Mutasavvıf, İslâm bilgini (D. 1848, Rükâl / Derbend / Dağıstan –
Ö. 1925, İstanbul). Hazret-i Hüseyin soyundan Dağıstanlı Seyyid Saîd-i
Rükâlî’nin oğludur. Rusya-İran arasında imzalanan Gülistan Antlaşmasından sonra
Dağıstan, Rusya tarafından alınınca babasıyla birlikte Türkiye’ye göç ederek
İstanbul’a geldiler. İstanbul’daki ilim ortamını yetersiz bulan babası, oğluna
daha iyi bir eğitim verdirmek amacıyla Mekke’ye gitti. Burada on iki yıl
öğrenim gördü. 1871 yılında babasını ölümünden sonra bir süre Medîne’de yaşadı.
Sonra babasının vasiyeti gereği Türkiye’ye
döndü ve Denizli’ye giderek baba dostlarından Şeyh Hasan Fevzi Efendi’yle
görüştü. Yine baba dostlarından Şeyh Hacı Mustafa Efendi’nin yanına Uluborlu’ya
gitti. Burada ilim meclisleri kurarak eserler yazmaya başladı. Evlendiği
Uluborlu’da on bir yıl kaldıktan sonra 1881’de Sivrihisar’a yerleşti. Daha
sonra hakkındaki bir ihbardan dolayı Ankara’ya gitmek zorunda kaldı. O
sıralarda Mesnevî Şerhi’ni hazırlamakta olan Ankara Valisi Abidin Paşa ile ilmî
sohbetlerde ve görüş alış verişinde bulundu. Ankara Valisi tarafından iyi
ağırlandığını öğrenen muhbirler bu kez daha ağır bir suçlamayla II.
Abdülhamid’e şikayette bulundular. Bunun üzerine padişahtan “Ölü veya diri İstanbul’a
gönderilmesi” emri çıktı. Önce Sivrihisar’a ailesinin yanına giden Rükâlî,
buradan İstanbul’a geçti. Padişahın fermanıyla Bursa’da zorunlu ikamete (1889)
tâbi tutuldu. Bursa’da da geniş bir ilim ve öğrenci çevresi edindi. Hakkında
yapılan yeni ihbarlar sonucunda gönderildiği Trablusgarp’ta (1897) on bir yıl
sürgün hayatı yaşadı. Ancak 1908’de II. Meşrutiyet’in ilânıyla İstanbul’a
dönebildi.
Eserlerini bastırmak için girişimde
bulundu. Fakat Tefsîr-i Kebîr ve Lem’atü’l-Âfâk fi’z-Zuhûri
ve’l-İşrâk gibi önemli bazı eserlerinin müsveddeleri, 1918 Sarıgüzel
yangınında eviyle birlikte yandı. Yangından sonra tekrar Bursa’ya yerleşti.
ESERLERİ:
Edvâr-ı Âlem Maâz-ı
Cismânî, Tefsîr-i Kebîr, Müşahhasât-ı Süver-i Kur’âniyye, Lem’atü’l-Âfâk fi’z-Zuhûri
ve’l-İşrâk, Ukûsetü’l-Ceberût alâ Sahîfetü’l-Melekût, Zübdetü’l-Makâl fi’l-Kevn
ve’l-Hayâl, Tîhü’l-Hurûf alâ Cedveli’l-Ma’rûf, Tuhfetü’l-İhvân,
Ha-kâyıku’t-Tecrîd fî Menâzili’t-Tevhîd, Zübdetü’l-Merâtib, Makâsıd-i Sâlikîn,
Mezâhirü’l-Vücûd alâ Menâbiri’ş-Şuhûd, Mekâsıd-i Şuhûd, Vecîzetü’l-Hurûf alâ Menâtiki’s-Süver, Esâr-ı Ceberûtü’l -
A’lâ, Semeratü’t - Tûbâ min Ağsân-ı
Âl-i Abâ, Mevâlid-i Ehl-i Beyti’Nübüvve, Menârü’l - Muhkemât ve
Menâtıku’l-Müteşâbihât, Mir’âtü’ş-Şuhûd ve’l-Garâib.
KAYNAK: M. Kâzım Öztürk / Seyyid Ahmed Hüsâmeddîn Hazretleri -
Hayatı ve Eserleri (1996),
İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (2. bas., 2009).