Gazeteci
yazar. 1965 yılında Almanya'da doğdu. Aslen Kastamonu Araç İlçesi İğdir Gökçesu
(Moğsu) Köyü nüfusundandır. Gazetecilik mesleğine 1987 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Fen-
Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde talebeyken başladı. Güneş,
Cuma, Akit, Vakit, Türkiye, Tercüman gazetelerinde muhabir, haber müdürü,
Ankara Temsilcisi, Genel Yayın Danışmanı olarak görev yaptı. 1992 yılından beri
çeşitli gazete ve dergilerde makaleleri yayımlanmaktadır.
Evli
ve 2 çocuk babası olan Arseven, halen Milat gazetesinde Genel Yayın
Koordinatörü ve Köşe Yazarı olarak görev yapmaktadır.
Kitapları:
Sona
Doğru (2002), Dostmodern Darbe (2014).
KAYNAKÇA:
Serdar Arseven / Zamlar ve dolar vurguncuları!.. (milatgazeteci.com, 07.09.2018), Serdar
Arseven Kimdir ? (gazete.oku.com, 08.09.2018).
ZAMLAR ve DOLAR
VURGUNCULARI!..
Serdar ARSEVEN
İdlib’de
büyük bir katliam ve göç dalgasını engellemek için gayret sarf ederken, içeride
de büyük “zam dalgaları” ile boğuşuyoruz.
Kamu,
Dolar’daki yükselişten dolayı bazı kalemlere ciddi oranda zam yapınca, ortamı
fırsat bilen bazı “uyanıkların” çok abartılı “fiyat ayarlamalarına”
gittiklerini görüyoruz.
“Devlet
bu işe bir an evvel ciddî biçimde el atmalı!..” diyen okuyucularımızdan sürekli
olarak “tepki” ve “şikayet” mesajları yağıyor.
Her
şeye zam; una yüzde 50, yağlara yüzde 50, Susam’a yüzde 100, pide kaşarına
yüzde 70, tuza yüzde 50, poşete yüzde 100…
Yufkacı
85 liraya aldığı 1 çuval unu 150 liraya alır olmuş, okulların yönlendirdiği
kıyafet mağazaları velileri dümdüz ediyormuş, yumurta fiyatlarındaki artıştan
şikayetçi olan da çok…
Her
şeye zam, inşaat malzemelerinden, iğne, iplik ve yorgana kadar her şeye.
Bunların
ne kadarı fırsatçılıktandır, stokçuluktandır, vurgunculuktandır bilemiyorum…
İş
yapmak da zor, malı satacaksın ve yerine yenisini koyman gerekiyor…
Yerine
koyamayacağın fiyata niye satasın, nasıl satasın?..
Öte
yandan fırsatçılıkları da görüyoruz, “Ya kardeş geçen hafta şu kadardı”
diyorsunuz yüzde 100’lük artışa dikkat çekerek…
“Kardeş
haberin yok galiba, Dolar patladı!” yollu karşılıklar geliyor.
Patladı
da bu kadar mı?..
“Milli
Mücadele” vurgusunun yapıldığı her meselede “ön safta” yer alan okuyucularımız,
bu işlere artık “ciddi” olarak el atılmasını istiyor.
Devlet
bu konularda neler yapıyor, doğrusu bilemiyorum ya da neler yapabilir?
Malûm
serbest piyasa ekonomisi; “yerli ve millilik” iddiasındaki kimi müteahhitler
yıllar yılı acayip fiyatlara evler, ofisler sattılar ya…
Bunların
“kâr” marjları neydi, bunun ölçüsü neydi?..
“Serbest piyasa”, “arz ve talep dengesiyle
oluşan fiyat…”
“Malın
fiyatını piyasa belirler!”
“Harca
Türkiye!”
Vesaire…
Devlet
ne yapabilir?..
İktisat
derslerimizde, “Devlet karaborsayı engellemek için fiyatlara sınır koyar ve
piyasaya mal arz eder!” denirdi.
Sınavlardan
birinde, “Karaborsa nasıl önlenir?” diye sorulmuştu.
Şu
cevabı vermiştim kendimce:
“Fiyatlara
sınır koymak ve arzı artırmak gibi tedbirlerden bahsedilirse de, bunların hepsi
kâğıt üzerindedir.
Karaborsanın
engellenmesi için, öncelikle millet-devlet işbirliği sağlanmalıdır.
Devlet,
bütün yönetenleriyle, kamuoyunun gözünün önündeki bütün bireyleriyle, vatandaşa
‘işbirliği’ mesajları vermelidir.
Bunu
sözle değil, eylemle yapmalıdır.
Tasarrufsa,
bunu öncelikle ve en fazla kamu yapmalıdır.
Devlet,
‘çıkarcıları’ değil de, vatandaşına ‘yanlış yapmayacak’ özelliklere sahip
müteşebbisleri desteklerse, problemin büyük bölümü kendiliğinden çözülür.
Bu
bir ‘iklim’ meselesidir.
Vatandaşına
‘yanlış yapmayacak7 müteşebbislere önem verilebilmesi, onların öne
çıkartılabilmesi için bu “iklim”i oluşturabilecek bir “eğitim ve kültür
politikasına” ihtiyaç vardır.
Bunu
oluşturmadıktan sonra, ne tedbir alınırsa alınsın, ‘vahşi kapitalizm’in
çarkları arasında yok olur, gider!..
Böyle
cevap vermiştim “iktisadî” soruya.
O
soru 70 puanlık bir soruydu.
Ben
sadece ona cevap vermiş ve sınavdan 70 almıştım!
Tahran
Zirvesi… Katliam, Göç ve Son Ümit!..
Türkiye,
bir yandan ekonomik saldırılara karşı koymaya, diğer yandan da küresel güçler
arasındaki “hakimiyet savaşı”nın İdlib
etabında yeni bir katliam ve göç dalgasının meydana gelmesini engellemeye
çalışıyor.
Bugün
gerçekleştirilecek “Tahran Zirvesi”ne
kadar sürdürülen baş döndürücü diploması trafiğinden kayda değer
“neticeler” alındığına dair bir işaret yok.
Sayın
Cumhurbaşkanı’nın, Zirve’ye kısa bir süre kala, “Burada 3.5 milyon insan var.
Allah korusun, buralara füzeler yağdıracak olurlarsa çok çok ciddi bir katliam
yaşanır. Öyle bir durumda kaçanlar nereye gelecek? Büyük oranda bize gelecek…”
şeklindeki sözleri, endişenin boyutunu ortaya koyuyor.
Türkiye
uyarılarını en yüksek perdeden dile getirirken, Rus savaş uçakları “Herkes
ayağını denk alsın mesajı” niteliğindeki
saldırılarıyla “kararlılık” gösterisinde bulunuyor…
Öte
yandan…
Milyonlarca
Müslümanın katili ABD’den de, İdlib’deki gelişmelerin yakından takip edildiği,
Beşer Esed’in yeniden kimyasal silah kullandığının tespit edilmesi halinde,
müttefiklerle birlikte hızlı ve en etkin şekilde karşılık verileceği yönünde
açıklamalar geliyor.
Açıklamalardaki
“müttefiklerle birlikte” vurgusunun işaret ettikleri arasında biz de varız,
zira, “Esed’le mücadele” başlığı altında ABD’nin ortaklarındanız.
Tam
bir “filler tepişir çimenler ezilir” durumu, Suriye’deki milyonlarca Müslüman
ve bir bütün olarak Anadolu, büyük tehditlere muhatap.
ABD,
Rusya, AB ve Türkiye’ye “yatırım atağında” bulunmasını umduğumuz Kızıl Çin.
ABD’nin
“ekonomik işgal” girişimine hedef olan Türkiye’nin, dengeleyici ittifak
çabaları açısından son derece kritik bir yerde bulunan Rusya’ya laf
anlatabildiği söylenemez.
Dahası
Türkiye, Rusya’nın “terörist
dediklerini” terörist ilan etme noktasında üzerine düşüneni yaptığı
halde, karşı taraf Türkiye’yi “istihbarat paylaşımında” bulunulabilecek bir
ülke olarak görmüyor.
Milli
Savunma Bakanları ve İstihbarat Başkanları nezdinde yapılan görüşmeler aşağı
yukarı sonuçsuz.
Rusya,
teröre karşı işbirliği noktasında aşağı yukarı isteksiz.
Türkiye’nin
canına kast eden PKK ile mücadelemize Rusya’dan katkı yok…
Bırakın katkıyı, Esed’e “İdlib Kuşatması” için kurdurttuğu 23
bin kişilik “Terör Ordusu”nun ana unsurları arasında PKK’lılar da var.
Yeni
Şafak’tan Yılmaz Bilgen’e konuşan Özgür Suriye Ordusu Sözcüsü Ebu Huzeyfe, Esed’in kontrol ettiği 23 bin kişilik “Terör
Ordusu”nda 8 bin 500 PKK’lının da bulunduğunu…
Rejim
güçleri İdlib’e saldırdığında, Cemiyet Zehra ve Handarat Hattı’na konuşlanmış
durumdaki PKK’lı teröristlerin de Esed’e yardımcı olmak üzere “muhaliflere”
saldıracağını söylüyor.
Yani,
Rusya ve Suriye Rejimleri, can düşmanımız PKK ile müttefik.
ABD
dersen zaten öyle, Türkiye’nin ekonomisini çökertmek için saldırıya geçen
“müttefikimiz” ABD, PKK ile çalışıyor.
Türkiye,
PKK ile mücadelesinde ne ABD’nin, ne AB’nin, ne Rusya’nın, ne İran’ın, ne de
Çin’in desteğini alabiliyor.
Türkiye’nin
ekonomisini çökertmek için hamle yapan ABD’yi dengelemek için kendilerine
yanaşmasını fırsat bilen “güç”lerin üzerimizdeki baskıyı arttırdıklarını
görüyoruz.
Birçok
dert var…
Ha,
bir de Kıbrıs..
Orası
da iyice karışıyor, yıllar yılı yazdık, haber verdik, ilgilenen pek olmadı.
Şimdi,
büyük bir dalga da oradan geliyor.
Devam
ederiz bu mevzudan kısmetse eğer.
KAYNAK:
Serdar Arseven / Zamlar ve dolar vurguncuları!.. (milatgazeteci.com, 07.09.2018).