16.-17. Yüzyıl şairlerinden (D. ?, Edirne - Ö. 1607, Diyarbekir). Edirneli Şair Hüsâmî, İran seferleri münasebetiyle Serdâr-ı Ekrem (Başkomutan) Cağalzade Yusuf Sinan Paşa'nın maiyetiyle birlikte Diyarbakır'a gelmiş ve 1607 senesinde burada ölmüştür.
İran savaşları 1602'den 1611 yılma kadar devam etmiş ve Diyarbakır bu sırada önemli bir askerî durumunda bulunmuş olduğundan, bu süre içinde bazı büyük komutan ve devlet adamlarının şehrimizde öldüklerini görmekteyiz. Bunlardan biri Serdar-ı Ekrem Cağalzade Yusuf Sinan Paşa'dır. Bu zat daha önceleri ilki 1581, diğeri 1589 senelerinde olmak üzere, iki defa, Diyarbakır valiliğinde de, bulunmuştur. Her iki görevi de birer yıl sürmüştür. Oğlu Mahmut Paşa da babasının Başkomutan olarak şehrimizde bulunduğu sıralarda, 1604 tarihinde bir yıl Diyarbakır Valiliği görevini yüklenmiştir. Diyarbakır'daki "Çakal" (doğrusu Çağal) mahallesi adını Yusuf Sinan Paşa ile oğlunun lakaplarından almıştır. Yusuf Sinan Paşa 1605'te şehrimizde ölmüş, cenazesi İstanbul'a götürülmüştür. İstanbul'da "Cağaloğlu" semti bu Paşa'nın anısını taşır. Diğeri sadrazam (Başvekil) ve Serdâr-ı Ekrem Kuyucu Murat Paşa'dır. Murat Paşa, 1599'te Diyarbakır eyaleti beylerbeyliğine atanmış ve bu görevde altı yıl kalmış bir devlet adamı idi. Ordu Başkomutanı olarak Diyarbakır'a ikinci defa gelmiş ve 1811'de burada ölmüştür. Cenazesi İstanbul'a götürülmüş ve Vezneciler'deki türbesine gömülmüştür.
Şair Hüsâmî'nin hayat ve eserleri hakkında fazla bir bilgi edinemedik. Ali Emîrî tezkiresindeki bir gazelini örnek olarak vermekle yetiniyoruz. Şairimizin mezarı Dağkapısı ile Urfakapısı arasındaki "Kantaralar" mevkiinde idi. 1930'da bu bölgelerdeki mezarlıkların kaldırılıp buraların arsa haline getirilmesi üzerine Hüsâmi'nin de mezarı yok edilmiştir.
KAYNAK:
Ali Emiri, Tezkire-i Şuarâ-yı Âmid (Dersaadet 1328, s. 213-214), Şevket
Beysanoğlu / Diyarbakır’da Gömülü Meşhur Adamlar (1985, s. 14-15), İhsan Işık /
Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) – Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar
(2014) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (C. 12, 2015).
Kim yanardı âteş-i aşk ile canan
olmasa
Nâle eyler miydi bülbül verd-i handan olmasa
Çektiğim âlâm-ı hicridir idim cana sana
Kâkülün gibi eğer aklım perişan olmasa
Küfrü zülfün gibi ikrar eylemezdik aşkına
Ey peripeyker eğer sinende iman olmasa
Lâleveş dâğ-ı derûnun eylemezdi aşikâr
Meskeni âşıkların sahra-yi hicrân olmasa
Ey Hüsâmî kim bilirdi lâ'line dil verdiğin
Giryeden hicrinde yârın gözlerin kan olmasa
KAYNAK:
Ş. Beysanoğlu / DFSA (1985, s. 14-15).