Şair ve yazar, devlet
adamı (D. 1 Mart 1847, Vaniköyü / İstanbul - Ö. 31 Ocak 1914). Babası,
Tanzimat’ın ilk yıllarında Takvimhane Nazırlığı yapmış olan, şair, hattat ve
tarihçi Mehmet Şakir Recaî Efendi’dir. Ailesinin bilinen en büyük atası,
yeniçeri ağalığına kadar yükselmiş Selim Ağa’dır. Roman ve hikâye yazarı
Ercüment Ekrem Talu, oğludur. Özel öğrenim görerek yetişti. Arapça ve Farsçayı
babasından öğrendi. İlköğrenimine Bayezıt Rüştiyesinde (ortaokul) başladı.
Mekteb-i İrfan’ı bitirdikten (1858) sonra girdiği Harbiye İdadisindeki (askeri
hazırlık okulu) öğrenimini sağlık nedeniyle tamamlayamadı. Hariciye Nezareti
Mektubî Kaleminde (Dışişleri Bakanlığı Özel Kalemi) memurluğa başladı (1862).
Burada Fransızcayı öğrendi. Namık Kemal’le tanıştı, onun yanında encümen-i
şuarâ (şairler topluluğu) toplantılarına katıldı. Tanzimat ve Nafia
(Bayındırlık) dairelerinde başmuavinlik (1874), Şurayı Devlet (Danıştay)
üyeliği (1877), Mülkiye Mektebi (Siyasal Bilgiler Okulu) ve Galatasaray Sultanisinde
(lise) edebiyat öğretmenliği (1880-88) yaptı. Bir ara Trablusgarb’a gidecek bir
komisyona başkan oldu. Bu görevden dönerken Malta üzerinden gizlice Avrupa’ya
kaçma hevesine kapıldı. Malta’dan İstanbul’a getirtilerek Büyük Ada’ya maaşlı,
izinli olarak gönderildi. Oğlu Nijad’ın ölümünden sonra II. Meşrutiyet’in ilânı
(1908) ile ilk kurulan Kâmil Paşa kabinesinde kendisine Evkaf Nazırlığı
(Vakıflar Bakanlığı) teklif edildiyse de, bu görevi kabul etmedi. Kurulan
ikinci hükümette Maarif Nazırlığı (Milli Eğitim Bakanlığı) teklif edildi, onu
da istemedi. Bunun üzerine getirildiği A’yân Âzalığı (senatör, 28 Kasım 1908)
görevinde ölünceye kadar kaldı. Ölümü dolayısıyla okullar tatil edildi,
kendisine büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Küçüksu’da oğlu Nijad’ın yanında
toprağa verildi.
Recaizade Mahmut Ekrem,
Namık Kemal’le tanıştıktan sonra ilk yazılarını Tasvîr-i Efkâr, Terakki,
Hakayıku’l-Vekayi adlı gazetelerde yayımlamaya başladı. Namık Kemal’in
Fransa’ya gidişi üzerine Tasvir-i Efkâr gazetesinin yönetimini üstlendi
(1867). İlk kitabı Afife Anjelik ile yayın hayatına başladı (1870). Takdîr-i
Elhan’ın çıkışına Muallim Naci’nin tepkisi üzerine polemiklere girdi, bunun
etkisiyle edebî çevreden uzaklaştı. Bu dönemde hikâye denemeleri yaptı. Bu
tartışmalarıyla Edebiyat-ı Cedide akımının doğuşuna ortam hazırladı. Yeni bir
edebî çevre yaratma isteğiyle eski öğrencileri Ahmet İhsan ile Tevfık Fikret’i
tanıştırdı ve Ahmet İhsan’ın çıkarmakta olduğu Servet-i Fünûn’u,
Fikret’in öncülüğünde bir edebiyat dergisi durumuna getirdi. Böylelikle
döneminin genç şair ve edebiyatçılarını çevresinde topladı. Tanzimat ve Batı
düşüncesinin yeni kuşağa benimsetilmesinde önemli rol oynadı. Şinasi ile
başlayan ve Namık Kemal ile önemli gelişmeler kaydeden Türk edebiyatının
değişme ve gelişmesinde etkili oldu. Önemli bir teorisyendir. Ta’lim-i
Edebiyyat adlı eserinden başlayarak çeşitli yazılarında ve kitaplarının
önsözlerinde sanat ve edebiyat üzerine olan görüşlerini ve düşüncelerini
anlattı. Batılı yazarlardan büyük ölçüde etkilendi ve kendinden sonra gelenleri
buna göre biçimlendirdi.
Recaizade, üç oğlunun,
özellikle, Nijad’ın ölümünden (1898) duyduğu acıyı dile getirdiği şiirleriyle
daha çok karamsarlığı işledi. Edebiyatta “Sanat sanat içindir” anlayışını
savundu. Türk edebiyatında gerçekçiliğin ilk örneklerinden sayılan tek romanı Araba
Sevdası’nda Bihruz Bey’in kişiliğinde Batı hayranlığının gülünç yanlarını
mizaha varan bir anlatımla yansıttı. Romantizmden realizme geçişin bir örneği
olan bu kitap, aynı zamanda gençlerin yanlış eğitilmesi ve Batılı yaşayışa
bilinçsizce özenmenin sonuçlarının işlenmesiyle bir sosyal eleştiri romanı
sayılmalıdır. Namık Kemal’in ve Batılı yazarların etkisinde oyunlar da yazdı.
Özenti hayatlara eleştiri
niteliğin-deki Sâime adlı kitabının, ahlâka aykırı görüldüğü için
tefrikası yasaklandı. Romantik bir aşk hikâyesi olan Muhsin Bey’i,
Greziella’nın etkisi ile yazdı. Son hikâye denemesi Şemsâ’yı anı
biçiminde kaleme aldı. Bizde edebî eleştirinin yerleşmesinde de katkıları
büyüktür. Eski edebiyat geleneğini sürdürenlerden başta Elhac İbrahim Efendi
ve Muallim Naci olmak üzere, kimi yazarların onu ağır bir dille eleştirmeleri
çeşitli polemik yazıları yazmasına yolaçtı. Şair, romancı, oyun yazarı,
eleştirmen ve çevirmen kimliğiyle Recaizade Mahmut Ekrem, döneminde edebiyatımızın
yenileşmesinde ciddi katkı sahibidir.
“Namık Kemal’in bütün ve yekpâre
kahramanı, Hâmid’de bir iç parçalanmasına
maruz kalır. Hâmid’-de, yine de birbiriyle çarpışan kuvvetler vardır.
Recâizade Ekrem’de aktif Tanzimat ruhu daha fazla silinir, istibdat devrine has
olan pasif, içe dönük ruh başlar. Servet-i Fünûn edebiyatında pasif ruh tam bir
melankoliye düşer. Recâizade’nin santimentalizmi, Servet-i Fünûncuların
melankolisini hazırlar.” (Mehmet Kaplan)
“Ekrem,
sanat eserinin olgun-luğunda tek unsur olarak ‘güzellik’i görür. Edebiyatta ve
özellikle şiirde bu güzellik unsurunu yaratacak olan da muhteva güzelliği ile
üslûp güzelliğidir. ‘Düşünce, duygu ve hayal’ güzelliğinin, üslûp güzelliği
ile uyuşması ve bütünleşmesi, edebî eserin güzelliğini yaratmış olacaktır.
Böylelikle edebî eseri kendi içinde bir bütün olarak değerlendiren yazar,
batılı bir tavır ile karşımıza çıkmış olur.
“Recaizade, şiir üzerinde iyi düşünmüş ve
hayli sağlam görüşler sunmuş olmasına rağmen güçlü bir şair sayılamaz.
Şiirlerinde ilham tarafı eksik, hayaller oldukça sık ve düşünceler zayıftır.
Ancak hüzünlü duyguları gereğinden fazla işlemiş, bu yolda marazî denecek kadar
ağlamaklı bir çığırın açılmasına öncü olmuştur. Zaten her şeye üzülen bu hisli insan,
çocuklarının art arda ölümleri ile büsbütün dertlenmiş, edebiyatımızda bir
ağıtlar şairi olarak tanınmıştır. Bir şiirinde ağlayan gözlerini durmadan su
akıtan bir musluğa benzetmektedir.” (Ahmet Kabaklı)
ESERLERİ:
ŞİİR: Nağme-yi Seher (1871),
Yadigâr-ı Şebâb (1873), Zemzeme (3 cilt, 1883-85), Tefekkür (şiir-
nesir, 1885), Pejmürde (şiir- nesir, 1895), Nijad Ekrem (2 cilt,
şiir nesir karışık, 1910), Nefrin (1916).
HİKÂYE: Muhsin Bey
Yahut Şairliğin Hazin Bir Neticesi (1889), Şemsa (1895).
ROMAN: Araba Sevdası
yahut Bihruz Bey’in Âşıklığı (1898, 1963, yeni bas. 2002, yay. haz: Fatma
Candost; Servet-i Fünun’da 1896’da tefrika).
OYUN: Afife Anjelik (1870),
Atala (Chateaubriand’dan uyarlama, 1873), Vuslat Yahut Süreksiz Sevinç (1874),
Çok Bilen Çok Yanılır (1914; yazarın kendi el yazısı ile olan metni yay. İsmail
Parlatır, 1983).
İNCELEME-ELEŞTİRİ: Talim-i
Edebiyat (1879), Kudemadan Bir Kaç Şair (biyografiler, 1885),
Takdir-i Elhan (Menemenlizade Tahir’in Elhan adlı eseri dolayısıyla Muallim
Naci’nin görüşlerine eleştirileri, 1886), Takrizât (genç edebiyatçıların
kitaplarına yazdığı önsözler, 1898).
ÇEVİRİ: Atala (Chateaubriand’dan, 1872), Mecmua-i
Edebiyye (Fransız şair ve yazarlarının eserlerinden yaptığı ilk çeviri denemeleri,
1871), Mes Prisons (Silvio Pellico’dan, 1874), Naçiz (şiir-nesir
karışık, 1884).
HAKKINDA: Ahmet Hamdi
Tanpınar / XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (2. bas. 1956), Mehmet Kaplan / Şiir
Tahlilleri (1963), Mücellidoğlu Ali Çankaya / Yeni Mülkiye Tarihi ve
Mülkiyeliler (c. II, 1968), Kenan Akyüz / Batı Te’sirinde Türk Şiiri Antolojisi
(1970), İbnülemin Mahmut Kemal İnal / Son Asır Türk Şairleri (1970), Bursalı
Mehmed Tahir / Osmanlı Müellifleri II (1972), Berna Moran / Türk Romanına
Eleştirel Bir Bakış (1983), İsmail Parlatır / Recaîzade Mahmut Ekrem (1983),
TBE Ansiklopedisi (c.2, 2001).