Halk ozanı. 1 Şubat
1955, Yenice köyü / Kelkit / Gümüşhane doğumlu. Asıl Adı Nurettin Türkkan’dır. İlkokulu ve ortaokulu
köyünden gidip gelerek Kelkit’te okudu. Endüstri Meslek Lisesini Gümüşhane’de
bitirdi. İlkokul
çağlarından itibaren köy odalarında büyüklerin toplanıp türkü
söylemelerinden etkilendi. Büyükleri devamlı Âşık Sümmanî’nin türkülerini söylerlerdi. Bu etkiyle 1975’te
kendisi de şiir yazmaya başladı.
Genellikle yazları
köy işleriyle uğraşır, kışları köyden İstanbul’a çalışmaya giderdi. Bu gidiş gelişler
ona gurbet türkülerini söyletmeye başladı. Askerlik görevini Eskişehir’de 1978’de
tamamladı..
1976’nın ortalarında köyünde öğretmenlik yapan Nurten (Savaş) hanım ile evlendi; bu
evlilikten Turgay ve Tuncay adlarında iki erkek evladı vardır.
1984 yılında
Erzincan’da Âşıklar Kahvehanesi kurarak bu geleneği 1995’e kadar sürdürdü. 1985 yılında ilk defa
Konya
Âşıklar Bayramı’na iştirak etti. 2000 yılına kadar Konya’da yapılan bu
bayramlarda birçok dalda derece kazandı. 1987 yılında ise ilk defa yurt dışı
gezisi olarak Fransa ve Almanya’da programlara katıldı. 1988 yılında Âşık Yaşar Reyhanı ile birlikte Suudi Arabistan’a, Türk işçilerine program yapmak üzere
gitti. Bu arada umre ziyaretimi de
yerine getirdi. 1995 yılında Erzincan’dan
Ankara’ya göç etti. 1996’da Ârifân
Radyo’da, 1997’nin Aralık ayından 2005 yılının
Eylül ayına kadar “Kanal A” televizyonunda “Gönül Kervanı” adlı âşıklar
programını canlı olarak sundu. 2007 yılında ise 10 ay süreyle “Gönül Kervanı” adlı programını aynı mahiyette
Ses TV’de sürdürdü.
Hakkında 2009 yılına
kadar dört çalışma yapıldı. Bunlardan birincisi Selçuk Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun yönetiminde Yaşar Demir’in yapmış
olduğu bitirme tezi; ikinci çalışma
ise Atatürk Üniversitesinde Yrd. Doç. Dr. Turhan Kaya yönetiminde Mürsel
Çelebi’nin bitirme tezi; üçüncüsü ise Yüzüncü
Yıl Üniversitesi SBE Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğrencisi Necdet Tozlu tarafından hazırlanan
yüksek lisans tezidir. Dördüncü ve
en kapsamlı çalışma ise Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Berat
Alptekin’in 2003 yılında yaptığı teferruatlı bir çalışma olan “Gönül Kervanı” adlı kitaptır. Bunun yanı
sıra çeşitli gazete, dergi ve kitaplarda hakkında çeşitli yazılar kaleme alınmıştır. 20 kaset ve CD’si çeşitli isimlerle
çıkmıştır. Başarılarından dolayı kendisine çeşitli kurumlar, okullar ve belediyeler tarafından çok sayıda ödüller
ve plaketler verilmiştir. Erzurum Halk Ozanları Derneği, Ankara Halk Ozanları Vakfı, İLESAM,
MESAM, Dünya Çocuk Birliği (kurucu) üyesidir.
Aşık Kul Nuri
hakkında en kapsamlı çalışma olarak, Oğuzhan Aydın’ın 2003’te yayımladığı “Kuşluk
Vaktinde Âşık Kul Nuri” adlı eserinde “Gümüşhane
yöresinin âşığı olan Âşık Kul Nuri’nin kendi ağzından hayat hikâyesi, bugüne kadar hiçbir
yerde neşredilmeyen şiirleri ve âşığın
“Mahir’in Hikâyesi” adlı halk hikâyesi yer almaktadır. Şiirlerin
düzenlenmesinde hece ölçüsü esas alınarak bir
gruplandırma yapılmış, bu grupların
her birinde yer alan şiirler de kronolojik olarak dizilmiştir. Yine her
şiirin başında da bu şiirin söylenmesine vesile
olan husus hakkında âşığın verdiği bilgiler çerçevesinde kısa açıklamalar verilmiştir.”
