Engin Güner

Medya Patronu, Milletvekili, Akademisyen, Bürokrat, Siyasetçi

Doğum
03 Aralık, 1942
Eğitim
Orta Doğu Teknik Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi
Burç

Akademisyen, Bürokrat, Cumhurbaşkanı eski Başdanışmanı ve eski Özel Kalem Müdürü, Siyasetçi, XIX. Dönem İstanbul Milletvekili, Yönetici, FOX Tv Yönetim Kurulu Başkanı, Anı Yazarı.

3 Aralık 1942, Malatya doğumlu. Baba adı Gün, anne adı Mediha. İstanbul Erkek Lisesini bitirdikten sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesinden mezun oldu. İngilizce, Fransızca biliyor.

Engin Güner, Millî Prodüktivite Merkezi Uzmanı, Akdeniz Gübre Sanayii AŞ Genel Müdür Yardımcısı, Karadeniz Bakır İşletmeleri İdarî Müdürü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, Öğretim Görevlisi, Türkiye Kalkınma Bankası ve Uçak Sanayi AŞ Yönetim Kurulu Üyesi, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Özel Kalem Müdürü olarak görev yaptı.

Engin Güner, 20.10.1991 genel seçimlerinde ANAP’tan XIX. Dönem İstanbul Milletvekili seçilerek TBMM’de yasama çalışmalarına katıldı. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkan Yardımcısı olarak görev üstlendi. Bir ara partisinden ayrıldı, geri döndü.

 

FOX Tv Yönetim Kurulu Başkanı

 

Bir süre Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) Genel Sekreteri olarak da görev yapan Engin Güner, şimdi FOX Tv Yönetim Kurulu Başkanı olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Evli ve 2 çocuk babasıdır.

 

Kitapları:

 

Özal'lı Yıllarım - Başdanışman Engin Güner Anlatıyor (2014, Özal'lı Yıllarım adıyla da basılmıştır)

 

KAYNAKÇA: AİFD Genel Sekreteri Güner: "Yenilikçilik ve Ar-ge Türkiye'yi İlaçta Küresel Güç Yapar" (haberler.com, 18.09.2007), TBMM Albümü 3. Cilt 1983-2010 (2010), Beni 20 yıl sonra iyi anlayacaklar (Nil Soysal röportajı, sozcu.com.tr, 16 Nisan 2018), Engin Güner kimdir? (yeniakit.com.tr, 28.08.2020), Nagehan Alçı / Fox Tv, Atatürkçülük ve Engin Güner (haberturk.com, 28.08.2020), Beni 20 yıl sonra iyi anlayacaklar (sozcu.com.tr, 16 Nisan 2018).

 

 

FOX TV, ATATÜRKÇÜLÜK VE ENGİN GÜNER

Fatih Portakal’ın istifası ile ilgili herkes bir yorum yaptı. Ben de o konudaki fikirlerimi anlatacağım ancak bugün istifa sürecinde dikkatimi çeken başka bir detayın üzerinde durmak isterim. Dün Orhan Uğuroğlu Yeniçağ’da bir yazı yazdı. İlginç bulduğum noktalar vardı o yazıda.

Uğuroğlu daha önce Portakal’ın istifasının tamamen asparagas olduğunu ileri sürmüş ve bunu FOX TV Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Engin Güner’e dayandırmıştı.

Uğuroğlu’nun bu haberi çok kısa zamanda yalanlandı. Dünkü yazıda o yanlış haberin hikayesini de anlatıyor.

Bu haberi yazınca kendisini ilk arayan Osman Gökçek olmuş ve kesin olarak Portakal’ın ayrıldığını yerine Selçuk Tepeli’nin geleceğini ifade etmiş. Hatta yemeğine iddiaya girmişler.

Aynı gece Osman Gökçek beni de aradı ve aynı bilgiyi verdi. Zaten ilk olarak Osman duyurdu Selçuk’un geleceğini. Ama başta kimseyi inandıramadı. Oysa aldığı kulis bilgisi doğruydu.

Fakat Orhan Uğuroğlu’nun yazısında benim ilgimi çeken taraf bu değil.

Esas tuhaf olan FOX TV Yönetim Kurulu Başkanı Engin Güner’in Uğuroğlu’na söyledikleri.

Doğan Şentürk 2 hafta önce Selçuk ile anlaşmış olmasına rağmen Engin Bey son dakikaya kadar hiçbir şey bilmiyormuş. Portakal’ın ikna edileceğine inanıyormuş.

Hadi bunu da geçtik…

Güner kendisinin ODTÜ’lü yıllarından beri Atatürk ilkelerine ve devrimlerine ne kadar bağlı, Kemalist bir insan olduğunu da Orhan Uğuroğlu’na anlatma gereği duymuş.

 

HEM ÖZAL HEM BESİM TİBUK’A YAKIN İSİM

 

Zannediyorum özellikle Atatürkçü muhalif taban üzerlerine çok geliyor ve o yüzden FOX’çular bu sözleri iman tazeler gibi sürekli söylemek zorunda kalıyorlar.

Okurlarımızın büyük çoğunluğu ve özellikle 40 yaş altı kamuoyu Engin Güner ismini herhalde ilk kez duymuştur ama ben FOX Başkanı Güner’in siyasal geçmişini bilirim.

Engin Güner Turgut Özal’a çok yakın bir insandı. Rahmetli’nin özel kalem müdürüydü. Çok koyu bir Özal hayranı ve adeta Özalist denecek bir çizgideydi. Mehmet Barlas’ın da yakın dostuydu.

Hatta Güner’in Türkiye gazetesi yazarı Rahim Er’in sahibi olduğu yayınevinden çıkmış ‘Özallı yıllar’ diye bir hatıra kitabı vardır. Bu kitap adeta Özal hacıyografisidir.

Engin Güner Özal ve ANAP deneyiminden sonra da Besim Tibuk’un en yakınındaki isim olmuş ve Liberal Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcılığı yapmıştır.

Engin Bey o zaman LDP’nin Besim Tibuk’tan sonra en etkili ikinci siyasi figürüydü. Tibuk’un fikirlerine de en az Özal’a bağlı olduğu kadar bağlıydı.

Arşivlere girin… Besim Tibuk’un tüm basın toplantılarında kendisini hemen Tibuk’un yanında görmediğiniz tek bir fotoğraf yoktur.

Engin Güner özellikle ekonomik liberalizmi en uç sınırlarına kadar savunan bir siyasetçiydi. LDP’nin yurtdışı ile ilişkilerini de o yürütürdü.

Özellikle iktisadi ve finansal alandaki fikirleri Amerikan Cumhuriyetçileriyle bire bir aynı olduğu için Cumhuriyetçi Parti elitleriyle yakınlığı vardı. LDP de ekonomik olarak Cumhuriyetçi Reagan çizgisindeydi.

Dolayısıyla ben Güner’in Cumhuriyetçi Parti’ye yakınlığı bilinen FOX TV’de yönetim kurulu başkanı olmasını hiç yadırgamadım. Hatta belki de en doğru isim bu anlamda.

Geçmiş siyasi çizgisiyle son derece uyumlu. Cumhuriyetçi Murdoch Ailesi’nin Güner’e güvenmesini de doğal karşıladım.

 

DOĞAL KARŞILAMADIĞIM KONU…

 

Doğal karşılamadığım konu bu kadar Özalist ve Besim Tibuk’çu olduğunu çok iyi bildiğim Engin Güner’in kendisini nasıl olup da aynı zamanda ‘ODTÜ’lü yıllarından beri Kemalist’ olarak tanımlayabildiği…

Türk siyasal tarihinin en anti-Kemalist siyasetçisi hiç tartışmasız Besim Tibuk’tur. En anti-Kemalist partisi de Tibuk’un LDP’sidir.

Genelde anti-Kemalizm deyince akla YDH ve Cem Boyner gelir ama Tibuk’un Kemalizme hatta doğrudan Atatürk’e yönelik tenkitlerinin yanında Boyner’inkiler çok hafif kalır.

Üstelik iyi tanıdığım Besim Bey bu konuda bir zerre de sözünü sakınmaz, her yerde hiç çekinmeden Kemalist ideolojinin aleyhine konuşur. Eskiden de ekranlarda çok iddialı konuşurdu bu konularda.

