'da kaldıktan sonra Mısır'a gitti.
İbrahim Gülşeni'inn Mısır'da pek ziyade hürmet gördüğü ve geniş bir nüfuza
malik olduğu, oğlu Hayâlî'nin de güçlenmesiyle saltanatına göz dikildiği Kanunî
Süleyman'a bildirilmesi üzerine baba - oğul 1528'de İstanbul'a getirtilmiş ve
bir sene sonra izaz ve ikram ile tekrar Mısır'a gönderilmiştir.
İbrahim
Gülşeni 1533'te vefat edince yerine oğlu Hayalî şeyh oldu, 1543 senesinde
Hicaz'a gitti. 1556'da Kudüs, Şam ve Halep yoluyla İstanbul'a geldi. Altı ay
kadar kaldıktan sonra tekrar Mısır'a, döndü. H. 6 Şaban 977 H. (M. 1569)
tarihinde bir Cuma gecesi vefat etti. Tekkenin türbesine gömüldü. Ölümü
hakkında birçok 'tarih' düşürülmüş ve mersiyeler yazılmıştır.
Şeyh
Hayalî, değerli bir şair, yüksek bir âlimdi. Mısır'da Sultan Kilavun Medresesinde
müderrislik etmiş, yüzlerce öğrenci yetiştirmiştir. Mürettep divanı vardır, yazmadır.
(Yegâne nüshası: Millet kütüphanesindedir (manzum eserler, Nu, 133). Divanında,
ahlâkî ve tasavvufî olmak üzere bazıları mesnevi, bazıları tercili 24 manzume,
ikisi Farsça, biri Arapça 327 gazel, 12 tarih, 19 kıt'a ve 9 müfred vardır.
Şiirlerinden, hassas ve ince ruhlu bir şair olduğu anlaşılmaktadır.
KAYNAK: Şevket Beysanoğlu / Diyarbakırlı
Fikir ve Sanat Adamları (2. bas. 1996, c. 1, s. 90), Tahsin Yazıcı / İbrahim Gülşenî ve Tarikatı (1982, s. 13, 78 - 79), İhsan
Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) –
Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014) -
Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi
(C. 12, 2015).
1
Gönül
sûzân olupdur ışk elinden
Ciğer
büryân olupdur ışk elinden.
Belâ
vü derd ü mihnet kuşesinde
Besi
hayran olupdur ışk elinden.
Niceler
tâc ü taht ü mâl ü mülkden
Geçüp
uryân olupdur ışk elinden.
Göre
bülbülleri kim mest ü hayrân
İşte
efgaan olupdur ışk elinden.
Cihânın müşkilâtı, ey Hayâlî
Sana âsân olupdur ışk elinden.
2
Durman, yanalım
Âteş-i ışka
Şu’le verelim
Âteş-i ıska
Evvel aldandum
Key kolay sandum
Kat-be-kat yandum
Âteş-i ışka
Işk ile geldüm
Meydâna girdüm
Bağrımı köydüm
Âteş-i ışka
Işk eri ölmez
Sırdır anılmaz
Yanmıyan bilmez
Âteş-i ışka
Bîser ü bîpâ,
Derd-i dil-ârâ
Yanagör cânâ
Âteş-i ışka
Terk ede hali
Anla, Hayâli
Yak perr ü bâli
Âteş-i ışka
HAKKINDA:
Şevket Beysanoğlu / DFSA (2. bas. 1996, c. 1, s. 91-92),