Asker,
Mustafa Kemal'in muhafız kıtası komutanı (D.1883, Giresun – Ö. 2 Nisan 1923,
Ankara). Osman Ağa olarak da bilinir. Varlıklı bir aileden gelen Feridunzade
Mehmet Bey’in oğludur. Balkan Savaşları, Kafkas Cephesi, Kuvay-ı Milliye
hareketine katıldı, Sakarya Savaşı’nda bulundu. Koçgiri İsyanı'nın
bastırılmasında yararlıklar gösterdi.
Osmanlı
İmparatorluğunun içersinde çeşitli etnik kökenlere mensup milletler birer birer
bağımsızlıklarını ilan etmeye başlamışlardı. Bunlardan biri de 1828 yılında
bağımsızlığını ilan eden Yunanistan’dı. Yunanistan sadece bağımsızlığını ilan
etmekle kalmamış, Megalo-İdea (Büyük Yunanistan İdeali)’yı gerçekleştirebilmek
için de faaliyetlere başlamıştı. Bu amaçla Pontus Devletini yeniden diriltmek
için Karadeniz Bölgesinde hummalı bir faaliyete başladılar. Nüfusunun yarıya
yakını Rumlar’dan, çok azı da Ermeniler’den meydana gelen Giresun en önemli
faaliyet üssü durumundaydı. Osman Ağa daha çocuk yaşlarında Rumlar’ın bu sinsi
faaliyetlerini sezmeye başlamıştı. Ayrıca, askerliğe karşı içinde büyük bir
istek olmasına karşın, askeri okula gitme şansı bulamadı. İçinde kalan bu
isteği, vatan savunmasına gönüllü olarak katılmak suretiyle gidermeye çalıştı.
Osman
Ağa’nın girdiği yoğun mücadele içersinde gerçekleştirdiği eylemlerin en
önemlileri şöyle sıralanabilir:
Ekim 1912’de altmış beş gönüllü
arkadaşıyla birlikte Balkan Savaşı’na katıldı ve bu savaşta sağ dizinden
yaralandı. Doksan üç gönüllü arkadaşına, Trabzon hapishanelerinden tahliye ettirdiği
yüz elli Giresunlu mahkûmu da ekleyerek,
30 Kasım 1915’te Birinci Dünya Savaşı’na katıldı ve Ruslar’a karşı dört
yıl savaştı. 14 Şubat 1918’de Ruslar’ı Harşıt Deresi’nden geri çevirdi ve Batum’a
kadar takip etti. Şubat 1918’de Hacı Bey’in çekilmesi üzerine Giresun Belediye
Başkanlığı makamına oturdu. Şubat 1919’da Muhafaza-i Hukuk-u Milliye
Cemiyetinin Giresun Şubesini kurdu ve ilk başkanı oldu. Ermeni Tehcirine adı
karışınca, İstanbul Hükümeti tarafından idama mahkûm edilmesi üzerine dağa
çıkarak eylemlerine çete savaşlarıyla devam etti.
Topal Osman Ağa, 29 Mayıs 1919’da
aldığı davet üzerine Havza’da Atatürk’le gizlice buluştu. 8 Temmuz 1919’da
hakkında af kararı çıkınca tekrar Giresun’a döndü ve bir süredir boş bıraktığı
Belediye Başkanlığı koltuğuna tekrar oturdu. Muhafaza-i Hukuk-u Milliye
Başkanlığı sıfatını da üzerinde taşıyan Osman Ağa, Atatürk’ten aldığı
talimatlar doğrultusunda çalışmalarına hız verdi.
23
Temmuz 1919’da Dr. Ali Naci (Duyduk) ve İbrahim Hamdi Bey gibi iki Giresunlu
aydını Erzurum Kongresine delege olarak gönderdi. Ancak Giresunlu delegelerin
Atatürk’e karşı oy kullanmaları üzerine, müthiş öfkelenen Osman Ağa’nın
korkusuyla ikisi de yurtdışına kaçtılar.
Osman Ağa, Şubat 1920’de Gedikkaya gazetesini yayımlamaya
başladı. Giresun Askerlik Şubesi Başkanı H. Avni Alpaslan (Tirebolulu) Bey de
bu gazeteye imzasız yazılar yazarak milli mücadeleye destek verdi. Ayrıca,
Osman Ağa başkalarına yazdırdığı sert makalelerin altına kendi imzasını koyarak
basın yoluyla da mücadeleye devam etti. Eylül 1920’de Ermeni Harekatını
bastırmak üzere 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’nın emrine sekiz yüz
elli kişilik bir gönüllü birliği gönderdi. Atatürk’ün davetiyle, on beş seçkin
adamını alarak Kasım 1920’de Ankara’ya gitti. Mustafa Kemal’in isteği üzerine
de on adamını onun yakın korumasına tahsis etti. Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı
korumakla görevlendirdiği bu ilk muhafız grubu, Riyaset-i Celile Muhafız
Bölüğünün ilk mangasını oluşturdu. “Giresun Gönüllü Maiyet Müfrezesi” de
denilen bu birliğin sayısı Atatürk’ün isteğiyle yüz ve daha sonra iki yüz elli
kişiye kadar çıkarılmıştı. Bu birlik, Atatürk’ün yanı sıra Büyük Millet Meclisi
(TBMM)’nin yakın korumasını da üstlenerek görevini sonuna kadar yürüttü.
Osman Ağa, Atatürk’ten aldığı
talimat üzerine, Muhafız Birliği’nin yönetimini yakın arkadaşı Mustafa Kaptan’a
bırakarak Giresun’a döndü. Tamamen Giresunlular’dan oluşan ve mevcudu beş bini
bulan 42. ve 47.Giresun Gönüllü Alaylarını kurdu. 47. Alay’ın başına geçerek
Nisan-Mayıs 1921’de Koçgiri İsyanı’nı bastırdı. Daha sonra da, H.Avni Alpaslan
komutasındaki 42. Alay’la Samsun’da buluşarak Pontus Rumları’nın merkez üssü olarak
kullandıkları Merzifon Amerikan Koleji’ne bir baskın düzenledi. Böylece “Pontus
Rum Devleti” düşüncesini tümüyle ortadan kaldırmış oldu. Sakarya Meydan
Savaşı’nın kritik bir sürece girmesi üzerine, Ağustos 1921’de 42. Alay savaşa
girdi. Komutanları H. Avni Alpasalan Bey de içlerinde olmak üzere tamamına
yakını şehit düşen bu alaydan sadece kırk sekiz kişi sağ kaldı. On gün sonra da
47. Alay savaşa girdi ve bu alaydan da iki yüz seksen beş kişi kurtulabildi.
Giresun’dan getirilen yeni gönüllülerle takviye edilen 47. Alay, 26 Ağustos
1922 tarihindeki Büyük Taarruz’a da katıldı ve Afyon ile Dumlupınar
cephelerinde büyük kahramanlıklar gösterdi.
Gösterdiği üstün başarı ve kahramanlıklardan
dolayı Osman Ağa’ya TBMM tarafından “Milis Yarbayı” rütbesi verildi. Osman Ağa,
düşmanın İzmir’de denize dökülmesinden sonra Mustafa Kemal Paşa’dan izin alarak
Giresun’a döndü. Giresun’da istirahata çekilmişken, Paşa’nın telgraf emri ile
Aralık 1922’de tekrar Ankara’ya çağrıldı.
Bu sıralarda, TBMM’de Mustafa
Kemal’in liderliğindeki I. Grup’un karşısında yer alan Trabzon Mebusu Ali Şükrü
Bey’in önderliğindeki II. Grup şiddetli bir muhalefet hareketi başlatmıştı.
Meclis’te kavga hiç eksik olmuyordu. Hatta bir ara Atatürk ile A. Şükrü Bey
birbirlerinin üzerine dahi yürüdüler. 27 Mart 1923’te yine böyle bir meclis
oturumundan sonra Ali Şükrü Bey birdenbire ortadan kayboldu ve aramalar sonunda
cesedi yeni kazılmış bir çukurun içinde bulundu. Elde edilen bulgular
şüphelerin, daha önceden aralarında
Trabzon’da geçen bir olay nedeniyle kendisine kızgın olduğu Ali Şükrü
Bey’i Topal Osman Ağa’ın öldürdüğü üzerinde yoğunlaştı. Mustafa Kemal, Osman
Ağa’yı çok seviyor olmasına karşın; “Adalet neyi emrediyorsa gereği yapılsın”
diye adaletten yana tavır koyunca, Osman Ağa’nın tutuklanmasına karar verildi
ve Osman Ağa’nın adamlarından kurulu olan Muhafız Birliği dağıtıldı.
İsmail Hakkı Tekçe’nin
komutasındaki yeni muhafız birliği ile Osman Ağa’nın adamları arasında 1
Nisan’ı 2 Nisan’a bağlayan gece sabaha kadar süren bir çatışma sonucunda Osman
Ağa ağır yaralı olarak Ayrancı Bağları’nda ele geçirildi. Sedyede iken beynine
ateş edilmek suretiyle İsmail Hakkı Tekçe tarafından öldürüldü ve başı
gövdesinden ayrılmış olarak alelacele gömüldü. Ertesi gün cesedi mezardan
çıkarılarak, ayaklarından asılmak suretiyle meclis önünde teşhir edildi. Daha
sonra cenazesi Giresun’a gönderildi ve Giresun Kalesi’nin kuzey yamacındaki
Kurban Dede Türbesi’nin yanında toprağa verildi. 1925 yılında Mustafa Kemal’in
emriyle, Giresun Kalesi’nin en yüksek yerine bir anıt mezar yaptırılarak oraya
nakledildi.
Topal Osman Alayları Sakarya Savaşında
Atatürk Anlatıyor:
“Sakarya Muharebeleri sırasında,
cephemizin bir tarafında gedik açan düşmanın gediği genişletmekte ve
ilerlemekte olduğunu bildirdiler. Derhal yedekte bulunan kuvvetlerimizden
yeterli miktarda imdat gönderilmesini ve süngü hücumu ile düşmanı eski
mevzilerine tard etmelerini emrettim. Fakat aldığım cevap: ‘İhtiyatta
kuvvetimiz kalmadı, hepsi mevzilerde çarpışıyor. Yalnız Giresunlu Topal Osman
Ağa’nın askerleri vardır’ oldu. Tekrar verdiğim emirde: ‘Kim olursa olsun,
süngü hücumu yapacaklardır.’ dedim. Cevap verdiler: ‘Bunların süngüsü yoktur.’
Osman Ağa’nın Karadenizli Gönüllüleri milli kıyafetleri ile gelmişlerdi.
Süngüleri yoktu. Süngü yerine bellerinde eğri bıçakları vardı. Hatırıma derhal
o Karadeniz bıçakları geldi. Hemen: ‘Osman Ağa’nın askerleri bellerindeki
bıçaklarla düşman üzerine atılıp, eski mevzilerine tard edeceklerdir’ emrini
verdim. Eğri bıçaklarıyla düşmana saldıran bu yiğit çocuklar Yunanlılar’ı eski
mevzilerine atmağa muvaffak oldular. Fakat yüzde atmış kayıp verdiler.”
KAYNAK: Damar Arıkoğlu / Yakın
Tarihimiz (1961).