Yazar, kütüphaneci (D. 1911, Manastır / Makedonya - Ö.
1972, İstanbul). Tam adı Adnan Cahit Ötüken. İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi mezunu. Türkiye’de modern kütüphaneciliğin kurucusu sayılan Adnan
Ötüken, fakülteyi bitirdikten sonra bir süre Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. 1936
yılında Almanya’ya gönderilerek dört yıl kütüphanecilik eğitimi aldı. 1941’de
Millî Eğitim Bakanlığı Yayım Müdürlüğüne atandı. Bu yıllarda değerli
çalışmalarda bulunarak Millî Kütüphanenin kuruluşunu sağladı ve Türkiye’nin bu
ilk modern kütüphanesinin 1948-65 yılları arasında da ilk müdürlüğünü üstlendi.
1967’de atandığı ilk MEB Kültür Müsteşarlığı görevinden emekliye ayrıldı.
Ötüken, üstlendiği görevleri sürdürürken Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesinde kütüphanecilik üzerine dersler verdi. 1949 yılında Türk
Kütüphaneciler Derneğininin kuruluşuna öncülük etti. Bu dernek adına çıkardığı Bülten’i
yönetti. 1946-57 yılları arası Ankara Radyosu nda “Kitap Saati” programını
hazırlayıp sundu.
ESERLERİ:
Bibliyotek Bilgisi ve Bibliyografi (1940), Üniversite Yayınları
Bibliyografyası (1941), Seçme Eserler Bibliyografyası 1942- 1945
(1946), İstanbul Üniversite Yayınları Bibliyografyası 1933-1945 (Türker
Acaroğlu ile, 1947), Bibliyotekçi’nin El Kitabı (2 cilt, 1947-1948), Klasikler
Bibliyografyası 1940-1950 (1952), Klasikler Bibliyografyası 1940-1966 (heyetle,
1967), Türk Dilinin Başına Gelenler (1968), TRT İçin Türkçe Dersleri
(1968), İki Yılda 600’den Fazla Yazı (makaleler dizisi, 1968).
KAYNAK: Arslan Tekin /
Edebiyatımızda İsimler ve Terimler (2. bas.1999), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli
Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).
Millî kültürümüze büyük hizmette
bulunmuş, daha da bulunacak yaşta ve başta olan, çok kıymetli bir Türk
münevverini kaybettik.
Türkiye'de, bu vatanın o ölçüde
hakîki evlâtları, tevâzû içerisinde yaşarlar. Yine tevâzu içinde ve her türlü
şarlatanlıkların dışında, reklâmsız, gösterişsiz çalışırlar ve maalesef, yine
aynı şekilde ölürler.
Eski Türkler, böyle gerçek kültür
adamlarının kıymetini bilir, onları bulur, işbaşına getirir ve milletimizin
kalkınması yolunda, böyle değerlerden mutlaka istifâde ederdi. Onları yalnız
bırakmaz, meyûs etmez, kısaca, o değerde bir insan yetiştirmiş olmanın hazzını
ve gurûrunu duyardı.
Eski Türk yükselişlerinin sırrı
da esâsen, bu anlayıştaydı.
Zamanımızın dalkavuklar,
şarlatanlar ve sapık ideolojiler adına çalışan ihânet şebekeleri arasında Adnan
Ötüken gibi hakîkî vatan evlâtları bile bir köşeye bırakılabiliyor. İktidarlar,
böyle değerlerin kıymetini bilmiyorlar. Türkiye'nin dünü ile bugünü arasındaki
en büyük fark işte burdadır.