HAKKINDA: Mürsel
Çelebi / Aşık Kul Nuri’nin Hayata Bakışı ve İnsan (Erzincan, 1993,
Yayımlanmamış Lisans Tezi), Yaşar Demir / Aşık Kul Nuri (Hayatı, Sanatı ve
Şiirlerinden Örnekler) (Konya, 1992, Yayımlanmamış Lisans Tezi), Necdet Tozlu / Âşık
Kul Nuri’nin Hayatı, Sanatı ve Şiirleri (Van,
1995, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Prof.
Dr. Ali Berat Alptekin / Gönül Kervanı (Ankara, 2003), Oğuzhan Aydın / Âşık Kul Nuri Üzerine
Perfprmas Metoduyla Bir Gözlem (Korkut Ata dergisi, yıl: 5, sayı: 5), Oğuzhan Aydın / Kuşluk Vaktinde Âşık Kul Nuri (2008).
Ozanlık geleneği, doğuşundan itibaren
gelişerek devam ettiği
tarihi çizgide önemli temsilciler yetiştirmiş, önemli eserlerin Türk kültürüne
kazandırılmasına vesile olmuştur. Türk kültürünün yaşandığı ya da izlerinin görüldüğü değişik coğrafyalarda “ozan”la birlikte “bahşı/baksı,
kam, oyun, şaman, tadıbey,
bu/bugu” vd. unvanlarla anılan bu temsilciler Türkiye sahasında “âşık” olarak adlandırılmış,
özellikle 16. yüzyıldan itibaren
de bu adla anılan bağımsız bir edebiyat şubesinin oluşumuna zemin hazırlamıştır.
Türkiye sahasında yüzyıllar içinde
Öksüz Dede, Köroğlu, Karacaoğlan,
Kul Mustafa, Âşık Ömer, Gevheri, Emrah, Dadaloğlu, Dertli, Şem’î, Seyranı, Sururî, Bayburtlu
Hicranı, Âşık Şenlik,
Sümmanî, Âşık Veysel, Âşık Mehmet gibi onlarca sanatçının yetişmesini sağlayan âşıklık geleneği, Türk
edebiyatı içinde güçlü
bir âşık edebiyatının oluşmasında da etkili olmuştur.
Sanatlarını icra ettikleri değişik yüzyıllarda halkın
musiki şiir ihtiyacına cevap veren bu saz ve söz ustaları, aynı zamanda gezginci olmaları sebebiyle halkın
iletişimine de yardımcı olmuşlardır.
İletişim araçlarının geliştiği ve buna bağlı olarak da sanat ve eğlence mekânlarının değiştiği günümüzde bu
geleneğin yok olmaya yüz tuttuğu yönünde bir
düşüncenin oluştuğu görülmektedir.
Kimi haklılık payının olduğu kabul edilse bile kanaatimce iletişim
araçlarının çoğalmasıyla bu gelenek daha da güçlenerek
yoluna devam edecek gibi görünmektedir. Çünkü burada, birçok alanda
olduğu gibi dili kullanmak önemlidir. Sazı bir
araç olarak kullanan bu şairler gerçekte birer dil ustasıdır. Çünkü
bunlar dili iyi kullandıkları sürece âşık/ozan olma gücünü ellerinde bulundurmaktadırlar. Aksi durumda adları
“saz sanatçısı” ya da halk arasındaki
söyleyişle “sazcı” olmaktan öteye geçemezdi.
Günümüzde hem sözlü, hem yazılı, hem
de elektronik ortamdan
yararlanarak sanatını güçlü bir şekilde icra eden, böylece daha geniş dinleyici
kitlelerine ulaşma şansını yakalamış kimi sanatçılar bulunmaktadır. Bunlardan biri de Âşık Kul
Nuri’dir.
