Gazeteci,
tarih araştırmacısı, akademisyen, yazar. 11 Eylül 1929, Kadınhanı / Konya
doğumlu. Tam adı Orhan Eşref Koloğlu, Galatasaray Lisesi (1947), İstanbul
Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü (1965) mezunu. Doktorasını Strasbourg Üniversitesinde
yaptı. Tripoli (Libya) Al Fateh Üniversitesinde doçent oldu. 1974 – 1975 ve
1978 – 1980 arası basın yayın ve Enformasyon genel Müdürü olarak görev yaptı. 1947
yılından itibaren Son Saat, Yeni İstanbul, Yeni Sabah, Akşam, Milliyet,
Barış, Aydınlık gazetelerinde muhabir, yazı işleri müdürü ve yazar olarak
çalıştı. Roma, Karaçi, Paris, Londra ve Beyrut’ta Turizm ve Basın Ataşesi
(1964-71); Milliyet gazetesinin Almanya baskısı yazı işleri müdürü ve Hürriyet
gazetesi muhabiri (1972-74), Basın Yayın Genel Müdürü (1974-75, 1978-79) ve
CHP’nin dış ilişkiler danışmanı (1975-77) olarak görev yaptı. 1978’den sonra
Hacettepe, Anadolu, Marmara, Galatasaray, İstanbul, Libya El Fateh
üniversitelerinde çalıştı.
Araştırmaları
nedeniyle 1962 İstanbul Gazeteciler Sendikası Gümüş Kalem Ödülünü, 1986
İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Araştırma Ödülünü, 1990 Yunus Nadi Araştırma
Ödülünü, 1995 Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülünü, Afet İnan Ödülünü aldı.
Türkçe, İngilizce, Fransızca, Arapça dillerinde yüzden fazla bildiri ve
makalesi uluslararası yayınlarda yer aldı. Tarihi ve sosyal konuları işleyen
kırk iki kitabı vardır. İstanbul gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler
Cemiyeti ve Tarih Vakfı (kurucu) üyesidir.
2001 yılında Reklamcılar Derneği Orhan Koloğlu'nun yüzyıllık
reklam arşiv koleksiyonunu satın alarak “Türkiye’de Reklamcılığın İlk Yüzyılı:
1840-1940” adıyla hem bir sergi açtı hem de kitaplaştırdı.
“Koloğlu, şimdiye kadar basın tarihimizle
uğraşanların hemen hemen hiç dikkatini çekmeyen, ancak birtakım tarihsel
olayları belgelemek amacıyla başvurulan bir alana el atmış ve mükemmel bir
çalışma örneği vermiştir. Kitabı baştan başa süsleyen belgelere ulaşmanın
güçlüğü de göz önüne alınırsa, yazarın gösterdiği çabanın boyutları daha iyi
anlaşılır. Koloğlu’nun bu alanda 1940’tan sonra ortaya çıkan gelişmeleri de
yazmak için hazırlıklara giriştiği anlaşılıyor. Bu girişimin Cumhuriyet dönemi
reklamcılık tarihimize büyük bir katkıda bulunacağına şüphe yoktur.” (Zeki Arıkan)
ESERLERİ:
ARAŞTIRMA-İNCELEME:
Fikret Mualla (1968), Tarihte Aşk (1969), Le Turc dans
TARİHİ
ROMAN: Cem Sultan, Loti’nin Kadınları (1999).
KAYNAKÇA: İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990,
1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish
Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür
Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Fikir ve Kültür
Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of
Turkey’s Famous People (2013), Vitrindekiler (Cumhuriyet Kitap, 16.7.1998),
Erol Üyepazarcı / Sahafın Kitabı (Virgül, Şubat 1999), Günümüz Türkiyesinde Kim
Kimdir (2000), Zeki Arıkan / Reklamcılığın İlk Yüzyılı (Virgül, Mayıs 2000),
Orhan Koloğlu ile Kitapları: Edebiyat ve Tarih Üzerine - “Uzun Süreli Bir Bakış
Gerekiyor Bize” (söyleşi, Cumhuriyet Kitap, 22.03.2001), Abdülhamit ve Masonlar
(Virgül, Kasım 2001), Kim Bu Ecevit?
(Cumhuriyet Kitap, 14.12.2001), Orhan Koloğlu Arap Kaymakam, Mehmet Aldan / İz
Bırakan Mülki İdare Amirleri: 2, Sadullah Koloğlu (trakyagezi.com,
aksam.com.tr, 27.02.2011), Genel
Müdürlerimiz (byegm.gov.tr, 9.11.2015).
LİBYA’NIN İLK BAŞBAKANI BİR TÜRKTÜ!
Libya'nın ilk başbakanı Sadullah
Koloğlu'nun oğlu Orhan Koloğlu, babasını NTV'ye anlatttı. Koloğlu, "Babam
İstiklal Savaşı'na katılan biri olduğu için İngilizlerin karşısına
sürdüler" dedi.
Libya'nın ilk başbakanı olan
Sadullah Koloğlu'nun oğlu Orhan Koloğlu "Banu Güven ile Artı" programına
konuk oldu. Orhan Koloğlu, şunları söyledi:
"Babama Libya'nın ilk başbakanı
denilebilir. Bağımsızlık kazandıktan sonra kendi kadroları yoktu. Türkiye'de
valilik görevi yapan babam, Türk hükümetinin izniyle orada o görevi üstedi. Bir
süre başbakanlık yaptı. Bizim soyadımızdan bellidir; aslında soyadımız
Kuloğlu'dur. Osmanlı'nın Yeniçeri veya levent olarak Kuzey Afrika'ya gönderilen
Türk asılı gençlerin, oradaki kadınlarla evlenmesinden doğan karışık
çocuklardır. Büyükbam da hem Derne'nin aşiret reisi hem de belediye başkanıydı.
