Eğitimci, kütüphaneci, Türk arşivciliğinin kurucusu, tarihçi (D. 7 Mayıs 1883, Bolu – Ö. 1935, İstanbul). Asıl adı Mehmed Cevdet olup soyadı yasası çıktığında “İnançalp” soyadını aldı. Evkaf memuru Mehmet Sadi Efendi’nin oğludur. Dedesi Said Efendi, Niş’te bir tekke şeyhiydi. Ailesi 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sırasında Bolu’ya göç etmişti. İlk ve ortaokulu Bolu’da, liseyi Kastamonu’da bitirdi. İstanbul’a giderek bir süre İstanbul Hukuk Mektebi’nde okudu, aynı zamanda Beyazıt Camisi’nde Arapça derslerine devam etti. Babasının ölümü üzerine hukuk öğrenimini üçüncü sınıfta bırakmak zorunda kaldı. Ardından yatılı olarak girdiği Darulmuallimin-i Aliye (Erkek Öğretmen Okulu) Edebiyat Şubesi’ni birincilikle bitirdi. Arapça, Farsça, Fransızca ve Almancayı kendi gayretleriyle öğrendi. Darüşşafaka, Robert Koleji ve Şemsülmekâtib gibi özel okullarda öğretmenlik yaptı.
Muallim Cevdet’in yetişmesinde babasının önemli rolü olmuştu. Kastamonu Lisesi’nde öğretmenlerinden İsmâil Mâhir Efendi tasavvuf ve felsefe gibi farklı alanlara ilgisini çekti. Üzerinde etkili olan hocaları arasında Dağıstanlı Halis Efendi, Hakkı Paşa, Mehmet Esat Efendi ile Fransızca öğretmeni Mehmet Galip Bey bulunmaktaydı. Tarih çalışmalarında Ahmed Tevhid Bey’den çok yararlanmıştı. Doğu-Batı dengesini kurabilmesini İkdamcı Ahmed Cevdet’in makalelerine borçludur. Bununla birlikte öğrenme arzusu ve çalışkanlığıyla kendini geliştiren ender rastlanan kişilerden biridir. Zamanının aydın çevrelerinde bilgi birikimi sayesinde herkesin dikkatini çekmiş ve entelektüel bir grubun önderliğini yapmıştır. Özellikle Abdülaziz Mecdi Efendi’nin tasavvufî sohbetlerini kişisel incelemeleriyle birleştirerek İslâm dini ve kültürünün içtenlikli bir savunucusu olmuştur.
Muallim Cevdet, Bakü İslâm Cemaati’nin davetiyle 1907’de Azerbaycan’a gitti. Bakü’de kurulmasına ön ayak olduğu Füyûzât adlı öğretmen okulunda müdürlük ve öğretmenlik yaptı. Bu okul aracılığıyla Türk-İslam eğitiminin gelişmesine hizmet etti ve burada da Rusça ile Latinceyi öğrendi. Ahmet Ağaoğlu’nun gazetesinde, Türk milliyetçiliği konusunda yazılar yazdı ve konferanslar verdi. Bu çalışmalarıyla Azerbaycan Türklerinin uyanışında, din ve parti çekişmelerinin ortadan kaldırılmasında büyük hizmetleri oldu. Bu arada Moskova ya gitti ve ünlü yazar Tolstoy ile görüştü. Rusya’da pedagoji (öğretim bilimi) ve tarih araştırmaları yaptığı sırada, Rus hükümeti tarafından sınır dışı edilince İstanbul’a döndü (1908).
İkinci Meşrutiyet döneminde çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı. Ancak öğrenmeye olan tutkusu onu bu kez de Avrupa’ya yönlendirdi. Kendi olanaklarıyla gittiği Cenevre’de üniversitenin pedagoji bölümünde çocuk terbiyesi derslerine katıldı (1909). Ardından dört ay kalacağı Paris’e geçti. Collège de France’ta pedagoji, tarih ve felsefe alanlarında verilen dersler ile konferansları, bu arada sosyolog Emile Durkheim’in konferanslarını izledi; özellikle Henry Bergson’un derslerinden yararlandı. 1910 yılının sonlarına doğru İstanbul’a döndü. Öğretmenlik görevini İstanbul’da çeşitli okullarda çalışarak 1931 yılına kadar sürdürdü. Darülmuallimin’de pedagoji ve toplumbilim dersleri verdi. Robert Kolej’de Türk dili ve tarihi, İstanbul Erkek Lisesi’nde din dersleri öğretmenliğine getirildi (1925). Erenköy Kız Lisesi’nde Farsça, İstanbul Erkek Muallim Mektebi ve Gelenbevi Ortaokulu’nda tarih ve coğrafya öğretmenliği yaptı. “Muallim Cevdet” olarak ün yapması bu yıllardaki görevinden dolayıdır.
Ancak herhangi bir neden olmadan sık sık görev değişikliği sağlığının bozulmasına yol açtı. Üzüntüsünden hastalandı ve iki yıl derslere devam edemedi. Raporunun bitiminde Başbakanlık Tarih Evrakı İnceleme Kurulu ile İstanbul Kütüphaneleri Tasnif Kurulu Başkanlığına getirildi. 1931’de sağlığının iyice bozulması üzerine öğretmenlikten ayrıldı. Hastalığı sürerken üç ay yürüttüğü Tarih Evrakı İnceleme Kurulu Başkanlığı görevine daha sonra gidemedi; maaşı kesildi ve işine son verildi. Hastalığının arttığı 1935 yılında 52 yaşındayken İstanbul’da öldü. Vasiyeti üzerine Edirnekapı Mezarlığı’nda Babanzâde Ahmet Naim’in mezarının yakınında toprağa verildi.
Cevdet
Bey, hiç evlenmemiş, kazancını kitaplarına, ömrünü mesleğine vermişti. Her
haliyle tam bir güngörmüş doğuluydu ama, hem Doğu hem Batı kültürlerine aşina
idi. Birçok düşünce adamının eserlerini incelemiş, onlardan yararlanmıştı.
Cevdet Bey’in milli ve dini yönü ağır basardı. Robert Koleji’nde öğretmenlik
yaptığı sırada, Türk ve Müslüman öğrencilerin kiliseye götürülerek onlara dini
ayinlerin ve duaların öğretilmesine karşı çıktı. Müslüman öğrencilerin kiliseye
gitmesine engel oldu. Onlara kendisi dinî, ahlakî ve tarihî dersler verdi.
Kültür
hayatımıza en büyük katkısı Türk arşivciliğinin temellerini atmasıdır. Cevdet
Paşa Kütüphanesi belgeleri başta olmak üzere Ayasofya, Defterhâne, Evkaf,
Maliye, Meşihat, Bahriye, Tophane, Adliye belgeleri; Maarif Vekâleti evrak ve
defterleriyle Başibakanlık ve Dışişleri belgeleri onun elinden geçmiştir.
Bugün Osmanlı Arşivi’nde “Cevdet Tasnifi” diye anılan bu düzenlemede on yedi
konu başlığı altında 1553-1904 yıllarına ait 216.572 belge yer alır (Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, s. 396-397).
Az tanınmış, fakat çok değerli ilim adamlarımızdan olan Muallim Cevdet’in yazıları ve konferansları, Cumhuriyet’le birlikte Türkiye’de tarihî belgelerin bir değer taşıdığı bilincinin ortaya çıkmasında etkili olmuş, bu nedenle Türk arşivciliğinin kurucusu sayılmıştır. Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde bulunan kitap, harita ve krokileri inceleyen bu kurula başkanlık yapmıştı. Hayatı boyunca tarihî evrakın ve belgelerin değerini savundu. İstanbul Defterdarlığı Hazine Dairesi’ndeki 400 sandık evrakın Bulgaristan’a satıldığını duyması üzerine derhal harekete geçerek Başbakan İsmet İnönü’ye, Türk Tarih Kurumu’na ve Bulgaristan Türk Derneği’ne yazılar yazarak satışı durdurtmak istedi. Ancak giden 200 balya evraktan 51 çuvalını geri aldırabildi. Cevdet Bey’in bu büyük azmi, kararlılığı ve medeni cesareti; resmi evrakın korunmasını emreden bir yönetmeliğin hazırlanmasının da yolunu açmıştı (1934).
Muallim Cevdet’in bunlardan başka bir hizmeti de zengin kütüphanesini vakfetmesidir. El yazması dahil, çeşitli dillerde 11.000 cilt kitap bıraktı. Bu kitaplar, bugün İstanbul Büyükşehir Belediye Kütüphanesi’nin en zengin bölümlerinden birini oluşturmaktadır.
“İstanbul Mektupçusu değerli ilim adamlarımızdan Osman Ergin "Muallim M. Cevdet Hayatı ve Eserleri ve Kütüphanesi,, adile büyük bir cilt meydana getirdi. İlâveleriyle birlikte 850 sayfa tutan bu kitap İstanbul Belediyesi tarafından bastırılmıştır. Cevdet’in birçok makaleleriyle yazmak istediği eserlerin hulâsaları ve programları da bu eserde vardır. Cevdet’in mezarı Topkapı dışarısındaki kabristanda küçük bir âbide şeklinde İstanbul Belediyesi tarafından yaptırılmıştır.” (İbrahim Alaeddin Gövsa)
ESERLERİ:
Zamanımızda Usul-i İnşa ve Muhabere (1925), Şehname (1928), Askeri Din Dersleri (1928), Spor Ruhu (1928), İbn-i Batuta’ya Zeyl (1932), Müderris Ahmed Naim (1935), Tarihi Sözlük (Altı forması basılabildi), Mektep ve Medrese (Makaleler, 1978).
KAYNAKÇA:
A. Süheyl Ünver / Muallim Cevdet Hayatı ve Eserleri 1883-1935 (1936), İbrahim
Alaeddin Gövsa / Türk Meşhurları (1946), Adnan Ötügen / “Muallim
M. Cevdet’in Yazmaların Tasnifi Hakkında Mühim Bir Raporu” (Türk Kütüphaneciler Derneği Bülteni, 111/2, 1955), Zeki Velidî Togan / Hatıralar (s. 603-606, 1969), Bulgaristan’a
Satılan Evrak ve Cumhuriyet Dönemi Arşiv Çalışmaları (Haz: Mehmet Torunlar - Erol Çelik, 1993), Dursun
Gürlek / Biricik Kitap Kurdu Muallim Cevdet (Kültür Dünyası, sayı: 10, 1998), H. Ahmet Güner Sayar / “Muallim
Cevdet” (TDV İslam Ansiklopedisi, c.
30, s. 313-314, 2005). İhsan Işık / Yazarlar
Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) –
Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye
Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) – Ünlü
Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of
Turkey’s Famous People (2013).