Âşık Kul Nuri, dili iyi kullanmadaki
becerisi, sanatını icradaki
başarısı, doğaçlama şiirde ve atışmalardaki gücü, sözlü ve yazılı ortamda yakaladığı seviyeyi
elektronik ortamda da yükselterek
devam ettirmesi, televizyonlardaki programlarıyla daha çok dinleyici kitlelerine hitap
etmesi vb. sebeplerden dolayı âşık sanatında önemli bir yer edinmiştir.
Âşık Kul Nuri’yle ilgili olarak
çeşitli üniversitelerde lisans ve yüksek lisans seviyesinde yapılan çalışmalar bulunmaktadır. Bu halk
şairimiz üzerinde bugüne kadar yapılan çalışmaların başında, metin ve inceleme kitabı
olarak edebiyattaki yerini alan Prof. Dr. Ali Berat Alptekin’in “Gönül Kervanı” adlı çalışması gelmektedir.
Oğuzhan Aydın tarafından hazırlanan
“Kuşluk Vaktinde” ise
“Gönül Kervanı”nın devamı niteliğindedir. Kuşluk Vaktinde’de, bugüne kadar yayımlanmayan metinlerin
yer aldığı ikisi yedi heceli, sekizi sekiz
heceli, kırk üçü on bir heceli, biri on beş
heceli, altısı atışma tarzında toplam altmış şiirle bir de hikâye yer
almaktadır.
Kuşluk Vaktinde’nin hem âşıklık
geleneği hem de Türk kültür
ve edebiyatı için önemli bir kazanım olduğuna inanıyor, bu çalışmalarından dolayı âşık sanatının
önemli icracısı Âşık Kul Nuri’yi ve kitabı hazırlayan Oğuzhan Aydın’ı
kutluyorum.
Doç. Dr. Ali YAKICI
SÖZ BAŞI
Bir milletin kültürü, onun bütün
fertlerinin sahip olduğu tarih içinde meydana getirdiği değerlerden, hayat
tarzından, edebiyat ürünlerini de içine alan sanat verimlerinden oluşmuş bir
bütündür. Halk kültürü; toplumun birbirleriyle olan hayat felsefesinin, ahlâk görüşünün, sevgi ve nefret
ilişkilerinin en güzel aynasıdır. Bu kültürün
en önemli taşıyıcılarından biri de
âşıklardır.
Âşıklar, halkı şiirlerinde dile getiren kişiler olmaları münasebetiyle onların sıkıntılarını, çektikleri
acıları, sevinçlerini çok iyi
bilirler. Halkın engin duygu ve düşüncelerini,
hayat tarzlarını şiirlerine konu etmişler, sazlarıyla dillendirmişlerdir.
Bu çalışmada Gümüşhane yöresinin âşığı olan Âşık Kul Nuri’nin kendi ağzından hayat hikâyesi, bugüne kadar hiçbir
yerde neşredilmeyen şiirleri ve âşığın
“Mahir’in Hikâyesi” adlı halk hikâyesi yer almaktadır. Şiirlerin
düzenlenmesinde hece ölçüsü esas alınarak bir
gruplandırma yapılmış, bu grupların
her birinde yer alan şiirler de kronolojik olarak dizilmiştir. Yine her
şiirin başında da bu şiirin söylenmesine vesile
olan husus hakkında âşığın verdiği bilgiler çerçevesinde kısa açıklamalar verilmiştir.
Âşık hakkında daha önce 4 çalışma yapılmıştır. Bunlar
Mürsel Çelebi’nin Aşık Kul Nuri’nin Hayata Bakışı ve İnsan (Erzincan, 1993, Yayımlanmamış Lisans
Tezi), Yaşar Demir’in Aşık
Kul Nuri (Hayatı, Sanatı ve Şiirlerinden Örnekler) (Konya, 1992,
Yayımlanmamış Lisans Tezi), Necdet Tozlu’nun Âşık Kul Nuri’nin Hayatı, Sanatı ve Şiirleri (Van, 1995,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) ve Prof.
Dr. Ali Berat Alptekin’in Gönül Kervanı (Ankara, 2003.) adlı eseridir. Söz konusu bu çalışmalarda
âşığın hayatı ve sanatı kapsamlı bir
biçimde incelendiğinden bu kitapta böyle bir çalışmaya yer vermedik.
