Feza Gürsey

Matematik Bilgini, Fizikçi

Doğum
07 Nisan, 1921
Eğitim
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik-Matematik Bölümü
Burç

Fizik ve matematik bilgini (D. 7 Nisan 1921, İstanbul – Ö. 13 Nisan 1992, New Haven / ABD). Sorbonne Üniversitesi’nde kimya doktorası yapmayı başarmış bir bilim kadını olan Prof. Dr. Remziye Hisar (1902-1992) ile tıp doktoru ve fizikçi Dr. Reşit Süreyya Gürsey’in (1889-1962) ilk çocukları olarak dünyaya geldi.

Feza Gürsey, ilköğrenimine başladığı Paris’teki Jeanne d’Arc okulunda öğretmenlerinin hayranlığını kazanmıştı. İlkokul üçüncü sınıftan itibaren öğrenimine Galatasaray Lisesi’nde devam eden Gürsey, bu okulun da sevilen, ilgi gören öğrencisi oldu. Sınıf arkadaşı Emekli Büyükelçi Özer F. Tevs bir yazısında Feza Gürsey'in öğrencilik yıllarını şöyle anlatırken;

“Fransız hocalarımız büyük teneffüslerde onu muallimler odasına çağırır sohbet ederlerdi... Bizden iki sınıf daha büyük, çok çalışkan bir öğrenci daha vardı. Mezun olduktan sonra Fransız hocalardan birisine, ‘Feza mı yoksa diğer öğrenci mi daha üstündü’ diye sormuşlar. O da, ‘Bir köy öğretmeni ile bir ordinaryüs profesör arasında ne kadar fark varsa, Feza ile diğer öğrenci arasında o kadar fark vardı’ demiş.” anısına yer vermiştir.

Feza Gürsey, fizik okumaya lise öğrenciliği yıllarında karar vermişti. Galatasaray Lisesi’ni 1940 yılında birincilikle bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi öğrencisi oldu, 1944 yılında da Fizik-Matematik Bölümü’nden birincilikle mezun oldu. Milli Eğitim Bakanlığı sınavını kazanarak İngiltere Imperial College’a gitmeye hak kazandı. Burada 1945-50 yılları arasında Prof. Dr. H. Jones’ın danışmanlığında doktora çalışmalarını yaptı. 1950’de Kuaterniyonların alan teorisine uygulanmaları konusunda yaptığı çalışması, onun için de yaşam boyu sürecek bir araştırma ilgisinin odak noktası oldu. Bu dönem içerisinde “Tek boyutlu bir istatiksel sistem”  ve “İki bileşenli dalga denklemleri üzerine”  başlıklı iki önemli makale yayımladı. 1951-57 yılları arasında Ord. Prof. Dr. Cahit Arf’ın desteği ile İstanbul Üniversitesi Tatbiki Matematik Kürsüsü’ne asistan olarak atandı. 1953 yılında “Spinli elektronların klasik ve dalga mekaniği” adlı tezi ile doçent oldu.  

1952 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi asistanlarından Suha Pamir ile evlendi ve 1954 yılında tek çocukları Yusuf dünyaya geldi. 1957-61 yılları arasında, eşi ve oğlu ile birlikte Atom Enerjisi Komisyonu’nun bursu ile ABD’de Brookhaven Ulusal Hızlandırıcı Laboratuarı’nda çalıştı, araştırmalar yaptı. Bu dönemde Brookhaven Ulusal Hızlandırıcı Laboratuarı, Princeton İleri Çalışmalar Enstitüsü ve Columbia Üniversitesi’nde fizik dünyasında çok ileri düzeyde çalışma yapanlar ile birlikte çeşitli çalışmalar yürüttü.

