Kadızâde-i Rumî

Matematik Bilgini, Astronom

Ölüm
-
-
Diğer İsimler
Musa Paşa, Musa Çelebi

Matematikçi ve astronom (D. ? – Ö. 1440’tan sonra). Bilginler yetişen bir ailedendir. Babasının ölü­mü üzerine dedesi Kadı Mahmut Çelebi tarafından yetiştirildiği için Kadızâde adıyla anılmıştır. Musa Paşa ya da  Musa Çelebi di­ye de biliniyordu. Dinî ve aklî bilimleri dedesi ile Molla Fenarî’den okudu. Ardından, dedesinin öğ­rencilerinden Şeyh Bedreddin ile Konya’ya giderek Müneccim Feyzullah’tan astronomi dersleri aldı. Ana­dolu’daki hocalarından biri de Saferşah er-Rumî oldu. 1400’lü yılların başlarında ailesinin karşı çıkmasına rağmen, hocası Molla Fenâri’nin teşvikiyle, Mâverâünnehir ve Horasan bölgesine gi­derek 1411’den itibaren, Semerkant’ta, dönemin önde gelen bilginlerin­den kelâmcı - matematikçi Seyyid Şerif el-Cürcanî’nin derslerine devam etti. Ancak daha sonra her konuya matematikçi gözüyle bakması yüzünden hocasıyla an­laşmazlığa düşüp derslerini bıraktığı ve onun ünlü eseri Şerhu’l-Mevakıf’taki çeşitli düşüncelerini eleştirdiği bilinmektedir.  

Semerkant’ta Uluğ Bey’le tanışan Kadızâde, onun özel hocası oldu. Ardından Uluğ Bey Medresesi’nin başhocalığına ve Cemşid el-Kâşî’den sonra  Semerkant Rasathanesi’nin başına getirildi. Derslerine Uluğ Bey ve öteki hocaların da katıldığı Kadı­zâde, bilimsel özerkliğe büyük önem verirdi. Uluğ Bey’in kendisinden habersiz olarak bir hocayı görevden alması yüzünden ders vermeyi bırakmış ve nedenini sorun­ca da Uluğ Bey’e, “Ben tavsiye üzerine, kural olarak azlin söz konusu olmadığı bir görev üstlendim. Şu ana kadar da hocalığın böyle olduğunu sanıyordum. Ancak bu işte de azlin uygulandığını gö­rünce görevi bıraktım” yanıtını verdi. Bu­nun üzerine Uluğ Bey o hocayı görevine iade etti.

Yetiştirdiği öğrencilerin Orta As­ya İslâm -Türk ve İran kültürü böl­gesindeki etkileri henüz tam olarak orta­ya konulmuş değildir. Ancak öğrencilerine Osmanlı ülkesine gitmeleri için telkinde bulunmuştur. Ali Kuşçu ve Fethullah Şirvanî onun yönlendirmesiyle Anadolu'ya gelirken, Semerkant matematik-astrono­mi okulunun zengin birikimini de birlikte getirdiler. Böylece Kadızâde, başka bir coğrafyada bilimsel çalışmalarda bulunsa da öğrencileri aracılığıyla asıl vatanına hiz­met etmiş, bu nedenle Taşköprizâde Ahmed Efendi onu Osmanlı ulemâsının ikin­ci tabakasına yerleştirmiştir. Ayrıca Kadızâde’nin geometriyle ilgili Şerhu Eşkâ-li’t-tesîs’i ile astronomi konusundaki Şerhu’l-Mülahhaş fî ilmi’l-heye’si, Osmanlı medreselerinde orta düzeyde ders kita­bı olarak okutulmuştur. Böylece Osmanlı bilim hayatını hem öğrencileri hem eserle­riyle zenginleştirip yönlendiren Kadızâde, Osmanlı bilim çevresinde yetişen gerçek anlamda ilk özgün matematikçi ve ast­ronom sayılır.

Semerkant’taki çalışmaları hakkında da­ha fazla bilgi bulunmayan Kadızâde Rumî’nin ölüm tarihi de kesin olarak bilinmemek­te, fakat değişik ansiklopedilerde, Abdülhak Adnan Adıvar’dan alındığı anlaşılan 1412 yılına rastlanmaktadır. Ancak onun, öğrencisi Fethullah eş-Şirvanî’ye verdiği icâzetnâmenin (yeterlilik belgesi, diploma) 13 Eylül 1440 tarihini taşıması bu sırada hayatta olduğunu göstermektedir.