Ancak giriş bölümünde Performans Teori
Metoduna, göre âşığın
performansını incelemeye çalıştık.
Biz bu çalışmayla halk edebiyatımızın önemli bir kolu olan âşıklık geleneğine bir nebze de olsa hizmet edebilmişsek kendimizi bahtiyar sayacağız. Kültürel
çalışmaların yoğunlukla devam
etmesini, Türkiye’de bulunan bütün
âşıklar hakkında çalışmalar yapılmasını, âşıklık geleneğinin Türk kültürü var oldukça ebedî olarak yaşamasını temenni ediyorum.
Bu çalışmayı yaparken fikirlerinden
istifade ettiğim Doç. Dr.
Ali YAKICI’ya ve hiçbir desteğini esirgemeyen ve bu çalışmayla birebir ilgilenen Dr. Veli Savaş
YELOK’a şükranlarımı bir borç bilerek teşekkür
ediyorum.
Oğuzhan AYDIN
Gölbaşı, 23 Nisan 2008
ÂŞIK KUL NURİ’NİN KENDİ AĞZINDAN HAYAT HİKAYESİ
1955
yılının kara kışında Gümüşhane’nin Kelkit Yenice Köyü’nde doğmuşum. Babamın adı Sabrı, annemin adı
ise Zülâl’dir. İlkokulu köyden
Kelkit’e gide gele
okudum. Ortaokulu da bu
şekilde tamamladım. Endüstri
Meslek Lisesi’ni de Gümüşhane’de yalnız
başıma ev tutarak tamamladım. İlkokul çağlarında iken cûşa gelerek “Erzurum
Dağları” adlı türküyü söylemeye başladım.
Yöremizdeki köy odalarında büyüklerin toplanıp
türkü söylemelerinden etkilenirdim.
Büyükler devamlı Âşık Sümmanî’nin türkülerini
söylerlerdi. Onların söylediği benim de dinlediğim bu türküler günler geçtikçe beni derinden etkileyerek hüzünlendirirdi.
1967’lerde ağabeyim Mustafa’nın gurbete, İstanbul’a çalışmaya gidip geri dönüşünde ise eski bir saz
getirmesiyle saza da aşina olmaya başladım.
Ağabeyim sazın perdelerinden
anlıyordu, Saza ayar yapmasını da biliyordu. Bu vesileyle ben de köyde
kendi merakım ve ilgimle sazı çalmayı
öğrenmiş oldum. Lisede ise saz çalmayı ve türkü söylemeyi geliştirdim. Ben de Âşık Sümmanî ve Âşık Reyhanî’nin
türkülerini söylüyordum. Çünkü lisede yapılan önemli gün ve gecelerde saz çalıp
türkü söylemek üzere beni çağırıyorlardı. 1975’te kendim de şiir yazmaya
başladım. 30 yıl sonra tamamladığım şiirin ilk kıtasını o dönemde kaleme almıştım. Söz konusu olan bu şiirimin ilk kıtası
şöyledir:
Kuşluk vaktindeyken nazlı yârinen
Pınarın
başında yüz yüze kaldık
Ben su içtim o helkeyi doldurdu
Bir kelam etmedik göz göze kaldık
Genellikle yazları köy işleriyle uğraşırdım. Kışları köyden İstanbul’a çalışmaya giderdim.
Bu gidiş geliş bana gurbet türkülerini söyletmeye başladı. 1976’da ise askere gittim. Eskişehir Hava Üssü’nden 1978
Mayıs ayında terhis edildim.
Askere gitmeden önce yani 1976’nın ortalarında Gümüşhane Çamlı Köyü eşrafından olup bizim köyde de öğretmenlik yapmakta olan Hüsnü Savaş Hoca’nın
kızı Nurten (Savaş) Türkkan Hanım ile evlendim. Bu evlilikten ise Turgay (30) ve Tuncay (29) adlı
iki erkek evladım var. Bir
kızım ise doğduktan 1 yıl sonra vefat etmiştir.
1978 yılında şu gördüğüm
rüyadan sonra irticalen söylemeye başladım.