Gürsey, 1960′lı yıllarda “Kiral Bakışım” kuralını ortaya koyarak uzay-zaman bakışım çalışmalarına önemli katkı sağladı. M. Günaydın ile birlikte yürüttüğü çalışmaları (1974-76) sonucunda, bileşik bir E6 grubunun içerdiği “oktonyon” cebirinin renk dinamiği ile ilgisi olduğunu kanıtladı. Bu çevrede adını duyuran ilk çalışması, yük bağımsızlığı ve Baryon korunumu ile Pauli Transformasyonunun ilgisini konu edinen makalesidir. Wolfgang Pauli, ünlü Rus fizikçisi Landau’ya yazdığı mektupta, ilgisini çeken bu makaleden söz ediyor ve Heisenberg ile çalışmalarında bu simetriyi kendi spinor modellerinde kullanmayı düşündüğünü söylüyordu. W.Pauli, kendisinden Princeton Enstitüsü’nde çalışmalarına devam etmesi için referans isteyen Feza Gürsey’e gönderdiği mektupta şöyle diyordu: “Ben, seni tavsiye edebilir miyim diye düşünmüyorum, tam tersi, Princeton Enstitüsü’nü sana tavsiye edebilir miyim diye düşünüyorum.”  

1961 yılında ABD’den Türkiye’ye dönen Gürsey, Prof. Dr. Erdal İnönü’nün ısrarları ve uğraşları sonucunda 1974 yılına kadar, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Teorik Fizik Bölümü’nü kurdu ve orada profesör olarak çalıştı. Bu dönem içinde Türkiye’de teorik fizik alanında yapılan çalışmaları canlandırmayı başardı. Princeton ve Yale üniversitesinden ünlü fizikçileri ODTÜ’ye davet ederek birçok konferansın düzenlenmesini sağladı.  

1983 yılında, Boğaziçi Üniversitesi ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Konseyi (TÜBİTAK)’ne bağlı; fizik araştırmaları için Erdal İnönü tarafından Temel Bilimler Araştırma Enstitüsü adı ile kurulan enstitü, daha sonra, Feza Gürsey’in onuruna onun adını almış olarak “Feza Gürsey Bilim Enstitüsü” adı ile çalışmalarına devam etmktedir. Enstitü, İstanbul’daki Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Yerleşkesi içindedir. Matematik ve teorik fizik dallarında araştırmacılara ev sahipliği yapmaktadır.

1965-74 yılları arasında Yale Üniversitesi’nin Teorik Fizik Bölümü’nün teklifi üzerine, ODTÜ'deki görevinden ayrılmak istemeyen Gürsey, Yale Üniversitesi’nin konuk profesörlük görevini kabul etti ve ODTÜ-Yale üniversiteleri arasında dönüşümlü olarak lineer olmayan kiral modeller, konform simetri, genel görelilik üzerinde çalışmalarını sürdürdü. 1974 yılında Yale Üniversitesi Fizik Bölümü’ndeki konuk profesörlüğü sürekli duruma getirildi; izni kaldı ve ODTÜ’den ayrılmak zorunda bırakıldı. Gürsey, bunun nedenlerini, Prof. Dr. Mustafa Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı’nca verilen Bilim Hizmeti ve Onur Ödülü töreninde şöyle anlattı:

“Birincisi, sık sık ve ücretli izinli olarak dışarıdaki bilim merkezlerinde çalışmam ve bu bilimsel alışverişe öğrencilerimi de katmam. İkincisi, Türkiye’mizin seviyesine ve ihtiyaçlarına uygun olmayan üst düzeyde bir araştırma yaparak gençliğe zararlı bir örnek olmam!...”

Feza Gürsey, 1971 yılından 1991 yılında emekli oluncaya kadar Yale Üniversitesi Fizik Bölümü’nde çalıştı. 19 Ocak 1977’de temel parçacık fiziğine yaptığı katkılardan dolayı Sheldon Glashow ile birlikte Oppenheimer Ödülü’nü aldı. Ödül için kendisini kutlayan öğrencilerine; “Ödül, Yale ile Harvard arasında paylaşıldı yazıldı. İsterdim ki, ODTÜ ve Harvard arasında paylaşıldı desinler.” demişti.

Prof. Gürsey’in aldığı diğer ödüller şunlardır: 1969 TÜBİTAK Bilim Ödülü, 1977 S. Glashow ile birlikte J.R. Oppenheimer Ödülü; R. Griffiths ile Doğa Bilimlerinde A. Cressey Morrison Ödülü, 1979 Einstein Madalyası, 1981 College de France’da Konuk Profesör ve College de France Madalyası, 1984 İtalya Cumhurbaşkanı’nın Commendatore Nişanı, 1986 Roma'da Konuk Profesörlük ödülü, 1989 Türk Amerikan Bilimcileri ve Mühendisleri Derneğinin Seçkin Bilimci Ödülü, 1990 Galatasaray Vakfı Madalyası. 1993’te Ankara’da kurulan Türkiye’nin ilk bilim merkezine de onun adı verilmiştir. En önemli eseri, “Symmetries in Particle Physics (New York 1984)’tir. 

