Âşık Kul Nuri

Halk Ozanı

Doğum
01 Şubat, 1955
Eğitim
Endüstri Meslek Lisesi
Burç
Diğer İsimler
Nurettin Türkkan

Halk ozanı. 1 Şubat 1955, Yenice köyü / Kelkit / Gümüşhane doğumlu. Asıl Adı Nurettin Türkkan’dır. İlkokulu ve ortaokulu köyünden gidip gelerek Kelkit’te okudu. Endüstri Meslek Lisesini Gümüşhane’de bitirdi. İlkokul çağlarından itibaren köy odalarında büyüklerin toplanıp türkü söylemelerinden etkilendi. Büyükleri devamlı Âşık Sümmanî’nin türkülerini söylerlerdi. Bu etkiyle 1975’te kendisi de şiir yazmaya başladı.

Genellikle yazları köy işleriyle uğraşır, kışları köyden İstanbul’a çalışmaya giderdi. Bu gidiş gelişler ona gurbet türkülerini söyletmeye başladı. Askerlik görevini Eskişehir’de 1978’de tamamladı.. 1976’nın ortalarında köyünde öğretmenlik yapan Nurten (Savaş) hanım ile evlendi; bu evlilikten Turgay ve Tuncay adlarında iki erkek evladı vardır.

1984 yılında Erzincan’da Âşıklar Kahvehanesi kurarak bu geleneği 1995’e kadar sürdürdü. 1985 yılında ilk defa Konya Âşıklar Bayramı’na iştirak etti. 2000 yılına kadar Konya’da yapılan bu bayramlarda birçok dalda derece kazandı. 1987 yılında ise ilk defa yurt dışı gezisi olarak Fransa ve Almanya’da programlara katıldı. 1988 yılında Âşık Yaşar Reyhanı ile birlikte Suudi Arabistan’a, Türk işçilerine program yapmak üzere gitti. Bu arada umre ziyaretimi de yerine getirdi. 1995 yılında Erzincan’dan Ankara’ya göç etti. 1996’da Ârifân Radyo’da, 1997’nin Aralık ayından 2005 yılının Eylül ayına kadar “Kanal A” televizyonunda “Gönül Kervanı” adlı âşıklar programını canlı olarak sundu. 2007 yılında ise 10 ay süreyle “Gönül Kervanı” adlı programını aynı mahiyette Ses TV’de sürdürdü.

Hakkında 2009 yılına kadar dört çalışma yapıldı. Bunlardan birincisi Selçuk Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun yönetiminde Yaşar Demir’in yapmış olduğu bitirme tezi; ikinci çalışma ise Atatürk Üniversitesinde Yrd. Doç. Dr. Turhan Kaya yönetiminde Mürsel Çelebi’nin bitirme tezi; üçüncüsü ise Yüzüncü Yıl Üniversitesi SBE Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğrencisi Necdet Tozlu tarafından hazırlanan yüksek lisans tezidir. Dördüncü ve en kapsamlı çalışma ise Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Berat Alptekin’in 2003 yılında yaptığı teferruatlı bir çalışma olan “Gönül Kervanı” adlı kitaptır. Bunun yanı sıra çeşitli gazete, dergi ve kitaplarda hakkında çeşitli yazılar kaleme alınmıştır. 20 kaset ve CD’si çeşitli isimlerle çıkmıştır. Başarılarından dolayı kendisine çeşitli kurumlar, okullar ve belediyeler tarafından çok sayıda ödüller ve plaketler verilmiştir. Erzurum Halk Ozanları Derneği, Ankara Halk Ozanları Vakfı, İLESAM, MESAM, Dünya Çocuk Birliği (kurucu) üyesidir.

Aşık Kul Nuri hakkında en kapsamlı çalışma olarak, Oğuzhan Aydın’ın 2003’te yayımladığı “Kuşluk Vaktinde Âşık Kul Nuri” adlı eserinde  “Gümüşhane yöresinin âşığı olan Âşık Kul Nuri’nin kendi ağzından hayat hikâyesi, bugüne kadar hiçbir yerde neşredilmeyen şiirleri ve âşığın “Mahir’in Hikâyesi” adlı halk hikâyesi yer almaktadır. Şiirlerin düzenlenmesinde hece ölçüsü esas alınarak bir gruplandırma yapılmış, bu grupların her birinde yer alan şiirler de kronolojik olarak dizilmiştir. Yine her şiirin başında da bu şiirin söylenmesine vesile olan husus hakkında âşığın verdiği bilgiler çerçevesinde kısa açıklamalar verilmiştir.”

HAKKINDA: Mürsel Çelebi / Aşık Kul Nuri’nin Hayata Bakışı ve İnsan (Erzincan, 1993, Yayımlanmamış Lisans Tezi), Yaşar Demir / Aşık Kul Nuri (Hayatı, Sanatı ve Şiirlerinden Örnekler) (Konya, 1992, Yayımlanmamış Lisans Tezi), Necdet Tozlu / Âşık Kul Nuri’nin Hayatı, Sanatı ve Şiirleri (Van, 1995, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Prof. Dr. Ali Berat Alptekin / Gönül Kervanı (Ankara, 2003), Oğuzhan Aydın / Âşık Kul Nuri Üzerine Perfprmas Metoduyla Bir Gözlem (Korkut Ata dergisi, yıl: 5, sayı: 5), Oğuzhan Aydın / Kuşluk Vaktinde Âşık Kul Nuri (2008).

 

KUŞLUK VAKTİNDE

Ozanlık geleneği, doğuşundan itibaren gelişerek devam ettiği tarihi çizgide önemli temsilciler yetiştirmiş, önemli eserlerin Türk kültürüne kazandırılmasına vesile olmuştur. Türk kültürünün yaşandığı ya da izlerinin görüldüğü değişik coğrafyalarda “ozan”la birlikte “bahşı/baksı, kam, oyun, şaman, tadıbey, bu/bugu” vd. unvanlarla anılan bu temsilciler Türkiye sahasında “âşık” olarak adlandırılmış, özellikle 16. yüzyıldan itibaren de bu adla anılan bağımsız bir edebiyat şubesinin oluşumuna zemin hazırlamıştır.

Türkiye sahasında yüzyıllar içinde Öksüz Dede, Köroğlu, Karacaoğlan, Kul Mustafa, Âşık Ömer, Gevheri, Emrah, Dadaloğlu, Dertli, Şem’î, Seyranı, Sururî, Bayburtlu Hicranı, Âşık Şenlik, Sümmanî, Âşık Veysel, Âşık Mehmet gibi onlarca sanatçının yetişmesini sağlayan âşıklık geleneği, Türk edebiyatı içinde güçlü bir âşık edebiyatının oluşmasında da etkili olmuştur.

Sanatlarını icra ettikleri değişik yüzyıllarda halkın musiki şiir ihtiyacına cevap veren bu saz ve söz ustaları, aynı zamanda gezginci olmaları sebebiyle halkın iletişimine de yardımcı olmuşlardır. İletişim araçlarının geliştiği ve buna bağlı olarak da sanat ve eğlence mekânlarının değiştiği günümüzde bu geleneğin yok olmaya yüz tuttuğu yönünde bir düşüncenin oluştuğu görülmektedir. Kimi haklılık payının olduğu kabul edilse bile kanaatimce iletişim araçlarının çoğalmasıyla bu gelenek daha da güçlenerek yoluna devam edecek gibi görünmektedir. Çünkü burada, birçok alanda olduğu gibi dili kullanmak önemlidir. Sazı bir araç olarak kullanan bu şairler gerçekte birer dil ustasıdır. Çünkü bunlar dili iyi kullandıkları sürece âşık/ozan olma gücünü ellerinde bulundurmaktadırlar. Aksi durumda adları “saz sanatçısı” ya da halk arasındaki söyleyişle “sazcı” olmaktan öteye geçemezdi.

Günümüzde hem sözlü, hem yazılı, hem de elektronik ortamdan yararlanarak sanatını güçlü bir şekilde icra eden, böylece daha geniş dinleyici kitlelerine ulaşma şansını yakalamış kimi sanatçılar bulunmaktadır. Bunlardan biri de Âşık Kul Nuri’dir.

Âşık Kul Nuri, dili iyi kullanmadaki becerisi, sanatını icradaki başarısı, doğaçlama şiirde ve atışmalardaki gücü, sözlü ve yazılı ortamda yakaladığı seviyeyi elektronik ortamda da yükselterek devam ettirmesi, televizyonlardaki programlarıyla daha çok dinleyici kitlelerine hitap etmesi vb. sebeplerden dolayı âşık sanatında önemli bir yer edinmiştir.

Âşık Kul Nuri’yle ilgili olarak çeşitli üniversitelerde lisans ve yüksek lisans seviyesinde yapılan çalışmalar bulunmaktadır. Bu halk şairimiz üzerinde bugüne kadar yapılan çalışmaların başında, metin ve inceleme kitabı olarak edebiyattaki yerini alan Prof. Dr. Ali Berat Alptekin’in “Gönül Kervanı” adlı çalışması gelmektedir.

Oğuzhan Aydın tarafından hazırlanan “Kuşluk Vaktinde” ise “Gönül Kervanı”nın devamı niteliğindedir. Kuşluk Vaktinde’de, bugüne kadar yayımlanmayan metinlerin yer aldığı ikisi yedi heceli, sekizi sekiz heceli, kırk üçü on bir heceli, biri on beş heceli, altısı atışma tarzında toplam altmış şiirle bir de hikâye yer almaktadır.

Kuşluk Vaktinde’nin hem âşıklık geleneği hem de Türk kültür ve edebiyatı için önemli bir kazanım olduğuna inanıyor, bu çalışmalarından dolayı âşık sanatının önemli icracısı Âşık Kul Nuri’yi ve kitabı hazırlayan Oğuzhan Aydın’ı kutluyorum.

Doç. Dr. Ali YAKICI

 

SÖZ BAŞI

Bir milletin kültürü, onun bütün fertlerinin sahip olduğu tarih içinde meydana getirdiği değerlerden, hayat tarzından, edebiyat ürünlerini de içine alan sanat verimlerinden oluşmuş bir bütündür. Halk kültürü; toplumun birbirleriyle olan hayat felsefesinin, ahlâk görüşünün, sevgi ve nefret ilişkilerinin en güzel aynasıdır. Bu kültürün en önemli taşıyıcılarından biri de âşıklardır.

Âşıklar, halkı şiirlerinde dile getiren kişiler olmaları münasebetiyle onların sıkıntılarını, çektikleri acıları, sevinçlerini çok iyi bilirler. Halkın engin duygu ve düşüncelerini, hayat tarzlarını şiirlerine konu etmişler, sazlarıyla dillendirmişlerdir.

Bu çalışmada Gümüşhane yöresinin âşığı olan Âşık Kul Nuri’nin kendi ağzından hayat hikâyesi, bugüne kadar hiçbir yerde neşredilmeyen şiirleri ve âşığın “Mahir’in Hikâyesi” adlı halk hikâyesi yer almaktadır. Şiirlerin düzenlenmesinde hece ölçüsü esas alınarak bir gruplandırma yapılmış, bu grupların her birinde yer alan şiirler de kronolojik olarak dizilmiştir. Yine her şiirin başında da bu şiirin söylenmesine vesile olan husus hakkında âşığın verdiği bilgiler çerçevesinde kısa açıklamalar verilmiştir.

Âşık hakkında daha önce 4 çalışma yapılmıştır. Bunlar Mürsel Çelebi’nin Aşık Kul Nuri’nin Hayata Bakışı ve İnsan (Erzincan, 1993, Yayımlanmamış Lisans Tezi), Yaşar Demir’in Aşık Kul Nuri (Hayatı, Sanatı ve Şiirlerinden Örnekler) (Konya, 1992, Yayımlanmamış Lisans Tezi), Necdet Tozlu’nun Âşık Kul Nuri’nin Hayatı, Sanatı ve Şiirleri (Van, 1995, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) ve Prof. Dr. Ali Berat Alptekin’in Gönül Kervanı (Ankara, 2003.) adlı eseridir. Söz konusu bu çalışmalarda âşığın hayatı ve sanatı kapsamlı bir biçimde incelendiğinden bu kitapta böyle bir çalışmaya yer vermedik. Ancak giriş bölümünde Performans Teori Metoduna, göre âşığın performansını incelemeye çalıştık.

