İlahiyat profesörü, akademisyen, yazar. 1 Haziran 1954, Manisa doğumlu. Ali Rıza Çevik İlkokulu (1965), Manisa Lisesi (1972), Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi (1978) mezunu. Doktorasını Ankara Üniversitesi SBE’de “Ashabu’l Hadis’e Göre Allah’ın Sıfatları Problemi” (1983) adlı tezi ile tamamladı. Akademik kariyerini tamamlayarak profesör oldu. DİB Başkan Danışmanlığı (1988-1989) yaptı. Çalışmalarını AÜ İlâhiyat Fakültesi öğretim üyesi olarak sürdürdü.
Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu’nun makaleleri,
kurucuları arasında yer aldığı İslâmi Araştırmalar (editör yardımcılığı
ve yayın kurulu başkanlığı), İslâmiyat, Bilgi ve Hikmet, İslâmiyat (yayın
kurulu başkanlığı, yazı kurulu üyeliği), AÜ İlâhiyat Fakültesi Dergisi, İlim
ve Sanat, Diyanet Gazetesi, Liberal Düşünce, Yeni Türkiye’de yayımlandı.
OSTİM TV ve TRT’de birer yıl
haftalık dini programlar hazırlayıp sundu. Çok sayıda bilimsel toplantıya
katıldı. Özellikle hadis, sünnet gibi konulardan hareketle çağdaş İslâm
düşüncesi üzerine yorumları oldu. Çok sayıda mezuniyet, yüksek lisans, doktora
tezi yönetti.
ESERLERİ:
Araştırma-İnceleme:
es-Suyuti, el-Bahir fî Hükmi’n-Nebiyyi bi’l Batını ve’z-Zahir’in Tahkikli
Neşri (Kahire, 1987), İslâm Dünyasında Sünnet - Eleştirel Bir Yaklaşım (1993),
İslâm Düşüncesinde Hadis Metodolojisi (1999), Namazların Birleştirilmesi
(1997), Alternatif Hadis Metodolojisi (2002).
Derleme:
Sünni Paradigmanın Oluşumunda Şafiî’nin Rolü (2000).
Çeviri:
Hadis Müdafaası (İbn Kuteybe’den, Te’vilu Muhtelifu’l Hadis Tercümesi,
1979), İmamların Fıkhi İhtilaflarında Hadislerin Rolü (Muhammed
Avvâme’den, 1988), İslâm ve Çağdaşlık (Fazlurrahman’dan, Alparslan
Açıkgenç ile, 1998), Risaleler (İbn Sina’dan, 2004).
KAYNAKÇA:
İhsan Işık / Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001,
2004) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007), Kırbaşoğlu: Müslüman erkeklerin
3 hedefi var (ensonhaber.com, 5.6.2012).
‘Çare, 500 Yıldır Bosna’da Süregelen İslam’ (Habertürk, 18 Ocak 2015), Gülen'in
önünü açmak devlet politikasıydı (gazete2023.com, 20 Eylül 2016).
Alihan MESTCİ / HT PAZAR
[email protected]
Paris’teki kanlı terör saldırısı yaklaşık 2 haftadır dünyanın gündeminde, daha
da kalacak... Saldırıların öncesi, sonrası, detayları dökülmeye devam ediyor.
Öte yandan terörün İslam’la birlikte anılmasına da tepki veriliyor: “Gerçek
İslam bu değil!” Peki, İslam coğrafyasında neden terör vuku buluyor? Aşırı
hareketlerin müsebbibi Batı mı, yoksa bu “Müslümanların Ortaçağ’ı” mı? İslam
dünyası sınırları içinde beliren gayrimeşru, köktenci, aşırı hareketlerin
panzehiri nerede? Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Profesör Hayri
Kırbaşoğlu’na göre İslam dünyası, “Bilge Kral” Aliya İzzetbegoviç’in Bosna’sını
örnek alabilir; mevcut sıkışık durumdan çıkış yolu ise yenilikçi İslam
entelektüellerinde...
Charlie Hebdo saldırısı üzerinden birçok tartışma yapılıyor ve
terör eylemlerine binayen “Gerçek İslam bu değil” deniyor.
Bu sözün belli bir haklılık payı var; “Gerçek İslam bu değil” derken “Gerçek
İslam dini, masum, suçsuz insanlara İslam adına herhangi bir saldırı
yapılmasını kabul etmez” diyorlar. Prensip olarak bu doğru. Fakat meseleyi
çözmüyor. İslam’ı terörle nitelendirmek isteyenlerin olduğu muhakkak. Fakat bu,
Müslümanların kendi tutumlarını gözden geçirmelerine engel değil. “Gerçek İslam
bu değil”deki tek amaç, İslam’a yönelik olumsuz algıdan kurtulma çabası. Burada
Müslümanları eleştirmek lazım bence, küresel ölçekte daha derin bir
hesaplaşmaya gidilmeli.