Prof. Gürey, 1991 yılında emekli olduktan sonra Türkiye’ye döndü ve Boğaziçi Üniversitesi’nin davetini kabul ederek Fizik Bölümü’ndeki odasına yerleşti. Aynı yıl yakalandığı prostat kanseri nedeni ile 13 Nisan 1992’de Yale Üniversitesi Hastanesi’nde vefat etti. Cenazesi Türkiye’ye getirilerek, Anadoluhisarı’ndaki aile mezarlığında toprağa verildi.

Feza Gürsey, yüksek enerji fiziğinden, İstatis­tik fiziğe geniş bir yelpazede bilimde yeni çığırlar açan çalışmalar yaptı. Bu çalışmaların ortak özel­liği, doğadaki simetrilerin olağanüstü bir seziyle or­taya çıkarılması basitlik ve güzellik kriterleri çer­çevesinde incelikli bir matematiksel yapı ile ifade edilmesiydi Feza Hoca'nın araştırma konularına yaklaşımı birleştiriciydi. Onu en çok etkileyen, en temel fizikle, en temel matematiğin birleştiği konu­lardır.

Büyük Hoca, son yıllarda üniversitelerimizin tekrar canlanmaya ve toplumun bilimle yeniden ilgilenmeye başlamasını görmenin mutluluğuyla ve en önemlisi mevcut potansiyelin kullanılmaya başlâmasıyla bilim ağacının çiçekler açacağına umut ve inancını hep sürdürerek aramızdan ayrıldı, İn­sanlık tarihinin ölümsüzleri arasında hakettiği yeri alan Feza Gürsey 'in bilim meşalesini söndürme­den taşımak; bilim aşığı Türk gençliğinin önünde en büyük görev olarak duruyor.” (Namık Kemal Pak)

İnsan, toplumun bir parçasıdır. Ama unutmaya­lım ki, toplum da tabiat içinde yerini alır. O yüzden temel bilim, tabiata dönüktür. Toplum temel bilime dönük olduğu nispette bilim de insanlara uygulamalı meyvelerini bırakır. Temel bilimi unutan medeniyet­ler sonunda teknoloji kıtlığından ve fikir yoksunluğun­dan kurtulamazlar.

Her türlü faydalarını ve önemini bir kalemde sil- sek bile yüksek enerji fiziği gibi bir konunun son bir özü kalıyor geriye: O da güzelliği. Bir taraftan temel bilim derin bir gerçeği aksettirdiği için güzel. Bir ta­raftan da lojik yapısı ve sadeliği bakımından güzel. Macera açısından bakılırsa, sürprizli yollardan bek­lenmedik netice ve kavramlara sürüklediği araştırı­cılara heyecan dolu anlar yaşattığı için de güzel. Böy­le yaratıcı ve gerçek bir güzelliğin ne zararı olabilir? Bir avuç insan, eski dervişler misâli, tabiatın sınırla­rında dolaşır dururlar. Şair Muhyiddin Abdal'ın de­diği gibi;

"Muhyiddinem dervişem

Hak yoluna girmişem

On sekiz bin âlemi

Bir zerrede görmişem."  (Feza Gürsey)

KAYNAKÇA: Nuovo Cımento / “Relation of Charge Independence and Baryon Conversation to Pauli's Transformations (411-415, 1958), “Dünya Çapındaki Fizikçimiz Çok Yönlü Bilimci Feza Gürsey [1921-1992] (Bilim ve Teknik, Nisan 1994), M. Ali Alpar / “Feza Bey’in Anısına” - Feza Gürsey / “Yeni Bir Âlem – Yüksek Enerji Fiziği” -  Namık Kemal Pak / “Bir Yıldız Kaydı” (Bilim ve Teknik, 1992, C.25, s. 6-11), Meral Serdaroğlu / Bilim Dervişi Feza Bey (2007), İhsan Işık / Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör