Şair ve yazar, siyaset adamı, Diyarbakır
milletvekillerinden (D. 24 Temmuz 1884, İstanbul - Ö. 4 Aralık 1967,
İstanbul). Vidin muharebesinde binbaşı iken yaralanıp askerlikten ayrılan ve
mutasarrıflık yapan Mehmet Cemâl Bey‘le Sabire Hanım’ın oğludur. İlköğrenimini
Numune-i Terakki Mektebinde yaptıktan sonra rüştiyeyi Gümüşhane’de, ortaöğrenimini
Musul İdadisi ve İstanbul Fransız Lisesinde tamamladı. Uzun süre hıfza çalıştı.
Musul‘da, Arapça ve Farsçasını ilerletti, âlim ve mutasavvıf bir zât olan Şeyh
Mahvî Efendi’den Fars edebiyatı okudu. Ayrıca İngilizce ve Almanca da çalıştı.
Daha sonra Sanâyi-i Nefise Mektebinin Mimarî Şubesine devam etti, Paris Siyasal
Bilimler ve Hukuk Yüksek Okulunu yazışma yoluyla bitirdi.
Bir süre Darphane kâtipliği yaptıktan sonra
Maarif Nazâreti Mekâtib-i Ecnebiyye Kaleminde bulundu. İstanbul’da çeşitli
liselerde felsefe, pedagoji ve Fransızca öğretmenliği yaptı. Düyûn-ı Umumiye’de
çalıştı (1918), Galatasaray Sultanîsinde öğretmenliğe döndü. TBMM’ye 1927’de
Elazığ milletvekili olarak girdi. 8. dönemde Diyarbakır milletvekilliği yaptı. Milletvekilliği
1950 seçimlerine kadar aralıksız devam etti.
Son dönemde Dünya Parlamentolar Birliği Türk
Grubu Genel Sekreterliğinde çalıştı. Türk Dil Kurumunun kuruluş yıllarında üye
olarak görev yaptı. Cerrahpaşa Hastanesi‘nde öldü ve Zincirlikuyu Kabristanına
gömüldü. Evli ve dört çocuk sahibiydi.
Yazı hayatına şiirleriyle Fecr-i Ati topluluğu
içersinde yer alarak başladı. İlk yazısı, Celâl Sâhir‘in siyâsî Seyyare gazetesinde
yayımlandı. Daha sonra Fransızcadan yaptığı çevirileri, Celâl Sâhir‘in Demet
dergisinde; eğitim, psikoloji, felsefe ve estetik gibi kültür yazıları ve
mizahi yazılarını Hilâl, Akşam ve Tanin’de yayımladı. Şiirlerini
mizah alanında kullanarak başarılı örnekler verdi. Bu şiirleriyle döneminin
politika, basın ve edebiyatta ünlü birçok ismini alaylı bir dille eleştirdi.
Ayrıca çeşitli gazete ve dergilerde eğitim, felsefe ve psikoloji konularında
makaleler, söyleşiler yayımladı. 27 Mayıs 1960 ihtilâli üzerine elinde bulunan
ve on iki defter tutan şiirlerini yaktığını ifade etti.
“Fazıl Ahmed Aykaç, çevresinde zeki, bilgili,
zarif, nüktedan bir meclis ve sohbet adamı olarak kendisini sevdirmiştir.
1908‘den sonra birden gelişen siyasî tenkit ve hiciv edebiyatı içinde Halil
Nihad (Boztepe) gibi o da zarif ve nezih bir hicvin temsilcisi olmuştur.
Kendisi hakkında „hangi şairi veya şiiri yirmi sayfa okuyacak olsam derhal mekanizmasını
kavrar ve onun gibi yazabilirim“ diyen Fazıl Ahmed, gerçekten de birbirinden
çok farklı şairlerin tekniğini kullanmış, taklit etmiş, nazire yazmış, fakat
şiir sanatında bir yaratıcılık göstermek yerine tehzil ve hiciv vadisinde bir
yol tutturmayı tercih etmiştir. Gerek nazım, gerekse nesir hâlindeki hicivleri
için Rıza Tevfik ‘herkesin ciddi, hattâ tehlikeli saydığı birçok hâdisenin, aslında
tuhaflıklardan ibaret olduğunu bize iki kelime ile anlatan o oldu’ demiştir.
Gerçekten Fazıl Ahmed‘in hicvindeki mizah mekanizması, ciddiyeti, gülünç hâle
getirmektedir." (Prof. Orhan Okay)
ESERLERİ:
Terbiyeye Dair (1910), Divançe-i
Fâzıl der-Vasf-ı Efâzıl (hiciv şiirleri, aruz ölçüsüyle, 1911), Harman
Sonu (şiirler, 1919), Kırpıntı (hatıra, 1924), Şeytan Diyor ki (mizah
yazıları ve anıları, 1927), Gelecek Asırlarda Tarih Dersi (1928),
Fazıl Ahmet-Hitabeler Şiirler Hicivler (yazılarından seçmeler, 1934).
HAKKINDA (Seçilmiş Kaynakça): İstanbul Ansiklopedisi
(s. 964-65), Ruşen Eşref / Diyorlar ki (1918), Hasan Ali Yücel / Fazıl Ahmet
Aykaç Hayatı ve Eserleri (1934), Kâzım Yetiş / TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 4,
1991), Âdile Ayda / Bir Demet Edebiyat (1998), İbnülemin Mahmud Kemal İnal /
Son Asır Türk Şairleri (c. I, 1999), Murat Batmankaya / Gerisi Sabun Köpüğü
(Radikal Kitap, 4.11.2002), Mehmet Nuri Yardım / Edebiyatımızın Güleryüzü
(2002), Orhan Okay / Büyük Türk Klâsikleri (c. 11, 2004, s. 186-187), İhsan
Işık / TEKAA (2006) - Diyarbakır Ansiklopedisi (2013).
Suphadek
açtır da her meyhâneyi
Gel
akıllandır dili divâneyi!
Def’edip
bir şey için canâneyi
Doldur
ey sâki aman peymâneyi
Sızdırıp
kurtul nice mestâneyi!
Etme
boş söz çünkü sâfi konferans
İstemem
dünyada artık başka şans
İşte
canan, işte meydan, işte dans!
Doldur
ey sâki aman peymâneyi
Sızdırıp
kurtul nice mestâneyi!
Benzemiş
âlemde her şey burguya,
Mutlaka
batmakta bir gün duyguya.
Varmadan
bir parça evvel uykuya,
Doldur
ey sâki aman peymâneyi!
Sızdırıp kurtul nice mestâneyi!