Mutasavvıf, şair (D. 1862, Güllüköy / Pasinler / Erzurum – Ö. 8 Ocak 1954). Hamzavî-Melâmî şeyhlerindendir. Sekiz yüz yıl önce Buhara’dan gelip Erzurum’a yerleşen bir aileye mensuptur. On sekiz aylıkken çiçek hastalığına yakalandığından görme yeteneğini kaybetti.
İlk bilgileri köy imamından aldı.
Ciddi bir öğrenim görmesi için babası onu Erzurum’a gönderdi. Erzurum
medreselerinde öğrenim gördü. Seyyid Hafız Mustafa Efendi’den ders aldı. İki
yıl içinde Kur’an-ı Kerim’i ezberleyerek hâfız oldu. “Kıraat-ı Asım” üzere
icazet (yeterlilik) aldı. Arapça ve Farsça derslerine devam etti.
Şeyh Ahmed-i Taşkesanî’den İslâmî
ilimler öğrenimi gördü. Hafız’ın şiirlerini, Sâdi’nin Bostan ve Gülistan
adlı eserini, Mevlâna’nın Dîvân-ı Kebir’ini okudu. Ayrıca Fuzûli ve
Hâfız’ın Divan’larını, Mevlâna’nın Mesnevi’sini baştan sona
ezberledi. Derviş Ali adında biriyle Halep’e gitti. Oradan Irak’a geçti.
Bağdad, Necef, Hicaz, Trablusşam, Halep, Hatay ve İskenderun’u gezdi. Halep’te
Mevlevîliğe girdi. Konya’ya gitti. Konya Mevlevi Dergâhının başındaki
Abdülvahit Çelebi tarafından iltifatlarla karşılandı. Kendisine Mesnevi
verildi, sikke giydirildi. Bundan sonra Mevlevî Hafız Osman olarak anılmaya
başlandı.
1901 yılında İstanbul’a yerleşti.
Fatih Medresesi’nde Mesnevi okuttu. Tasavvufî eğitimini Şeyh Ahmed Taşkesanî-i
Nakşibendî, Şettârî şeyhi Kolağası Ali Rıza Efendi, Mevlevî Abdülhalim Çelebi
ve Hamzavî şeyhi Abdülkadir-i Belhî’den aldı. Yirmi sekiz yaşında dinî ilimler
icazeti (yeterlilik) aldı. Diyarbakır, Musul, Bağdat, Necef ve Kerbelâ gibi
yerlerde dolaştı. Bu sıralarda kendisinde beliren Ehlibeyt muhabbeti sebebiyle
çok sayıda Kerbelâ Mersiyesi yazdı ve bu yüzden sıkıntılara uğradı. Halep ve
Konya mevlevîhânelerinde kaldı. Konya Mevlevîhanesi şeyhi Abdülvahid Çelebi’nin
oğlu Manastırlı İsmail Hakkı Efendi’nin
derslerine devam etti. Ramiz’de bostan bekçiliği, Kasımpaşa’da bir iplik
fabrikasında işçilik yaptı. Özel dersler verdi. Sultan Abdülhamid’le yaptığı
bir görüşme sonucunda Padişah’ın emriyle Âmâlar Medresesi Şeyhi oldu. Medrese
kapandıktan sonra Seyyid Abdülkadir Belhi’yle tanıştı ve Eyüp’te bulunan Şeyh
Murâd Dergâhında on sekiz yıl kadar kaldı. Böylece Eyüp’e yerleşti. Uzun bir
süre İstanbul ve Erzurum arasında gidip geldi. Şeyh Abdülkadir Belhi’nin 1922’de
ölümü üzerine inzivaya çekildi.
1903’te Selânik’e gezici vaiz olarak
gönderildi. Bu görevinden sonra İstanbul’a döndü ve Şehzade Camii bitişiğindeki
Âmâlar Medresesi şeyhliğine atandı, Üsküdar’da Mecelle okuttu. 1904’te
dostlarından Fazlullah Rahîmî aracılığıyla Hüseynî Seyyidlerinden ve zamanın
Hamzavî-Bayramî şeyhlerinden Abdülkâdir-i Belhî ile tanıştırıldı. Eyüp
Nişancası Şah Murad Dergâhına kabul edildi. On sekiz yıl Belhî’nin gözetiminde
bulundu. Kendisine son devir Melâmîliğinin temsilcisi Muhammed Nûru’l-Arabî
tarafından da icazet verildi. Ömrünün son yirmi beş yılını Eyüp Nişancası’nda
Münzeviler semtindeki evine çekilerek geçirdi. Kabri Edirnekapı
mezarlığındadır. Kemâlî, Belhî’nin temsil ettiği Hamzavî-Bayramî ve
Nûru’l-Arabî’nin temsil ettiği Rumeli Melâmîliğini kendisinde toplamış ve zamanın
Melâmîlerince kutub kabul edildi.
Osman Kemâlî İçin Ne Dediler?
“Kemâlî, aynı zamanda bir misyon şairidir. Bir mutasavvıf-şair olarak
bu misyonunu okuyucusuyla da paylaşmak istemektedir. Onun için şiirlerinde
tasavvufî bütün temaları görmek mümkündür. Dünyanın geçiciliği, insanın fâni
oluşu, bütün varlıkların sonlu olduğu, erdemin sonsuza talip olmakla elde
edilebileceği gibi temalar, şairin sık sık dile getirdiği konuların başında yer
almaktadır. Birçok şiirinin nasihatnâme tarzında olması, onun bir misyon şairi
oluşundan dolayıdır.” (Hasan Ali
Kasır)
ESERLERİ:
Şiir:
Kemâlî Dîvanı’ndan Aşk Sızıntıları (yay. haz. Baha Doğramacı,
1947, 1957, 1977). İrfan Sızıntıları (1987,
Baha Doğramacı tarafından bastırıldı).
Tasavvuf:
Hilkat ve İnsaniyet, Esrâr-ı Kur’ân, Elif Lâm Mim Tefsiri, Bîat-ı
Hakîkiye, “İnnâ Eradne’l-Emânet” Âyetinin Tefsîri, İslâm’da Vefâ, Hekîm-i
Kâmil, Mürşid-i Kâmil ve Sâlikin Ahvâlini Bildirir Bir Temsil, Namaz, Zekât ve
Orucun Hakîkati.
İlmihâl:
Âmentü Şerhi.
KAYNAKÇA:
Baha Doğramacı / “Hal Tercemesi” - Kemâlî Dîvanı’ndan Aşk Sızıntıları (1977),
İbnülemin Mahmud Kemal İnal / Son Asır Türk Şairleri (c. IV, 2002), Hasan Ali Kasır / Erzurum Şairleri (1999), İhsan Işık /
Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi
(2. bas., 2009).
Düştüm elem-i gurbete
dil-dârın elinden
Yandım alev-i hasrete
hed-kârın elinden
Attım cânımı câh-ı cefâya
çıkabilmem
Hep çektiğim ol şûh-i
sitem-kârın elinden
Gözyaşım ile beslemişim
kâkül-i zülfün
Mevlâyı seversen sakın ağyârın elinden
Ey bâd-ı sabâ herkese bir
nâme getirdin
Yok mu bize bir nâme aceb
yârin elinden
Şeydâlığımız âleme fâş oldu
Kemâlî
Rüsvâlığımız hep bu dil-i
zârın elinden