Şinasi

Gazeteci, Yazar, Şair

Doğum
Ölüm
13 Eylül, 1871
Eğitim
Fevziye Okulu
Diğer İsimler
İbrahim Şinasi (asıl adı)

Gazeteci-yazar, şair (D. 1826, İstanbul – Ö. 13 Eylül 1871, Cihangir / İstanbul). Asıl adı İbrahim Şinasi olup, Bolulu Mehmet Ağa’nın oğludur. Babası, topçu yüzbaşısı iken Türk-Rus Savaşında esir düştü (1827). Şinasi’yi annesi yetiştirdi. İlköğrenimini Mahalle Sıbyan Mektebi ve Fevziye Okulu’nda tamamladıktan sonra Tophane Müşirliği Mektubî Kalemi’nde memur olarak çalışmaya başladı. Arapça, Farsça ve Fransızcayı bu yıllarda öğrendi. Devlet hesabına gönderildiği (1849) Paris’te maliye, matematik ve sosyal bilimler alanında öğrenim gördü. Fransızcasını ilerleterek dil ve edebiyat alanında çalışmalar yaptı. Fransız şair ve yazarlarından Lamartine, Ernest Renan, Litre ile tanıştı, toplantılarını izledi. XII. yüzyılın akılcı ve XIII. yüzyılın hukukçu, inkılâpçı şairlerinin etkisinde kaldı. Sociate Asiatic’e üye oldu. Türkiye’ye dönüşünde önce eski görevine, kısa bir süre sonra da Maarif Meclisi üyeliğine atandı. Mustafa Reşid Paşa ve Yusuf Kamil Paşa tarafından himaye gördü. Bir ara üyeliğine son verildiyse de Reşid Paşa yeniden sadrazam olunca görevine geri alındı.

Şinasi, ülkenin uygarlaşma yoluyla gelişebileceğini, bunun da Batının örnek alınmasıyla sağlanabileceğini savunuyordu. Bu fikirlerini yaymak için en güzel yolun gazete olduğunu düşünerek, memurluğun yanında gazetecilik ve çeviri çalışmaları yapmaya başladı. Önce Agâh Efendi ile birlikte ilk Türkçe gazete olan Tercüman-ı Ahval’i (1860), sonra tek başına Tasvir-i Efkâr (1862) gazetelerini çıkardı. Bu gazetede çıkan yazılarında devlet yönetimini eleştirdiği gerekçesiyle Maarif Meclisi üyeliğinden uzaklaştırıldı (1863). İki yıl sonra, gazetenin yönetimini Namık Kemal’e bırakarak Fransa’ya gitti (1865). Paris’te kaldığı yıllarda Jön Türklerin siyasi çalışmalarına katılmayarak kitaplıklarda dil ve edebiyat çalışmaları yaptı. Büyük bir Türkçe Sözlük hazırlamak için çalışmalarını sürdürdü. 1869 sonbaharında İstanbul’a döndüğünde bir basımevi kurarak kitaplarının basımıyla uğraştı. Paris’te çıkardığı büyük sözlüğü basmaya giriştiği sırada beyninde çıkan bir ur yüzünden sağlığı bozuldu, çalışmaları yarım kaldı. Kırk beş yaşında Cihangir’de beyin tümöründen ölen yazar, Ayaz Paşa Mezarlığı’nda toprağa verildi. Ancak sonradan bu mezarlığın kaldırılması nedeniyle mezarı kayboldu.

Tanzimat edebiyatının kurucularından olan İbrahim Şinasi, şiirlerinden çok, Batı edebiyatı türlerinin ilk tanıtıcısı olması bakımından edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Batı şiirini tanıtmak amacıyla Fransızcadan ilk şiir çevirilerini yapan Şinasi, ilk yerli tiyatro eseri sayılan Şair Evlenmesi’nin de yazarıdır. Bu eserinde rüşvetin kötü sonuçları, aracı kadınların fesatçılığı gibi konulardaki sosyal yergilerin yanı sıra, ad sembolizasyonu (oyunun kişilerine, oynadıkları karakterlere uygun adlar verilmesi) da görülür.

Şinasi şiirde bazen Divan şiiri formları ve sanatlı söyleyiş özelliğine bağlı kalırken bazen de şiirini mecaz ve mazmunlardan arındırmaya çalıştı. Divan edebiyatındaki “parça güzelliği” anlayışına karşı “konu birliği” ve “bütünde güzellik” anlayışını savunan şair, modern Türk şiirinin öncüsü olarak görülmektedir. Dönemi için yeni sayılan Batı kavramlarını şiirlerinde kullanan ilk şair olarak bilinen Şinasi, “halk için sanat” ilkesini benimsediğinden “kanun, adalet, hak, akıl, millet, vatan, medeniyet” vb. temaları şiire sokan bir şair olarak dikkat çekti. Ayrıca nesirde uzun, süslü, karmaşık ifadelerle dolu cümleler yerine, daha yalın ve sade bir yazı dili geliştirdi ve anlaşılmayı ön plana aldı. Bu yüzden edebiyatımızda noktalama işaretlerini ilk defa kullanan yazar da Şinasi’dir. Gazete, şiir, çeviri, tiyatro türleri dışında fabl, makale, derleme, folklor ve eleştiri türünde çalışmaları da bulunan yazarın kısa bir ömür sürdüğünden, eserlerinin sayısı azdır. Sözlük çalışmalarının kaybolması da dilimiz adına büyük bir kayıptır. Şinasi’nin en önemli eseri, çıkardığı gazeteler ve bu gazetelerde yazdığı makalelerdir. Türkiye’de makale, özellikle baş makale türünün onun elinde canlandığı söylenir. Makaleleri genellikle gazetenin önemi, değerli kitapların tanıtımı, Rus gazetelerinin Türkiye aleyhine yayınları, siyasî, sosyal, edebî, malî ve kültürel konular üzerinedir.

Şinasi Türk halkının dehasına inanmış ileri bir aydın tipidir. Halka duyduğu bu saygı ve sevgi ile tam bir Avrupalı olarak önceki ve sonraki birçok sanatçılarımızdan ayrılır.” (Ahmet Kabaklı)

“Hayatının sonun doğru herkesten uzak, garip bir sükût içinde yaşayan bu zekâya Türk irfanının Avrupalılaşmasını, yani yeni bir dünya görüşü içinde kendimizi bulmayı borçluyuz. Filhakika parça parça gelen ve mahdut hedeflerin ötesine geçemeyen yenilikleri muayyen bir istikamette toplayan ve hamleyi en muhtaç olduğumuz şekilde cemiyete döndüren o olmuştur.” (Ahmet Hamdi Tanpınar)

“Şinasi gibi allâme-i edeb ve muhyî-yi edeb olan bir zât hakkında velev sırf tahsîn yolunda olsun söz söylemek haddimin fevkindedir. Şu kadar diyebiliriö ki müşârün ileyh galatât-ı bî-edebânenin Azra’ili ve lisan-ı hakikat olan edebiyat-ı cedidede gördüğümüz isti’dâd-ı Kemal’in pederidir.

“Onun sayesindedir ki bu günkü günde vatanımızda ifâde-i merâma muktedir olan ashâb-ı kabiliyyet, düşündüğünü yazabiliyor, yazdığını okuyanlara beğendiriyor; Binâenaleyh hepimiz Şinasi’nin ma’nevî evlâdıyız.”  (Ebuzziya Mehmet Tevfik)

“Hangi senede olduğu hatırımda değildir. Fakat zannıma göre 78 sene-i Hicrîyesinde olacak (Milâdi 1861) bir ramazan günü kitap aramak için Sultan Bayazıd Camii avlusundaki sergilere girdim. Elime ta’lîk yazı litograf basmayla bir kağıt parçası tutuşturdular. Yirmi de para istediler. Parayı verdim, kağıdı aldım. Üstünde ilâhi ünvanı gördüm. Derviş Yunus ilâhisi zannettim. Bununla beraber okumağa başladım. O ilâhi ne idi biliyor musun, ne idi? Beni, yazdığım yazının şimdiki derecesine isal etmeğe, milletin lisanını, şimdiki hâlini getirmeğe sebeb-i müstakil olan ilâhi bir ilâhi idi . Sade fikre ne kadar da yakışır. Mebâdisi şudur: ‘Hak teâlâ âzâmet âleminin pâdişehî / Lâ-mekândır olamaz devletinin taht-gehî’. Yazdığı şeyleri gördüğüm, hatta beğenmediğim Şinasi’nin ilâhi bir hâkim olduğunu o şiirden anladım. Fakat fikrimi tamamiyle edebiyat arkadaşlarıma anlatamadım. Gittim, kendini buldum.

“Gazetesine muîn oldum. Merhum Şinasi Tasvir-i Efkâr ile edebiyât-ı sahîhaya Osmanlı lisanında tesis etti. Ben de gûya muîni idim.” (Namık Kemal)

ESERLERİ:

Tercüme-i Manzume (şiir çev., 1859, Süheyl Beken tar. yeniden bas., 1960), Şair Evlenmesi (1 perdelik komedi, 1860, Fevziye Abdullah Tansel tar. yeniden bas. 1960), Müntehabât-ı Eş’ar (şiirlerinden seçmeler, 1862, Süheyl Beken tar. yen. bas., 1960), Durub-i Emsal-i Osmaniye (atasözleri, 1863; Ebuziyya Tevfik’in kattığı 4 bin atasözüyle birlikte yeni bas., 1885), Müntehabât-ı Eş’ar, Tasvir-i Efkâr (seçme makaleler, 3 cilt, Ebüzziya Tevfik tar. derlenerek, 1885, Fevziye Abdullah Tansel tar. yeni bas., Makaleler adıyla 1960).

HAKKINDA: Gündüz Akıncı / Batıya Yönelirken Şinasi (1962), Satı Erişen / Şinasi (1964), Şemsettin Kutlu / Tanzimat Dönemi Türk Şiiri Antolojisi (1973), Mahir Ünlü / Örneklerle Şinasi, Kişiliği-Yapıtları (1995), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), Baki Asiltürk / Osmanlı Seyyahlarının Gözüyle Avrupa (2000), Mehmet Nuri Yardım / Edebiyatımızın Güleryüzü (2002), İhsan Işık / Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006).

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör