İlahiyatçı, yazar. 6 Mart 1959, Demirci / Aksaray
doğumlu. İlk ve ortaokulu Demirci’ de okudu. Nevşehir İmam Hatip Lisesi (1979) ve 9 Eylül
Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdikten (1997) sonra Aksaray, Nevşehir,
Ankara,İzmir, Konya ve Adana’da imam-hatip, müezzin-kayyım, vaiz; Ağrı’da müftü
yardımcısı olarak görev yaptı.
Arapça ve Almanca bilen yazar, bir süre de
Almanya’da din görevlisi olarak çalıştı (2002-2006). Kanal 04-Ağrı Televizyonunda “Cumaya Doğru” programını hazırlayıp
sundu. Münüse Tosun’la evli olup; Aybiçe Tosun, Hacer Bilge Tosun, Nurcan
Tosun, Gökçen Tosun adında dört çocuk babası. Almanya dönüşünde anılarını Bir Din
Görevlisinin Almanya Hatıraları (2008)
adlı bir kitapta topladı.
-Ben
bir Din Görevlisi’ yim. Hem bir insan, hem de Din Görevlisiyim. Sadece Din
Görevlilerine değil, bütün insanlığa gönderilmiş, evrensel bir dinin
görevlisiyim. Ama öncelikle bir insanım. Tıpkı peygamberimin dediği gibi, bir
insanım ve insanın yaptığı ya da yapma potansiyeli olduğu iyi ya da kötü her
şeyi yapabilecek biriyim. Bir vücudum ve bu vücuda hayat veren ruhum var. Yer
içer, üzülür, sevinir, ağlar, gülerim. Coşarım bazen, duygulandığım da olur.
Bazen şöyle giyinmek isterim, bazen böyle yemek. Şarkı söylerim ara sıra, topa
şöyle bir vurmak gelir içimden. Benim de kendime ait bir dünyam, yaşama tarzım,
alışkanlıklarım, tercihlerim, dünya görüşüm var. Ayakkabımın tipini beğenir,
odamın rengini seçerim. Kızdığım, üzdüğüm de olur, sevindirdiğim de. Mutlu da
olurum, mutsuz da. Sağlıklıyım ama hastalanırım da. Severim, aşık olurum,
küserim, bırakırım da. Dedim ya ben bir insanım. Sevap da işlerim, günah da. Ve
bu özelliklerimle bir Din Görevlisiyim.
İçinde yaşadığım toplum da böyle. Ben de onların bir
parçasıyım. Başka dünyalardan gelmedim. Bütün karakteristik yapısını temsil
ettiğim bir toplumun içinden geldim. Bu görevi kimsenin elinden zorla da
almadım. İçinde bulunduğum şartlar beni buraya getirdi. Burası boş idi. Benden
daha iyileri; ekonomik durumu, yaşadığı çevresi, aile düzeni daha iyi, şahsiyet
gelişimini annesinin ve babasının yanında tamamlamış, akşam ne yiyeceğim, yarın
ne giyineceğim diye sormamış, bir kalemim olsa demeden, başkasına muhtaç
olmadan, almadan vererek, okul hayatını tamamlamış biri de doldurabilirdi. Ama
burayı ben ve benim gibi insanlar doldurmuştur. Bu görevi icra ederken bize
çeşitli nedenlerle yapıcı olmayan tenkitler yöneltenlere her zaman aynı şeyi
söyledim ve söyleyeceğim: ‘Buyurun siz yapın. Bize bu görevin nasıl
yapılacağını gösterin, bize örnek olun. Biz de sizi kendimize model olarak
seçelim. Önümüze hayali değil, somut modeller koyun. Çünkü ben hayali değil
somut bir varlığım ve ancak kendi cinsimden, somut varlıkları kendime örnek
alabilirim.’ Beni hep kendi çizdikleri formatta, kendi anlayışlarını
doğrulayan, kendi pratiklerini onaylayan biri olarak görmek isteyenler,
unutmayın ki ben benim. Hayatınızda hep; şöyle olması lazım; böyle yapılması
lazım dediğiniz şeyler içinde eğer Din Görevlisi de varsa, o, olması lazımları
kendiniz olmalısınız. Kendi hayalinizdeki din görevlisini ancak kendinizde
bulabilirsiniz. Bu olmayınca da ben, “ben” olurum. İşte ben böyle bir din
görevlisiyim.