Fıkıh ve hadis bilgini (D. 1912, Şumnu / Bulgaristan - Ö. 7 Nisan 1983, İstanbul). Dedesi Dâvud Ağa, Koca Yusuf ile birlikte başaltı derecesine kadar yükselmiş bir pehlivan, babası Hasan Ağa fakir bir çiftçiydi. Davudoğlu altı yaşında sıbyan mektebine (ilkokul) başladı; ertesi yıl çağdaş usulle eğitim vermek üzere kurulan köy okuluna kaydoldu. 1924’te komşu Ekizce köyünde açılan rüştiye (ortaokul) mektebine girdi. Bu okulu bitirdikten sonra Şumnu’daki Medresetü’n-Nüvvâb’a devam etti. 1 Temmuz 1933’te bu eğitim kurumunun lise bölümünü, 25 Temmuz 1936’da yüksek bölümünü bitirdi. Aynı yıl, dereceye giren iki arkadaşı ile birlikte Bulgaristan Başmüftülüğü tarafından ihtisas eğitimi için Mısır’a gönderilen Davudoğlu, El-Ezher Üniversitesi’ni bitirerek ülkesine döndü (1942). Önce Medresetü’n-Nüvvâb’ın lise ve yüksek bölümlerine öğretim görevlisi, iki yıl sonra da aynı medreseye müdür olarak atandı (1944). Bu görevi sırasında Şumnu komünist yönetiminin baskılarına ve anarşist öğrencilerin eylemlerine karşı mücadele verdi.
Davudoğlu, 1945 Mayıs ayı başlarında Türkiye
lehine çalışmalar yapacak bir casusluk örgütü kurduğu savıyla tutuklanarak
Sofya’daki askeri mahkemeye verildi. Burada ağır işkenceler altında bir ay
kadar hapis yattı. Daha sonra Rositsa kasabası yakınlarındaki toplama kampına
gönderilerek baraj inşaatında çalıştırıldı. 17 Kasım 1945’te hastalığı nedeniyle
serbest bırakılarak eski görevine iade edildi. Davudoğlu, kısa bir süre sonra
yöneticilikten istifa ederek öğretmenliğe döndü. Bu sıralarda bir yağmur duasında
yaptığı vaazdan dolayı Şumnu milis komutanı tarafından ömür boyu hapisle tehdit
edilince Türkiye’ye kaçmak istedi, ancak bunu başaramadı. Daha sonra güçlükle
pasaport sağlayarak 31 Aralık 1949 tarihinde eşi ve iki kızı ile birlikte
Türkiye’ye göç etti.
Ahmet Davudoğlu, önce Adapazarı’ndaki bir
akrabasının yanına yerleşti. Bir süre sonra İstanbul’a giderek Yedikule
Küçükefendi Camisi’nde imamlığa başladı. Ardından gezici vaizliğe atandı. Sekiz
ay kadar Ankara’da vaizlik yaptıktan sonra sırasıyla Bursa’nın Orhangazi ilçesi
müftülüğüne (7 Ocak 1951), İstanbul’da Fatih Kütüphanesi memurluğuna (29
Haziran 1953) ve bu kütüphanenin Süleymaniye’ye nakledilmesi üzerine de (6
Eylül 1956) Süleymaniye Kütüphanesi memurluğuna atandı. Buradaki görevi
sırasında bir yandan da İstanbul İmam-Hatip Okulu’nda dersler verdi. 16 Kasım
1959 tarihinde, o yıl öğretime başlayan İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nün öğretim
kadrosu içinde yer aldı. 5 Şubat 1960’ta müdür yardımcısı, 7 Ağustos 1962’de
müdür vekili, 13 Mart 1963’te de müdür oldu. 25 Aralık 1964 tarihine kadar
sürdürdüğü bu son resmi görevinin ardından aynı kurumda Arap dili ve edebiyatı
dersleri okuttu.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 1966
yılında Konya’da düzenlenen müftüler seminerinde laikliğe aykırı beyan ve
telkinlerde bulunduğu gerekçesiyle Konya Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 22 Mart
1968 tarihinde bir yıl ağır hapis, Kırşehir’de dört ay zorunlu ikamet ve
memuriyetten ihraç cezalarına çarptırıldı. 15 Mart 1971’de memuriyetle
