Romancı (D. 8 Nisan 1889, Kahire / Mısır - Ö. 13 Aralık 1974, Ankara). Babası, Saruhan’ın (Manisa) ünlü ailesi Karaosmanoğulları’ndan Abdülkadir Bey; annesi, Mısır Hidivi İsmail Paşa’nın saray halkından İkbâl Hanım’dır. Çocukluğunun ilk yıllarını Kahire’de geçirdi ve öğrenimine, buradaki evlerinde, özel hocalardan aldığı derslerle başladı. İlk ve ortaöğrenimine, altı yaşındayken ailesiyle geldiği Manisa’da Fevziye Mekteb-i İbtidaisinde (İlkokulunda) başladı. İzmir İdadisine (Lisesine) devam etti. Mısır’a gitti, ancak Türkçe öğrenim görmek istediği için 1905’te annesiyle birlikte kısa süre İzmir’e döndü. O yıllardaki hürriyet kısıtlaması ve dinlediği Jön Türk hikâyelerinin de etkisiyle, annesiyle birlikte tekrar Mısır’a gitti. Orada Frerler Mektebi ile İsviçre Lisesinde okudu. Aynı zamanda şair ve profesör olan Henri Loman adında bir hocadan Fransız edebiyatı dersleri aldı. Mısır’da bir süre de Fransız Papaz Okulunda okudu. Meşrutiyetin ilanından (1908) kısa bir süre önce annesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. İstanbul’da girdiği Mekteb-i Hukukun (Hukuk Fakültesi) üçüncü sınıfından ayrıldı.
Bu dönemde
Şahabeddin Süleyman’la, daha sonra Refik Hâlid ve Fâik Âli ile tanışan Yakup
Kadri, böylece edebiyat çevresine girmiş oldu. Fecr-i Ati topluluğuna katılarak
Muhit (1909), Şiir ve Tefekkür (1909), Servet-i Fünûn
(1910-11), Rübab, Peyam-ı Edebi dergi ve gazetelerinde ilk hikâye, oyun
ve mensur şiirlerini yayımladı. Yayımlanan ilk edebî metni Nirvana adlı
tek perdelik oyundur (Resimli Kitap,
Haziran 1909). İkinci yazısı Muhît’in edebi müdürü Celâl Sâhir’in isteği
üzerine yazdığı ve memleket meselelerini konu alan “On Temmuz” başlıklı yazıdır. O yıllarda Paris’ten yeni dönmüş
olan Yahya Kemal’in etkisiyle, Yunan ve Latin kaynaklarına dayalı bir sanat
anlayışını savundu, ayrıca Bektaşilikle ilgilendi. 1912 yılında Fransız
edebiyatını okurken eski Yunan mitolojisine merak sardığını, o dönem eserlerini
çokça okuduğunu ve bu hevesle “nev-yunanîlik” (Akdeniz havzasının
kültürü) yoluna girdiğini söyler ve “Ondan
sonraki yazılarımda yer yer Grek mitolojisi vardır” der.
Yakup
Kadri, Mondros Mütârekesi (1918) yapılıncaya kadar, tedavi için gittiği (1916)
İsviçre’de kaldı. Dönüşte Millî Mücâdele’ye katılmak istese de, Atatürk’ün önerisine
uyarak, hareketi İstanbul’dan yazılarıyla desteklemeye karar verdi. İsviçre’den
dönüşünden sonra İkdam, Dergâh, Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Akşam dergi ve
gazetelerinde Millî Mücadele’yi destekleyen yazılar yazdı. Bu sıralarda Millî
Mücâdele ruhu taşıyan hikâyeler de kaleme aldı. Bunlar daha sonra Millî
Savaş Hikâyeleri adıyla kitaplaştı. 1921 yılında Atatürk tarafından
Ankara’ya çağrılan Yakup Kadri, burada Atatürk ve Millî Mücâdele’nin ileri
gelenleriyle tanışma imkânı buldu. Daha sonra verilen görevle Eskişehir ve
Kütahya’ya giden yazar, Millî Mücâdele’ye fiilen katılmamakla birlikte, Türk
halkının çektiği acılara, maruz kaldığı zulümlere yakından tanık oldu.
Cumhuriyet kurulduktan sonra Mardin (1923-31) ve Manisa (1931-34) milletvekili
oldu.
Yakup
Kadri, 1923’te Burhan Belge’nin kız kardeşi Leman Hanımla evlendi. Roman
çalışmalarını sürdürürken Cumhuriyet (1923-25), Hakimiyet-i Milliye
(1923-25), Milliyet (1926-29) gazetelerinde yazdı. İsviçre’ye tedavi
için ikinci defa (1926) gitti. Fecr-i
Ati’nin (1909-13) önde gelen eleştirmenlerinden sayılan Yakup Kadri, “Yeni
Lisan Hareketi”nin karşısındaydı. Bu harekete bütün saldırılarına rağmen Yeni
Lisan çevresi, onu, Türkçeyi en güzel kullanan yazarlar arasında gösterdi.
Atatürk devrinde yapılan dilde sadeleşme hareketleri sırasında dil
kurultaylarında yer aldı. Dildeki değişmelerin mutlaka bilimsel bir temele
dayandırılmasını isteyen Yakup Kadri, her durumda dilde sadeleşmeyi savunan
Nurullah Ataç ve çevresine karşı muhalefet etti.
Resmî
ideolojiyi halka benimsetmek amacıyla çıkarılan Kadro dergisinin (1932
-36) editörleri (Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör, Burhan Asaf, İsmail
Hüsrev Tökin) arasına katılıp derginin imtiyaz sahipliğini yaptı. Kadro
dergisinin Atatürkçülüğü Marksist bir yorumla anlattığı gerekçesiyle, derginin
başından alınarak Tiran elçiliği görevine atandı (1934). Kısa bir süre sonra
kadrosu dağılan dergi de yayın hayatına son verdi (1935). Yakup Kadri daha
sonra Prag (1935), Lahey (1939), Bern (1942, 1951-55), Tahran’da (1955) elçilik
görevinde bulundu. Tahran elçiliğinden sonra emekliye ayrıldı ve Hakimiyeti
Milliye (Ulus) gazetesinin başyazarlığına getirildi. 1961-65 yılları
arasında ikinci kez Manisa milletvekili seçildi. Manisa Milletvekili ve Ulus
gazetesi başyazarı olduğu sırada, Atatürk ilkelerinden ödün vermiş olduğunu
ileri sürerek CHP’den istifa (14 Ekim 1962) etti. Son olarak Anadolu Ajansı
yönetim kurulu başkanlığında bulundu. Cenazesi Ankara’dan İstanbul’a
götürülerek Beşiktaş’taki Yahya Efendi Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Yakup
Kadri; oyun, mensur şiir, hikâye, makale, roman ve anı türlerinde birbirinden
değerli eserler yazdı. İlk yazı denemeleri tiyatro alanındadır.1910-14 ve
1917-22 yılları arasında mensur şiirler yazdı. Bu şiirlerinde ölüm, şiir, ruhun
tatminsizliği, insan ömrü, uzlet, saffet, azap, dünya zenginliği, saadet, aşk
gibi kavramlar, edebi türün imkânları içinde, karamsar bir lirizmle işledi.
Hikâyeciliğinim
birinci döneminde; Edebiyat-ı Cedide zevkini, yeni koşullar içerisinde devam
ettiren Bir Serencam (1914) adlı kitaptaki hikâyeler oluşturdu. Bu
hikâyelerde sosyal baskı-kişi çatışması asıl unsur olarak ele alındı. Rahmet
(1922) ve Millî Savaş Hikâyeleri adlı eserleriyle belirlenebilecek
ikinci dönem hikâyelerinde, kendi beni dışına çıkarak, Türk toplumunun yaşadığı
siyasî ve sosyal olayları edebi türün imkânları içinde dikkatlere sunma
çabasındadır. Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücâdele dönemi
Türkiye’sini çeşitli yönleriyle hikâyelerinde işleyerek, hikâye salanında “memleket
edebiyatı”nın ortaya çıkmasına hizmet etti.
Yaygın
ününü, 1920’den sonra yoğun olarak yazdığı romanlarıyla sağladı. Tanzimat ve
Cumhuriyet dönemi kuşaklarının yaşadığı tarihsel olay ve toplumsal değişimi
konu edindiği romanlarında derinlemesine çözümleme ve özeleştirilere yer
vererek, bu alanda büyük bir usta olduğunu kanıtladı. İlk romanı Kiralık
Konak’ta, insanımızdaki değişmeyi, toplumsal krizleri işledi. Bir kısım
romanlarında imparatorluk dönemi kültür hayatımızı, siyasî hayata ait
gözlemlerini, toplumsal yaşamın problemlerini dile getirdi. İşgal yıllarında
istilâcılarla elbirliği eden saltanatı, felçli bir hükümet merkezini anlatır.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, 1932’de yayınladığı Yaban adlı romanında
halk-aydın çatışmasını ele aldı. Bu romanla, Anadolu köylüsünün durumunu gözler
önüne serdi. Yaban romanı ile CHP 1942 Roman Mükâfatında ikincilik
kazandı.
ESERLERİ:
HİKÂYE:
Bir Serencam (1913), Rahmet (1923), Millî Savaş Hikâyeleri
(1947).
ROMAN: Kiralık Konak (1922),
Nur Baba (1922), Hüküm Gecesi (1927), Sodom ve Gomore (1928),
Yaban (1932), Ankara (1934), Bir Sürgün (1937), Panorama
(2 cilt, 1949-52), Hep O Şarkı (1956). MENSUR ŞİİR: Erenlerin
Bağından (1922), Okun Ucundan (1940). MONOGRAFİ: Ahmet Haşim (1934),
Atatürk (1946). ANI: Zoraki Diplomat (1955), Anamın Kitabı
(çocukluk anıları, 1957), Vatan Yolunda (1957), Politikada 45 yıl
(1968), Gençlik ve Edebiyat Hatıraları (1969). MAKALE: İzmir’den
Bursa’ya (H. Edib, F. Rıfkı, M. Asım ile, 1922), Kadınlık ve
Kadınlarımız (1923), Seçme Yazılar (F. Rıfkı, Ruşen Eşref ile,
1928), Ergenekon (2 cilt, 1929), Alp Dağlarından ve Miss
Chalfrin’in Albümünden (1942). OYUN: Nirvana (Resimli Kitap, sayı:
9, 1909), Veda (Resimli Kitap, s. 11, 1909).
HAKKINDA:
Ruşen Eşref Ünaydın / Diyorlar ki… (1916), Niyazi Akı / Yakup Kadri
Karaosmanoğlu (monografi, 1960), Yakup Kadri / Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
(1969), Naci Çelik / Romanda Hesaplaşma (1971), Kenan Akyüz / Modern Türk
Edebiyatının Ana Çizgileri (4. bas. 1979), Muzaffer Uyguner / Yakup Kadri
Karaosmanoğlu (1993), Berna Moran / Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış (1994),
Âdile Ayda / Bir Demet Edebiyat (1998), Ali Serdar / Yakup Kadri
Karaosmanoğlu’nun Romanlarında Cinsellik (2003).