Bir iç hesaplaşmaya mı?
Hem içeride hem dışarıda. İçeride gerçekten de 14 asır boyunca süren İslam
öğretisinin üzerinde epey bir tortu birikmiş. Sapmalar olmuş. Dolayısıyla
İslam’ın ne olduğu konusunda ciddi biçimde hesaplaşmaya gitmek lazım.
Cemaleddin Afgani’den günümüze kadar gelen ve İslam dünyasının İslam algısını
sorgulaması gerektiğini savunan pek çok entelektüel var. Afgani’den itibaren
başlayan bu dalga, Kuran merkezli olmasına rağmen eleştirel, yani 15 asırlık
bir geleneğin tortularını temizlemek isteyen bir düşünce. Ama bu seslere kulak
tıkıyor Müslümanlar. Dolayısıyla bu hesaplaşmanın sonucu tabanlara yayılmıyor.
Neden?
Resmi statükolar, devlet kontrolündeki dini kurumlar; Türkiye’de Diyanet İşleri
Başkanlığı, Suudi Arabistan’da Darulifta, İran’da mollalar gibi...
Tortu nerede çıkıyor?
En basit örnek: “Allah’a, kitaba, Peygamber’e söven insanlar öldürülmeli mi,
öldürülmemeli mi?” İslam’ın kurucu metni, Allah’a, kitaba, Peygamber’e söven,
Peygamber’imizle alay eden, ona şair, mecnun, sihirbaz diyenlerin hepsini kayda
geçmiş. Yani yapılan hakaretleri, Kuran kaydederek ebedileştiriyor. Ancak
Kuran’ı baştan sona okuduğunuzda, bu insanların öldürülmesi gerektiğine dair
tek bir harf bulamazsınız. Özellikle Hz. Muhammed’in mücadele ettiği birtakım
Yahudi çizerlere suikast yapılmasına onay verdiği, bunu teşvik ettiği yönünde
rivayetler var. Fakat bunların gerçekliği araştırılmamış bile. Kuran-ı Kerim’in
bu konuya yorumu çok açık ve net olmasına rağmen onun tam tersi bir tutum,
asırlar boyunca fıkıh kitaplarında, İslam’a dair eserlerde maalesef yer
bulabilmiş. Ve bunun gibi pek çok şey söylenebilir.
‘MÜSLÜMANLARIN BATI’YA SÖYLEYECEK SÖZÜ VAR’
Dışarıyla olan hesaplaşmaya dönecek olursak... Müslümanlar terörle
birlikte ne zaman anılır oldu?
Afganistan’ın Ruslar tarafından işgali ve buna karşı ABD’nin Taliban ve El
Kaide gibi yapılanmaları desteklemesiyle. Şiddeti araç olarak kullanan ve
inancının gereği olarak bu aracı kullandığı söylenen insanlar eğitimlerini
buralarda aldılar. İslam dünyasında bu şekildeki birtakım tepkilerin ortaya
çıkmasının baş sebebi Batı emperyalizmidir. Burada İslam dünyasının Batı’ya da
söyleyecek bir sözü var. Müslümanların memleketlerini işgal ederek,
medeniyetlerini yıkarak, masum insanları öldürerek, çaresiz bırakarak onları
başka türlü hareket etme imkânı olmayan, -özellikle Filistin davasındaköşeye
sıkıştırılmış bir kedi gibi davranmaya sevk eden, Batı ve onların arkasında
duran siyonist İsrail yönetimidir. Bunları da hesaba katarak küresel ölçekte
bir insaflı muhasebe yapmak lazım. Hem Müslümanların hem de AB ve ABD’nin bunu
yapması gerekir. Bu, Müslümanları günah keçisi haline getirmekle de, “Gerçek
İslam bu değil” diyerek kenara çekilip olayları izah etmekle de mümkün değil.
Müslümanların kızmakta haklı olduğu sebepler, İslam dünyasının bir
iç hesaplaşmaya gitmesinin önünü mü kesiyor?
Kesinlikle. Bundan İslam ülkeleri, yönetimleri rahatsız olur. Sorgulama süreci
siyasete kadar gider. İktidarlarının sallanacağını düşünürler, hiçbir eleştirel
düşünceye müsaade etmezler. Buna Türkiye de dahil. Öte yandan İslam dünyasında
ekonomik, siyasi hatta medya gücünü elinde tutan katı muhafazakâr gruplar var.