Adnan Ötüken, gerçekten yeri
doldurulamıyacak bir kültür ve ideal insanıydı. Bir adsız kahramandı. Bütün
hayâtınca, memleketine müsbet yoldan hizmet etmiş ve dâimâ en doğruyu görenler
arasında bulunmuştu. Samîmi ve heyecanlı bir milliyetçiydi. Tamâmıyle bir
komünist hilesine kurban edildiği, bugün, artık kara bulutlardan sıyrılan bir
güneş gibi meydana çıkan DİL YIKIMI'nın karşısındaydı. Öz Türkçe, arı Türkçe
yaldızları altında, Türkçenin nasıl yıkıldığını yakından gören ve bunun
içyüzünü en iyi bilenlerdendi. Bu mevzûda tam bir millî mücâhid olarak
çalışmıştı. Hiç tereddüdsüz söylenebilir ki Adnan ötüken, Türkiye'deki dil
gazalarının aziz gâzilerindendi. Bugün ise, aynı gazanın bir şehididir. Türk
milleti, günü gelince, onun bu gazasını derin hürmetle yâdedecektir.
Adnan Ötüken, 1910 da Manastır'da doğmuştur.
Babası, Dr. Ali Nâşid Bey; annesi Lütfiye Ötüken Hanım'dır. Ötüken, lise
tahsilini İstanbul'da yapmış ve büyük âlim Fuad Köprülü'nün talebesi olarak,
İstanbul Darülfünûnu Edebiyat Fakültesi'ni bitirmiştir. Bir müddet aynı
fakültede asistan olarak çalışmış, sonra, Berlin Üniversitesi'nde
kütüphanecilik doktorası yapmıştır. Elde ettiği ihtisasla, Ankara'da Millî
Kütüphâne'nin kurulması için çalışmış ve Cumhûriyet Türkiyesi'nin en kıymetli
müesseselerinden biri olan Millî Kütüphâneyi o kurmuştur.
Yine Ankara'da Kütüphâneler Umum
Müdürlüğü, Güzel Sanatlar Umum Müdürlüğü vazifelerinde bulunmuş; uzun müddet,
zamânın tek radyosu olan Ankara Radyosu'nda kitap saati konuşmaları yapmıştır.
Bu konuşmalarında, daha o târihte sinsi bir şekil de başlayan sol baskılara
rağmen, yalnız, ciddî, faydalı ve millî eserleri tanıtmıştır.
Bir müddet, Almanya'da Talebe
Müfettişi olarak bulunmuş, sonra tekrar Millî Kütüphane Müdürlüğü'ne dönmüştür.
1960 İhtilâlinde onu bu vazifeden uzaklaştırmak isteyenler olmuşsa da bu sol ve
çirkin emel gerçekleşmemiştir. Nihâyet, Millî Eğitim Bakanlığı Kültür
Müsteşarlığı'na getirilen Ötüken, Tercüme Kurulu'nu, daha millî bir kadro ile
yeniden kurmuş, sonradan bir hükm-i karakuuşî ile lâğvedilen, Bakanlık, ilim,
araştırma ve neşriyât komisyonlarını da yine o tertiplemiştir. Ankara, Yüksek
Öğretmen Okulu Edebiyat öğretmenliğinden rahatsızlığı dolayısıyle emekliye
ayrılan Ötüken, 3 Mart 1972 de İstanbul'da vefat etmiştir.
Adnan Ötüken, başında bulunduğu
ve hizmet ettiği mevkilerin hepsine ne ölçüde lâyık olduğunu, eserleriyle de
isbât etmiş bir kıymetli kitaplar müellifidir.
Onun ilk eseri, henüz Edebiyat
Fakültesi'nde asistan iken, memleketimizdeki büyük eksikliğini görerek yazdığı
Bibliyotek Bilgisi ve Bibliyografi adlı kitaptır (İstanbul, 1940). Bu eserde
kütüphanecilik mevzûunun ve bibloyografyanın târihi tedkik edilmiş, muhtelif
memleket ve müesseselerde, aynı mevzûlarda nasıl çalışıldığı resimlerle de
değerlendirilerek gösterilmiştir.
