Şair ve araştırmacı-yazar (D. 29 Ekim 1927, Körpınar köyü / Kangal / Sivas (Ö. 23 Ekim 2014, Ankara). Babası Dersim’in Ovacık ilçesinden Maksudan aşiretindendir. Ankara Necati Bey İlkokulu, Diyarbakır Ortaokulu, Erzurum Lisesi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (1949) mezunu. Pertev Naili Boratav ile Orhan Burian fakültedeki hocalarındandı. Mersin, Malatya, Elazığ, Ankara liselerinde edebiyat ve felsefe öğretmenliği, yöneticilik yaptı. Bitlis’te Millî Eğitim Müdürlüğü görevinde bulundu. Ankara Atatürk Lisesi Müdürlüğü, dekan danışmanlığı ve MEB merkez teşkilatında bakanlık danışmanlığı görevlerinde bulunarak emekliye ayrıldı. Çalışmalarını serbest yazar olarak Ankara’da sürdürdü.
İlk yazısı
Diyarbakır’da çıkan Dicle gazetesinde, ilk şiiri Varlık’ta
yayımlandı. Yazı ve şiirleri sonraki yıllarda Yücel, Yeni Ortam, Yeditepe,
Oluşum, Türkiye Yazıları, Cumhuriyet Kitap ile sanat
sayfasını yönettiği Barış, Cumhuriyet, Türk Dili, yönettiği Evrim (Ankara,
1975, 6 sayı), yayıncılarından olduğu Yazın Dergisi (Ankara,
1981-82, 7 sayı), Bilim ve Sanat, Adam Sanat dergi ve gazetelerinde yer
aldı. Geniş kültürünün yansıdığı inceleme-araştırma ve deneme yazılarıyla
tanındı. Ceyhun Atuf Kansu ve Ahmet Kutsi Tecer’in şiirlerinin toplu
basımlarını hazırladı. Kendisine; Barış gazetesi tarafından
Cumhuriyet’in 50. Yılı Şiir Ödülü, Spor Toto tarafından Atatürk’ün 100. Doğum
Yılı Ödülü, edebiyat alanında verdiği hizmetlerden dolayı da 1998 yılında
Edebiyatçılar Derneği tarafından kendisine Onur Ödülü Altın Madalyası, 2004’te
Eskişehir Yunus Emre Kültür Derneği Yunus Emre Ödülü verildi.
ESERLERİ:
Deneme: Göz Göz
Olmak (1976), Mektuplar (1977),
Yazınımızdan Portreler (1991), Şiirin Büyücü Kızı İmge (1994),
Aşk Üzerine (1994), İslâm’da Akıl Üzerine Bir Deneme (1996), Yunus
Emre Üzerine Bir Deneme (2004).
Şiir: Bura Yemendir
(1978), Tut Beni Sevda Çağırır (1980), Bir Sürgünün Ezgileri (1983;
Dersim’in Ağıtı adıyla, 1999), Kardaşım Oğul (1988), Merhaba
Oğlum (1988), Siyah Bir Güldür Ölüm (1990), Bülbülleri Ne
Yaptılar? (1994), Büyü (1999).
Araştırma-İnceleme: Kurtuluş
Savaşçısı Atatürk (1981), Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedrettin ve Varidât (1982),
Melih Cevdet: Bilge ve Duyarlı / Kürşat’
Derleme: Atatürk
Şiirleri (1983), Atatürk ve Kuvayı Milliye Şiirleri (1998).
Hikâye: Minnacık
Kadın (1984).
Masal: Fırat’a
Masallar (1977).
Çeviri: Vâridât (Şeyh Bedrettin’den, 1978).
KAYNAKÇA: TDE Ansiklopedisi (c. 8, 1976-98), Yurt Ansiklopedisi (c. IV, 1982), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007), Cemal Süreya / Uzat Saçlarını Frigya içinde (2. bas., 1992), Mehmed Kemal / Sonbahar Gelirken (Cumhuriyet, 24.9.1994), Alev Coşkun / Atatürk ve Kuvay-i Milliye Şiirleri (Cumhuriyet Kitap, 15.10.1998), Hüseyin Akar / Dersim’den Portreler (1999), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), TBE Ansiklopedisi (2001), Alim Yıldız / Sivaslı Şairler Antolojisi (2003), Nazire Akbulut-Munise Yıldırım-Bedriye Korkankorkmaz-Alper Akçam / Vecihi Timuroğlu Kitabı (2004), Necati Selamet / ‘Yunus Emre Üzerine Bir Deneme’ (Cumhuriyet Kitap, 20.1.2005), İbrahim Oluklu / "İçinden Vecihi Timuroğlu Geçen Balıkesirli Bir Anı" (Akatalpa, Eylül 2016).
İÇİNDEN VECİHİ
TİMUROĞLU GEÇEN BALIKESİRLİ BİR ANI
İbrahim OLUKLU
Bir gece, Mehmet Yaşar Bilen’le
telefonda görüşüyoruz. Mehmet Yaşar Bilen, Dikili’de “Melekler Çıkmazı” diye
bir yerde demleniyormuş. “Melekler Çıkmazı” diye bir yer, içkili bir yer; hem
de Dikili’de… “Melek”, “çıkmaz”, “Dikili” sözcükleri…
Anadolu coğrafyasının bazılarının
anlamadıkları, anlayamayacakları hâlini anlatan sözcükler. Telefon
konuşmalarımıza, içinde “melek” olunca, yatsı ezanı ve başka sesler de
karışıyor.
“Melekler Çıkmazı” adından hareketle
konuşurken, aklıma Balıkesir’deki “Meyhane Boğazı” geliyor. Orayı anlatıyorum
Mehmet Yaşar Bilen’e. Onun aklına da, benim kendisine, yaşadıktan yıllar sonra
anlattığım, Vecihi Timuroğlu’yla ilgili anı geliyor.
1993’te Balıkesir Kültür Müdürlüğü -
Balıkesir Belediyesi işbirliği yaparak Sabri Altınel Şiir Ödülü’nü koydu.
Ödülün itici gücü Balıkesir’den; ama başka yazar arkadaşlarımız da yardımcı
oluyor. İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den, Bursa’dan… En çok da Ankara ve
İzmir’den… Mehmet Yaşar Bilen, Hüseyin Yurttaş, Ramis Dara, Nahit Kayabaşı…
Balıkesir’den Yakup Şahan, Ahmet Uysal, Mustafa Durak - Mustafa o yıllarda
Bursa’da çalışıyor; ama hep bizimle - ve ben. Ben, aynı zamanda kültür müdür
yardımcısıyım. Bir anlamda ödülün bürokratik boyutunu ve sekreterliğini de
yürütüyorum.
DYP-SHP koalisyonu var o yıllarda.
Mesela belediye başkanı Doğru Yol Partisi’nden seçilmiş; ona anlatmamız
gerekiyor ödülün içeriğini; anlatıyoruz çeşitli kanallardan; kabul ediyor
başkan. O dönemin valisi de Demirel’in çok yakın arkadaşı ve DYP’nin kurucu
kadrosundan; ona da… O da kabul ediyor.
Koalisyon nedeniyle SHP’li kadrolarla
DYP’li kadrolar bir uzlaşma/uyum içindeler; yer yer yapaylık olsa da bu
durumda.
Yukarıdan emir öyle geliyor çünkü el
altından.
Ahmet Uysal; ah be Ahmet abi, nasıl
özledim sizi, o sakinliğiyle katılıyor ödülün oluşumuna. Her yerinden hem de…
Daha sonra şiirini de yazdı Ahmet abi o sürecin. İşte o şiir:
ŞİİRİN GÜZ YOLCULARI
Şiirin güz yolcularıdır onlar
Ansızın gelirler gece gelirler
İzmir’den Ankara’dan gelirler
Onlardan kalmıştır belki de
Bu erkenci güz zamansız yağmur
Ankaralı şairler incelikli bıçkın
İzmirli şairler hırçındırlar biraz
Bir yıldız serpintisi gibi geceye
Kitaplarını ve adlarını bırakırlar
Gülten Akın, hepimizin güzel ablası
Da geçmiş olmalı ki buralardan
Eski ahşap evlerin buğulu camlarına
Rüzgârla yazılmıştır adı
Şiirin güz yolcularıdır onlar
Bursa’dan Eskişehir’den gelirler
Ansızın dergi düşleriyle gelirler
Akla ziyan rakı içerler
Kim toplar bilinmez ceplerinden
Kayan yarım kalmış dizeleri
Onlar ki adlarıyla güzeldirler (*)
(*) Gülsüm Akyüz, Hüseyin Atabaş, Tuğrul
Asi Balkar, Başaran, Ali Cengizkan, Veysel Çolak, Rahmi Emeç, Şükrü Erbaş,
Bülent Güldal, Nahit Kayabaşı, Yunus Koray, Şükran Kurdakul, Turgay Nar, Ahmet
Necdet, Hakan Savlı, Çiğdem Sezer, Ahmet Telli, Vecihi Timuroğlu, Mehmet Mümtaz
Tuzcu, İsmail Uyaroğlu, Sabahattin Yalkın, Hüseyin Yurttaş.(1)
Ödülün verileceği gün çeşitli
etkinlikler de yapmaya çabalıyoruz. Bunlardan biri de Sabri Altınel’in şiiri
üzerine yapılan konuşma oluyor.
Sabri Altınel şiiri üzerine en kapsamlı
çalışma bilindiği gibi Vecihi Timuroğlu tarafından yapılmıştır.(2) Bu nedenle
ilk ödülümüzün konuşmacısı Vecihi Timuroğlu olacak.
Vecihi abiye telefonla ulaşıyoruz. Konuyu anlatıyorum. Tereddütsüz kabul
ediyor.
Ödül törenlerimizi Sabri Altınel’in
öldüğü ayda, ekimde yapıyoruz. Vecihi abiyi de buna göre davet ediyoruz.
1994’ün Ekim ayı. 19 Ekim öncesinde bir gün. Vecihi abi konuğumuz. Balıkesir
Orman Bölge Müdürlüğü’nün misafirhanesinde ağırlayacağız kendisini. Misafirhane
Balıkesir koşullarına göre şehir merkezine oldukça uzak. Bigadiç yolu üzerinde
bir yerde.
Vecihi abiyi o gün Ahmet abiyle
karşıladık. Otogardan kültür müdürlüğüne geçtik. Kültür müdürü ve diğer
arkadaşlarla tanıştırdım kendisini.
Vecihi abiyi bizim “uçan teneke”yle
götürdüm misafirhaneye. Yerleşti Vecihi abi. Biraz zaman geçirdik birlikte. Bir
şeyler içtik. Akşam yemeğini orada yiyecek Vecihi abi. Ertesi gün öğleye doğru
yine ben alacağım kendisini. Ödül törenimiz 14.30’da yapılacak. Böyle sözleştik.
Ben şehre döndüm.
Vecihi abi konusunda alabildiğine
titizleniyoruz.
Büyüğümüzdür kendileri. Hem bundan hem
de onun sözünü sakınmayan biri olduğunu bilmemizden; bir aksilik, bir eksiklik
olmasın istiyoruz.
Ödül töreninin olacağı gün mesaideyiz.
Tören 14.30’da yapılacak. Vecihi abi saat 10.00’u biraz geçe aradı beni kurum
telefonumuzdan:
“Oğlum İbrahim! Beni buradan hemen al!
Rakı içmeden konuşamam ben! Bir iki tek atacak bir yer bul!”
“Pekiyi hemen geliyorum Vecihi abi!
Sabah sabah içecek yer nasıl buluruz, bilemiyorum…”
Böyle deyince Vecihi abi sesini biraz
daha yükselterek:
“Oğlum, sen ne biçim Balıkesirlisin?
Burada Meyhane Boğazı diye bir yer var. Sen orayı bilmiyor musun? Orada mutlaka
sabahçı meyhanesi vardır.”
Doğruydu. Meyhane Boğazı’nda, şimdi yerinde
yeller esiyor olsa da, sabahçı meyhaneleri vardı. Birlikte gittik oraya. Vecihi
abi bir iki kadeh içti. İyi olmuştu…
Tören saatine yakın, salona kadar
birlikte yürüdük.
Törene o dönemin valisi, Demirel’in
tanıdığı vali emekli olmuştu, gelmemişti İzmir’de bir işi olduğundan.
Vecihi abi, rakının tadını hem törene
katılmayan valiye gıyabında hem de valinin görevlendirdiği vali yardımcısına
yüzüne karşı fırça atarak çıkardı.
Vecihi Timuroğlu bu. Sağı solu belli
olmazdı. Olmadı da…
(1)
Yaklaşım, yıl: 1, sayı: 11, Ocak 1996.
(2)
Yazınımızdan Portreler, Vecihi Timuroğlu, Başak Yay., Ankara, 1991.