Atatürk dönemine aykırı bakış ve bunları ifade ediş bağlamında Besim Tibuk’un bir benzeri yoktur Türk siyasal yaşamında.

Engin Güner eğer söylediği gibi ODTÜ’lü yıllarından beri Kemalist ise Besim Tibuk’un en yakını ve LDP’nin iki numarası olamaz hatta Tibuk’un tespitlerine ve fikirlerine katlanamazdı.

Çünkü gerçekten Tibuk’un Atatürkçülük ve Mustafa Kemal noktasındaki eleştirilerine mümkün değil bir Kemalist dayanamaz. Mutedil bir Atatürkçü de tahammül edemez. Masadan öfkeyle kalkar gider.

Ben Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü gönülden severim. Ailemden aldığım terbiye bu yönde. Atatürk’ü çok seven bir ailenin çocuğuyum. Öte yandan bildiğiniz gibi Kemalist bir yazar asla değilim.

Fakat itiraf edeyim ben bile Besim Bey bu mevzularda konuştuğunda hafiften gerilirim. Bana da abartılı gelir düşünceleri. Öyle ki o tenkitleri burada ifade etmeye dahi korkarım.

Fakat Besim Bey’in bana da aşırı gelen bu fikirlerini ve aynı zamanda mevcut hükümete yönelik en sert eleştirilerini de söyleme hakkını yani ifade özgürlüğünü de sonuna kadar savunurum.

Netice itibariyle FOX Yönetim Kurulu Başkanı Engin Güner nasıl aynı anda hem Özalcı hem Tibukçu hem Atatürkçü oluyor anlayabilmiş değilim.

Abdullah Gül’ün meşhur ettiği bir söz ile bitireyim… İnsan gerçekten bazen hayret ediyor.

 

30 Ağustos tartışmalarına dair

 

Son günlerde 30 Ağustos kutlamaları üzerinden bir tartışma sürdürülüyor.

Ben, 30 Ağustos Zafer Bayramının çok coşkulu kutlanmasından yanayım. AK Parti 1071 Malazgirt ile ilgili ne kadar duyarlıysa 1922 Dumlupınar ile ilgili de o kadar duyarlı olmalı.

Başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere AK Parti’nin üst düzey yetkilileri de Dumlupınar’a muhakkak gitmeli diye düşünüyorum.

Aksi bir tavır toplumda lüzumsuz bir bölünme yaratıyor. Malazgirt de Dumlupınar da bu milletin eseri. Tarih üzerinden kavga etme hadisesini artık aşmalıyız.

KAYNAK: Nagehan Alçı / Fox Tv, Atatürkçülük ve Engin Güner (haberturk.com, 28.08.2020).

 

Yazar: Nagehan ALÇI

“BENİ 20 YIL SONRA İYİ ANLAYACAKLAR”

Engin Güner, yıllarca Turgut Özal’ın en yakınındaki isim oldu. Önce öğrencisiydi, sonra başdanışmanı olarak görev yaptı. Güner, Türkiye’nin Özallı yıllarına dair anılarını paylaştı...

 

Beni 20 yıl sonra iyi anlayacaklar

 

17 Nisan, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölüm yıldönümü. 25 yıl önce aramızdan ayrılan Özal'ı, en yakınındaki isim ile konuştuk. 19'uncu Dönem İstanbul Milletvekili ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Başdanışmanı Engin Güner'e göre seveni kadar sevmeyeni de çok olan Özal, bugün sevmeyenlerinin de özlemle andığı bir lidere dönüştü. İşte Güner'in Özal ile ilgili anlattıkları:

HOŞGÖRÜ ABİDESİYDİ

Arkadaşımız Nil Soysal'a konuşan Engin Güner, Turgut Özal'ın ‘bir hoşgörü abidesi' olduğunu belirterek, “Hoşgörülü olduğu kadar, toleranslı bir insandı. Konuyu daha iyi açıklamakla yetinirdi” dedi.

 

ÜLKEYE ÇAĞ ATLATTI

 

– Turgut Özal'ın seveni kadar sevmeyeni de çoktu. Yeterince anlaşılamamış olabilir mi sizce?

 

Özal alışılmışın dışında bir liderdi. Bürokrasinin ve özel sektörün değişik kademelerinden geçip gelmişti. Türkiye ekonomisinde dönüm noktası olan 24 Ocak kararlarını da hazırlayan küçük ekipten biriydi. Zaten 24 Ocak kararlarını uygulamak da ona nasip oldu. Aslında bu adeta bir devrimdi Türkiye'de. Bir işadamı, Amerikalı bir işadamı ile görüşmek için İstanbul'dan uçağa atlar, Atina'ya gider, oradan Amerika'daki işadamına telefon eder, sonra tekrar geri gelirdi. Türkiye, Özal'la birlikte oralardan bambaşka noktalara geldi. Ama ne yazık ki Özal yeterince anlaşılamadı. Daha da önemlisi; Türkiye'ye çağ atlatan Cumhuriyet döneminin en önemli liderlerinden biri olmasına karşılık, maalesef bugün yaşları 45-50'nin altında olanlar ve özellikle de genç nesil Özal'ı yeterince tanımıyor. Oysa Özal Atatürk'ten sonra Cumhuriyet döneminin en başarılı cumhurbaşkanıydı. Kafasındaki değişim planını ilk günden uygulamaya koydu. Hayali bile mümkün olmayan reformlara imza attı. Serbest pazar ekonomisi kurallarına geçilmesi, sermaye piyasası ve İMKB'nin oluşturulması, Türk Lirası'nın konvertibl hale getirilmesi hep onun zamanında oldu. Modern bankacılığa geçilmişti. Enerji ve telekomünikasyonda büyük atılım yapılmış, GAP, karayolları, otoyollar, havalimanları, limanlar, barajlar gibi altyapı yatırımları hızla tamamlanmıştı. İhracat teşvik edilmiş, kronikleşmiş döviz darboğazı sorunu ilk kez aşılabilmişti. Buna rağmen hayranları olduğu kadar, sevmeyenleri de vardı. Çok hızlı gerçekleştirilen reformlar ve değişim aynı hızla sindirilememişti ve Özal maalesef sürekli yıpratılmıştı. Ama bugün sevenlerinin arttığını, birleştirici, uzlaştırıcı yanının ve tonton tavrının aslında ne kadar önemli olduğunun daha iyi anlaşıldığını görüyoruz.

 

– O gün Özal'ı sevmeyenler, bugün neden seviyorlar peki?

 

Demek ki bir özlem var, bir sıkıntı var. Zor bir dönemden geçiyoruz. Bugün vicdan sahibi herkes Özal hakkında bir değerlendirme yaparken, onun yaptıklarını şöyle bir gözünün önünden geçirmelidir ve ben geçirdiklerini düşünüyorum. Çünkü bugün Özal'a özlem duyan ve ona haksızlık yapıldığını düşünenler çoğunlukta. Zaten bunu kendisi de öngörmüştü. “ Beni 20 yıl sonra daha iyi anlayacaklar” diyordu.

 

– Siz nasıl tanıştınız Özal'la?

 

1961 yılıydı. ODTÜ'de İdari Bilimler Fakültesi birinci sınıftaydım. Bize modern matematik dersine giriyordu. Hocamızdı yani. Çalışkan olduğum için beni çok severdi. Sınav notlarını öğrenmeye filan evine giderdim. Yolda eve kadar birlikte yürür, sohbet ederdik. ODTÜ'de sol söylemler giderek artıyordu. Ama Özal çok farklı şeyler söylüyordu. O zaman, “Bu adam ileride mutlaka çok önemli biri olacak” demiştim kendi kendime.

 

– Evleri nasıldı?

 

Çok mütevazı bir evleri vardı. Bizim öğrenci yurdu Bülten sokaktaydı. Onlar da hemen yanımızdaki sokakta oturuyorlardı.

 

GAZETECİLER İŞİNİ YAPIYOR

 

– Eleştiren ya da aleyhinde yazan gazetecilere kızar mıydı?

 

Hiç kızmazdı. İfade ve basın özgürlüğü onun temel ilkelerindendi. Aslında o dönemde tam olarak anlaşılamamasında, yıpratılmaya çalışılmasında basının rolü büyüktü. Buna üzülürdü. Gazetelerin ilk baskıları bize akşamdan gelirdi. Hemen bakardık: “Şuna şöyle cevap verelim” filan diye yanına giderdik. “Bırakın” derdi… “Onlar işlerini yapıyor, biz de işimize bakalım” diye konuyu kapatırdı. Zaten Özal üç ünlü özgürlüğü vasiyet etti. Bunlar; düşünce ve düşünceyi ifade, din ve vicdan ile serbest teşebbüs özgürlüklerinin mutlaka yerine getirilmesi idi. Derdi ki; “Herkes ne isterse düşünür. Buna kimse karışamaz. Önemli olan düşünceyi ifade özgürlüğüdür.”

 

Ortadoğu'da haritanın değişeceğini biliyordu

Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ABD ve Avrupa'daki en yakın müttefiki İngiltere ile Türkiye arasındaki ilişkilerde, tarihin en parlak dönemini başlattı. ABD eski Başkanı George Bush'la dostluğunu aileler düzeyinde geliştirmişti. Başkan Bush, Özal'a “Kardeşim Turgut” diye hitap ediyor, ABD Başkanlığına yeni seçilen Clinton'la ilk görüşen liderlerden biri oluyordu. Amerikan emperyalizmine yaklaşımı, Turgut Özal'ın en çok eleştirilen tarafları arasındaydı… Engin Güner, Özal dönemdeki politikayı şöyle anlattı:

 

MASADA OLMAK…

 

“Özellikle sol kesim çok eleştirdi. Aslında Özal döneminde Türkiye'nin dış politikada yıldızı parlamıştı. Dış dünyada büyük saygınlığı vardı. ‘Uzlaşı, yüzyılımızın anahtar kelimesi' der ve tüm ilişkilerinde kavgacı, ayrımcı değil, tam tersine son derece hoşgörülü, uzlaşıcı ve yapıcı bir davranış biçimi izlerdi. Bu sayede yurt içinde dört farklı siyasi eğilimi birleştirmiş, yurt dışında da tüm ülkelerle sıcak dostane ilişkiler kurmuştu. Bu görüşler doğrultusunda Körfez Savaşı sonrası Camp David'e (ABD başkanlarının tatil misafirhanesi) gittiğimizde, stratejik işbirliği kurmuş ve uzun yıllar uygulamıştı. Özal, Ortadoğu'nun haritasının değişeceğini ve bugünleri de görmüş, Türkiye'nin mutlaka masada olması için gerekli girişimlerde bulunmuştu. O büyük bir vizyoner, demokrat, özgürlükçü ve inançlı büyük bir devlet adamıydı.

 

Özal, ABD tipi başkanlık  sistemi önerdi

– Turgut Özal, Başkanlık Sistemi'ni de önermiş ve çok tartışılmıştı…

 

Başkanlık Sistemi'ni kamuoyunda tartışılması amacıyla önermişti. Ama onun öne sürdüğü Başkanlık Sistemi'nin bugünkü ile alakası yoktu. Amerikan tipi bir başkanlık sistemi olmasını istiyordu. “Güçlü bir kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı şart” derdi ve bunları savunurdu. Özellikle de denetim-denge mekanizması olan bir başkanlıktan söz etmekteydi.

 

İsmail Özdağlar

İsmail Özdağlar

 

Devlet bakanını ağlayarak Yüce Divan'a gönderdi

– Dönemin Devlet Bakanı İsmail Özdağlar'ı Yüce Divan'a yollamış ve 2 yıl hapis cezası almasını sağlamıştı. O olayın içyüzü neydi?

 

Bir devlet bakanıydı o bakan. 25 milyon liralık bir rüşvet iddiası vardı. Özal bunu duyar duymaz Adnan Kahveci'yi görevlendirdi. Kahveci o bakanla konuştu ve şüphelerini Özal'a bildirdi. Bunun üzerine çağırıyor o bakanı Çankaya Köşkü'ne. Bir yandan bisiklet üzerinde sabah sporunu yapıyor, bir yandan da soruyor. O da itiraf ediyor. Bakan gittiğinde kendini tutamıyor ve ağlıyor. Özal o bakanın Yüce Divan'a gönderilmesine ağlaya ağlaya, ama gözünü kırpmadan karar verdi.

 

Kanaatime göre Özal eceliyle öldü

– Turgut Özal'ın ölümü çok tartışıldı…

 

Benim kanaatim Özal kesinlikle öldürülmedi. Tabii bunu ispat etmek mümkün değil. Biri ya da birileri onu zehirlemiş olabilir mi, olabilir. Ama bu ortaya çıkardı diye düşünüyorum. Bir devlet kurumu olan Adli Tıp'a güvenmek durumundayız. Onların verdiği raporda böyle bir zehirlenme yok. Mezarı açıldığında da gerekli incelemeler yapıldı ve hiçbir iz bulunamadı. Biraz vehim diyeyim. Hatırlarsanız; bazı çevreler bunu Ergenekon'a filan bağladı, o açıdan kullandılar. Benim samimi kanaatim; Özal'ın eceliyle öldüğü şeklinde.

 

Okluk Koyu'ndaki bu mütevazı Cumhurbaşkanlığı Köşkü, yerine yenisi yapılmak üzere yıkıldı.

Okluk Koyu'ndaki bu mütevazı Cumhurbaşkanlığı Köşkü, yerine yenisi yapılmak üzere yıkıldı.

 

Okluk'taki ütü odasını çalışma ofisim yaptık

– Turgut Özal Cumhurbaşkanı olduktan sonra özellikle Okluk Koyu'ndaki konutun ihtişamı dillerden düşmezdi!..

 

O çok büyütülen, saltanat sürdüğü iddia edilen Okluk Koyu'ndaki konut aslında küçücüktü. 200 metrekare ya var, ya yoktu. Çok da sıcak olurdu. Üç oda bir salondan ibaretti. Bir de küçücük ütü odası vardı. O oda aynı zamanda benim çalışma ofisimdi. Özal'ın ise bir çalışma odası bile yoktu. Okluk'a gidildiğinde biz ailece karavanda kalırdık. Özal'la salondaki yemek masasında çalışırdık. Aslında bu tevazu onun örnek alınması gereken vasıflarından biriydi. İstese o konutu büyütemez miydi? Can Pulak, Özal'ın talimatıyla bütün sahili denetler, çivi çaktırmazdı. Özal, inançlı, sivil ve demokrat bir cumhurbaşkanıydı. Zaten demokratikleşme ve insan hakları alanlarında da en büyük atılımlar onun zamanında yapılmıştı. Kürtçe konuşma yasağının kalkması, TCK'nın 141, 142 ve 163'üncü maddelerinin kaldırılması, AİHM'in yargı yetkisi ve AİHM'e kişisel başvuru hakkının tanınması, işkence ile mücadele sözleşmelerinin imzalanması hep onun zamanında gerçekleşti.

Son günlerinde çok mutsuzdu

Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, son yurtdışı gezisini Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'ne yapmıştı. 4 Nisan'da başlayıp 15 Nisan'da tamamladığı 11 günlük gezi Özal'ı çok yormuştu. Türkiye'ye döndükten 2 gün sonra da hayatını kaybetti. Engin Güner'e Özal'ın son günlerini sordum:

 

“Çok mutsuzdu. Neden o kadar mutsuz olduğunu hiç kimse anlayamıyordu. Sonradan düşündüğümde; her halde sağlık sorunlarındandı diyorum. Kötü gittiğini görmüştü. Özellikle yurt dışı gezileri artık onu çok yoruyordu. Sağlığına da dikkat etmiyordu. Çok kilo almıştı. Hep diyet yapıyoruz filan dese de aslında yapmıyordu. Özal'ın yapmak istediği çok şey vardı. İkinci değişim planı vardı. O da devletin yeniden yapılanmasıydı…”

 

KAYNAK: Beni 20 yıl sonra iyi anlayacaklar (Nil Soysal röportajı, sozcu.com.tr, 16 Nisan 2018), Nagehan Alçı / Fox Tv, Atatürkçülük ve Engin Güner (haberturk.com, 28.08.2020).

 

Yazar: Röportaj: Nil Soysal

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör