Şair (D. 2 Şubat 1970, Ankara - 11 Ağustos 1992, İstanbul). İlköğretimini, Ankara İltekin İlkokulu ve Cebeci Ortaokulu'nda yaptı. Ankara Yenimahalle Endüstri Meslek Lisesi Elektronik Bölümünden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nde öğrenim gördü. İzlek dergisinin girişimcileri arasında yer aldı. Gizdüşüm adlı dosyasının kitap olarak basılacağını öğrendiği gün, İstanbul - Kadıköy'de kaldığı otelin balkonundan atlayarak kendi isteğiyle yaşamını sonlandırdı (11 Ağustos 1992).
İlk şiiri Milliyet Sanat Genç Şairler Köşesinde yayımlandı. Şiirleri; Çağdaş Türk Dili, Damar, Varlık, İzlek, Promete, Karşı, Yazılı Günler gibi dergilerde yayımlandı. 1992 yılında Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödüllerinde "Dikkate Değer Şairler" arasında yer aldı. Ölümünden sonra İzlek dergisinin girişimiyle "Kaan İnce Vakfı" kuruldu.
ESERLERİ (Şiir,
ölümünden sonra yayımlandılar):
Gizdüşüm
(1992), Kan (1997).
KAYNAKÇA: İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, 2007), Emre Gümüşdoğan / Düş kazasında yitirdiklerimiz (siirakademisi.com, 20.04.2016).
GİZDÜŞÜM
KAAN İNCE
Boşlukta kemiklerin kanattığı karanlık: Sürekli,
geceye bölünen saatlerin asıldığı yer. Kıyı boyunca
çalınan sabah: Esrik tin. Sehpada unuttum başımı, us yitik.
Divansızların bembeyaz ayetleri gibi peşin hüküm giydik.
Gözlerim deniziğnesi.
Kırıl benliğimin benli gözenekleri
İçinde, sürgünlerin gizli sessizliği.
Alnıma dayarım güz görümlük ömrümü, seherin cılız eliyle.
Uzaktaki vahşi güle hüzün kokarım. Ve ölüm ardıma leke
düşer, gözlerimden çekilen sıcaklık korkuluk yüzümde
soğur soğur, iki kaş arasında yenilir kendine uzun yol.
Çiçek tüter düşler karanlığı kısıp pencerede
gök uçurtma çeker yıldız çölüne
Bir ışık örtüsü açılacak göğe, acılaşan gecede; suya ateş
düşüp kirpiklerime gömülecek, yüzüme sıkışmış erguvan
ölüleri. Dilenci kızlara serpinti yağmurun kırık sesi.
Ay batışı gözlere iki ezgi gibi hüzün çökerim, tetikte
yalnız kalan gölgemle. Sıkıntımın yıldız sefası, n'olur
kapatma kollarını, sakalıma basma sabah. Denk cepheli
çalışmalar ederi kadar başlık paramız, asmayın bizi.
Güvencin uçuşu, alabildiğine rüzgâr;
gez arpacık göz tetikte.
Ölüm açmazda bekleyen kuş seslerine sağanak: Bakire
umutlar. Görünmez viranlığım. Çiğ damlacıkları...
Soluğunda sevişen fesleğenlerin, üç kulaç kurşuni sudan
gözlerini saran kokusu; sendeleyen hoş bir yaşam,
inanç yüklü gülüşlerde. Gecenin sararmış mühründe billurlaşan
sessizliğe dolunay doğarım.
Düş artık yakamdan
güneş kırıklarına dadanan sevda.
KAYNAK: Emre Gümüşdoğan / Düş kazasında yitirdiklerimiz (siirakademisi.com, 20.04.2016).
KAAN İNCE
"Mermer bir kayıkla geri döndük / diğer yarısına acının"
MEKTUP
Yarım kalmış acılar denizi pencereme konardı geceyle, savrulurdum. Gözyaşı kokusuyla dolu bir kuğu, zamanın sonuna kalkan, sürgünümdü; göz mavisi duman, sessizliğim. Aktım ölü deniz kızıyla gökkuşağı saklı mektubun içine, pulumuz rüzgar oldu, postacımız güvercin. Civa gibi eridik kabımızda. Kırmızıya gittik. Hemen yokladım yüzümü yağmurun yuva yaptığı ellerimle. İyice şaşırmıştı alıcısı vapur ıslığımızın. Saplandı gözlerimin ışığı yeni güne.
Mermer bir kayıkla geri döndük
diğer yarısına acının,
usulca çekildi deniz,
son bulduk, yenildik.
Artık yataksız bir liman yüreğim, soğuk ve loş. Kırık
düşlerim. Serçelerde gözlerimin buğusu. Buruk içim.
Böylesi bir yenilgiyi beklemediğim için
sabahın en serin ucunda bağıran ben
intihar edecekmiş gibi sıkıyorum
düşük boynuma asılı sonbaharı.
Çekildi yaşanan hıçkırıklara, yaşanmayan düş kırıntılarımızla boğulduğumuz odaya. Düştü saat duvardan, telefon diye çevirdim yelkovanı: İmdat. Akrep soktu kendini. Çan sesleri, ezan sesleri, mart sesi, çatılarda kaldı gecenin gizi. Unuttum mektubun içinde boğulduğumu. Elveda.
KAYNAK: Emre Gümüşdoğan / Düş kazasında yitirdiklerimiz (siirakademisi.com, 20.04.2016).