Eleştiri öyle bir şey ki başladığında nereye gideceğini kestiremezsiniz. Bu
sorgulayıcı zihniyet çok marjinal dar bir kalıba sıkıştırılmıştır. Ancak
dikkatimizden kaçan istisnalar da var. Mesela Bosna Hersek Diyanet İşleri
Başkanı Mustafa Çeriç son derece entelektüel bir adam. Batı’yla diyalog
kurabiliyor, entelektüel düzeyde hesaplaşabiliyor. İlkeli duruyor. Ama 500
yıllık Avrupa İslam’ı olan Bosna İslamı’nı genelde bir inceleme konusu
yapmaktan uzak duruyoruz. Bugün 21. yüzyıl İslam dünyasında bir örnek toplum ya
da model gerekiyorsa bu Türkiye değil, BosnaHersek ve son yüzyılın bilge krallarından
kabul edilen Aliya İzzetbegoviç’in çizgisidir. Ya da Roger Garaudy’nin, bizde
Mehmet Akif’in, Nurettin Topçu’nun çizgisidir. Böyle bir damar var aslında.
Fakat bu damar hem içeriden hem dışarıdan hem Batı tarafından boğazlanmak
isteniyor. Bu düşüncelerin tabana yayılması mümkün olmadığı için bu şekilde
kontrolsüz, kirlenmiş, dezenformasyona, manipülasyona dayalı kontrolsüz
bilgiler, tepkiler ortaya çıkabiliyor.
‘İSLAM, KÜRESEL EŞİTLİKÇİ BİR HAREKET SUNABİLİR’
İslam dünyasının referans noktası Batı mıdır? Kendisini Batı
üzerinden mi var eder?
Kesinlikle öyle değil. Artık İslam sadece Müslümanların kendi varoluşu için
değil Garaudy’nin tabiriyle tüm gezegenin ve insanlığın kurtuluşu için umut
kaynağı olarak var olması gereken ve sadece Müslümanlara değil Müslüman
olmayanlara da rehberlik edebilecek bir öğreti. Dinin 21. yüzyıldaki anlamı ve
yeri konusunda aslında iki referans var: Birisi insanlığın karşı karşıya
bulunduğu tehditler. Son 50 yılda Batı tarafından 27 milyon insanın öldürüldüğü
söyleniyor; bütün bunlar psikolojik olarak biriktiği zaman Müslümanların tehdit
algısı içerisinde olmalarını anlamak zor değil. Bu, Batı’nın doymak bilmeyen
maddeyi, enerji hatlarını kontrol etme hevesinin insanlığa faturası.
Müslümanlar da bunu görüyor. Batı medeniyeti, bizatihi bu tehdidin yaratıcısı
nasıl kurtuluş ümidi olabilir? Potansiyel olarak, öğreti olarak bütün
insanların eşitliği fikrine dayalı küresel bir harekete ihtiyaç var. Bu
hareketi insanlığa sunabilecek en büyük potansiyel İslam’dır. Bunu yapabilmesi
için Müslümanların kendi içlerinde İslam algılarıyla çok ciddi biçimde
hesaplaşması lazım.
Bugünü “Müslümanların Ortaçağ’ı” olarak tarif etmek mümkün mü?
İslam dünyasına egemen olan şu anki dini düşünce, aslında en az 200-300 yıl
veya daha önce üretilmiş düşüncelerin tekrarına dayanıyor büyük ölçüde. Ama
genellemeler en riskli tutumlardır. “İslam dünyasının tamamı böyle”
diyemezsiniz. Afganistan’la Malezya’nın, BosnaHersek’in, Mağrib’in İslam algısı
farklıdır.
Peygamber’in resmedilmesi
“Bildiğim, tarihte bir tek İran’da resminin çizildiği sembolik bir şey var, o
da minyatür. Onun dışında bütün minyatürlerde Hazreti Peygamber’in yüzü beyaz
ya da boş olarak gösterilir. Peygamber ve azizlerin resminin çizilmesi
İslamiyet öncesi dinlerde bir ikon kültürüne, yani bir tür putperestliğe yol
açtığı için ona kapı aralamamak adına Peygamber’imiz ve arkadaşlarının resminin
çizilmesine karşı sert tedbirler alınmıştır. İslam’a dışarıdan bakan insanlar,
İslamiyet’i de Hıristiyanlık, Yahudilik gibi zannediyor; ‘Hz. İsa, Meryem, bu
kadar insan alaya alınıyor, niye bize tepki gösteriyorlar?’ demeleri, İslam’ı
tanımadıklarından kaynaklanıyor. İslam, dinler içerisinde, soyut resme karşı
itiraz olmasa da peygamber ve arkadaşlarının resimlerinin çizilmesine karşı en
hassas olan dindir.”
“Bilge Kral” Aliya İzzetbegoviç’in mezarı kendi isteğiyle
defnedildiği Kovaci’deki şehitler arasında bulunuyor.
Bosna Hersek ekolü
“Aliya İzzetbegoviç, ‘Doğu ve Batı Arasındaki İslam’ adlı kitabında anlatıyor.
Sovyet Blok ve Batı arasında kalmış bir bölge Bosna Hersek. İslam, Avrupa’nın
yerli malıdır. Alman hükümetinin, AB’nin çıkarlarına hizmet edecek bir İslam
yaratmak adına da bir Avrupa İslam’ı tabiri kullanılıyor. Benim dediğim bu
değil; 500 yıldır Bosna’da süregelen İslam’dır. İslam dünyasının
olumsuzluklarla anılmasının sebebi, kültür, sanat, felsefenin zayıf ve
zayıflatılmış olmasıdır. Bosna’da bu çok güçlüdür. Bosna’da din eğitiminde
bütün dini kurumlar, ilahiyat, Diyanet İşleri’ne bağlıdır. Başkanı Mustafa
Çeriç, doktorasını Chicago’da yapmış, birinci sınıf İslam entelektüelidir.
Bosna’nın hacmi küçük fakat özgül ağırlığı çok büyük. Bu insanlar Avrupa’yla iç
içe oldukları için çok farklı bir İslami tasavvur geliştirmişler. Mutlaka İslam
dünyasının geleceği bakımından bir örnek aranıyorsa bu Türkiye, İran ya da
Mısır değil Bosna Hersek olmalı.”
Neden Türkiye değil?
İslam algısı açısından; siyasi ve ekonomik güçler açısından demedim. Bosna
Hersek’teki ilahiyat fakültelerinin programlarına bakın, çağdaş konularla
ilgilidir. Bosna Hersek, tamamen çağdaş sorunlarn karşısında dinin nasıl bir
çözüm üretebileceğine yönelen çok farklı bir din eğitimi veriyor. Türkiye
dışında, Arapça konuşamayan bir ilahiyat hocası olan tek ülke yok dünyada.
BosnaHersek’in ilahiyat mezunlarına bakın; hepsi hafızlar gibi Kuran ve Arapça
bilir. Bosna örneğinden ciddi dersler çıkartmak lazım. Türkiye’nin kendi
artılarını inkar etmek mümkün değil ama İslam dünyasında, “İslam toplumu ya da
tasavvuru bakımından en iyi ülkedir” demek de Türkiye için mümkün değil. Hatta
Malezya kadar bile değiliz.”
‘İslam’da reform’
“Türkiye’de dinde reform çabaları Hıristiyan reform çabalarıyla anıldığı ve
halkımız da buna tepki verdiği için ‘reform’ sempatiyle değil hatta tepkiyle
karşılanan bir kelime. Eski kültürde buna tenzit deniliyor, ben ‘Yenilikçi
İslam’ diyorum. İslam’ın düşünce sisteminin baştan inşa edilmesi gerekir. Bu
projenin mimarı da Muhammed İkbal’dir. Kitabının adı da yapılması gerekenin yol
haritasını gösteriyor: ‘İslami Düşüncenin Yeniden İnşası’. Pakistan, İkbal’in
söylediklerine kulak vermediği için bugün feci haldedir.”
‘Yenilikçi İslam entelektüelleri’
Prof. Hayri Kırbaşoğlu, “Cemaleddin Afgani’den günümüze kadar gelen ve İslam
dünyasının İslam algısını sorgulamak gerektiğini savunan pek çok entelektüel
var” diyor ve ekliyor: “Bu düşünceler, yönetici tabakalar ve muhafazakârlar
tarafından sevilmiyor.” Kırbaşoğlu, bu entelektüelleri, eserlerini “İslam
dünyasının mevcut sıkışıklığından çıkış yolu tekliflerini göstermek için”
sıralıyor.
Cemaleddin Afgani 1838-1897 “Afgani:
Kelami ve Felsefi Düşünceleri” Prof. Muammer Esen Afgani, İslam dünyasında
geleneği sorgulama hareketinin mimarı olarak gösteriliyor.
Muhammed İkbal 1877-1938 İslam’da Dini Düşüncenin Yeniden
İnşası Pakistan’ın fikir babası, milli şairi. Filozof. Batı’yı ve İslam
geleneklerini eleştirel bir akılla ele alıyor.
Mehmet Akif Ersoy 1873-1936 Üçüncü Yol Mukaddimesi-Prof. Hayri
Kırbaşoğlu Kuran, sünnet merkezli İslam taraftarı. Akif, Afgani ve İkbal’in
düşüncelerini şiirlerinde ifade eder.
Musa Carullah 1873-1949 İslam
Şeriatının Esasları Rızaeddin bin Fahreddin ile birlikte Kazan’daki
“Ceditçiler” (Yenilikçiler) hareketinin mensubu. Amaçları, İslam’ı eğitim
üzerinden ayağa kaldırmak.
Malik Bin Nebi 1905-1973 Kuranı Kerim Mucizesi Cezayir
bağımsızlık hareketlerinin önde gelen fikir babası. İslam dünyasının Batı’yla
yüzleşmesiyle ilgili sorunları ele aldı.
Fazlur Rahman 1919-1988 Pakistan’ın İslamizasyonu sırasında
Cumhurbaşkanı Eyüb Han’ın danışmanıydı. Modernist. Bütün kitapları, makaleleri
Türkçe’de. Ali Şeriati 1933-1977 İran Devrimi’nin mimarlarından. Marksizm’den
etkilendi, sosyolog. Şii mezhepçiliği asgari düzeye indiren, Kuran merkezli,
modern çağın meydan okumalarıyla hesaplaşabilen bir entelektüel. Tüm kitapları
Türkçe’ye çevrildi.
Hasan Hanefi 1936- Gelenek ve Yenilenme Kahire Üniversitesi’nde
felsefe bölümünde öğretim görevlisi. İslam dünyasının sorunlarıyla ilgili el
atmadığı konu yok. Seyyid Kutub’un sosyal adalet çizgisini savunur. İslam
solunun dünyadaki temsilcisi görülür.
Roger Garaudy 1913-2012 Marksist geleneğin önemli
isimlerinden. Avrupa’yı çok iyi bilmesi itibarıyla Batı-Doğu sentezini ve
eleştirisini yapar. Muhammed Abid El-Cabiri 1953-2010 Faslı. İslam geleneğini,
Arap siyasal aklını analiz eder. Hemen tüm kitapları Türkçe’ye çevrildi.
KAYNAK: ‘Çare, 500 Yıldır Bosna’da Süregelen İslam’ (Habertürk, 18 Ocak
2015).
HAYRİ KIRBAŞOĞLU ELEŞTİRİSİ
İlahiyat profesöründen çok sert HAYIR
çıkışı: "İslamcılar, şu anda kendi yokoluşlarının hikâyesini
yazıyorlar"
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr. Hayri Kırbaşoğlu, 15 yıllık AKP iktidarında özgürlüklerin daha da kısıtlandığı ve demokrasinin rafa kaldırıldığını söyledi. “Bugün İslam ülkelerinde demokrasi yerlerde sürünüyor” diyen Kırbaşoğlu, “İnsanlar da buna bakarak haklı olarak İslam ile demokrasinin bağdaşmayacağını söylüyorlar” ifadesini kullandı.
“İslamcılar daha önceki iktidarlarda neyi kınadıysalar şu anda tek tek hepsini yapmaktadırlar. Baskıdan tutun, dışlamadan tutun, kutuplaştırmadan tutun, yolsuzluktan tutun; bunların hepsini yapar hale geldiler” diyen Prof. Kırbaşoğlu, “İslam insanlara dayatılmaya başlandığı zaman artık bu İslam olmaktan çıkar. Artık o firavun düzenine dönüşür” diye konuştu. “Kendilerini İslam’la özdeşleştirerek, ‘Hayır’ diyenler İslam inkârcılarıdır; İslam’a ters bakanlardır’ şeklindeki beyanatlar tam bir talihsizliktir” diyen Kırbaşoğlu, “Halbuki karşı çıkanlar böyle kokuşmuş, dejenere olmuş, yolsuzluklara batmış bir dindarlıktan ilallah ettiği için karşı çıkıyorlar. Türkiye’de varoluş davasıyla yola çıkan İslamcılar, şu anda kendi yokoluşlarının hikâyesini yazıyorlar” görüşünü dile getirdi.
KAYNAK: İlahiyat profesöründen çok sert HAYIR çıkışı: "İslamcılar, şu anda kendi yokoluşlarının hikâyesini yazıyorlar"(cumhuriyet.com.tr, 07.03.2017).