Rüyamda şu olaylara şahit oldum: Bir tören hazırlığı
yapılıyordu. Çok önemli binlerinin geleceği söyleniyordu. Herkes birbirine kim gelecek diye sorular sorarak
heyecan ve telaş içerisinde bekliyordu. Ben ise en ön safta sanki gelecek kişiler beni görecek gibi sol tarafa doğru hazır durumda bekliyordum. Sol taraftan kâh 4
kişi kâh 5 kişi gelmeye başladı. Ben ise
oradakilere bunlar kim, acaba hangisi diye sorular soruyordum. Biraz daha yaklaşınca
oradakiler “İşte geliyorlar!” diye bağırmaya
başladılar. Aramızdan bir kişi, ortada gelenin Hz. Peygamber olduğunu,
sağ tarafındakilerin Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer olduğunu, sol tarafındakilerin ise Hz. Osman ve Hz. Ali olduğunu
söyledi.
Benim
de o anda aniden “İşte geldiler!” diye içimde bir derin sevinç ve heyecan belirdi. Gelenler
önümüzden bizi selamlayıp
sağ tarafa doğru geçerken, Peygamber efendimizin yüzünün buğday rengine yakın nurlu bir ışık
gibi olduğunu gördüm.
Orta boylu olmasına rağmen heybetli, ihtişamlı bir görünüşü vardı. Peygamber ve arkadaşları “Demek ki buradalar!” diye bir söz söyleyip bana bakarak
geçtiler. Bu rüyadan uyanınca bu şiiri dile getirdim:
Bir
gece düşümde seyre dalmıştım
Dediler
gelecek izini gördüm
Telaşlanıp ön sıraya dalmıştım
Nur ile bezenmiş yüzünü gördüm
Dediler ki iki cihan serveri
Aşık Kul Nuri’yim oldum serseri
Bizi selamlayıp geçti ileri
Ayağından düşen tozunu gördüm
Bu
rüyadan sonraki sanat hayatımda büyük değişikliklerle
mesafe kat edip katıldığım tüm yarışma ve şölenlerden
yüzümün akıyla çıktım. İlk kasetim 1982 yılında “Kısmetsiz Mehmed’in Hikâyesi” adıyla piyasaya çıktı. Askerden sonra 1978
yılında Erzurum Şeker Fabrikası’nda “işçi
statüsünde” çalışmaya başladım. 1980 yılında ise Erzurum Şeker Fabrikası’ndan Erzincan Şeker Fabrikası’na nakil
yaptırdım. 1988’de fabrikadan “şerbet üretimci” olarak sanatımla, mesleği bir arada götüremediğimi
anlayıp ayrıldım. İşten ayrılırken
“Çıktım Fabrikadan” adlı şiirimi müdüre
vererek istifa ettim.
Dokuz
on yıl kapısından Yattım
çıktım fabrikadan Delilenmiş
bülbül gibi Öttüm çıktım fabrikadan
Razı
oldum çoğa aza Ne gerek var itiraza Kara kalem kara imza Attım çıktım fabrikadan
Kul
Nuri’yim bir ozandım Kendi derdimi yazandım Ne yitirdim ne kazandım Battım
çıktım fabrikadan
1984 yılında Erzincan’da Âşıklar Kahvehanesi kurarak bu geleneği 1995’e kadar sürdürdüm.
Bu arada ise Âşıklar Kahvehanesi’ne
çeşitli vilayetlerimizden âşıklar geliyor ve bu meclisi şenlendiriyorlar; ben de bu geleneğin güçlü
bir şekilde devamına vesile oluyordum. 1985 yılında ilk defa Konya Âşıklar Bayramı’na iştirak
ettim. 2000 yılına kadar Konya’da
yapılan bu bayramlarda birçok dalda derece kazandım. 1987 yılında ise ilk defa yurt dışı gezisi
olarak Fransa ve Almanya’da programlara katıldım. 1988 yılının Aralık ayında ise Âşık Yaşar Reyhanı ile birlikte Suudi Arabistan’a, Türk işçilerine program yapmak üzere
gittim.
Bu arada umre ziyaretimi de yerine getirdim. 1995
yılının 8. ayında
Erzincan’dan Ankara’ya göçtüm. Göçtükten sonra büyükşehirin vermiş olduğu
kültür yoğunluğuyla beraber 1996’da Ârifân Radyo’da, 1997’nin Aralık ayından 2005 yılının Eylül ayına kadar “Kanal A”
televizyonunda “Gönül Kervanı” adlı âşıklar programını canlı olarak sundum. Bu
programa ülkemizin her yerinden âşıkları davet ederek bu geleneği canlı tutmaya çalıştım. Gönül
Kervanı adlı televizyon
programı 395 bölüm hâlinde yayınlanmıştır. 2007 yılında ise 10 ay süreyle
“Gönül Kervanı” adlı programı aynı mahiyette
Ses TV’de sürdürdüm.
Hakkımda ise 4 çalışma yapılmıştır.
Bunlardan birincisi Selçuk Üniversitesi
öğretim üyelerinden Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun
yönetiminde Yaşar Demir’in yapmış olduğu bitirme tezidir. İkinci çalışma ise Atatürk Üniversitesi’nde Yrd.
Doç. Dr. Turhan Kaya yönetiminde Mürsel Çelebi’nin bitirme tezidir. Üçüncüsü ise Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğrencisi Necdet Tozlu tarafından hazırlanan yüksek lisans tezidir. 4. ise Selçuk Üniversitesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Berat Alptekin’in 2003 yılında yaptığı teferruatlı
bir çalışma olan “Gönül Kervanı” adlı kitaptır. Bunun yanı sıra çeşitli gazete,
dergi ve kitaplarda hakkımda yazılar kaleme alınmıştır. 20 kaset ve cd’de çeşitli isimlerle piyasadadır. Çeşitli kurumlar, okullar ve belediyelerden
aldığım ödül ve plaketlerim de mevcuttur.
Üyesi
olduğum kuruluşlar ise şunlardır:
1)
Erzurum Halk Ozanları
Derneği
2)
Ankara
Halk Ozanları Vakfı
3)
İLESAM
4)
MESAM
5)
Dünya Çocuk Birliği
Kuruculuğu ve Üyeliği
Hâlen Ankara'da ikamet etmekteyim ve memleketimizin çeşitli yerlerinde yapılan âşık
programlarının birçoğuna
iştirak ediyorum. 5000 yıllık Türk tarihinde var olan âşıklık geleneğinin kıyamete kadar, yani ebediyyen yaşamasını isteyerek bu geleneğe elimden geldikçe,
ömrümün de son demine kadar hizmet
etmeye çalışacağım. Benden ilham alan âşıklar
ise Tercanlı Âşık Emrah Şimşek, Şiranlı
Aşık Eyüp Seyranı, Bayburtlu Âşık Süphanî'dir. Ayrıca Kültür
Bakanlığı'nın Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü'nün
kayıtlı halk âşığıyım.
Sonuç olarak bana “Âşık nedir,
kimdir?” diye sorduklarında onlara “Allah'ın nasibi ve hikmeti ile, gönlünün uğultusu, sazının iniltisi ve
halkın dertlerinin, terkibin
tertibidir.” diye cevap vererek şu dörtlüklerde âşıklığı tarif ediyorum:
Âşık okunmayan bir hece gibi
Sabahı bekleyen bir gece
gibi
Analiz yaptılar sonuç
çıkmadı
Âşık bilinmeyen bilmece gibi
KUŞLUK VAKTİNDE ÂŞIK KUL NURİ / Oğuz AYDIN 2008
BEN BU DERDİ
Benim derdim var mıydı ki elden aldım bu derdi
Esti sevda diyarından yelden aldım bu derdi
Bu derdin çaresi yoktur asla Mecnun bulurdu
Gezdim Leylâ’nın peşine çölden aldım bu derdi
Seyreyledim sevilenin sevenden kaçmasını
Muhabbeti olmayanın dinleme saçmasını
Âşık oldum kokusuna bekledim açmasını
Feryadı figan eyledim gülden aldım bu derdi
Kul Nuri’yim bitmez sevda beni yıktı bıraktı
Yüreğimin ortasına derdi çaktı bıraktı
Öyle bir derde düştüm ki Aslı yaktı bıraktı
Kerem ile beraberdim külden aldım bu derdi.
Ankara, 1999