Şair, redaktör. 20 Ocak 1965’te Samsun’un Bafra ilçesinde doğdu. Atatürk İlkokulu, İlkadım Orta Okulu ve Samsun Teknik Lisesi
Elektrik Bölümünü bitirdikten sonra yüksek öğrenimini Eskişehir Anadolu
Üniversitesi İktisat Fakültesinde tamamladı.
Kısa
dönem askerlik görevinden sonra, Samsun ve Bursa’da medya, eğitim, bilişim ve
iş dünyası kuruluşlarında 25 yıl görev yaptı. 1999 yılında, ilk internet haber
sitelerinden Mailgazete’yi yayınladı, 13 yıl sonra devretti.
Halen
hayatını ve çalışmalarını Samsun’da sürdürmekte, edebiyat uğraşıları dışında
yayınevlerine, ilgi alanları dahilinde redaksiyon, son okuma hizmeti
vermektedir. Evlidir. Felsefe, psikoloji, sosyoloji ağırlıklı yayın ve tüm yazılı
çalışmalar da ilgi alanına girmektedir. Ar-ge, ür-ge, inovasyon, iç denetim,
kurumsal gelişim kalite, verimlilik ve planlama da ilgi, bilgi ve uygulama
alanları arasındadır.
Küçük
yaşlardan itibaren edebiyat, bilim, teknoloji ve şiirle ilgilenmeye başlamış olmasına
karşın yaklaşık 40 yaşında hece şiiri yazmaya yöneldi. Ozan Sentezi’nin
yardımıyla da geleneksel şiiri öğrendi. Ayrıca okuduğu kitaplar aracılılığıyla
kendini geliştirdi ve bilgisini pekiştirdi.
Ali
Rıza Malkoç geleneksel bir usta-çırak ilişkisinde yetişmemekle birlikte, Kuddusi
(1760-1848), Everekli Seyrani (1807-1866), Deliktaşlı Ruhsati (1836-1912),
Narmanlı Sümmani (1860-1915), Daimî (1932-1983), Sefil Selimi (1933-2003), Ozan
Sentezi (1962-) gibi âşıkları/şairleri kendisine usta olarak kabul etti.
Şiirleri
Posta ve Türkiye gazeteleri ile Erciyes, Yenises, Samsun Kültür Sanat dergileri
ile edebi.net’te yayımlandı.
Şiirleri
çeşitli gazete, dergi, web sitesi ve araştırmalarda aktarılan Ali Rıza
Malkoç’un şiirlerine ilişkin 3 üniversitede lisans bitirme tezi ve 1
üniversitede yüksek lisans tezi çalışması yapıldı:
Şahin
Çahan (2007), KTÜ Fen Edebiyat Fakültesi
İrem
Güler ve Merve Alkan (2008), Fatih Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Tuğba
Özdinç (2010 ), Konya Selçuk Üniversitesi Fen edebiyat Fakültesi
Ahmet
Demircan (2010) Yüksek Lisans Tezi Gazi Üniversitesi tarafından bitirme ve
yüksek lisans tezleri hazırlandı.
Şiirleri
ayrıca akademik makalelere konu oldu. 10 şiiri Hüseyin Karakoç ve Bilal Kırbaş
tarafından türkü formunda bestelendi.
2017
yılı itibariyle yaklaşık 400 hece şiiri bulunmakta; ayrıca toplumsal içerikli
makale ve özdeyişleri, farklı web siteleri ve sosyal medya ortamında yayınlanmaktadır.
ESERLERİ (Şiir):
Türküler Bizi Söyler 1 (2004), Türküler Bizi Söyler 2 (2005), Duygular
Dillensin (2006).
KAYNAK:
Ali Rıza Malkoç (Bilgi Formu, Aralık 2017).
ACI TABLO
ALİ RIZA MALKOÇ
Leb
demeden leblebiyi, anlaması gereken
Alınganlık
abidesi, olmuş ne kadar acı!...
Kabuğunu
kıramamış, gurur kaplanmış mekân
Tencereler
kapağını, bulmuş ne kadar acı!...
Barış
için harp edip de, ganimette savaştık(!)
Yorum
hatasından öte, belli ki sınır aştık
Yeryüzüne
sığamadık, yeraltında kavuştuk
Can;
kin ile kirletilip, solmuş ne kadar acı!...
Ne
diyebilirim ki ben, fili yutmuş yılana
Günah
mazeret arıyor, hep kuyruklu yalana
İradeden
naçar düşüp, sürüden sayılana
Kader
geçici de olsa, gülmüş ne kadar acı!...
Edep
ile hamur karan, kem söz ile “Lak lak”ta
Avucundan
kaçırdığın, değer bil ki ırakta
Yaralı
gönlün hesabı, olur mu varda yokta?
Toprak
soyundan geçinen, külmüş ne kadar acı!..
Alçak
görünümlü alçak gönül aldatır seni
Öfke
baldan tatlı olmuş, kaplamış tüm bedeni
Kapsama
alanındadır, çıkar endeksli teni
Demek
ki pazarlık ile, kulmuş ne kadar acı!..
Kim
kimi kandırabilir, her şey ortada ayan
Taşeronluk
yakışır mı, bu yük bizimdir dayan
Öküz
vadedilen yere, can dostunu adayan;
Menfaat
dilekçesinde, pulmuş ne kadar acı!..
Sürümden
kazanıyorsun, belki bugün yalanla
Talimatla
çalışıyor, beyinler aldananla
İnsanlıktan
azledilsen, haşr olursun dananla
Irmak
diye su içtiğim, gölmüş ne kadar acı!...
Ayet
ayet öğüt vardır: “akıl etmez mi kulum?”
Herkese
eşitse hukuk, bununla biter zulüm
Vicdan
yüksek lisansımdır, adalettir okulum
Terazi
ile tartılan, falmış ne kadar acı!..
Beslendiği
kök aynıdır, yapraklar düşman dala
Fikrine
yol açmak için, her yol dener budala
Alan
memnun satan memnun, gerisini oyala
Takdirnameli
sınıfta kalmış ne kadar acı
Kapkaranlık
gecelerde, aydınlığa doğ da gel
Göklerdeysen
benim için, birkaç yıldız sağ da gel
Kuraklıkta
özlediğim, rahmet gibi yağ da gel
Barış-huzur
engebeli, yolmuş ne kadar acı!..
09/02/2015
Samsun
AŞKIN EKSENİ
ALİ RIZA
MALKOÇ
İnce eler, sıkça
dokur yüreği
Çağından sorumlu
bakandır ozan
Bu uğurda,
tükenmez hiç süreği
Çırayı diliyle
yakandır ozan
Türlü türlü
nağmeler arkasında
Demet demet
çiçekler terkisinde
Arada bir seller
akar yasında
Nice görülmez
gam çekendir ozan
Her gönlün bir
Leyla’sı var bilirim
Hele yol aç, ben
arkandan gelirim
Bundan ötesine,
yapamam yorum
Çorak toprağa
gül dikendir ozan
Ümit soluyana,
adeta beşir
Hakikat adına,
mesleği neşir
Diplomasız, ağır
sıklet güreşir
Kendi bileğini,
bükendir ozan
Onun gözleminde,
tüm dünya sıla
Heybesinde
gurbet, çıkıyor yola
Irmak, deniz,
çayla, girip kol kola
Her mevsim
dupduru, akandır ozan
Sedefi keşfeder,
bulur inciyi
Sarsıntıdan
önce, görür öncüyü
O doğurmaz amma,
çeker sancıyı
Kara bulutlara,
çökendir ozan
Farklı
nefeslerde, arar hep âhenk
Yüreği terazi,
vicdanı mihenk
Sanki Nebi’lerin
Ashab’ına denk
Her ortama huzur
ekendir ozan
Yüce Yaradan’dan
besler aşkını
Her can ile
pekiştirir meşkini
Buralardan taşır
cennet köşkünü
Sarıldığı ile,
kokandır ozan
4/12/2011 Samsun
ÇİLE YOLU NESLİNE…
ALİ RIZA MALKOÇ
“Şöyle
söyler isen, böyle yaparım(!)”
Hesapsız,
kitapsız, sevmeli âşık
Ölçüsü
ne madde, ne makam – mevki
Unvansız,
hitapsız, sevmeli âşık
.
Atıyorsa,
sevgi ile yüreği
Sevda
istasyonu, olmak gereği
Çile
ile, bitmese de süreği
Güneşsiz,
mehtapsız, sevmeli âşık
.
Tutulduğu,
ya yârdır ya yaradan
En
makbulü, her canlıya yâr adan
Ancak
kurtulunur, derin yaradan
Tanışsız,
ahbapsız, sevmeli âşık
.
İnsanoğlu,
halis olur sözünde
Her
şey sanat bize, şu yeryüzünde
Muhabbet
var ise, işin özünde;
Sorgusuz,
sebepsiz sevmeli âşık
.
Yirmi
küsür yılda, bulunsa yakut
Yürek
heyecanlı, dilimde sükût
Gönüllü
yangına, yetmez ki yakıt
‘ya
hiç’siz , ‘ya hep’siz, sevmeli âşık
.
Şefkat
abidesi, önler fesadı
Pazarlıksız,
beklentisiz hasadı
Güzellikler,
öznesine susadı!
Her
daim talepsiz, sevmeli âşık
25/02/2016 Samsun
GELDİM
ALİ RIZA MALKOÇ
“Var!”
denildi, ayak sürdük toprağa
Hakk’ın
divanına durmaya geldim
Muhabbeti,
su yürütür yaprağa
O
Kutlu Nebi’ye ermeye geldim
Tebessümler
sahte, bakış riyakâr
Kimine
zayiat, kimisine kâr
Gün
gelir her varlık sonsuza akar
Yunus’un
yoluna girmeye geldim
Derindedir
madenleri derinde
Pişer
mi hiç ham gönüller serinde?
Gündüz
Güneş, gece Ay’ın yerinde
Mevlana
izini sürmeye geldim
Daveti
var, insanlığın özüne
Sen
kalbini yokla, ulaş gözüne
“İncinsen
de, incitme” hak sözüne
Hacı
Bektaş Veli görmeye geldim
Sorular;
göbekten bağlı maddeye
Sabrımız
dönüştü, sanki haddeye
Tahribata,
tamir için hediye
Asrın
fanisini Sormaya geldim
Toprağın
türküsü, canın kafesi
Her
gönüle ulaşmıştır, gür sesi
Birbirinden
farklı rengi, nefesi
Aşık
Veysel ile karmaya geldim
Yığınla
gam taşır, yanık bağrında
Toplumsal
mesajı; sitem, kahrında
Kurtuluş
var, o mukaddes çağrında
Aşık
Ruhsati’yle varmaya geldim
Aşure
gibiyiz, aynı kazanda
Niyetler
tartılır, büyük mizanda
Güller
açtı ne hikmetse hazanda
Aşık
Seyrani’yle dermeye geldim
Yürüdük
yorulduk, geldik düzlüğe
Her
şey yakîn, ihtiyaç yok gözlüğe
Kelime
ekleyin, çağdaş sözlüğe
Şerrin
defterini dürmeye geldim
23/12/2009
Bursa
Hüseyin
Karakoç tarafından türkü formunda bestelenmiştir.
HATIRLATMA
ALİ RIZA MALKOÇ
Dikkat
et ey nefsim adımlarına!
Dört
yanlışın, beş doğruyu götürür
Ölçü
koy! dünyalık yudumlarına
Yanlış
hesap, sermayeyi batırır
Sanma
beş çarpı beş, yirmi beş eder
Dalınca
girdaba, kaybolur gider
Sayıların
hükmü, olur mu heder?
Emîn
elde, ulvî tahta oturur
Aldığın
her nefes, sunulur peşin
Şükür
gerektirir, her daim düşün
Gelişine
eşit olur gidişin
Boş
küfeyle, musallaya yatırır
Her
âzâ her duygu, ayrı bir sanat
Gezdirir
kırk âlem, istemez kanat
Bugünü
yarını, güllerle donat
Kopunca
dal kökten, değer yitirir
Malkoç
Ali, yazıverdi nefsine
Yer
kalmışsa eğer, alır hıfzına
Arzu
etmez, leke değsin lafzına
Bir
kelime, bir eseri bitirir
12/09/2007
Bursa
Hıfz:
Hafıza, bellek
Lafız:
Söz, kelime
Âzâ:
uzuv, bedenin parçaları
Heder:
boşa gitme, ziyan olma
Küfe:
Sepet, kap
NİTELİKLİ SEVDA
ALİ RIZA MALKOÇ
Şu
garip dünyaya ayak basalı
Dikenli
dikenli, “ikramlar” gördüm
Kimisi
kanunsuz, kimi yasalı
Çaresi
düğümlü, ne “gamlar” gördüm
Görüntü
aldatır, “adam” sanılır
Bastığı
asfaltta, toz kıskanılır
Kişi
o ki, fikri ile anılır
İçerden
çürümüş, ne “hamlar” gördüm
Işığı
depolar, sunar bizlere
Âşk
ile yol sürer, kör dehlizlere
Yüz
sürülür işte, böyle izlere
Eriyip
ışıtan, ne “mumlar” gördüm
Özlenmez
mi, kimsesizler kimsesi?
Bir
kulak ver, belki duyulur sesi
Kirlendi
bak, insanlığın nefesi
Altından
kancada, ne “yemler” gördüm
Bol
keseden dağıt, vaat ve kâğıt
Çıkmamış
canlara, olur mu ağıt?
Yıllar
var fikir tok(!), aşımız öğüt
Tedavülde
geçmez, ne “zamlar” gördüm
Bir
alana, bir bedava dediler
İşe
yaramadı, yedi kediler
Geçide
kapalı, dedikodular
Derecede
eksi, ne “namlar” gördüm
Bir
ile coşanlar, Bir’e koşanlar !
Birlikte
engeli, bir bir aşanlar !
Havuzda
eriyip, göğe taşanlar !
Dumansız
ateşsiz, ne “cemler” gördüm
Nitelikli
sevda, tanır mı sınır?
Sevgiye
çıkmayan yollar aşınır
Güneş
batsa, buz gönülde ısınır
Susuz
topraklarda, ne “çimler” gördüm
21/04/2008
Bursa
Hüseyin
Karakoç tarafından türkü formunda bestelenmiştir.
ÖLMEDEN ÖNCE
ALİ RIZA MALKOÇ
Yaşar iken bilmeli, zamanın her
demini
Herkes kendisi vursun, kör nefsine
gemini
Canlar Canân’ı bulsun, hissettirsin
yerini
Bakamazsın yüzüne, tabutun aynası
yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
Dostlar gerekli elbet, kara günde
zor günde
Beklenti içindesin, düşündün mü dar
günde?
Boşa geçen geceler, yapayalnız kor
günde
Bugün geçti ömürden, silindi aynısı
yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
Yontulmamış kütükten, düzgün imalat
olmaz
Pabuç gibi dil ile, muhabbet kabı
dolmaz
Ömrü uzundur belki, sanma ki kaktüs
solmaz
Nefsini putlaştıran, insanın gönyesi
yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
Kokarca gibilerin, sermayesi kokusu
Müktesabatı tamdır, çıkamıyor yokuşu
Kanı bir olsa bile, uyuşmuyor dokusu
İğnesi var batırır, göğsünde sinesi
yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
Öfke ile kalkanın, zararı
hesaplanmaz
Kısa menzilli oklar, sanma kalbe
saplanmaz
Bela ve musibetten, ders alır da
uslanmaz
Kısır döngü içinde, nakarat var sesi
yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
Nerede hata yaptık, diye sormaz mı
insan ?
Eylemine sözüne, kafa yormaz mı
insan?
Emir var ötelerden, duyup durmaz mı
insan?
Gururun son nefeste, su içecek tası
yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
Kundağımız beyazdı, kefenimiz ak
olsun
Yorganımız topraktan, verimli ve pak
olsun
Başlar sessizce yatar, dirilişte dik
olsun
Vicdanı lekelinin, kalbinde ibresi
yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
10/04/2011 Bursa
ÖMÜR
TÖRPÜSÜ
ALİ RIZA MALKOÇ
Kendi
bedeninde, garip kalınca
Anlarsın
ki gurbet, başka “şey” imiş
Gamzedeler,
hissettirmez ahını
İnleyen
nidalar, saz ve “ney” imiş
Soluk
soluk tükeniyor hayatın
Nal
eskidi, devrilir bir gün atın
İster
çulda, ister sarayda yatın
Ömür
sermayesi, ödünç “pay” imiş
Temel
sağlam gibi, duvarı çürük
Bakışlar
tarumar, görüşler kırık
Yangına
koşuyor, elinde körük
Cüssesi
yiğitçe, fikri “toy” imiş
Mevsimlerin
en verimsizi hazan
Kalpleri
karartır, zan üstüne zan
Bedende
rol, yakışmaz oyun bozan
Mahcubiyet
dilde, sonu “vay” imiş
Yudum
yudum içersin, yine biter
Günlerin
sayılı, kaç bayram yeter?
İnişte
gözyaşı, yokuştaysa ter
Yolun
düzgün ise, sana “ray” imiş
Protonlar,
nötron ile anlaştı
Tüm
vahşiler, birbirine yanaştı
İnsanlar
kavgalı, yerküre şaştı
Safkan
zannedilen, sahte “föy” imiş
Konjonktürde,
özne insanlık değil
Zalime
baş kaldır, haklıya eğil
Öğüt
almaz ise, babadan oğul
Hedefsiz
atılan, oka “yay” imiş
Pirince
giderken, olur bulgurdan
Hasılatı
bekler, en yüksek kurdan
Şiirler
de, vefa bekler okurdan
Doğruyu
dışlayan, dokuz “köy” imiş
Ömür
törpüsü bu, dikenli yollar
Dert
bulaştırmaya, bir fırsat kollar
Pusulaya,
tersten bakınca kullar
Aşk
için içilen, sahte “mey” imiş
28/09/2012