Müellifin ikinci eseri, İstanbul
Üniversitesi Yayınları Bibliyoğrafisi'dir (İst. 1941). Bunu, 1946 da neşredilen
Seçme Eserler Bibliyografisi takip etmiştir. Ötüken, bunlardan sonra, kendi
ihtisâsında bir tekâmül ifâde eden ve Ankara'da Millî Eğitim Basımevi tarafından
neşredilen, 2 cildlik, Bibliyotekçinin El-kitabi adlı, kıymetli kitaplarını
te'lîf etmiştir. Bu eser, kütüphânecilik mevzûunda, salâhiyetli bilgiler,
örnekler cedveller ve resimler verilmek sûretiyle tertiplenmiştir. (Ankara, 1947-1948).
Aynı eser kendi sâhasının, bugün
de, en kıymetli ve faydalı kitabıdır.
Adnan Ötüken, 1950 de Türk
Kütüphâneciler Derneği Bülteni'ni neşre başlamıştı. Uzun yıllar, intizamla
intişâr eden bu bülten de kütüphânecilik mevzûunda çok faydalı olmuştu. Millî
Kütüphâne gibi, millî kültürümüz için çok faydalı bir eserin nasıl kurulduğu ve
Ötüken'in bu yoldaki hizmetleri hakkında tafsilâtlı bilgiler de, bizzat Adnan
Ötüken'in, bu Bülten'de Millî Kütüphane Nasıl Kuruldu başlığı ile yazdığı büyük
makalededir. (c. IV, sayı: I, S. 1- 40, 1955).
Ötüken'in Millî Kütüphâne
kadrosunu faaliyete geçirerek hazırladığı, Eski Harfli, Türkçe Süreli Yayınlar
Kataloğlu ve benzeri, kollektif çalışma mahsûlü neşriyatı da, boşluk dolduran,
örnek eserlerdendir.
Bütün bu çalışmalar ve diğer
kültür faaliyetleri boyunca, Ötüken, bilhassa Türk Dili'ne, an dil veyâ Öz
Türkçe yaldızları altında yapılan kasıtların karşısına çıkıyor; Türk Dilinin
Dostları ve Koruyucuları adına neşrettiği broşürlerle bu büyük ihânetin
içyüzünü açığa vuruyordu.
Türk dilini yıkmaya çalışanlara
karşı, millî dillerini korumak için, Türkiye'de ne kadar çok imzanın harekete
geçtiğini birer birer tesbit ediyor ve bu yapılanların kötülüğünü, ilim dışı
bir "hareket olduğunu, bilhassa Türkiye'yi içinden yıkmak isteyen dış
düşmanlar tarafından desteklendiğini ortaya koyuyordu. Türk Kültürünü Araştırma
Enstitüsü ile işbirliği yaparak hazırladığı Türk Dili için adlı kitaplar, (6
kitap, Ankara, 1966 - 1968) yine bu yolda tertiplenmiş ve çok insan uyandırmış
eserlerdir. İstanbul Muallimler Birliği'nin 27 Nisan 1968 de tertiplediği
İkinci Türk Dili Kongresi'nde ise, Türkçenin Feryadı başlıklı konuşmasıyle,
orada bulunanları, Türkçenin başına gelenlere acı acı güldürmüştü.
Bir yanlış anlaşılma neticesinde,
Kültür Müsteşarlığından uzaklaştırılmasına, tasarladığı hizmetlerin yarıda
kalması yüzünden, şiddetle üzülen Ötüken, emekliye ayrılışına bir hastalığın
sebep olduğuna ise hiç üzülmemiş, Türkçe için mücâdeleye devam hususunda vakit
bulacağına sevinmişti. O, bu büyük cihâdın, böylesine bir serdengeçtisi idi.
Şimdi, onun gazâsını, yine onun
bıraktığı yerden, Türkçenin ebediyete kadar uzanacak, hakikî ev-lâtlan devam
ettirecektir.
Ötüken'in aziz rûhu, en çok o
zaman şâd olacaktır.
Nûr içinde yatsın.
(Kitaplar ve Portreler, 1985)