ilişkisi kesildi; ancak emeklilik hakları verilmedi. Cezasını tamamladıktan sonra
ilmî çalışmalarını evinde sürdüren Davudoğlu, 7 Nisan 1983 tarihinde vefat
etti ve Eyüp Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Türkçeden başka Arapça ve Bulgarca bilen
Davudoğlu, inançlarına bağlılığı, yaşayışındaki sadelik ve alçak gönüllülüğü
ile seçkinleşmiş bir İslâm bilginidir. İnançlarından hiçbir zaman taviz
vermemiştir. Ona göre din, “neşvünemâ (büyüme
ve gelişme) bulmakla değil, ancak çelik
gibi donuk durmakla ilâhî vasfını muhafaza etmiş ve edecektir; yenilik taraftarları
ise farkında olmadan İslâmiyet’i tahrip etmektedirler” (Selâmet Yolları I, İstanbul 1965). Onun
bu düşünceleri benimsemesinde, Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi ile yakın
dostluğu olan ve bir süre Bulgaristan Başmüftülüğü de yapan kayınpederi Hüseyin
Hüsnü Efendi’nin, Atatürk devri laik Türkiye’sindeki kimi dinî kısıtlamalara
karşı giriştiği şiddetli kalem mücadelesi ortamında yetişmesinin yanı sıra,
bizzat kendisinin de Bulgaristan ve Mısır’da benzeri uygulamalarla
karşılaşmasının büyük etkisi olmalıdır.
ESERLERİ:
Bulûğu’l-Merâm Tercümesi ve Şerhi: Selâmet
Yolları I-IV (İbn Hacer el-Askalanî’nin ahkâm hadislerine
dair “Bülûğu’l- merâm” adlı eserinin çeviri ve şerhidir. İstanbul 1965-1967),
Sahîh-i Müslim Tercemesi ve Şerhi I-XI (Müslim b. Haccâc’ın “el-Câmicu’ş-sahih”
adlı ünlü hadis kitabının çevirisi ve şerhidir. İstanbul 1973-1980), Kur’ân-ı
Kerîm ve İzahlı Meâli (İstanbul 1988), Tibyân Tefsiri I-IV (Ayıntabî
Mehmet Efendi’nin “Tefsir-i Tibyân” adlı Türkçe tefsirin Süleyman Fâhir
Bey tarafından sadeleştirilmesinin yeniden gözden geçirilmiş şeklidir. İstanbul
1980-1981), Reddü’l-muhtâr ale’d-Dürri’l-muhtâr I-XVIII (İbn Âbidin’in
fıkha dair ünlü eseri “Reddü’l muhtâr”ın çevirisidir. Mehmet Savaş ve
Mazhar Taşkesenlioğlu ile, İstanbul 1982-1988), Mülteka Tercemesi I-II (Mehmet
Mevköfatî’nin, İbrahim b. Muhammed el-Halebî’ye ait “Mülteka’l-ebhur” adlı
fıkıh eserine yaptığı eklerle çevirinin sadeleştirilmişidir. İstanbul 1980-1983),
Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri (Yenilikçi İslamcılık akımına
reddiyedir. İstanbul 1974, 1978, 1980), Ölüm Daha Güzeldi (Anıları, İstanbul
1970, 1979).
KAYNAKÇA: Ahmet Davudoğlu / Selâmet Yolları (I, 1965) - Sahîh-i Müslim Tercümesi ve Şerhi (I,
VII-1X, 1973) - Ölüm Daha Güzeldi (İstanbul
1979), Osman Keskioğlu / Bulgaristan’da
Türkler (s. 96, 166, 1985), Osman Kılıç / Kader Kurbanı (s. 94-95, 178, 1989), İhsan Işık / Yazarlar
Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) –
Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye
Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) – Ünlü
Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of
Turkey’s Famous People (2013), Nihat Engin / “Davudoğlu, Ahmed - Son dönem
fıkıh ve hadis âlimi” (TDV İslam Ansiklopedisi, c. 9, s. 52-53, 1994), Niyazi
Hüseyin Bahtiyar / Balkanlar’da Türk Ünlüleri (1999, s.105-107), Büyük Alim
Ahmed Davudoğlu Hocamızı Andık / Enver Baytan – Prof. Dr. Osman Öztürk – Katip
Sezer – Prof. Dr. Hasan Akay (İslami Edebiyat (Nisan-Mayıs – Haziran 2012).