Mutasavvuf, filozof, astrolog (D. 7 Ağustos 1165, Mürsiye [Murcia] / H.27 Ramazan 560, Endülüs / İspanya - Ö. 1240-1245, İşbiliye [Sevilla] / Endülüs / İspanya). İslâm âleminde daha çok İbn-i Arabî, İbnu'l- Arabî, Muhiddin Arabî, Muhiddin İbn Arabî ve Şeyhü'l-Ekber şeklinde tanınan İbn Arabî yazdığı eserlerde adını şöyle kaydeder: Muhiddin Ebu Abdullah Muhammed b. Ali b. Muhammed b. el-Arabî, el-Hâtımî et-Tâî, el-Endülüsî.
İspanya'nın
şehrinde doğan Muhiddin Arabî, köklü soylu ve saygın bir aileden gelmektedir.
İsminin sonunda yer alan el-Hâtimî et-Tâî, onun cömertliği ve hayırseverliğiyle
ün kazanmış olan Taî kabilesine mensup Adî b. Hâtim et-Taî'nin kardeşi Abdullah
b. Hâtîm et-Tâî'nin soyundan geldiğini göstermektedir. Bu kabilenin Arap olması
sebebiyle İbn Arabî ve ataları “Arabî” (Arab) diye tanınmışlardı.
Arabî,
Dindar bir kişi olan babası Ali b. Muhammed hem hükümdarın hem de ünlü filozof
İbn Rüşd'ün dostu idi. Annesi ise ermiş hanımların bile manevî derecesine
imrendikleri dindar bir kimse idi. Dindar bir kişi olan amcası Abdullah b.
Muhammed seksen yaşından sonra tasavvuf yoluna girmişti.
Delikanlılık
yıllarında babasıyla Kurtuba'ya giderek babasının dostu olan İbn Rüşd (ö. 1198)
ile tanıştı. Onun sorduğu felsefî sorulara tasavvufî cevaplar verdi. Yine bu
yıllarda Salih Adevî'nin öğrencilerinden Ebu Ali Hasan Şekkaz isimli bir şeyhle
tanıştı, İbn Assâd ve Ahmed Harîrî isimli sûfî iki kardeşle arkadaş oldu. O bu
sırada edebiyat ve avcılıkla da meşgul olmuş, daha sonra bu şekilde geçirdiği
yılları câhiliye zamanı olarak zikr etmiştir. (Fütuhat, IV, 700)
1185
(H. 580) senesi Muhiddin Arabî'nin düzenli ve sürekli bir biçimde tasavvufa
girdiği yıl oldu. Hayat boyu üç yüzden
fazla âlim ve şeyhle görüşüp kendilerinden faydalanan Arabî'nin tasavvuf yoluna
girmesini muhtemelen Ebu'l-Abbas Ahmed el-Ureynî sağlamıştı. Batı Endülüs'teki
Ulya kasabasında oturuyordu. Kulluk konusunda derin bilgilere sahip olmakla
beraber kasaba halkının yadırgadığı bazı fikirleri yüzünden oradan kovulunca
İşbiliye'ye gelmiş ve burada genç Arabî'yi etkilemişti. Muhiddin Arabî onun
meclisinde tövbe ederek fiilen tasavvuf yoluna girmişti.
Füsûsu’l Hikem
Hakkında:
En
önemli eseri Füsûsu’l Hikem’dir. Türkçeye pek çok çevirisi yapılmış ve
birbirine benzer isimlerde çeşitli tarihlerde yayımlanmış ve yayımlanmaya devam
etmektedir.
Klasik
anlamıyla bir tasavvuf kitabı olmayan Füsûsu'l-Hikem, Batılıların teozofi,
İslam filozoflarının ise ilm-i ilahi veya marifetullah dedikleri bir disiplini
temellendirmeyi hedefleyen orijinal bir yapıttır.
Füsûsu'l-Hikem'in
Arabî'nin öğrencisi Sadreddin Konevî'nin kullandığı anlamda bir metafizik
kitabı olduğunu, Tanrı'nın varlığını, O'nun âlemle ilişkisini konu edindiğini
söyleyebiliriz.
Füsûsu'l-Hikem
düşünce tarihimizde en çok şerh edilmiş eserlerden birisidir. Onun tarih
içindeki etkinliği öncelikle bu şerhler sayesinde mümkün olmuştur. Farklı fikrî
coğrafyalara mensup kişilerce şerh edilmiş, dahası Füsûsu'l-Hikem şerhi yazmak
bir düşünsel ustalık ölçüsü olmuştur.
Füsûsu'l-Hikem
çeşitli tartışmalara yol açmıştır. Kimi zaman fakih ve kelamcılar tarafından
eleştirilmiş, bu eleştirilere sûfilerce çeşitli cevaplar verilmiş ve böylece
farklı bir literatür oluşmuştur.
İslam
düşünce tarihinin en önemli entelektüel geleneklerinden birisinin kurucusu olan
İbnü'l-Arabî'nin başyapıtıdır.
TÜRKÇE’YE
ÇEVRİLEN ESERLERİ:
Fususu'l Hikem (2006), Füsusu'l-Hikem Hikmetlerin Özü (2007), Günümüz İnsanına Fusüsu'l-Hikem (2009,
216), Fütuhat-ı Mekkiyye (Çev. Ekrem
Demirli, 2010), Füsusu'l-Hikem (Çev.
Tahir Meriç, 2013).
KAYNAKÇA:
Muhiddin Arabî (beyaztarih.com, 23.05.2015), İbn Arabî kimdir? (yenisoz.com.tr,
23.05.2015), Muhyiddin-i Arabî (ilimalemi.com, 27.09.2017), Muhyiddin İbni
Arabi (dr.com.tr, 27.09.2017).