Çağminî'nin eserine yazdığı şerhin (açıklama) mu­kaddimesinde (önsöz), onun astronomiyle ilgili yaklaşımına karşı çıkan Kadızâde’ye göre fizikî varlıklardan yalnız dünyanın küre ol­ma durumu incelenebilir. Bu konudaki görüşler de araştırmacıdan araştırmacıya değişir. Ayrıca astronominin nihaî hedefi gök ci­simlerinin incelenmesidir; dolayısıyla yer­yüzü ile uğraşmak doğru değildir. Onun Şerhu’l-Mülahhaş fî ilmi’I-hey’e adlı eserinin sunuşundaki, “Zamanı­mızda hakikate ilişkin bilimlerin öğretildiği mekânlarla tâlime ilişkin mekânlardan özellikle riyâzî (matematiksel) olanların kökü kazındı” tümcesinden daha çok Nasirüddin-i Tûsî’nin eserlerinin temsil ettiği fizikçi ve ma­tematikçi görüşlerin sentezini (çözümleme) oluşturan Ibn Heysemci astronomi çizgisinden rahatsızlık duyduğu anlaşılmaktadır. Kadı­zade’nin bu tutumu, öğrencisi Ali Kuşçu’nun er-Risâletü’l-fethiyye fî ilmi’l-hey’e ve Şerhu’t-Tecrîd adlı kitaplarında İbnü’l-Heysemci çizgiyi ortadan kaldırma­ya çalışmasıyla daha da belirgin duruma gelmekte ve bu iki bilginin eserlerinin bir­birini tamamladığı görülmektedir. Nite­kim bu eserler Osmanlı medreselerinde birlikte okutulmuştur.

BAŞLICA ESERLERİ:

MATEMATİK: Tuhfetü'r-re îs fî şerhi Eşkâli't-te'sîs (Şemseddin Muhammed b. Eşref es-Semerkandî’nin Eşkâlü't-tesîs adlı eserine şerh), Risale fi'stih-râci ceybi derece vâhide bi-amâlin müessese alâ kavaide hisâbiyye ve hendesiyye alâ tarîkati Gıyâşiddîn el-Kâşî (Cemşîd el-Kâşî'nin cebir yöntemi hakkındaki risalesinin şerhi. Kadızade'nin matematik alanında yazdığı en özgün eser), Haşiye 'ulâ Tahrîri usûli'l-hendese (Tûsî'nin Tahrî-rü'l-uşûl fî ilmi'l-hendese'sine yazıl­mış bir hâşiyesi).

 ASTRONOMİ: Şerhu'l-Mülahhaş fî ilmi'l-hey'e (Çağmînî'nin el-Mülahhaş fi'l-hey'e'sinin şerh. Uluğ Bey'e sunulmuştur. Kadı­zâde'nin nazari astronomi alanında yazdığı en önemli çalışmadır. Osmanlı medreselerinde orta seviyeli ders kita­bı olarak okutuldu), Hâşiye ala Tahrîri'l-Mecistî (Nasîrüddîn-i Tûsî'nin Tahrîrü'l-Mecistî adlı eserine Nizâmeddin en-Nîşâbûrî'nin yaz­dığı Tabîrü't-Tahrîr adlı şerhin bazı zor yerlerini açıklayan bir hâşiye), Risâle fi'stihrâci hatti nışfi'n-nehâr ve semti'l-kıble (Kadızâde'nin Farsça astronomi eseri). 

  KAYNAKÇA: Sâlih Zeki / Âsâr-ı Bâkiye (s.133-139, 186-190, 1911), Abdülhak Adnan Adıvar / Osmanlı Türklerinde İlim (s. 16, 1970), A. Süheyl Ünver / Bursalı Kadı Zâde Rumî ve Devrinin Bilimcileri (İzmir 1970), Cevat İzgi / Osmanlı Medrese­lerinde İlim (I, 275-285, 370-388, 1997), Cemil Akpınar / Osmanlı Astronomi Literatürü Tarih ( c. I s. 5-21; 1997), Ekmeleddin İhsanoğlu / Osmanlı Matematik Literatürü Tarihi (2 cilt, Ramazan Şeşen ve Cevat İzgi ile, 1999),  TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 24, 2001), İhsan Işık / Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013). 

 

 

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör