Romancı.
1944, Menemen / İzmir doğumlu. Rumeli kökenli bir ailedendir. Tiyatro yazarı
Musahipzade Celal, annesinin büyük amcasıdır. Ankara’da Mimar Kemal İlkokulunda
başladığı ilköğrenimini Erzurum Kültür Kurumu İlkokulunda tamamladı. Ankara Namık
Kemal Ortaokulunu bitirdiği yıl ailesiyle Japonya’ya gitti. Liseyi Tokyo THA
Amerikan School in Japan’da okudu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Ekonomi-İstatistik Bölümünü 1965’te bitirip Fulbright bursu ile Amerika’ya giderek
yüksek lisans programını Vanderbilt Üniversitesinde (Nashville, Tennessee’de)
tamamladı (1968). ABD’de ayrıca Dartmouth College’de felsefe ve ilâhiyat
öğrenimi gördü.
Dönüşünde
Türkiye’de ve Kahi-re’de dinle ilgili konuları incelemeyi sürdürdü. Bu
arada, 1968-69 yılları arasında ABD’de Maine eyaletinde öğretim üyeliği yaptı,
Caan College’de kalkınma ekonomisi dersleri verdi (1969). İstanbul
Üniversitesinde ve DPT’de iki yıl (1970-72) uzman olarak çalışıp yeniden
Amerika’ya gitti. California Üniversitesinde araştırmalarda bulundu (1973-74).
Berkeley’in Türkiye’de yürüttüğü bir psiko-dilbilim projesinin İstanbul ayağını
üstlendi Cumhuriyet gazetesi ile ortaklaşa Bizim English isimli,
Türkçe temelli bir İngilizce öğretim dergisi çıkardı (1981-84), YAZKO yazarlar
kooperatifinde yönetim kurulu başkan yardımcılığı (1984-85) yaptı.
1984
yılından itibaren yazı çalışmalarını yoğunlaştırdı. Yazılarının büyük bölümünü
Nokta, Yazko Somut, Türk Edebiyatı vd. dergilerde, röportaj yazılarını Zaman
gazetesinde yayımladı (1986).
Ödülleri:
Filistin
davasının tanıtımına yaptığı katkılardan dolayı 1986 yılında Tunus'ta sürgünde
bulunan Yaser Arafat tarafından 'Özgürlük Madalyası'yla onurlandırıldı.
İşkenceci
adlı romanıyla Türkiye Yazarlar Birliği 1987 Roman Ödülünü kazandı.
Aydınlanma
Değil, Merhamet! adlı romanıyla ise 2006 yılında Moskova'da 'Mikhail A. Sholokhov
100. Yıl Roman Ödülü'nü kazandı.
ESERLERİ:
Roman: Yaseminler
Tüter mi Hâlâ? (1985, 2016), Paslanmış Mesih (1986), İşkenceci (1986), Viva la
Muerte (1992), Nuke Türkiye (1993), O.K. Musti Türkiye Tamamdır (1994),
Schrödinger’in Kedisi / Kâbus (1995), Kadere Karşı Koy A.Ş. (1995, 1999), Schrödinger‘in Kedisi / Rüya (1996, 2013), Eyy
Uhnem! Eyy Uhnem! (2000, 2008), Dünya Nöbeti (2000), Şimdi Değilse Ne Zaman?
(2006), Hatırla! Geçmişin Geleceğindir (2007), Yorumsuz (2008), Hollywood'u
Kapattığım Gün (2009),
Deneme-Diğer: Aydın
Despotizmi (1986), Eylül 1998 (1999), Safsata Kılavuzu Laf Ola Beri gele (2000),
Or'da Kimse Var mı? Kitap 3 - Valla Kurda Yedirdin Beni (2001, 2003), Hayır
Diyebilmeli İnsan (2005), Or'da Kimse Var mı? Kitap 2 - Nuke Türkiye (2008,
2016), Or'da Kimse Var mı? Kitap 4 - O.K
Musti Türkiye Tamamdır (2013), Or'da Kimse Var mı? Kitap 5 - Beyaz Türkler Küstüler (2013), Aydınlanma
Değil, Merhamet! (2009, Aydınlanma Değil Merhamet! - Gogol'un İzinde 1 adıyla
2013), Gogol'un
İzinde 2 - Dünya Nöbeti (2014), Funda'nın Mutfak Rehberi (2011), Viva La Muerte
- Yaşasın Ölüm (2016), Batı'ya Yön Veren Metinler 1 (2016), Batı'ya Yön Veren
Metinler 3 (2016), Ben Böyle Düşünüyorum! Demekle Olmuyor (2018), Fesüphanallah!-Nasihatname
1 (2019), Hafazanallah!-Nasihatname 2 (2019)
Çeviri: Haberlerin
Ağında İslâm (1985), Filistin Sorunu (1986), En Emin Yol (Akvamül Memalik-i
Marifet Ahval el-Memalik, Tunuslu Hayrettin Paşa‘dan, 1986).
KAYNAKÇA:
İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi
(2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin
Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2.
bas. 2007) - Ünlü Edebiyatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013) -
Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), Behçet Necatigil /
Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve
Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), Mehmet Nuri Yardım / Romancılar Konuşuyor
(2000; Aydınları Sorgulayan Romancı Alev Alatlı: Aydın İhanet İçinde, s.
193-196), Erkin Çam / Schrödinger‘in Kedisi (Cumhuriyet Kitap, 7.9.2000), TBE
Ansiklopedisi (2001), Zafer Özcan / Alev Alatlı ile Türkiye ve Dünya (2003), Alev Alatlı
kitapları (idefix.com, 16.06.2019).
BATI'YA YÖN
VEREN METİNLER 1
Alev ALATLI
Kitap Açıklaması
On
altıncı yüzyıl Osmanlı aydınının, Batı'nın dünya ve evren görüşünü altüst eden,
Avrupa Aydınlanmasının yollarını döşeyen Kopernik, Bruno, Galile, Brahe gibi
bilim adamlarının radikal çıkışlarından haberi yoktur. Tanzimat'la birlikte
Batılılaşma sürecine girdiği kabul edilen Osmanlı toplumuna sunulan ilk çeviri
ürünler, Türk okuyucusunu Voltaire, Rousseau, Fénelon, Fontenelle, Montesquieu
gibi düşünürlerle tanıştırırken, Thomas Hobbes, John Locke gibi
rasyonalistleri, David Hume, Adam Smith, Thomas Malthus, Karl Marx gibi
ekonomistleri, Herbert Spencer gibi hukukçuları, Frederich Nietzsche'yi, hatta
Francis Bacon gibi bilimadamlarının yapıtlarını ıskalar. Batı zihniyetinin
gerçeğini aydınlatmakta yetersiz kalınmış, "rakip" kültürü hakkıyla
değerlendirmek yolunda tatminkâr sonuçlara ulaşılamamıştır. Buna karşın Batı
karşısında geri kalmışlık duygusu, bilincimize adeta bir sosyo-kültürel çıkmaz
olarak kazınmakta, kendi kültürümüz hakkındaki tasavvurlarımızın hırpalanmasını
da beraberinde getiren uzun bir savunma sürecine girilmektedir.
Hayli
gecikmiş bir girişim olmakla birlikte, Batı'ya Yön Veren Metinler, Türk
okurunun hızla küreselleşen dünyayı şekillendirmeye aday olan Batı düşünce
kalıplarını ve onları oluşturan düşün serüveninin tarihsel gelişimini, kendi
dilinde okuyup kavramasına olanak sağlamayı amaçlamaktadır. İÖ 1400'lü
yıllardan başlayan, 1970'lere kadar gelen yaklaşık 3500 yıllık bir süreçte Batı
zihniyetini şekillendirdiği kabul edilen yaklaşık bin metni kapsayan dört
ciltlik bu eserde, Eski Ahit'in Aziz Markos'undan Hamurabi'ye, 1215 tarihli
Magna harta'dan, Çar İkinci Aleksander'ın Özgürlük Fermanı'na, Abraham
Lincoln'ün Özgürlük Bildirgesi'nden, Bart Kosko'nun Saçaklı Mantık Devrimi'ne
kadar çok sayıda metin ilk kez belirgin bir sistematikle Türkçeleştirilerek
sunulmuştur. Seçilen metinlerin, Batı'nın "kendi zihniyetini kendi
gençlerine aktarma" yöntem ve tercihlerini yansıttığından emin olmak için,
Avro-Amerikan dünyasının en saygın üniversitelerinin kendi öğrencileri için bir
araya getirdikleri derlemeler rehber alınmış, böylece Batı'ya Yön Veren
Metinler'e aşinalık geliştirecek gayretli ve ciddi okurun Batı'nın düşünce
dünyasını çözerken, kendi medeniyetimizin düşünsel ürünleriyle de
hesaplaşabileceği zemin hazırlanmıştır.
Birinci
ciltte, Batı geleneklerinin Yahudi-Hıristiyan, Yakın Doğu, Yunan-Roma
geleneklerinin kaynakları ile Hıristiyan toplum tasavvuruna ışık tutan
metinleri bulacaksınız.
Yolunuz
açık olsun!
(Tanıtım
Bülteninden)
BEN BÖYLE
DÜŞÜNÜYORUM! DEMEKLE OLMUYOR
Alev ALATLI
Arka Kapak
Yazısı (Tanıtım Bülteninden)
“Ben
böyle düşünüyorum!” demekle olmuyor. Yıllar var ki, “münazara” sözcüğü dilden
düştü. “Safsata” sözcüğü ise her nedense yobazlıkla özdeşleştirildi, batıl
inanç anlamında kullanılır oldu. Oysa akıl yürütme yetisinin hatalı kullanımı
anlamına gelir, bir yöntem sorunundan ibarettir, safsata.
Dinle,
imanla, inançla ilgisi yoktur. Başta Türkçenin kötü kullanımı olmak üzere,
eksik bilgi, önyargı, duygusallık, acelecilik, özensizlik, aşırı genelleme,
duygu sömürüsü gibi nedenlerden
kaynaklanır.
Safsata
kural olduğunda, konuşanlar birbirini duymaz olurlar. Kısır ortamı dolaylı
karalama, sahte açmaz, tecahülü arifane, felaket tellallığı, girift soru gibi
laf cambazlıkları doldurur.
Gece
gündüz televizyondan, basından, siyasilerden, hatta maalesef yakınlarınızdan
yayılan temelsiz ahkâmın farkında olmamanız mümkün değil. Öyleyse, sorgulayın.
Başta konuştuğunuz Türkçe olmak üzere, fikirlerinizi, tercihlerinizi, size
söylenenleri ya da duyduklarınızı illa ki sorgulayın. Bıkmadan, üşenmeden,
yılmadan sorgulayın. Sosyal medya münazaraya el veren bir mecra değildir, twite
laf yetiştirmekle kaybedeceğiniz zamanı mesela “ad hominem” safsata nedir, onu
öğrenmeye ayırın. Öğrenin ki, arkanızı dönüp gideceğiniz zamanı doğru
kestirebilesiniz. Kendiniz yapıyorsanız da, yapmayın. Ağzınızdan çıkanı
kulağınız duysun.
Editör:
Mehmet Said Aydın
FESÜPHANALLAH
Alev ALATLI
“Önümüzdeki
yılları bir elimiz yağda, bir elimiz balda geçiştiremeyecekmişiz gibi
duruyormuş. Olsun. Güneş her gün daha mütekâmil bir dünyaya doğmaz. Tarih
ezelden ebede dümdüz uzanan doğrusal bir hat değil, devirli bir oluşumdur. Gün
olur, en gerideki en öndekinden ileride olur. Aristarkus, Kopernik’e zıpçıktı
astrolog’ diyen devrimci Martin Luther’den daha ilericidir. Ahmet Yesevi,
Kadızade Mehmet’in çok ötesinde.
‘Nasihatname’
dediğim kalıp, bu yolda bir temrin aslında. Elim henüz kalem tutarken, tecrübemi
tecrübenize, bildiklerimi bildiklerinize, hadi lafı dolandırmayayım, ömrümü
ömrünüze katarak, 21. yüzyıldaki yolculuğunuzda size belirli bir avans sağlama
gayreti. İsterim ki, elinizden geleni değil, yapılması gerekeni yapın, dünyaya
bir de benim pencerelerimden bakın. İstemediklerinizi kapatın, yenilerini açın.
İstihkâmlarınızı güçlendirin, zor zamanları
fırsata çevirin. Benim yaşıma geldiğinizde, benim hiç olamadığım kadar hakîm,
fehim, müstakim, emin, mekin ve metin olun. (Sözlük kullanmayı da âdet edinin.)
Aziz ülkemize gelince; ille bir şeye benzetecekseniz, her budağından sürgün
atan salkım saçak bir böğürtlen çalısına benzeteceksiniz Türkiye’yi. Bir
sürgünü çiçeğe dururken, diğerinin kurumakta, ötekisinin meyve vermekte
olduğunu görün. Tek bir sürgüne takılıp kalmayın, bütüne bakmayı âdet edinin.
Unutmayın ki, düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendine has bir
kimliği vardır Türkiye’nin. Batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar.”
Alev
Alatlı
(Tanıtım
Bülteninden)
HAFAZANALLAH!-NASİHATNAME
2
Alev ALATLI
“Gelin,
Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzyıllar önce sahneye konulan Yeni Dünya
Düzeni’nin ‘tek din’ ilkesinin ete kemiğe büründürülmesi sürecinden söz edelim.
Yeni Dünya Düzeni’nde mevzubahis olan ‘tek din’, Yahudilikle Hıristiyanlığın
füzyonu olan Evangelizm’dir. Evangelizm’in ne olduğunu bilmezsek, Amerika
Birleşik Devletleri’nin niye bu kadar ısrarla ve kayıtsız şartsız İsrail’i
desteklediğini anlayamayız. ABD’nin Irak’ta, Orta Doğu’da, hatta Kara Afrika’da
ne yapmak istediğini de doğru okuyamayız. Eski Ahit’te eritilmiş, tevhit
edilmiş Hıristiyanlığın temellerinin daha 1867’de kurulan ‘Kiliseler Konseyi’
tarafından atıldığını bilesiniz.
ABD’nin
İsrail düşkünlüğü, jeopolitik çıkarların ya da daha şimdiden alternatif enerji
kaynaklarıyla ikame edilme yolundaki petrolün ötesinde spiritüel bir tutkuya
dönüşeli nicedir. Bir Amerikan Yerlileri eksikti diye düşünürüm, bir de Reis
Tekumseh’in kemiklerinin sızladığını. (...) Her neyse. Dilerim bari siz siz
olun, Orhun Yazıtları’nı arada bir okuyun. Okuyun ki, ‘kalıtımsal haslet’
dedikleri üstenciliğin bizdeki karşılığının ‘kut’ olduğunu kendi gözlerinizle
göresiniz ve ‘Kutlu olsun’ dileğimizin ‘Tanrı’nın yolundan çıkılmasın’
temennisi olduğunu idrak edesiniz. Bizde ‘üstünlük’ Kaan’da (veya Kağan’da veya
Hakan’daveya Erkin’de veya...) değil, ‘bilge, alp, adil ve erdemli’ olandadır.
Bilge Kaan töreye ters düşmeyegörsün, Tanrı ‘kut’u geri alır. Bunun için
denmiştir, sel gider, kum kalır, il gider, töre kalır.”
Alev
Alatlı
(Tanıtım
Bülteninden)
SCHRÖDİNGER'İN
KEDİSİ
Alev ALATLI
Kitap Açıklaması
2020'li
yıllar... Postnişinde Yüce Pir'in oturduğu Yeni Dünya Düzeni tarikatı
iktidarını hızla güçlendirmektedir. Tarikatı oluşturan vasıl, salik, mürid ve
talipler, "Son Hakikat" dedikleri dünya görüşlerini gezegenin
bütününe tebliğ etmekle yükümlüdürler. Dünya halkları ya "Tekleşmiş
Varoluş"ta eriyecekler ya da genleri yok edilmek suretiyle mutlak bir
biyolojik ölümle karşı karşıya bırakılan Sömürülmezler'in ve Lanetliler'in
kaderini paylaşacaklardır. Postmodern Faşizm. "Tek bir dünya, tek bir
devlet, tek bir bayrak!" sloganıyla özetlenen çağdaş değerlerini, evrensel
medyanın tüm olanaklarını kullanarak dayatır. Yüce Pir'in Kutsal Koalisyonu ile
baş edebilecek tek bir güç vardır: Schrödinger'in Kedisi. Erwin Schrödinger'in
kedisi, yeni fiziğin maskotudur. Aynı anda ölü ve diri olabilmek gibi akıl
almaz bir bilimsel gerçekliği temsil eden Schrödinger'in Kedisi. Yüce Pir'in ve
onun Kutsal Koalisyon'unun önündeki tek engeldir. Bu karşın, Schrödinger'in
Kedisi bir bilim-kurgu romanı değildir. Tersine, 1950-2035 yılları arasında
yaşayan Çankırı doğumlu psikoterapist İmre Kadızade'nin yıldızların İblis'i
recmetmekte kullanılan taşlar olarak göründükleri bir ortamdan, 21. Yüzyıla,
yeni fiziğe, kaos teorisine, saçaklı mantığa uzanan zihinsel cenklerinin
hikayesidir.
"Alev
Alatlı'nın uzun yıllardır üzerinde çalıştığı dev romanı, ülkemiz edebiyatındaki
ilk çaplı 'Anti-Ütopya' özelliğini altını çizdirecek bir tonlamayla okurun ve
düşünebilen Türk insanının ilgisine sunuluyor. Bir gerilim romanının tempo ve
heyecanını bir an bile elden kaçırmadan, ülke olarak neden ön-insanlar
aşamasında kaldığımızın çözümlemelerini yapıyor, acımasız gerçekleri birer
tokat gibi yüzümüze çarpıyor... Schrödinger'in Kedisi'ni tokat yemekten bitap
düşmüş, yenik fakat dersler almış bir insanın bilgeleşmiş, külçelişmiş,
felsefeyle kutsanmış ağırbaşlılığıyla bir kenara bırakırken, kendi yaşamınız ve
ülkenin acınacak hali üzerine bin bir ant içerek yeni günlerinize
başlıyorsunuz. 20. yüzyılın acılarla dolu yaşamında yer almış her Türk aydının
muhakkak okuması gereken görkemli bir yapıt.
Schrödinger'in
Kedisi"
(Arka
Kapak)
YASEMİNLER TÜTER
Mİ HALA?
Alev ALATLI
Kitap Açıklaması
"Basılan
ilk romanım Yaseminler Tüter mi, Hâlâ? Ocak, 1985'de çıktı… Öte yandan,
Yaseminler Tüter mi, Hâlâ, Eleni olarak doğan, Naciye'ye dönüşen, Türk kocasına
dört çocuk doğurduktan sonra eski Hisar göçmeni bir Anadolu Rum'u ile evlenen
bir kadının sahiciye yakın hikâyesidir. Ben yazdığımda Kıbrıs ve Kıbrıs'a
benimki türden bir yaklaşım moda değildi - kitap yerini tam bulmadı. Türkler
fazla Yunan yanlısı, Yunanlılar fazla Türk yanlısı buldulardı - belki bundan
sonra…" Alev Alatlı
"Her
okuyuşumda içimin dalga dalga olduğunu bir tek Yasemin'lerde yaşadım. Her
seferinde Naciye oldum paçalarım dolandı bacaklarıma. Peyker'e ağladım,
Afroditi'yi bağrıma bastım her seferinde, Hasanimu ilk oğlum oldu. Arif'e
çevremi verdim, Glafkos'un yatağında yasemin koktum. Düşünülebilen her şeyin
yaşanabildiğini, yaşanan hiçbir şeyin silinmediğini, her bulutun altında bir iz
olduğunu yeniden bildim, yeniden bildim. Koruk tadında bir yaşam bütün bunları
düşündüren. Akdeniz sahillerinde sürüklenen başıboş bir yaprak, süt beyazı
çırpı kollar. On birinde bir çocuk, Kaymaklı'nın Genabası. Eleni Klo Morias
Naciye Arif, sen söyle bakalım, Yaseminler Tüter mi Hâlâ?"
Ayşe
Nalân Özübek
Sayfa
Sayısı: 232
Baskı
Yılı: 2016