Padişah Abdülhamit, babamı İstanbul'a aldırıyor. Aşiret mektebinde okuyor,
mülkiyeyi okuyor. O zaman Arap-Türk ayrımı yok. Babam Türkiye'de
kaymakamlıklar, valilikler yaptı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında 1947-48'de
Libya'da yeni bir devlet kurulmasını girişildiğinde babam Ankara hükümetinin
izniyle oraya gitti.
Babam teklifi reddetmiyor, hizmet etmek
istiyor. Yerli halk da iktidarı almak istiyor. Babam bambaşka bir anlayışla
yaklaşıyor. Kral, babamı özellikle istedi. Babam, İstiklal Savaşı'na katılmış,
bağımsızlığı tam savunmuş halka hizmet eden bir insan. İngilizlerin getirdiği
kadrolar baş eğen, onlara uyan insanlardı. Babam İngiliz kumandanlarıyla boğaz
boğaza kavgalara girişti. İstiklal Savaşı'nı yaşamış, bağımsızlığı yaşamış bir
insan olduğundan onun için onları idareyi elde tutmak isteyen İngilizlerin
karşısına sürdüler.
Eski dönemlerde soyadı bulunmadığı zaman
insanlar doğdukları yerle anılırdı. Bütün köylerde babamı 'Arap kaymakamı' diye bilirlerdi.
1949'da Başbakan Oldu
1948'de babam Libya'da görevlerde
bulundu. 1949'da Başbakan oldu. 50 yılında orada bulundum. Biz bir sene
Libya'da kaldık. Ondan sonra tahsilimiz için Türkiye'ye döndük. Babam daha
sonra devam etti. 1951'de Libya üç bölge birleştirilip tek bir devlet yapıldı.
Babam hiçbir zaman Türk vatandaşlığından
çıkmadı. Yeni hükümetin başı olması için vatandaş olması lazımdı, 1952'de de
vefat etti.
1950'de ve 1970'li yıllarda Ecevit'in
uluslararası ilişkilerini yönetiyordum. O dönemde Kaddafi'ye mesaj götürür
getirirdim. Ülkeyi çok yakından tanıyorum. 1950'de gelince 30 yıldan fazla
sömürge olmuş zavallı bir ülke var. İkinci Dünya Savaşı galipleri
yönetmiyorlar. Orada petrolü konrolde tutmak için bir idare kurdular. Onun
başına da İdris Sinusi'yi getirdiler. Ülkeyi petrolü bulmuş olan ülkeler idare
ediyordu. Kaddafi 1969'da ihtilalle iktidarı ele geçirdi. İdris o sırada
Türkiye'yi ziyaretteydi; Bursa'daydı. Olay olunca Yunanistan'a geçti ama oradan
bir yere gidemedi.
Kaddafi Geldi, Devrim Yaptı
Kaddafi geldi, devrim yaptı. Bütün Arap
dünyasında bunalım yaşanan bir dönemdi. Kaddafi de yeni bir ihtilal yapma
iddiasıyla ortaya çıktı. Nasır'dan çok etkilenmiştir. Aslında Arap dünyası
içinde parçalanma vardır. Kaddafi halka yönelik yönetim iddiasını getirdi. Ama
yönetim her zaman kendi elinde kaldı. Libya'ya bakınca Mısır ve Tunus'a
benzemez. Bugünkü Türkiye'nin 1.5 misli genişliğinde bir ülke.
Kendi yandaşı olan aşiret güçleriyle tam
bir polisiye rejim kurdu. Kendi başına halkın üretimde katılmadığı bir ortamda
bütün çalışanlar dışarıdan geldi. Orada para kazanır oldular. Gelen petrol
zenginliğinden her aileye aylık bağlanmıştı. Hiç çalışmadan aylık alıyordunuz.
Uzun yıllar bu devam etti. Kaddafi'nin rejimine karşı daima bir muhalefet vardı
ama hiç güçlü hale gelememişti.
(Kaddafi'nin oğlunun 'Libya'yı Türklere
bırakmayacağız' açıklaması) Osmanlı Devleti önce Cezayir, Mısır, Tunus'u
kaybeder bir Libya kalır. Libyalılar Osmanlı Devleti'ne tam bağlı kalmışlardır.
İtalyanlar 1911'de saldırınca Osmanlı Devleti müdafaaya girişir, bu olurken
Balkan Savaşı çıkar. Savaşın bir ayı dolmadan Çatalca'ya kadar düşman gelir. Bu
yapının içinde yapılacak hiçbir şey yok. Bütün yönetim İtalyanlara geçer. Bu
ortamda yapılan barış anlaşması üzerine İtalyanlar Avrupalılarla anlaşmışlar,
el koyuyorlar. İttihat ve Terakki 1918 sonuna kadar savaşa devam etmiştir.
Kaddafi'nin tarih tezinde, birileri ona sattılar demiş."
KAYNAK:
Libya'nın ilk başbakanı bir Türk'tü! (internethaber.com, 23.02.2011).