Biz bu çalışmayla halk edebiyatımızın önemli bir kolu olan âşıklık geleneğine bir nebze de olsa hizmet edebilmişsek kendimizi bahtiyar sayacağız. Kültürel çalışmaların yoğunlukla devam etmesini, Türkiye’de bulunan bütün âşıklar hakkında çalışmalar yapılmasını, âşıklık geleneğinin Türk kültürü var oldukça ebedî olarak yaşamasını temenni ediyorum.

Bu çalışmayı yaparken fikirlerinden istifade ettiğim Doç. Dr. Ali YAKICI’ya ve hiçbir desteğini esirgemeyen ve bu çalışmayla birebir ilgilenen Dr. Veli Savaş YELOK’a şükranlarımı bir borç bilerek teşekkür ediyorum.

Oğuzhan AYDIN

       Gölbaşı, 23 Nisan 2008

 

ÂŞIK KUL NURİ’NİN KENDİ AĞZINDAN HAYAT HİKAYESİ

1955 yılının kara kışında Gümüşhane’nin Kelkit Yenice Köyü’nde doğmuşum. Babamın adı Sabrı, annemin adı ise Zülâl’dir. İlkokulu  köyden  Kelkit’e   gide   gele   okudum. Ortaokulu  da  bu   şekilde  tamamladım.   Endüstri  Meslek Lisesi’ni   de Gümüşhane’de   yalnız   başıma   ev   tutarak tamamladım. İlkokul çağlarında iken cûşa gelerek “Erzurum Dağları” adlı türküyü söylemeye başladım. Yöremizdeki köy odalarında büyüklerin toplanıp türkü söylemelerinden etkilenirdim.     Büyükler devamlı Âşık Sümmanî’nin türkülerini söylerlerdi. Onların söylediği benim de dinlediğim bu türküler günler geçtikçe beni   derinden etkileyerek hüzünlendirirdi.

1967’lerde ağabeyim Mustafa’nın gurbete, İstanbul’a çalışmaya gidip geri dönüşünde ise eski bir saz getirmesiyle saza da aşina olmaya başladım. Ağabeyim sazın perdelerinden anlıyordu, Saza ayar yapmasını da biliyordu. Bu vesileyle ben de köyde kendi merakım ve ilgimle sazı çalmayı öğrenmiş oldum. Lisede ise saz çalmayı ve türkü söylemeyi geliştirdim. Ben de Âşık Sümmanî ve Âşık Reyhanî’nin türkülerini söylüyordum. Çünkü lisede yapılan önemli gün ve gecelerde saz çalıp türkü söylemek üzere beni çağırıyorlardı. 1975’te kendim de şiir yazmaya başladım. 30 yıl sonra tamamladığım şiirin ilk kıtasını o dönemde kaleme almıştım. Söz konusu olan bu şiirimin ilk kıtası şöyledir:

Kuşluk vaktindeyken nazlı yârinen

Pınarın başında yüz yüze kaldık

Ben su içtim o helkeyi doldurdu

Bir kelam etmedik göz göze kaldık

Genellikle yazları köy işleriyle uğraşırdım. Kışları köyden İstanbul’a çalışmaya giderdim. Bu gidiş geliş bana gurbet türkülerini söyletmeye başladı. 1976’da ise askere gittim. Eskişehir Hava Üssü’nden 1978 Mayıs ayında terhis edildim. Askere gitmeden önce yani 1976’nın ortalarında Gümüşhane Çamlı Köyü eşrafından olup bizim köyde de öğretmenlik yapmakta olan Hüsnü Savaş Hoca’nın kızı Nurten (Savaş) Türkkan Hanım ile evlendim. Bu evlilikten ise Turgay (30) ve Tuncay (29) adlı iki erkek evladım var. Bir kızım ise doğduktan 1 yıl sonra vefat etmiştir.  1978 yılında şu gördüğüm rüyadan sonra  irticalen  söylemeye başladım. Rüyamda şu olaylara şahit oldum: Bir tören hazırlığı yapılıyordu. Çok önemli binlerinin geleceği söyleniyordu. Herkes birbirine kim gelecek diye sorular sorarak heyecan ve telaş içerisinde bekliyordu. Ben ise en ön safta sanki gelecek kişiler beni görecek gibi sol tarafa doğru hazır durumda bekliyordum. Sol taraftan kâh 4 kişi kâh 5 kişi gelmeye başladı. Ben ise oradakilere bunlar kim, acaba hangisi diye sorular soruyordum. Biraz daha yaklaşınca oradakiler “İşte geliyorlar!” diye bağırmaya başladılar. Aramızdan bir kişi, ortada gelenin Hz. Peygamber olduğunu, sağ tarafındakilerin Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer olduğunu, sol tarafındakilerin ise Hz. Osman ve Hz. Ali olduğunu söyledi.

Benim de o anda aniden “İşte geldiler!” diye içimde bir derin sevinç ve heyecan belirdi. Gelenler önümüzden bizi selamlayıp sağ tarafa doğru geçerken, Peygamber efendimizin yüzünün buğday rengine yakın nurlu bir ışık gibi olduğunu gördüm. Orta boylu olmasına rağmen heybetli, ihtişamlı bir görünüşü vardı. Peygamber ve arkadaşları “Demek ki buradalar!” diye bir söz söyleyip bana bakarak geçtiler. Bu rüyadan uyanınca bu şiiri dile getirdim:

Bir gece düşümde seyre dalmıştım

Dediler gelecek izini gördüm

Telaşlanıp ön sıraya dalmıştım

Nur ile bezenmiş yüzünü gördüm

 

Dediler ki iki cihan serveri

Aşık Kul Nuri’yim oldum serseri

Bizi selamlayıp geçti ileri

Ayağından düşen tozunu gördüm

 

Bu rüyadan sonraki sanat hayatımda büyük değişikliklerle mesafe kat edip katıldığım tüm yarışma ve şölenlerden yüzümün akıyla çıktım. İlk kasetim 1982 yılında “Kısmetsiz Mehmed’in Hikâyesi” adıyla piyasaya çıktı. Askerden sonra 1978 yılında Erzurum Şeker Fabrikası’nda “işçi statüsünde” çalışmaya başladım. 1980 yılında ise Erzurum Şeker Fabrikası’ndan Erzincan Şeker Fabrikası’na nakil yaptırdım. 1988’de fabrikadan “şerbet üretimci” olarak sanatımla,    mesleği bir arada götüremediğimi anlayıp ayrıldım. İşten ayrılırken “Çıktım Fabrikadan” adlı şiirimi müdüre vererek istifa ettim.

Dokuz on yıl kapısından Yattım çıktım fabrikadan Delilenmiş bülbül gibi Öttüm çıktım fabrikadan

Razı oldum çoğa aza Ne gerek var itiraza Kara kalem kara imza Attım çıktım fabrikadan

Kul Nuri’yim bir ozandım Kendi derdimi yazandım Ne yitirdim ne kazandım Battım çıktım fabrikadan

1984 yılında Erzincan’da Âşıklar Kahvehanesi kurarak bu geleneği 1995’e kadar sürdürdüm. Bu arada ise Âşıklar Kahvehanesi’ne çeşitli vilayetlerimizden âşıklar geliyor ve bu meclisi şenlendiriyorlar; ben de bu geleneğin güçlü bir şekilde devamına vesile oluyordum. 1985 yılında ilk defa Konya Âşıklar Bayramı’na iştirak ettim. 2000 yılına kadar Konya’da yapılan bu bayramlarda birçok dalda derece kazandım. 1987 yılında ise ilk defa yurt dışı gezisi olarak Fransa ve Almanya’da programlara katıldım. 1988 yılının Aralık ayında ise Âşık Yaşar Reyhanı ile birlikte Suudi Arabistan’a, Türk işçilerine program yapmak üzere gittim.

Bu arada umre ziyaretimi de yerine getirdim. 1995 yılının 8. ayında Erzincan’dan Ankara’ya göçtüm. Göçtükten sonra büyükşehirin vermiş olduğu kültür yoğunluğuyla beraber 1996’da Ârifân Radyo’da, 1997’nin Aralık ayından 2005 yılının Eylül ayına kadar “Kanal A” televizyonunda “Gönül Kervanı” adlı âşıklar programını canlı olarak sundum. Bu programa ülkemizin her yerinden âşıkları davet ederek bu geleneği canlı tutmaya çalıştım. Gönül Kervanı adlı televizyon programı 395 bölüm hâlinde yayınlanmıştır. 2007 yılında ise 10 ay süreyle “Gönül Kervanı” adlı programı aynı mahiyette Ses TV’de sürdürdüm.

Hakkımda ise 4 çalışma yapılmıştır. Bunlardan birincisi Selçuk Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun yönetiminde Yaşar Demir’in yapmış olduğu bitirme tezidir. İkinci çalışma ise Atatürk Üniversitesi’nde Yrd. Doç. Dr. Turhan Kaya yönetiminde Mürsel Çelebi’nin bitirme tezidir. Üçüncüsü ise Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğrencisi Necdet Tozlu tarafından hazırlanan yüksek lisans tezidir. 4. ise Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Berat Alptekin’in 2003 yılında yaptığı teferruatlı bir çalışma olan “Gönül Kervanı” adlı kitaptır. Bunun yanı sıra çeşitli gazete, dergi ve kitaplarda hakkımda yazılar kaleme alınmıştır. 20 kaset ve cd’de çeşitli isimlerle piyasadadır. Çeşitli kurumlar, okullar ve belediyelerden aldığım ödül ve plaketlerim de mevcuttur.

Üyesi olduğum kuruluşlar ise şunlardır:

1)        Erzurum Halk Ozanları Derneği

2)   Ankara Halk Ozanları Vakfı

3)        İLESAM

4)        MESAM

5)   Dünya Çocuk Birliği Kuruculuğu ve Üyeliği

Hâlen Ankara'da ikamet etmekteyim ve memleke­timizin çeşitli yerlerinde yapılan âşık programlarının birçoğuna iştirak ediyorum. 5000 yıllık Türk tarihinde var olan âşıklık geleneğinin kıyamete kadar, yani ebediyyen yaşamasını isteyerek bu geleneğe elimden geldikçe, ömrümün de son demine kadar hizmet etmeye çalışacağım. Benden ilham alan âşıklar ise Tercanlı Âşık Emrah Şimşek, Şiranlı Aşık Eyüp Seyranı, Bayburtlu Âşık Süphanî'dir. Ayrıca Kültür Bakanlığı'nın Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü'nün kayıtlı halk âşığıyım.

Sonuç olarak bana “Âşık nedir, kimdir?” diye sorduklarında onlara “Allah'ın nasibi ve hikmeti ile, gönlünün uğultusu, sazının iniltisi ve halkın dertlerinin, terkibin tertibidir.” diye cevap vererek şu dörtlüklerde âşıklığı tarif ediyorum:

 

Âşık okunmayan bir hece gibi
Sabahı bekleyen bir gece gibi
Analiz yaptılar sonuç çıkmadı
Âşık bilinmeyen bilmece gibi


KUŞLUK VAKTİNDE ÂŞIK KUL NURİ / Oğuz AYDIN 2008

 

ŞİİR

BEN BU DERDİ

 

Benim derdim var mıydı ki elden aldım bu derdi

Esti sevda diyarından yelden aldım bu derdi

Bu derdin çaresi yoktur asla Mecnun bulurdu

Gezdim Leylâ’nın peşine çölden aldım bu derdi

 

Seyreyledim sevilenin sevenden kaçmasını

Muhabbeti olmayanın dinleme saçmasını

Âşık oldum kokusuna bekledim açmasını

Feryadı figan eyledim gülden aldım bu derdi

 

Kul Nuri’yim bitmez sevda beni yıktı bıraktı

Yüreğimin ortasına derdi çaktı bıraktı

Öyle bir derde düştüm ki Aslı yaktı bıraktı

Kerem ile beraberdim külden aldım bu derdi.

 

Ankara, 1999

 

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör