Şair ve yazar, siyasetçi, XIII. Dönem Afyonkarahisar Milletvekili (D. 1922, Afyonkarahisar - Ö. 20 Nisan 1978, Ankara). Kaynaklarda adı Osman Atilla olarak da geçer. Baba adı Cafer, anne adı Emine. Gedik Ahmet Paşa İlkokulu ve Afyon Lisesini bitirdikten (1946) sonra bir süre Afyon Halkevince çıkarılan Taşpınar dergisinde, 1939’da yerleştiği Ankara’da Halkevleri Genel Merkezinin yayın organı Ülkü dergisi ile Ankara Üniversitesi Basımevi İdaresinde çalıştı. Türk Dil Kurumunun yayın organı Türk Dili dergisinin on altı yıl sekreterliğini yaptı.
1965 genel
seçimlerinde Adalet Partisi Afyonkarahisar milletvekili olarak TBMM’ye girdi. Sonraki
seçimlerde listeye giremedi. Çeşitli bakanlıklarda müşavirlik görevinde
bulundu. 1969’da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı basın müşavirliğine atandı. Daha
sonra Kültür Bakanlığı basın müşavirliğine geçti.
Saz
şairleri tarzını benimseyerek yazdığı şiirleri ile folklor konusundaki
makalelerini Ülkü, Yücel, Çağır, Türk Dili, Hisar, Çağrı gibi dergilerde
yayımladı.
Kütüphanesini,
Afyon Gedik Ahmet Paşa Kütüphanesine bağışladı.
Osman Attila 1965 genel seçimlerinde XIII. Dönem (10.10.1965-12.10.1969)
Afyonkarahisar Milletvekili seçilerek TBMM’de yasama çalışmalarına katıldı.
Cenazesi
Afyonkarahisar’a getirilerek, Asri Mezarlığa gömüldü. Evlenmemişti.
Hemşehrileri
için söylediği dize ünlüdür:
“Herkes
beni Ankara’larda sanır,
Afyon’da
bir dam çökse yüreğim parçalanır!”
Osman Attila İçin Ne Dediler?
“Osman
Attilâ genç şairlerin pek ilgi gösterdikleri kısa şiirin semtine uğramıyor. En
kısa şiiri üç kıtalıktır; yediye kadar çıktığı da oluyor. Sanatta dünya
görüşünü ‘sanatçının dünya ile münasebetlerinin ne dereceye kadar sanat
ifadesini bulduğu ve ne dereceye kadar kendine hâs bir şekil alma âlametleri
gösterdiği’ mânasına anlarsak, Osman Atillâ’nın, bu yönden, takdire değer bir
sonuca ulaştığını görürüz. O hayatın sathında kalmak istemiyor: derine ve öze
giriyor. Gönlü ve kulağı, kainatın sularına açıktır. Bu yüzdendir ki, her
şiiri, kendini meydana getiren sır ve zarureti de ifşa eder.” (Hikmet Dizdaroğlu)
ESERLERİ:
Şiir:
İnaz Köyü Eğitmeni Hasan Koçak’ın Türküsü (1945), Sabahleyin
(1950), Gözlerimin Söylettiği
(1975), Güpegündüz, Baştanbaşa.
Antoloji:
Memleket Şiirleri Antolojisi (1950), Türk Kahramanlık Şiirleri (1967).
Araştırma-Derleme:
Afyon Karahisar Türküleri (1957), Atatürk 30 Ağustos’u Anlatıyor, Afyon’un
Hazineleri (basılmadı).
KAYNAKÇA:
Hikmet Dizdaroğlu / Sabahleyin (Hisar, sayı: 4, Haziran 1950), Afşin Oktay -
Kemal Bağlum / Biyografiler Ansiklopedisi (1959), İrfan Ünver Nasrattınoğlu /
Afyonkarahisarlı Şairler, Yazarlar,
Hattatlar (1971), Mehmet Kaplan / Cumhuriyet Devri Türk Şiiri (1973, s.
458-464), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar
Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli
ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006,
gen. 2. bas. 2007), Fahri Ersavaş / Tanzimat’tan Bu Yana Hamâsî Türk Şiiri Antolojisi
(1997), İrfan Ünver Nasrattınoğlu – Mehmet Sarlık / 75 Yılda Yöneticilerimiz
(1998), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999),
Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), TBE
Ansiklopedisi (2001), Halil Soyuer / Şair Dostlarım (2004), Mehmet Atilla Maraş
/ 22. Dönem Şair Milletvekilleri 1 - 22. Dönem 1920-2005 (2005), TBMM Albümü 2.
Cilt 1950-1980 (2010).
Arzuhalci aziz dostum,
Boş mu daktilonda kağıt?
Yaz derdimi, harf harf dağıt,
Baksana ne hâl olmuşum!
Şunun derdi, bunun derdi,
Sabahtan akşama kadar.
Cümlesi kaç para verdi.
Elinde - avucunda ne var?
Seni yazalım ilk önce,
Daha şerit eskimeden.
Sonra seninki bitince,
Ağır ağır söylerim ben:
-Senin gözlerinde dilim.
Bir şeyler sorarsan şayet.
Pul istemez arzuhalim,
Pula, imzaya ne hacet!
Yazık olmaz mı kâğıda?
Kâğıtlara sığmaz derdim.
Ben, her iki dünyada da,
Arzuhalcilik isterdim.
s. 273.
Bana kardeş misin, sen, yeşil otlak
Kışın ayaz, yazın gün vurur beni.
Tohumu bağrına basan bu toprak,
Tohumla birlikte yoğurur beni.
Başımı yaslarım çiçekli dala.
Seslenmek isterim yanık kavala.
Geceler başlatır yeni bir yola.
Sabahlar yeniden doğurur beni.
İçmeğe değer su, kırarım buzu;
Kalsın başkasına öğle uykusu.
Yaşamayı meler her doğan kuzu
Hayata, hayata çağırır beni.
Günü gagasında taşır kuşum var;
Bir inişe karşı bin yokuşum var.
Benim “Zaman” adlı kız kardeşim var
Yün diye, yün diye eğirir beni.
s. 274.
Tezekle bahar kokulu,
Yollara düştüm bu sabah.
Gözlerim henüz uykulu,
Yollara düştüm bu sabah.
Düş gördüm, toplanıp kalktım,
Ağır ağır köyden çıktım.
Yürüdüm, göklere baktım,
Yollara düştüm bu sabah.
Ne çıkınım var, ne torbam,
Ne çarığım var, ne de urbam.
Ne geride anam babam,
Yollara düştüm bu sabah.
Seher vakti kırlar ne hoş,
Kuşlarla böcekler sarhoş,
Bir ses arkamdan diyor; “Koş!”
Yollara düştüm bu sabah.
Selâm sana toprak ana,
Güneş, güneş selâm sana.
Bilmem bu gidiş ne yana,
Yollara düştüm bu sabah...
s. 275.