Asker, siyasetçi, aktivist, Dev-Genç örgütü kurucularından. 1945 yılında Sinop’un Boyabat ilçesinde dünyaya geldi. Eski Ankara Valisi Enver Kuray'ın oğlu, Yassıada Savcısı Ömer Egesel'in yeğeni, sinema oyuncusu Nur Sürer'in de eşidir.
Ankara
Hukuk Fakültesi'nde okuyan, ardından da Deniz Harp Okulu'ndan mezun olan Sarp
Kuray, okulu bitirip Deniz Teğmeni olarak görev alırken ordudan sicilen emekli
oldu.
Sarp
Kuray, 12 Mart 1971 öncesi dönemi silahlı terör örgütlerinden Dev-Genç’i
kurucularından olup, örgütün çeşitli eylemlerinde yer aldı. 12 Mart 1971 askeri
darbesi oluşturulan sıkıyönetim mahkemelerinde 24 yıl hapse mahkûm edildi, fakat
1974 Genel Affından yararlanarak serbest bırakıldı.
Serbest
kalışının ardından yurtdışına gider. Yurtdışında kurduğu Partizan Yolu/16
Haziran Hareketi adlı örgütü 1988 yılında feshetti, daha sonra Ankara Sanat Tiyatrosunun
kuruculuğunu yaptı.
16 Haziran
Hareketi
30
Ekim 2008'de Eşber Yağmurdereli, Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Ömer Gürcan gibi
isimlerin de aralarında bulunduğu "16 Haziran Hareketi" üyeleriyle
SHP'ye katıldı ve 24 Mayıs 2008'de düzenlenen SHP Kurultayında SHP Parti
Meclisi üyeliğine seçildi.
4
Şubat 2009 tarihinde, "16 Haziran örgütünü kurup yönettiği ve örgüt adına
öldürme, yaralama ve bombalama gibi çok sayıda eylemin talimatını verdiği"
gerekçesiyle çarptırıldığı müebbet hapis cezasının infazı için teslim oldu.
Polis tarafından tutuklanarak cezaevine konuldu. 16 Haziran örgütünü kurduğu
iddiasıyla 'Anayasal düzeni zorla değiştirmek' suçlamasıyla 7 yıl 8 ay Edirne F
Tipi Cezaevi'nde kalan Sarp Kuray, cezasının tamamlanmasının ardından 28 Kasım
2016 günü tahliye oldu.
Tahliye günü
Kuray'ın
cezaevi çıkışına ailesi ve yakınlarının yanı sıra aralarında CHP'li
milletvekilleri Fikri Sağlar, Ali Şeker, Eren Erdem, Orhan Sarıbal, sanatçı
dostları Yüksel Arıcı, eşi Nur Sürer ve arkadaşlarının oluşturduğu 100 kişilik
bir kalabalık karşıladı. Jandarma görevlisi eşliğinde cezaevi kapısına gelen
Sarp Kuray, yakınlarına sarılarak gözyaşlarına boğuldu.
Kendisini
karşılamaya gelenlere tek tek sarılan Kuray, gelenlere teşekkür ederek,
"Bundan 8 yıl evvel Ankara'da sevgili arkadaşlarım beni uğurlarken, onlara
bir söz vermiştim. 'Ömrüm olursa bu cezaevinden devrimci çıkacağım' dedim. Size
layık çıktığımı bilmenizi isterim. Ben 68 başkaldırısının bir ayağıyla Deniz
Harp Okulu, bir ayağı Dev-Genç'te yetişmiş bir insanım. Biz eğilmek bükülmek
yakışmaz. Bizi hiç bir kuvvet ne zorbalık, ne batakçı gericilik eğdiremez. Dik
girdik, dik çıkıyoruz. Geldiğiniz için hepinize teşekkür ederim" diye
konuştu.
CHP’ye katıldı, rozetini
Kılıçdaroğlu taktı
Sarp
Kuray, 13 Haziran 2017 günü CHP'ye katıldı. Kuray ve arkadaşlarına rozeti, grup
toplantısı öncesi bizzat genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu yaptı, birlikte basına
poz verip fotoğraf çektirdiler.
“Dini
ıskalayınca yenildik”
Dev-Genç
örgütü yöneticisi olmak ve anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs
suçlarından müebbet hapis cezasına çarptırılan Sarp Kuray, 2014 yılında cezaevinde
iken Star yazarı Mustafa Kartoğlu'na konuşmuş, ilginç açıklamalarda bulunmuştu.
Sarp
Kuray'ın, Türk devrimci sol hareketleriyle ilgili sözleri şöyleydi:
"Biz
birbirimizin hikayesini bilmiyoruz. Ebu Zer ile bağınızı kuramıyorsanız, halkla
ters düşüyorsunuz. Ekonomi politiğini, gelir paylaşımını, mülkiyeti, hak ve
adalet kavramlarını. ‘İhtiyaçlarınızın üzerindekini paylaşın’ ilkesini... Bu
ciddi bir tarih bilincidir."
"1970’lerde
Maoculuğun gelişiyle bu toprağın geleneğiyle bağlarımız koptu. Kendimizi Mao
ile ifade etme yanlışına düştük. Çok çok Che ile... Türk devrimciliğinin sorunu
budur. Bu toprağın konuları güme gitti hep..."
Sarp
Kuray, bu doğrultudaki düşüncelerini 12-13 Ocak 2019’da İstanbul Balat’taki İnşa
Kültürevi’nde yapılan İslam ve Sol Çalıştayı’nda tekrarlayarak daha ayrıntılı bir
şekilde anlatmıştır. (Bu konuşmadan geniş özet ESER ÖRNEKLERİ bölümünde)
KAYNAKÇA:
Dev-Genç'in kurucularından Sarp Kuray - Devrimci itirafı: Dini ıskaladığımız
için yenildik (kackar53.com, risalehaber.com, star.com.tr, 04 Temmuz 2014), Sarp
Kuray Kimdir? Sarp Kuray Tahliye Edildi (haberler.com, haberturk.com, 28 Kasım
2016), Sarp Kuray: Bir ayağım Harp Okulu'nda bir ayağım Dev-Genç'te (odatv.com,
28 Kasım 2016), Sarp Kuray yıllar sonra yeniden özgür! (gazeteduvar.com.tr, 28
Kasım 2016), Sarp Kuray, CHP Üyesi Oldu,
Rozeti Kılıçdaroğlu Taktı (haberler.com,
13 Haziran 2017), Sarp Kuray: Mağlubiyetimizin en büyük nedeni dini ıskalamamızdır
(adilmedya.com, 29.01.2019), Sarp Kuray (eksisozluk.com, 27.10.2019).
“İslamiyetin
kuruluşunda muazzam bir devrimci unsur var. Medine’de kurulmuş Halk Cumhuriyeti
Medine’deki ilişkiler, Kur’an-ı Kerim’e atfederek konuşuyorum, o zenginlere
karşı, Mekke’li tefeci bezirganlara karşı açılmış bir savaş var. Yoksulun
hakkından kadın hakkına, düşmüş insanların hakkına kadar bir savunma var. Bunu
gördük biz, biliyoruz. Eğer bunu 1968’de bilseydik bu kadar tecrit olmazdık.”
12-13
Ocak 2019’da İstanbul Balat’taki İnşa Kültürevi’nde yapılan İslam ve Sol
Çalıştayı’nda 16 konuşma iki yazılı tebliği sunuldu. Konuşmacıların mesajlarını
bu yazı dizisinde aktarmaya devam ediyoruz.
Bugün
Dev-Genç kurucularından Sarp Kuray’ın konuşmasından mesajları sunuyoruz…
***
Ben
sosyalist mücadelenin içinden geliyorum. Aynı zamanda 1966 harp okulu mezunu
Bahriye subayıyım. Burada da eski Bahriyeli arkadaşlarım var onlara da hoş
gelmişler diyorum.
Şimdi
burada İhsan Hoca bir çaba harcıyor. Anlattı, arkadaşlar, akademisyenler,
küreselleşmeden bahsettiler, dünyaya nasıl abandığından bahsettiler ve
Türkiye’nin karanlık bir tablo içinde olduğunu söylediler. Bunlarla mücadele
edilecek konu bu. Buraya bir tez sundular. İhsan Eliaçık Öteki İslam diye bir
kitap yazmış ve böyle başka kitaplarda yazmış. Bize İslamı kendi bakışına göre
tarif ediyor, tanımlıyor. Şimdi bu platforma bizim katkımız ne olacak? Solu
anlatacak halimiz yok. Biz buraya kendi mücadelemizi anlatmaya gelmeyeceğiz.
Biraz önce Fatma Bostan Ünsal doktordan (Hikmet Kıvılcımlı) bahsediyor. 1971’de
Dr. Hikmet Kıvılcımlı benim yargılandığım davanın bir numaralı sanığıdır.
Türkiye’de ben doktorcu diye bilinirim. Ama benim doktordan haberim yok, hikaye
o. Adam ciltle kitap yazmış, Allah, Peygamber kitabı yazmış, Osmanlı tarihini
maddesini yazmış, fetih medeniyetini yazmış, Şamana kadar inmiş, İlhan dininden
bahsetmiş, yani Türk unsurunun Müslümanlığa gelişinden bahsetmiş bizim
haberimiz yok. Bizim elimizde silah, karşımıza gelmiş gruplarla mücadele
ediyor, biz Dev Gençiz, bizi bir alana doğru sıkıştırmışlar. Arkasından da
önümüze 9 Mart diye bir program sunmuşlar. Programda bankaları, sigortaları
millileştireceğiz, toprak reformu yapacağız demişler, yedi bin subayımızı işin
içine çekmişler, sonra da iki gecede bu işi değiştirip belimizi kırmışlar. Olay
bundan ibaret. Şimdi solun hikayesini başka anlatmak lazım. Tarihsel
dinamiğini, sınıfsal dinamiğini falan yıllardır da bunları söyleriz. Ben bu
konuda İsyan ve Tevekkül diye bir kitap yazdım, bunları da uzun uzun anlatmaya
çalıştım, kendi öz eleştirimle beraber.
İslamiyetin
kuruluşunda muazzam bir devrimci unsur var. Eğer bunu 1968’de bilseydik bu
kadar tecrit olmazdık
Şimdi
biz doktordan bir şey öğrendik; 600 yılında o bize Allah’ı şöyle tarif etti.
Dedi ki; Allah, doğa ve toplum kanunlarıdır. Buna tarihsel determinizm denir.
Yani toplumun da, doğanın da kendi kanunları vardır, hep gelişmeye yönelik,
toplum biçimlerinin gelişmesine yönelik ve Hz. Muhammed öncülüğündeki
Müslümanlık bu doğa ve toplum yasalarına göre etüt edilmesi lazım dedi. İbni Haldun
da buna Bedevi umran, Hadari umran diyor. Bu bilimsel sosyalizmde, ilkel komün
toplumunda yerleşik toplum olarak görülüyor. Hani diyorlar ya, dini tarif etti
mi, etmedi mi, Marks’ta var mı Engels’de var mı? Zaten 600 yılında sosyalizm
falan yok. Dönüyorlar tekrar oradaki ilerici damarı yakalamaya çalışıyorlar.
Oradaki ilerici damarı, devrimci damarı ne determine ediyor? İşçi sınıfı yok,
toplumun iç dinamiklerle değişecek bir durumu yok. O zaman ailenin özel
mülkiyeti, devletin özel mülkiyeti diye koskoca kitap yazıyor, barbarlık ve
medeniyet ilişkisinden bahsediyor. Şimdi barbarlık lafını hakaret etmek için
kullanıyorlar. Oysa barbar lafını bilimsel sosyalizmler bir toplum biçimi
olarak kullanıyor.
Hakikaten
İhsan Hocanın, devrimci Müslüman kardeşlerimizin dediği gibi İslamiyetin
kuruluşunda muazzam bir devrimci unsur var. Medine’de kurulmuş Halk Cumhuriyeti
Medine’deki ilişkiler, Kur’an-ı Kerim’e atfederek konuşuyorum, o zenginlere
karşı, Mekke’li tefeci bezirganlara
karşı açılmış bir savaş var. Yoksulun hakkından kadın hakkına kadar, kadın
hakkından düşmüş insanların hakkına kadar bir savunma var. Bunu gördük biz,
biliyoruz. Eğer bunu 1968’de bilseydik bu kadar tecrit olmazdık biz. Ben
68’liyim. Ordu’dan atıldıktan sonra da devrimci olarak görevler yapmış bir
arkadaşınızım. Biz ne zaman din tartışmasını yaptık tecrit olduk Ben bunu
yıllardır söylüyorum.
Mağlubiyetimizin
en büyük nedeni dini ıskalamamızdır diyorum.
Belki
de bunu Türkiye’de bu kadar net 68’li kuşaklar içinde, öz eleştirisini yapan insan
benim. Şimdi İslam’da bir devrimcilik damarı var. Bu devrimci damar Hz.
Muhammed’in temsil ettiği İslamdır bizim için. Ama ne oluyor, bu devrimci
damara basıyorlar. Biraz evvelki konuşmacı arkadaşımızda söyledi, öldüğü gün
bile, o mescidin yanındaki odasında kendisine kalleşlik yapılıyor. Onun
cenazesini yıkamaya kadar, oradaki yapılmış halife seçimine kadar, onun
bıraktığı ahlak, o ilk dakikadan itibaren delinmeye başlıyor. Sonra da Muaviye
denen o dönem geliyor. Ebu Süfyan’ın yani yıllarca Mekke’de, Bedir, Uhud,
Hendek Savaşında Hz Muhammed’in o sahabelerine karşı mücadele ettiği grup
İslamiyet’in üzerine çöküyor. Çökünce İslamiyet’in devrimci özünü boşaltmaya
başlıyorlar. İşte İslam aydınlanması burada başlıyor. Ebu Zer, Karmati,
Zencler, Babek, yıllarca o dörtyol ağzı Bağdat’taki manifaktür işçileri, köle
işçilerinin kurduğu iktidarlar İslam’ın içinden bir devrimci damar çıkıyor ve
bir tasavvuf akımı çıkıyor. Yani İslam’ı Hz. Muhammed’in temsil ettiği
boyutuyla kavramış, bir aydınlanma damarı ve du damara karşı Mekkeli
mütegallibenin, tefeci bezirganın, zenginin İslam’ın üzerine çökmesi ile
beraber bir aydınlanma damarı çıkıyor. Bunun burada konferansıları yapılıyor.
Biz de geliyoruz onurlu bir şekilde o konferansları dinliyoruz.
Mülk Allah’ındır
esasına göre kurulmuş toprak düzeni bozulunca, bu coğrafyada isyanlar başlıyor
Şimdi
buradan bir de Orta Asya’dan kopup gelen Türk unsurunun ve bu coğrafyada
yaşayan Kürt unsurunun İslamla tanışması var. Kürt arkadaşlar bunu anlatırlar,
benim haddim değil kimseye akıl vermek. Ben kendi damarım adına söylüyorum, üç
yüz sene Emevilerle kıran kırana Türk faktörü kavga yapıyor. Müslümanlığı kabul
etmiyor. Yani o bozulmuş, Hz. Muhammed sistemini bozmuş, egemenliği, kadını
köle yapan eşitlikçi çizgisini, paylaşımcı çizgisini paramparça eden çizgiye
karşı, o ilkel komine gelenekleri ile donatılmış çizgiye karşı Türk faktörü
kavga yapıyor. Ne zaman Müslümanlığa giriyor? Emevilerin devrilmesi ile
birlikte giriyor ve Osmanlı Devleti kuruluyor. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu
bilmek lazım. Hani bu topraklar, tarihsel dinamikler, öyle böyle yuvarlak laf
edilmeyecek. Osmanlı Devleti nasıl kuruluyor. Osmanlı Devleti’nde mülkiyet yok,
mülk Allah’ındır ilkesine göre kurulu sistem. İşte o toprakları hala parçalaya
parçalaya bitiremediler, hazine toprağı denir ona. Hiçbir özel mülkiyet yok.Tasarruf hakkını
veriyorlar köylüye, onda dokuzu köylünün tasarruf hakkı oluyor, onda biri de sipahiye veriliyor. O
hem içeride görevi sağlıyor, birbirlerine karşı bir istismar olmasın diye, hem
de dışarı karşı ülkeyi savunuyor. Kam’lar inip din adamı oluyorlar, Hakanlar,
Gaziler, Alpler, Erenler ve bir sistem kuruluyor. Ne zaman bu sistem
derebeyleşiyor, ne zaman bu sistemde,
mülk Allah’ındır esasına göre kurulmuş toprak düzeni bozuluyor, bu
coğrafyada isyanlar başlıyor. Selçuklu bozuluyor Babai isyanları başlıyor, işte
bir ucunda Baba İlyas var, bir ucunda Baba İshak var, dört tane tarikat var,
bunlar içinde Haydarilar, Kalenderiler, Yeseviler, Vefailer var, Kurmançilerle
Türkmen, Alevi beraber derebeyleşmeye karşı isyan ediyor. Kardeşlik buradan
başlıyor. Dokuz yüz yıllık Türk-Kürt kardeşliğini anlatacaksan buradan
anlatacağız. Neye karşı o topraktaki derebeyleşmeye karşı isyan patlıyor. Bakın
Babai’leri biliyorsunuz, bunların halifelerini de biliyorsunuz, Şeyh Edebali,
Hacı Bektaş, Ahi Evran bunların halifesi. Bunlar hem Selçuklu derebeyleşmesine
baş kaldırıyorlar, hem de geliyorlar Osmanlı kuruluşuna katılıyorlar. Demek ki kuruluşta başka bir sır var. Bu
sırrı çözmek lazım. İşte o sır, İslam’ın 600 yılındaki İslam’a benzemesidir. O
Türk unsurunun buraya gelerek, Osmanlı Devletini kurduğu zamanki Müslümanlık
anlayışı, 1300 yılının Müslümanlık anlayışına benzemez. 600 yılındaki
Müslümanlık anlayışına benzer. Sonra Osmanlı Devleti’nde aynı derebeyleşme
başladığı zaman da önce Bedreddin ayaklanıyor. O Yıldırım dedikleri adamın,
Yıldırım olmadığı, şimşek bile olmadığı
anlaşılınca, Timur’dan tokat yiyiyor ve bu ülke dağılıyor. Sonra Fetret Dönemi
ve büyük bir isyan oluyor burada. Bedreddin ayaklanması oluyor.
Çalıştayın
amacı, bu coğrafyanın aydınlanma damarına sahip çıkmayı içerdiği için, o
tarihsel dinamiklerden gelmiş bizde sahip çıkacağız
Bir
de Anadolu ayaklanması var. Bu Anadolu ayaklanmasında sadece İslam aydınlanması
değil, bir de Anadolu aydınlanması var. Kemalizm deyip Kurtuluş Savaşı’nı
atlamayacağız. Hani tarihsel dinamik sınıfsal dinamik deniliyor ya, onun
tarihsel dinamiği Kuvayi Milliyedir, sınıfsal dinamiği de Müdafaa-i Hukuktur.
Şimdi Kuvayi Milliye o tarihsel dinamiği iyi bilmek lazım. Kemalizm lafıyla,
Kurtuluş Savaşı dinamikleri ve Kuvayi Milliye mücadelesi atlanmayacak,
Cumhuriyette atlanmayacak. Cumhuriyete benim eleştirilerim var. Bir daha sola
düşman olmayacaksınız, Kürde düşman olmayacaksınız, laikliği doğru tarif
edeceksiniz, işçi sınıfına hak vermek için 1961 Anayasasına kadar
beklemeyeceksiniz. Eleştiri ayrı ama Cumhuriyetin saltanata ve emperyalizme
karşı kurulmuş koruma kalesi olduğunu da hiç unutmayacağız. Türkiye’deki bu
aydınlanma damarına sahip çıkacağız. İhsan Hocanın yaklaşımları, bu aydınlanma
damarına olduğu gibi sahip çıkmayı içerdiği için, o tarihsel dinamiklerden
gelmiş bizde sahip çıkacağız. Bizler gökten paraşütle atılmadık, bizim
devrimciliğimiz bu toprakların devrimciliğidir ve biz Babailere kadar kökü
bağlı insanlarız. O anlamda tekrar ortak noktalar tespit edilebilir, edilmesi
gereklidir. Aydınlanmalara sahip çıkmak lazım, aydınlanma hareketlerine sahip
çıkmak lazım. İslam aydınlanmasını iyi bildiğimiz kadar, Anadolu aydınlanmasını
da iyi bilmemiz lazım ve Türkiye’de bu aydınlanma çizgisindeki eksiklikleri
doğru koymamız lazım. Herkesin yeri var burada ve asgari müştereklerde birleşip
bu zalimleri indirmek lazım, onu bilir onu söylerim.
KAYNAK:
Sarp Kuray: Mağlubiyetimizin en büyük nedeni dini ıskalamamızdır
(adilmedya.com, 29.01.2019),