Osmanlı
padişahı (D. 29 Haziran 1326, Bursa - Ö. 28 Haziran 1389, Kosova). Osmanlı
tarihinde Murad adındaki beş padişahın ilkidir. “Murad Hüdavendigâr” ve “Gazi
Hünkâr” adları ile de anılır. Babası Orhan Bey, annesi ise Yarhisar Tekfuru’nun kızı iken
Osman Bey zamanında Orhan Bey ile evlendirilen Nilüfer (Holofira) Hatun’dur. Yıldırım Bayezid’in babasıdır. Orhan Bey’in dört erkek çocuğundan en küçük
olanıdır. Az
fakat güzel konuşan, kibar, dindar, ulemaya ve dervişlere karşı saygılı, başka
dinlere karşı da hoşgörülü bir
sultan olduğu tanınmıştır.
Şehzadeliği
sırasında sert bir asker olan Lala Şahin tarafından yetiştirildi. Babası Orhan
Gazi’nin 1362 yılında ölümü üzerine hükümdar ilan
edildi. Görevine başlarken, saltanatını pekiştirmek için önce potansiyel
muhalifleri olabilecek kardeşleri İbrahim ve Halil’i bertaraf etti. Tahta çıkışı
sırasında doğan otorite boşluğunu değerlendirmek isteyen Bizans Hükümdarlığı
ve Karamanoğulları Beyliği ile mücadeleye girişti. Ayrıca, kendi
beylikleri açısından Osmanlı’nın genişlemesini tehlikeli bulan
Karamanoğulları ve Sivas Hükümdarı Mehmet, Ankara ahilerini kışkırtarak, Osmanlı
kuvvetlerinin bu kentten çıkartılmasını sağlamıştı. Bunun üzerine
Anadolu işlerine öncelik veren Sultan I. Murad, önce Ankara üzerine yürüdü ve
burasını tekrar egemenliği altına aldı (1362). Ardından Sultanönü
(Eskişehir) tarafını da ele geçirdi.
Sultan Murad,
Anadolu’da düzeni sağladıktan sonra Rumeli’ye geçerek, Bizanslıların ellerine
geçmiş olan yerlerin peşine düştü. Çorlu’yu geri almayı başardı ve İstanbul’dan
gelebilecek saldırıyı önlemek için buranın surlarını yıktırdıktan sonra
Lüleburgaz’ı fethetti. Anadolu’daki Müslüman unsurları bu bölgeye naklettirirken,
bölgede potansiyel tehlike oluşturabilecek nüfusu da Anadolu’ya sürdü. Bu dönemde Malkara, Keşan
ve İpsala, Dedeağaç ve Dimetoka’yı ele geçirdi. Edirne, 1361 yılında, Osmanlılara karşı
koymanın olanaksızlığını görerek kendiliğinden teslim oldu.
Türklerin
Balkanlarda yerleşmesi yolunda önemli bir kapı olan Edirne’nin alınması
Osmanlılar için çok önemli bir askeri üsse sahip olmak anlamına geliyordu.
Bizans’ın içinde bulunduğu buhranlı durum nedeniyle de doğudan daha emniyetli
olan Edirne’ye Anadolu’dan Ceneviz gemileriyle sürekli göçmen nakledilerek, burası
hızla bir Türk kenti durumuna getirildi.
Osmanlıların,
yaptıkları akınlar ve fetihlerle Rumeli’de kalıcı olduklarını gören Papa V. Urban’ın teşvik ettiği Macar Kralı Layos bir haçlı ittifakı oluşturarak
Edirne
üzerine harekete geçti. Hacı İlbeyi, Meriç’in sol yakasında konaklayan düşmanın tedbirsiz
bir durumda olduğunu görünce saldırıya geçti. Apansız yakalanan ve tedbir
almaya zaman bulamayan düşman bozguna uğratıldı. Osmanlı tarihleri bu baskını
“Sırp Sındığı Zaferi” olarak adlandırmıştır.
Sultan Murad,
bundan sonra Anadolu’da da faaliyetlerini artırmakla birlikte barışçı bir siyasetle
hakimiyet alanını genişletmeyi başardı. 1378 yılından sonra Bosna’ya
döndüğünde büyük oğlu Bayezid’i Germiyanoğlu Süleyman Şah’ın kızı
ile evlendirdi, çehiz olarak Kütahya, Tavşanlı, Simav ve Eğriboz’u (Emet) aldı. Daha sonra
güneydeki rakibi Hamidoğlu Hüseyin’le anlaşarak, Anadolu’nun Osmanlıların hakimiyetinde
birliği sağlamak üzere
Yalvaç, Yenişehir, Seydişehir, Karaağaç ve Eğridir kasabalarını Osmanlı hakimiyetine girmesini sağladı (1382).
Bu gelişmelerden
hoşnut olmayan karşın, Anadolu’da Selçuklu mirasına sahip olmak isteyen Karamanoğulları,
Osmanlı kuvvetlerini taciz edince; I. Murad ilk
fırsatta büyük bir kuvvetle Karamanoğulları’nın üzerine hareket ederek Konya’ya
yürüdü. Daha sonra, babası İskender Bey’den kaçarak Sultan Murad’a sığınan
Candaroğlu Süleyman Paşa’ya yardım amacıyla Osmanlı kuvvetleri Kastamonu’yu aldı (1383). Bu arada Murad, kardeşi Savcı’nın Bizans imparatorunun oğlu ile işbirliği yaparak başlattığı isyanı
öğrenerek onun üzerine yürüdü,
Nilüfer nehri kenarında yapılan bir
çarpışmada kardeşini yenilgiye uğratarak bertaraf etti.
Bundan sonra,
Anadolu’dan emin olan Osmanlı ordusu, 1386 yılında iki koldan Rumeli fetihlerine
başlayarak, Kara Timurtaş Paşa komutasında Manastır, Filibe, İstip, Ohri’yi
fethetti. Diğer kola komuta eden İnce Balaban Bey, Sofya’yı uzun bir
kuşatmadan sonra teslim aldı. Daha sonra da Timurtaş Paşa’nın oğlu Yahşi Bey,
Niş kentini
fethetti.
Bu fetihler den sonra Osmanlı
akıncıları Adriyetik’e kadar uzanan geniş bir coğrafyada faaliyetlere giriştiler. Bu
durumdan endişeye düşen Bosna Kralı Tvartko, Hırvat ve Arnavutluk prensleri aralarında işbirliği yapması sonucu
Ploşnik’te meydana gelen çatışmada Osmanlıların önemli kayıplar vermesi haçlıları
cesaretlendirdi. Macar, Eflak, Leh
ve Bulgarlar ile Varna bölgesi prensini
de cesaretlenerek ittifaka dahil oldu.
Bu ittifakı haber
alan Sultan Murad harekete geçerek, Bulgar ve Varna kuvvetleri birleşmeden önce
safdışı etti. Varna'nın Cenevizliler aracılığıyla barış istemesi üzerine de
kuvvetlerini Niğbolu üzerine yönelten komutan Ali Paşa, burayı kuşattı. Sultan Murad
da o sıralarda Bulgaristan'a girmişti. Bulgar Kralı teslim olup,
birikmiş vergi borçlarını ödeyerek Osmanlı ile anlaştı ise de sonradan anlaşmaya
uymayınca, Osmanlılar Niğbolu üzerinde baskılarını artırdılar ve Kral Şişman’ı
teslim almaya mecbur bıraktılar. Bu başarı Sırpların iyice zayıflamasına
yol açtı. Sırp beyi Dragon ve Güney Sırbistan Beyi iken öldürülen Vuakin’in oğulları da Osmanlı
himayesine girerek orduya katıldılar.
Bulgaristan’da önemli fetihler yapan Ali Paşa
ve mahiyetindeki kuvvetler Kosova’ya doğru yöneldi. 20 Haziran 1389 günü başlayan
savaşta Osmanlı ordusu Sırp ve müttefiklerin ordularını bozguna uğrattı. Bir hafta kadar süren
çarpışmanın ardından, Sultan Murad sekiz saat kadar sürdüğü söylenen ve
mahşer yerine dönen savaş alanını dolaşmaya çıktı. Ölüler arasında, yaralı
olarak bulunan Sırp Kralı Lazar’ın damadı Miloş Obilic tarafından hançerlenerek kalleşçe
şehit edildi. Bu saldırıya karşılık veren muhafızlar hem saldırganı hem de diğer asilzadeleri
öldürdüler. Böylece Sırp Sındığı’ndan sonra Osmanlılar ikinci büyük bir
savaşı kazanarak Balkanlarda kalıcı olduklarını Avrupa’ya gösterdiler. Sultan Murad, önce Kosova’da, “Meşhed-i Hüdavendigâr” denilen yere
gömülmüş, naaşı daha sonra Bursa’ya
getirilmiştir. Bu nedenle Kosova’daki
türbesi ile Bursa Çekirge’de türbesi ile iki türbesi vardır. Tarihçi Hayrullah Efendi, Kosova Meydan Savaşı olacağı geceyi Sultan Murad'ın hiç uyumadan
dua ile geçirdiğini yazmıştır.
Sultan Murad, döneminde, kazaskerlik ve
beylerbeyilik kurumları, Yeniçeri ocağı ve Vaynuk teşkilatı kurulmuş; Edirne
devletin başkenti yapılmıştır. Bir vakıf kurarak Bursa Çekirge’de bir cami, üstünde
medrese, imaret, misafirhane, eski kaplıca; Bursa hisarında, sarayının yanında
Hisar Camisi, Bilecik ve Yenişehir’de birer cami ve yine Yenişehir de bir
zaviye yaptırmıştır. Annesi adına yaptırdığı bir imaret de İznik’tedir.
HAKKINDA: Namık Kemal / Osmanlı Tarihi (c.1, 1908), “Murad Hüdâvendigâr” (Osmanlı Ansiklopedisi, Editör:
Güler Varen, c. 12, 1999), Necdet Sakaoğlu / Bu Mülkün Sultanları (s. 42-51,
1999), Coşkun Ak / “Sultan I. Murad “ (Şair Padişahlar, s. 23, 2001), İsmail
Hakkı Uzunçarşılı / Osmanlı Tarihi (c.1, 2003), Halil İnalcık / Osmanlı
İmparatorluğu Klasik Çağ: 1300-1600 (2003).